2 Mayıs 2024 Perşembe

#EvlenmiyorumÇünkü

Bu ülkenin '30 yaşında evlenmeyenler' diye bir sorunu yok. Çocuk yaşta zorla evlendirilme, evlendiğinde köleleştirilme, şiddetle baskı altına alma, sokağa çıktığında polis copunun karşına çıkması, işsizliğin günden güne yükselmesi, açlıktan ailelerin yok olması ve intiharların yükselmesi sorunu var.

Kadınların günbegün öfkesinin sokağa taştığı, dansını isyana dönüştürdüğü bugünlerde peş peşe şiddete karşı genelgeler yayınlanırken, artan bir ivmeyle erkek egemen iktidarı bir telaş sarıyor. Kadınların sokaktan eve girmemesi, evliliği tercih edenlerin azalması, evli kadınların da eski geleneksel rolleriyle evliliği sürdürmemesi iktidarı bir hayli korkutuyor. Makbul kadın propagandası yapıyor, ancak bu rol pek de rağbet görmüyor. 

Bu durum Erdoğan'ı epey geriyor. 'Güçlü aile, güçlü devlet' vurgusunu neredeyse her konuşmasında dile getiren Erdoğan, gençlerin evlenmemesinin ne büyük dert olduğunu anlatıp duruyor. Aile-devlet ilişkisini Başkan-Baba ilişkisiyle aynı gören Erdoğan son konuşmasında 'babalığının' altını çizdi; "Bakın gençlerimizin evlilik yaşı giderek yukarı doğru çıkıyor. Genç yaşta maalesef evlenmiyorlar. Çoğu 30'u aşkın evleniyor ya da evde kalıyor. Böyle bir şey olabilir mi ya! Devlet babadan bahsediyor muyuz? Onun da başında Erdoğan var mı? Var. Ben de şu anda tavsiye ediyorum" dedi.

Erdoğan kendini 'Devlet baba' olarak tarif ediyor. Seçtiği babalık figürü tesadüf değil elbette. Babalık, devletteki baskının evdeki uygulayıcısıdır. Hükmeden, kadının evden çıkıp çıkamayacağına karar veren, karşı gelinemeyen, iktidarın baskı ve şiddetini evde uygulayan, kadının ne giydiğine, nereye gittiğine karışan ve 'edep kuralları' ile sürekli toplumdaki yerini dizayn etmeye çalışandır. Devlet-baba Erdoğan, aile yapısını tarif ederken ailedeki babanın da rolünü hatırlatmaktan geri durmuyor. Ne de olsa makbul kadının güvencesi, aile babasının evdeki iktidarından geçiyor. Önce baba sağlıyor bunu, daha sonra da kocaya, yeni nesillerin babasına devrediyor iktidarı. Yani her kadına bir baba, bir de koca gerekiyor!

Babaya da kocaya da karşı gelen kadınların sayısı günbegün artıyor. Erkek şiddetinin arkasında, bu itirazı, karşı koyuşu görmek gerek. Bu da devletin bekasını, erkeklerin iktidarını sarsıyor. Kadınlar artık eskisi gibi yönetilmek istemiyor, ne giyeceğine ve nasıl yaşayacağına kendisi karar veriyor. "Kocandır döver de sever de", "saçını süpürge et", "babaya karşı gelinmez", "karı koca arasına girilmez" lafları da kadınların üzerindeki etkisini günden güne yitiriyor. Evdeki erkek kadında bir türlü rıza üretemeyince, devlet baba devreye giriveriyor. 

Aile kurumuna rıza üretmeye çalışan devlet baba, "Kadına şiddet başta olmak üzere sıkıntısını yaşadığımız pek çok sorunun çözümü aile kurumunun güçlendirilmesinden geçiyor" derken 'güçlü devletlerin', güçlü ailelerden oluştuğunu hatırlatıyor. Devletin bekasını ailenin bekasına bağlayarak iktidarının beka sorununa bulduğu cinsiyetçi çözümü toplumda kabul görecek argümanlarla süslüyor. Kadın katillerinin yüzde 80'inin evli oldukları veya boşanmaya çalıştıkları erkeklerden oluştuğunu görmezden geliyor. 2019 yılında tespit edilebilen 474 kadının en yakını erkekler tarafından öldürüldüğünü yok sayıyor. Ağzımızdan bir çırpıda çıkan bu sayı bir savaşın bilançosu değil. Ceza indirimini, polisin aileyi kutsayan tavrını arkasına alan erkeğin bir sene içinde katlettiği kadınların sayısı. Devlet babasından güç alan erkeğin, kadın cinsine açtığı savaşın tablosu. 

Devlet babanın sözleri günlerce sosyal medyada konuşuldu. Kadınlar artık baba sözü ile şekillenmeyeceklerini, yazdıkları senaryoda makbul kadına yer olmadığını #EvlenmiyorumÇünkü diyerek dile getirdiler. "Kocaya da babaya da ihtiyacımız yok, hayatlarımız bizim" diyerek meydan okudular. "Evlenmiyorum çünkü boşanmak istediğimde nafaka hakkım elimden alınmaya çalışılıyor, çünkü yaşamak istiyorum, işsizim…" diyerek ne kadar çok sebeplerinin olduğunu belirttiler. "Evde kalma hakkımız engellenemez", "Evde kalmaya vergi geliyorsa otelde kalırız" söylemleri ile de tiye aldılar.

Basında mizah amaçlı yapılan "Evlenmeyenlere vergi getirilecek" haberine karşı kadınlar, gardını aldı, sokağa çıkma hazırlığını yaptı. "Bu güvensiz ortamda omurgasız adamlarla evlenip türlü çile çekeceğimize vergi öderiz" diyenler vergi rekortmenliğine talip oldu. "Vergi de getirseniz evlenmiyoruz" diyerek evlilik dayatmasına boyun eğmeyeceklerini belirttiler.

Tepkiler arasında "Evlenmeyenlere kayyum atanacak" benzetmelerinin yapılması da boşa değil. İradesini gasp eden, şiddete karşı kadınların başvurduğu kurumları kapatan, kadınları eve göndermeyi hedefleyen uygulamaları hayata geçiren kayyumun, devlet babanın kadın düşmanı uygulamalarının bir parçası olduğunu gözden kaçırmadılar.

Kadınlar bu ülkede ne yapacağı söylenen değil ne yapacağına karar verenler olarak kendi senaryosunu yazıp başrolünü oynamak istiyor. Kendi adına karar alan erkek iktidarı kabul etmeyerek karar organlarında yerini alıyor, kazanımlarını korumak için sokağa çıkıyor.

Bu ülkenin '30 yaşında evlenmeyenler' diye bir sorunu yok. Çocuk yaşta zorla evlendirilme, evlendiğinde köleleştirilme, şiddetle baskı altına alma, sokağa çıktığında polis copunun karşına çıkması, işsizliğin günden güne yükselmesi, açlıktan ailelerin yok olması ve intiharların yükselmesi sorunu var. #EvlenmiyorumÇünkü diyenler, bu ülkenin asıl sorununu da çözümünü de söylüyor. Devlet babaya da bu senaryoda susmak düşüyor.

Biz kadınlara da daha hızlı koşmak, önümüzdeki barikatları yıkmak, iktidarı babalardan almak, kendi yasamızı da kendimiz yapmak kalıyor.