16 Mayıs 2024 Perşembe

ESP Genel Başkanvekili Tümüklü: Leyla Güven buzkırandır

HDK'nin 9. Genel Kurulu'nda söz alan ESP Genel Başkanvekili Şahin Tümüklü, "Leyla Güven buzkıranlardan birisidir. Bugünün işaret fişeğidir, deniz feneridir. Teslim olmaya, karanlığa, faşizme karşı ne yapılması gerektiğinin cevabıdır. Aynasıdır, ışığıdır, ışık yaratıcısıdır. Böyle okumak gerekir. Öbür türlüsü bizi kendi başımıza karamsarlığa, umutsuzluğa ve teslimiyete götürür" dedi.
Halkların Demokratik Kongresi'nin 9. Genel Kurul'unda bileşenler söz aldı.
 
Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Genel Başkanvekili Şahin Tümüklü, konuşmasına Hrant Dink'i, Ethem Nejat, Mustafa Suphi olmak üzere 15'leri anarak ve Leyla Güven'in açlık grevini selamlayarak başladı.
 
Tümüklü, "Öyle bir zamandan geçiyoruz ki aslında; 40 yıllık faşizm döneminin yeniden kurumsallaştığı, toplumun en küçük hücresine kadar çürütülmeye çalışıldığı, bütün direniş odaklarının katledildiği, katledilemeyenlerin işinden aşından edildiği, hapishanelerin zindanlara dönüştürüldüğü ve binlerce siyasi tutsağın haipshanelerde susturulmaya, toplumu teslim almaya çalışıldığı bir süreçten geçiyoruz" dedi.
 
Faşizmin kendi karanlık ve soğuk yüzünü bir buz kütlesine çevirmeye çalıştığını ifade eden Tümüklü, "Toplumun, özgürlüklerin, demokrasinin üzerinde karanlık bir buz var. İşte bu karanlık buzları kıranlar var. İşte Leyla Güven bu buzkıranlardan birisidir. Bugünün işaret fişeğidir, deniz feneridir. Teslim olmaya, karanlığa, faşizme karşı ne yapılması gerektiğinin cevabıdır. Aynasıdır, ışığıdır, ışık yaratıcısıdır. Böyle okumak gerekir. Öbür türlüsü bizi kendi başımıza karamsarlığa, umutsuzluğa ve teslimiyete götürür" diye konuştu.
 
Yok sayılmaya, ötekileştirilmeye karşı mücadele etmek gerektiğinin altını çizen Tümüklü, "İşte faşizme karşı savunmamız gereken şey Rojava'dır. Hemen yanı başımızda 'başka bir dünya mümkün' diyorduk, 21. yüzyıl dünyası orada, kadın devrimi orada, inanç eşitliği ve özgürlüğü orada, halkların eşitliği ve özgürlüğü orada, ortak yaşamak orada ve bu ortaklığı ve bu düşü bu yaşamı boğmaya çalışanlar çok açık bir biçimde savaş naraları atıyor. Bunu adıyla söylemek gerekiyor. Adıyla sanıyla bu sömürgeciliğe, bu işgale karşı devrimi savunacağız, Rojava'yı savunacağız ve bunun büyümesini sağlayacağız" diye belirtti.
 
Tümüklü, "Kürdistan'da atanan kayyumlar kazandıklarımızı, yeni yaşam umutlarını, küçük küçük hücreleri yok etmeye uğraşıyor. Biz bu seçimleri 31 Mart'a göre değil, Kürdistan'da 1 Nisan'a göre yapılması gerektiğini, 1 Nisan'a göre birleşik cepheyi örmek gerektiğini düşünüyoruz. Biz HDP içerisinde eşitliğin demokrasinin yeni bir soluğunu yarattığımız gibi bir tarafta faşist AKP-MHP bloğunun, bir taraftan CHP-İYİ Parti ittifakına mahkum değiliz. Biz bu iki yolun karşısında üçüncü bir yol inşa edebiliriz. Biz üçüncü yolun daha fazla birleşmekten, kendimize güvenmekten, HDK'nin ve HDP'nin yarattığı değerden daha fazla sahiplenmekten geçtiğini düşünüyoruz. Bu iddia ile emekçilere gitmeliyiz ve birleştirmeliyiz. Aksi taktirde bu karanlıklar bizi boğmaya her seferinde kendini yeniden faşizmle karşımıza dikmeye ve bizi buna mahkum etmeye bırakırlar" diye vurguladı.
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle cezaevlerinde başlayan açlık grevlerine dikkat çekerek, "İnsan hakları savunucuları olarak bu süreci takip etmek için merkezi bir koordinasyon oluşturduk. Taleplerini dinledik. Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin tamamen kalkması gerekir" dedi.
 
'KÜRTLERİN DÜNYADAKİ MÜCADELESİ'
 
Türkdoğan, Türkiye'de insan hakları ve demokrasi sorunun daha da büyük bir sorun haline geldiğini söyleyerek, şöyle devam etti: "Eğer çözüm süreci gerçekleştirilseydi demokratikleşme başka bir evreye girmiş olacaktı. Şimdi bir otoriter rejim inşa edildi. Çok tuhaf uygulamalarla karı karşıyayız. Geçenlerde iktidar sözcüleri bazı sözler söyledi. Kürt halkıyla bir sorunlarının olmadığını söylediler. O zaman niçin buradayız? Eğer Kürtleri ve diğer inanç ve etnik grupların hakları tanınmış olsaydı, anayasal güvence altına alınmış olsaydı, insan hakları kabul edilseydi bu insanlar neden bu kadar direniyor, bedenini açlığa yatırıyor, o zaman neden bu savaş ve çatışma devam ediyor? İktidar sözcüleri böyle konuşuyorsa Kürt halkının dünyadaki mücadelesinin bir etkisi olmuş demektir. Yani Kürtlere ana dilde eğitim hakkı tanındı da Kürtler mi okula gitmedi? 31 Mart seçimleri insan hakları ve demokrasinin inşa edilmesi  açısından bir basamak ve evredir. Önümüzde gerçekleştireceğimiz bir barış mücadelesi var."
 
'EKONOMİK KRİZLE KARŞI KARŞIYAYIZ'
 
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Eşbaşkanı Mehmet Bozgeyik de "Aylardır hayatımızın en hücresine hücum eden bir ekonomik krizle karşı karşıyayız. Krizin nedeni, hükümetin savaş konseptinden medet ummasıdır. İmha ve inkar siyaseti büyük bir ekonomik krize ve kaosa neden olmuştur. Sarayın dayatmış olduğu ve dünya genelinden bir kriz ve kapitalizmin çürümesi söz konusudur. AKP-MHP iktidar bloğunun politikaları sonucu baskılar, gözaltılar, tutuklamalar ülkemizde devam ediyor. Gerici, mezhepçi, tekçi otoriter bir anlayış hakim kılınmaya çalışılmaktadır" dedi.
 
'AÇLIK GREVİNDEKİLERİN TALEPLERİ KARŞILANMALI'
 
Bozgeyik, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle 67 gündür açlık grevinde olan Leyla Güven'in eylemine ilişkin de "Tecrit, baskıların en hukuksuz uygulamalarındandır. Leyla Güven'in açlık grevi talebinin karşılanmamış olması, iktidarın tecrit karşısındaki tutumunu açıkça göstermektir. Hükümet tecrit konusundaki uygulamalarına son vermeli ve bu sorunu çözmelidir. Açlık grevindeki tutsakların talepleri karşılanmalı ve hükümetin politikalarına karşı ortak tutum almamız ve mücadele etmemiz gerekmektedir. Birlikte direnmeli ve mücadele etmeye devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.
 
‘İMRALI ADASINDAN BİZE SES GELDİ'
 
Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkan Yardımcısı Halide Türkoğlu da Güven'in eylemini selamlayarak, "İmralı Adası'ndan bize bir ses geldi. Sayın Öcalan'a selam olsun. Bize bu yolu açan Leyla Güven'in direnişine selam olsun" dedi. Türkoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: "AKP sistemiyle kendisini kamulaştırmanın araçlarını çoğaltıyor. Bunu kimi zaman Kürtler üzerinden var etmeye çalışıyorsa kimi zamanda kadın, erkek fark etmeksizin var olduğunu asimilasyona karşı kendini var eden halklardan AKP'den nasibini alıyor" dedi.
 
Yerel seçimlere de değinen Türkoğlu, "Kürdistan'da belediyelere atanan kayyımlar var ve tutuklu belediye eş başkanlarımız var. Kayyumları geldikleri yere geri göndereceğiz" dedi.
 
Yeşiller ve Sol Gelecek Parti (YSGP) sözcüsü Sinan Tutal, Türkiye'de yeni bir rejimin  inşa edilmeye çalışıldığını belirtti. Tutal, devamında şöyle konuştu: "Bu başkanlık sistemi aslında kapitalist sistemi düzenlemeye yönelikti. Ama sorunlar katlanarak devam ediyor. Yaşadığımız ekonomik kriz işsizlik sayısının artmasına ve KHK mağdurları ortaya çıkıyor.  Önümüzdeki süreç Türkiye'de ciddi anlamda yargı bağımsızlığı ortadan kaldırılmıştır. İnsanlar önce itibarsızlaşmıştır. Tehdit edilmekten bir sonuç alınmıyorsa, rehin alınmaktadır. Rehin alınmakta yetinmeyip tecrit altına alınmaktadır."
 
'YENİ MÜCADELE ALANLARI AÇILMASI LAZIM'
 
Tek adam rejimini geriletilebilmesi için toplumların önünde bir seçim olduğunu söyleyen Tutal, "Bu seçimlerde ilk önce Kürdistan illerinde kayyımları atmak olacaktır. İkinci hedef batı illerinde belediyeleri kazanmaktır. Bu süreçte HDK önemli bir süreci örgütleyecektir. AKP'nin tek adam rejimini sorgulatması açısında bir başarıya ihtiyaç vardır. Şuanda AKP'nin tek başına buraya gelmesinin sorunlarından biride toplumsal sessizliktir. Türkiye'deki bazı mücadele araçları kısıtlanmıştır. Bize yeni bir mücadele alanlarının açılması lazım. Biliyoruz ki bu iktidar Rojava ve Gezi'yi duyunca tir titremektedir. Bu yüzden yeni örgütlü alanları açmamız lazım. Örgütleneceğiz, birleşeceğiz ve kazanacağız" dedi.
 
'FRANSA'DAN ROJAVA'YA İTİRAZLAR VAR'
 
Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) Eş Genel Başkanı Canan Yüce ise bu sürecin demokratik süreci örgütlemekten geçtiğini söyleyerek, "Fransa'da sarı yeleklilerden Rojava'dan örgütlü mücadeleye karşı halkların itirazı büyüyerek devam ediyor. Kötülük ve iyiliğin esaret ve özgürlüğün cep meydanına düşmüş durumdayız. Ortadoğu ve bölgemizde yürütülen savaşa karşı halklar direnişlerini devam ediyor. HDK bu deyişeler ve ayrı ayrı akan nehirleri birleştirmek için vardır" ifadelerini kullandı.
 
'AKP'YE KARŞI DURMAYA DEVAM EDİYORUZ'
 
Devletin HDK'nin gücünün farkında olduğu için saldırılarına devam ettiğini söyleyen Canan, "Binlerce yoldaşımızı gözaltına aldılar, ama bizler AKP faşizmine karşı durmaya ve direnişle mücadele etmeye devam ediyoruz. Kriz yoktur demeye devam eden AKP'ye karşı durmaya devam ediyoruz. Barışı savunmaya devam edeceğiz. 31 Marta yapılacak seçimlere topyekûn bir arada olmaya devam ediyoruz. HDK sömürgeciliğe karşı mücadeleyi birleştirme imkanı vermektedir. Bizler de  bir kez daha sömürüye, ataerkile karşı direniş ve  mücadele ediyoruz" dedi.