Elif Bayburt yazdı | 25 Kasım'dan yansıyanlar: Birbirimiz için buradayız
Meydanlarda buluşan onbinler, iktidarın hem özel olarak kendilerine, hem de bir bütün olarak topluma yönelttiği, giderek artan biat ettirme çabalarına karşı "biz buradayız ve yan yanayız" dedi. Uzun süredir iktidarın gün geçtikçe daralttığı bir çemberin içinde sıkıştırmaya çalıştığı kadınlar ve LGBTİ+'lar olarak, eyleme katıldıktan sonra hepimiz kendimizi daha güçlü hissettik, kendi hayatlarımızın sahibi olduğumuzu ve ne olursa olsun, yalnız olmadığımızı hatırladık.
Bu sene yine onbinlerce kadın ve LGBTİ+, 25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Gününde sokakları doldurdu. Bu 25 Kasım'a giderken, erkek devletin kadınların ve LGBTİ+'ların haklarına ve hayatlarına dönük pek çok saldırısıyla karşılaştık. Bu sene en az 412 kadın, erkekler tarafından katledildi. Katillerin pek çoğu, kadınların en yakınlarındaki erkeklerdi. Şüpheli kadın ölümleri sayısı da hiç olmadığı kadar arttı. Çok sayıda kadın katili, cezasızlıkla ödüllendirildi. 11. Yargı Paketiyle, nefret politikalarının, homofobi ve transfobinin körüklenmek istendiğine tanıklık ettik. İktidar, bu sene "aile 10 yılı"nı duyurarak, kadınları aile içine hapsetme politikası, "makbul kadınlık" dayatması ve kadın emeği sömürüsünü derinleştireceğini ilan etti. Çok sayıda kadın ve çocuk, iktidarın dayattığı, güvencesiz, esnek, kayıtdışı, ağır çalışma koşullarında iş cinayetlerinde katledildi. Öte yandan bir yandan kadınlar barışı tartışırken, ülkede ve bölgede savaş politikaları, silahlanma yarışı hız kazanarak devam etti.
Kadınlara ve LGBTİ+'lara dönük bütün bu ağır saldırılara karşı biriken öfke ve itiraz, 25 Kasım'da ülkenin dört bir yanında meydanlarda açığa çıktı. İstanbul'da binler, 25 Kasım Kadın Platformunun çağrısıyla Taksim Tünel'de toplandı. Kaymakamlığın son dakika çıkarttığı yasaklama kararı ve bölgedeki polis ablukası, kimseye geri adım attırmadığı gibi, seneler sonra yeniden kadınlar ve LGBTİ+'lar tarafından İstiklal Caddesi adımlandı. Bu sene de kitlenin ağırlığını öğrenci genç kadınlar oluştursa da, her yaştan, her kesimden çok sayıda kadını alanda görmek mümkündü.
Van'da bundan bir yıl önce katledilen ve "intihar" denerek cinayetinin üzeri örtülmek istenen Rojin Kabaiş için yürütülen adalet mücadelesinin yarattığı yankı, Taksim başta olmak üzere Van, Diyarbakır, Ankara, Eskişehir, İzmir'de karşılık buldu. Rojin Kabaiş'in kardeşi Elif Kabaiş, Diyarbakır'da Rojin Kabaiş için Adalet Komisyonlarıyla yürüdü. Onlarca kentte kadınlar, Rojin Kabaiş şahsında tüm şüpheli kadın ölümlerinin aydınlatılması, adaletin sağlanması için mücadele sözünü yineledi.
Katledilen yüzlerce kadının ismi, Türkiye'nin her meydanında 25 Kasım'da bir kez daha haykırıldı. Erkek devletin cezasızlık politikasına, fail aklayıcı pratiğine, kadınları katledildikleri evlere hapsetme politikalarına isyan eden kadınlar, hayatta kalmak için özsavunma hakkını kullanan ve bu nedenle "cezalandırılan" kadınları da unutmadı. Özsavunmanın meşruluğuna sahip çıkılan eylemlerde, bu yüzden tutsak edilen tüm kadınlarla dayanışmayı büyütme çağrısı yapıldı.
Taksim Tünel meydanında tutulan dövizlere, atılan sloganlara en çok yansıyan bir başka duygu ise, Dilovası'nda üçü çocuk yaşta 6 kadın işçinin korkunç, güvencesiz koşullarda, kayıtdışı çalıştıkları parfüm deposunda yanarak katledilmelerine duyulan öfke ve yastı. Kafamızı çevirdiğimiz her köşede Cansu Esatoğlu, Nisa Taşdemir, Tuğba Taşdemir, Şengül Yılmaz, Esma Gikan ve Hanım Gülek'in isimlerini gördük. Katliamın yaşandığı Kocaeli'de ve pek çok farklı meydanda da katledilen kadın işçilerin isimleri bir mücadele bayrağı olarak taşındı. Kadınlar, erkek egemen kapitalist sistemin kadın emeği sömürüsüne itirazlarını da en güçlü şekilde haykırdı. "Eşit işe eşit ücret" talebinin yükseldiği eylemlerde, Temel Conta'dan Şık Makas'a direnen kadın işçiler selamlandı. Gebze'de sokağa çıkan Birleşik Metal-İş üyesi kadınlar da katledilen kadın işçileri andı ve ILO'nun 190 sayılı Şiddet ve Taciz Sözleşmesinin imzalanmasını talep etti.
25 Kasım eylemlerine damga vuran bir başka gündem ise, 11. Yargı Paketi, "aile yılı" ve iktidarın LGBTİ+'lara dönük nefret politikalarıydı. İktidarın "aile yılı" ilanı ve 11. Yargı Paketiyle kadınların kendi hayatları ve bedenleri üzerindeki iradesini çiğneme çabası, LGBTİ+'ları tecrit eden ve ötekileştiren söylemleri, alanlarda büyük bir tepkiyle reddedildi. Trans ve LGBTİ+ bayrakları, polisin tüm engelleme çabalarına rağmen çok sayıda eylemde açıldı, Taksim'de ve Kocaeli'de LGBTİ+ bayraklarının açılması, iktidarın nefret politikalarının bir parçası olarak gözaltı gerekçesi yapıldı. "Neredesin aşkım, buradayım aşkım" sloganı polis anonsuyla bastırılmak istendi, ancak İstiklal'e çıkan binler, tehditlere boyun eğmedi.
25 Kasım'da kadınlar, ülkede ve bölgede derinleşen savaş politikalarına karşı kalıcı ve adil bir barış isteğini en yüksek perdeden haykırdı. Rojava'dan Filistin'e, Afganistan'dan Sudan'a, dünyanın dört bir yanında savaş politikaları altında hayatta kalmaya çalışan, direnen kadınlar selamlanırken, savaşlar sebebiyle göçe zorlanan, göç yollarında veya geldikleri ülkelerde katledilen, cinsel saldırıya uğrayan, yoksulluk ve sefalete mahkum edilen kadınlar da unutulmadı. Taksim Tünel'de eylemin okunan basın metninden atılan sloganlara kadar Kürtçe ve Türkçe olmak üzere iki dilli oluşu, kadın hareketinin güçlü enternasyonalist karakterini bir kez daha gösterdi. Barış ve Demokratik Toplum Sürecinin de gündem olduğu eylemlerde, gerçek bir barış için kayyumların kaldırılması, tutsak siyasetçilerin serbest bırakılması, söz, eylem, örgütlenme özgürlüğü gibi pek çok talep dile getirilerek, kadınların bu tip süreçlerin sadece etkileneni değil, öznesi de olduğu vurgusu yapıldı. Kürdistan'da gerçekleşen 25 Kasım eylemlerinde iktidarın Kürt kadınlarına dönük özel savaş politikalarına karşı güçlü bir itiraz yükseltilirken, tüm erkeklere ve topluma yüzleşme çağrısı yapıldı. Kürt kadın hareketi, devletin uyuşturucu, seks işçiliğine sürükleme, asker/polis şiddeti gibi pek çok özel savaş uygulamasına karşı, örgütlü mücadeleyi büyüteceklerinin, özel savaş politikalarıyla bitirilemeyeceklerinin mesajını verdi.
Taksim Tünel eyleminde, diğer pek çok kent meydanındaki eylemlerle birlikte açığa çıkan ruh, kadınların ve LGBTİ+'ların, iktidarın tüm saldırılarına, erkek devlet şiddetine, savaşa, sömürüye, nefret politikalarına karşı, yaşamlarına ve kazanılmış haklarına sahip çıkmadaki kararlılığı oldu. Bütün bu saldırıların, erkek egemen kapitalist sistemin yapısıyla iç içe olduğuna işaret eden kadınlar, dertlerinin kadına sefalet ve ölümden başka bir şey vaat etmeyen düzenle olduğunu vurguladı. Meydanlarda buluşan on binler, iktidarın hem özel olarak kendilerine, hem de bir bütün olarak topluma yönelttiği, giderek artan biat ettirme çabalarına karşı "biz buradayız ve yan yanayız" dedi. Uzun süredir iktidarın gün geçtikçe daralttığı bir çemberin içinde sıkıştırmaya çalıştığı kadınlar ve LGBTİ+'lar olarak, eyleme katıldıktan sonra hepimiz kendimizi daha güçlü hissettik, kendi hayatlarımızın sahibi olduğumuzu ve ne olursa olsun, yalnız olmadığımızı hatırladık. Taksim Meydanına ulaşamasak da, yıllar sonra bir 25 Kasım gecesi İstiklal Caddesini yeniden adımladık. Buradayız. Evin içinde, sokak ortasında, kampüslerde, kaçak depolarda, sokağa çıkma yasaklarında katledip üzerimize toprak örterek sesimizi boğamayacak, bizi patronların, babaların, kocaların derdiyle meşgul edip kendi hayatlarımızı yaşamamıza engel olamayacaksınız. İntihara sürüklediğiniz, sağlık hakkını, anadilde konuşmasını engelleyerek katlettiğiniz, failleriyle barışmaya zorladığınız, evlerini mühürleyip sokağa attığınız, katledilişinin üzerini kapatmaya çalıştığınız her kadın, her lubunya için, bir aradayız. Yaşamlarımızın sahibi biziz, her 25 Kasım'da, 8 Mart'ta, kadın cinayetinde, erkek şiddetinde, bizi kendi mülkü sayanların karşısına dikilmeye devam edeceğiz.