17 Mayıs 2024 Cuma

Evrim'i Suruç'ta katlettiler, Besra annenin adalet aramasına izin vermediler

Suruç şehidi Evrim Deniz Erol'un mezarı başında yaptığı konuşmadan dolayı "örgüt üyeliği" iddiasıyla tutuklanan 67 yaşındaki anne Besra Erol, iki yıldır hapishanede. Erol'un 8 çocuğu var 2'si engelli, tutuklanmasıyla birlikte çocukları da mağdur edildi. Erol'un avukatı Çelebi, bir annenin çocuğunun anmasında konuşmasının, iki basın açıklamasına katılmanın "örgüt üyeliği" tanımına asla uymadığını kaydetti ve Türkiye'de bu maddenin yanlış ve eksik işlediğini vurguladı. Şayet bu maddede değişikliğe gidilirse mağdur edilen birçok kişiye uygulanan haksızlıktan dönülebileceğini söyleyen Çelebi, kamuoyuna bu konuda duyarlı olma çağrısı yaptı.

Suruç katliamının üzerinden 6 buçuk yıl geçti. 20 Temmuz 2015 tarihinde devlet-IŞİD ortaklığıyla gerçekleşen katliam sonrası devlet yarım kalan katliamı tamamlamak için yaralı kurtulanlara, ailelere saldırmaya devam etti. Adalet mücadelesini engellemek istedi.

Suruç yaralıları ve tanıkları gözaltına alındı, kaçırıldı, işkence gördü, tutuklandı, katledilmekle tehdit edildi; evlatları için adalet mücadelesi yürüten ailelerin mezar başında yaptığı konuşmalar, "örgüt üyeliği" için "delil" gösterildi.

Suruç katliamı davası Ankara katliamından tutuklu sanık Yakup Şahin'in üzerine tüm suç yıkılarak kapatılmak istenirken, 33 düş yolcularından Evrim için düzenlenen mezar anmasında konuşan anne Besra Erol 2019 yılından bu yana tutsak. 67 yaşındaki anne oğlunun mezarında şu konuşmayı yapmıştı:

"Gitme dedim, gitti. Ne yazık ki bırakmadılar. Çocukların hepsi bizim çocuklarımızdır. Emine Erdoğan'a sesleniyorum. Gençler ölürken, nasıl böyle rahat yaşayabiliyorsunuz, vicdanınız nasıl elveriyor? 'Müslümanız' diyorsunuz ama… Vicdanı olan Müslümandır. Kürt, Türk, Alevi, Çerkes, Zaza olsun; insan olsun bizim açımızdan birdir. Vallahi annelerden korkuyorlar, bizim cenazelerimizden korkuyorlar…"

Anne Erol, Suruç katliamının hemen sonrası düş yolcularının yoldaşlarıyla adalet aramaya başladı. Acıyı yaşayan ortaklaşır... Aynı yıl Antep'de gerçekleşen katliam sonrası yapılan eyleme katıldı, adalet istedi. Anne Besra Erol'un katıldığı basın açıklaması, çocuğunun mezarı başındaki anmada konuşması "örgüt üyeliği" için "delil" oldu.

Besra Erol'a 7 yıl 6 ay verilen hapis cezası onandı...

8 çocuk annesi Besra Erol'un iki de engelli çocuğu var, onların bakımlarını da üstlenmişti. Kendisinin de kronik rahatsızlıkları bulunuyor. Erol'u gözaltına alan polislerden biri tutuklandıktan sonra büyük bir zafer edasıyla "işte nihayetin geldi" cümlesini sarf edebilmişti. Polisin bu cüreti çocuğu katledilen bir annenin korkusuzca bu devlete meydan okumasın, başı dik durmasına kinin ifadesiydi.

'BU ÜLKEYE GERÇEKTEN YAZIK'
ETHA'ya konuşan Aram Erol, annesinin tutuklanmasını "haksızlık" olarak yorumladı. Annesinin kronik hastalıklarının bulunduğunun altını çizen Erol, "Gerçekten bir aydınlık görünmüyor ileriye dönük. Bu insanlar boşu boşuna içeride. Bu ülkeye gerçekten yazık" dedi.

AV. ÇELEBİ: ÖRGÜT ÜYELİĞİ TANIMI DARALTILMALI
Dava avukatlarından Abdülbaki Çelebi ise ETHA'ya verilen cezayı değerlendirdi. Çelebi, "Kanuni yollar tüketildi. Anayasa Mahkemesi var sonra da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi. Bu aşamalarla avukat arkadaşlar ilgileniyor. AİHM ya da AYM'den yargılamanın yenilenmesi yönünde bir karar çıkarsa Besra Erol yeniden yargılanabilir. Ya da örgüt üyeliği tanımında daraltma meydana gelirse" diye konuştu.

Kürdistan'da çok sayıda kişinin Besra Erol ile aynı şeyleri yaşadığına dikkat çeken Çelebi, çözüm süreci ve öncesinde asla soruşturmaya gerek duyulmayan basın açıklaması, anma, cenaze törenine katılmanın bugün "örgüt üyeliği" iddiasıyla tutuklanmaya neden olduğunu kaydetti. Siyasi partilerde, demokratik kitle örgütlerinde çalışma yürütmenin "örgüt üyeliği" tanımının içine konularak ceza verildiğini ve bu cezaların İstinaf ve Yargıtay tarafından onandığını söyleyen Çelebi, "Bölgede gerçekten çok büyük bir kabus, eziyet var. İnsanlar hakkında önceden katıldıkları açıklamalardan dolayı ceza çıkıyor. Örgüt üyeliği tanımı Türkiye'de gerçekten eksik ve yanlış, yani isteyen bu tanımın içine sokulabiliyor. Demoklasin kılıcı gibi insanların üzerine sallandırılan bir anlayış var" ifadelerini kullandı.

'HER ŞEY ÖRGÜT ÜYELİĞİ SAYILIYOR'
Neredeyse son dört yıldır Kürdistan'da bu çekincelerden dolayı eylem ve etkinliğe katılımın azaldığını, eylem ve etkinlikler düzenlense de polisin saldırdığını anımsatan Çelebi, "Aslında yapılmak istenen şey demokrasi mücadelesinin önünü kesmek, insanların olaylara karşı tepkisi engellemeye çalışmak. 'Propaganda', 'örgüte yardım ve yataklık', 'örgüt adına suç işlemek' maddeleri artık işlenmiyor, her şey için üyelik maddesi işleniyor. Üyelik soyut olduğu için savcılar bu maddeden dava açıyor" dedi.

'KİMİN NE ZAMAN SUÇLANACAĞI TEDİRGİNLİK OLUŞTURDU'
Avrupa Birliği'nin Türkiye'den "örgüt üyeliği" tanımını doğru yapmasını istediğini söyleyen Çelebi, şöyle devam etti: "İki basın açıklamasına katılmak, çocuğunun cenazesine katılmak örgüt üyeliğinin niteliğine uygun değil. Bu yeni bir döneme has. İnsanları 2015 yılında katıldığı eylemlerden şimdi yargılıyorlar. Kimin ne zaman 'örgüt üyeliği'nden suçlanacağı noktasında bir tedirginlik oluştu kamuoyunda.

"Bu nedenle kamuoyunun duyarlı olması gerek. Bakın örgüt üyeliği için süreklilik gerek, alt-üst ilişkisi, profesyonellik gerek. Her tanımı örgüt üyeliğinin içine koyamazsınız. Örgütleri tanımayan, bilmeyen, hiçbir ilişkisi olmayan insanlar üyelikten ceza yiyor. Bu konuda kamuoyu oluşturulması son derece önemli.

'İNSANLAR İÇİN HAKSIZLIKTAN DÖNÜLEBİLİR'
"Bugün değişiklik olursa yargılamalar yenilenmek zorunda. Böylece bir nebze de olsa haksız, suçsuz yere gerçekten katıldıkları eylemlerle mütenasip olmayan, çok fazla ceza alan bu insanlar için haksızlıktan dönülebilir."