25 Nisan 2024 Perşembe

Eğitim-Sen Milli Eğitim Bakanı'yla görüştü

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk ile görüşen Eğitim-Sen, "Bakanlık bu süreci, katılımcı bir anlayış ve aşamaları belirli bir 'öğretim tasarımı' bağlamında yürütmedi. Bu süreçte karşı karşıya kalınan en büyük problem eşitsizliklerin daha da artması oldu" açıklamasında bulundu.

Eğitim-Sen Genel Başkanı Nejla Kurul'un da aralarında bulunduğu heyet, koronavirüs salgını sürecinde derinleşen ve çözüm bekleyen eğitim sorunlarına ilişkin 15 Ocak'ta Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk ile görüştü. Yapılan görüşmenin içeriğine ilişkin Eğitim-Sen yazılı açıklama yaptı. 

'EŞİTSİZLİKLER ARTTI'
Salgın sürecinde uygulanan uzaktan eğitimin öğrenci ve veliler üzerinde ciddi sorunlar yarattığına dikkat çekilen açıklamada, bakanlığın bu süreci, katılımcı bir anlayış ve aşamaları belirli bir "öğretim tasarımı" bağlamında yürütemediği vurgulandı. Bu süreçte karşı karşıya kalınan en büyük problemin eşitsizliklerin daha da artması olduğu kaydedilen açıklamada, "Sosyoekonomik durumu iyi olmayan düşük gelirli velilerin çocukları, tarım işçisi çocuklar, anadili farklı olan çocuklar, engelli çocuklar ve dezavantajlı gruplar uzaktan eğitime ulaşamamış, sistemin dışında kalmışlardır. İnternet erişimi olmayan, akıllı telefon, tablet ve bilgisayarı olmayan öğrenciler uzaktan eğitime dâhil olamamışlardır. Uzaktan eğitimde var olan eşitsizlikler dikkate alındığında MEB'in yönetmelik değişikliği ile uygulamaya geçirdiği uzaktan eğitimde 'not verme' çalışması adil bir uygulama olmaktan çok uzaktır. Bu uygulamadan vazgeçilmesini talep ediyoruz" denildi.

'GEREKLİ ÖNLEMLER ALINARAK OKULLAR AÇILMALI'
Açıklamada, salgına dair gerekli önlemlerin alınarak ana sınıfları, ilkokullar ve köy okullarının açılması için çalışmaların başlatılması gerektiği belirtilerek, "Küçük yaş gruplarının az öğrencili ortamlarda ders yapabilmesi için ortaokul mekânlarından yararlanılması sağlanmalı, öğrencilerin okula girişlerinde, hastanelerde alınan önlemler alınmalıdır. Bu öğrencilerin okulda bir öğün beslenmeleri ve belediyelere ait toplu taşıma araçlarından özel olarak yararlanmaları sağlanmalıdır. Küçük yaş grupları öğretmenlerine aşılama sürecinde öncelik verilmelidir. Ortaokul, lise ve üniversiteler için yine salgının izlediği seyir dikkate alınarak bu okulların açılmaları için önlemler ivedilikle alınmalıdır" ifadelerine yer verildi.

'BİLİMSEL EĞİTİMDEN VAZGEÇİLMEMELİDİR'
Cemaat ve tarikatlarla yapılan protokollere de dikkat çekilen açıklamada, "Seçmeli derslerin ilgi, yetenek ve merakları doğrultusunda öğrenciler tarafından seçilmesi için gerekli özen gösterilmelidir. Öğrencileri dini içerikli dersleri seçmeye yönlendiren eğitim yöneticileri ve okul yöneticileri uyarılmalıdır. Bilimsel ve laik eğitim ilkesinden vazgeçilmemelidir. Öğretmenler arasında kadrolu, sözleşmeli ya da ücretli öğretmen ayrımı yapılması ve bir hiyerarşinin oluşturulması çalışma barışını bozan bir etkiye sahiptir. Güvencesizliğin ve düşük ücretlerin yarattığı kaygı, eğitim ve öğretim uğraşını olumsuz biçimde etkilemektedir. Eğitimin niteliği düşünülüyorsa sözleşmeli, ücretli ya da başka bir ad altında yapılan öğretmenlik uygulamalarının tamamına son verilmelidir" diye belirtildi.

'İYİLEŞTİRME YAPILMALIDIR'
Açıklamanın devamında şunlar belirtildi: "Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı tüm kurum ve kuruluşlarda, eğitime büyük emek vermelerine karşın en görünmez emek süreci genel idari, teknik ve yardımcı hizmetlerde çalışan eğitim emekçilerininkidir. Bu nedenle eğitim öğretim sınıfı dışında bulunan tüm personel eğitim öğretim sınıfına tabi tutulmalı, ekonomik, sosyal ve özlük haklarında iyileştirme yapılmalıdır. Türkiye'de siyasal kutuplaşmalar eğitim alanına da yansımakta, sözlü sınavlar özellikle iktidar konumları için farklı olanı eleme mekanizmasına dönüşmektedir. Sözlü sınavlar ayrımcı uygulamalar için kullanıldığından bu yöntemden vazgeçilmelidir. Covid-19 salgını ile birlikte öğretmenlere yönelik sekiz saatin üzerinde çalıştırma uygulamalarına yenileri eklenmiştir. Öğretmenlerin 'geçici görevlendirme' adı altında filyasyon ekiplerinde ve çağrı merkezlerinde görevlendirilmek istenmesi anayasaya ve yasalarımıza aykırıdır; bu nedenle bu uygulamalardan vazgeçilmelidir.

KHK'LILER İADE EDİLMELİ
"Haklarında herhangi bir yargı kararı bulunmayan, hukuken suç olmayan gerekçelerle ihraç edilen kamu görevlilerinin bütün haklarıyla birlikte derhal görevlerine iade edilmeleri gerekmektedir. Halen OHAL Komisyonu'nun inceleme aşamasında bulunan yaklaşık 16 bin dosyanın yaklaşık bin 200'ü sendikamız üyelerine aittir. OHAL Komisyonu tarafından karara bağlanan dosyaların oranı yüzde 87 iken ihraç üyelerimizin karara bağlanan dosya oranı yüzde 21'dir. Bu olgu, üyelerimizin dosyalarının bilinçli biçimde karara bağlanmadığını göstermektedir. Kamu emekçilerinin işlerine dönüşü konusunda Milli Eğitim Bakanlığı daha etkin olmalıdır.

SÜRGÜNLER
"2017 ve 2018 eğitim öğretim yılı başında daha önce katıldıkları sendikal eylemler nedeniyle açığa alınan üyelerimize yönelik olarak MEB tarafından büyük bir sürgün furyası başlatılmış, tamamen idari ve siyasi tasarruflarla 1190 Eğitim Sen üyesi hukuksuz bir şekilde sürgün edilmiştir. Sürgünlerle sadece üyelerimiz değil, aynı zamanda öğrenciler de mağdur edilmiş, üyelerimizin çocuklarının eğitim hakları bizzat Bakanlık eliyle kesintiye uğratılmıştır. Tayinler konusunda mağdur edilen on binlerce öğretmen aylardır sosyal medya etkinlikleri ile seslerini duyurmaya çalışmaktadır. Atama mevzuatına aykırı biçimde ilk atanan öğretmenlerin, zorunlu hizmetin söz konusu illere değil, isteğe bağlı yer değişikliği isteyen öğretmenlerin istediği illere atandığına dair iddialar bulunmaktadır. Uzun yıllardır aynı ilde ve köyde kalan bu öğretmenlerin yer değişikliği çalışmaları ivedi biçimde yapılmalıdır.

EK DERS ÜCRETLERİ ÖDENMELİ
"Öğretmenlerin mesai saati sonrasında yaptığı dersler ile hafta sonunda yaptığı derslerin, ayrıca halk eğitim merkezlerinde görev yapan kadrolu öğretmenler ile usta öğreticilerin ek derslerinin ödenmediğine ilişkin olarak sendikamıza şikayetler gelmektedir. Artan hayat pahalılığı ve son yapılan memur zammının düşük oranı da dikkate alındığında öğretmenlerin ek ders ücretlerinin zamanında ve hakkaniyete uygun biçimde yapılması gerekmektedir.

3600 EK GÖSTERGE UYGULANMALI
"Yıllardır talebimiz olan öğretmenlere 3 bin 600 ek gösterge, 24 Haziran 2018 seçimleri öncesinde iktidarın seçim vaatleri arasında yer almıştır. Aradan iki yıldan fazla süre geçmiş olmasına rağmen söz konusu vaat gerçekleştirilmemiştir. Öğretmenlere 3 bin 600 ek gösterge uygulaması bütün öğretmenleri olumlu etkileyecek ve mesleklerine daha çok yoğunlaşmalarını sağlayacak sonuçlar ortaya çıkaracaktır.

24 HAFTA DOĞUM İZNİ VERİLMELİ
"Çalışan kadınlara doğum öncesi 8, doğum sonrası 16 hafta olmak üzere toplam 24 hafta ücretli doğum izni verilmelidir. Doğumdan sonra babaya 10 iş günü ücretli izin verilmeli, sezaryenle veya erken doğum halinde bu izin ücretli olarak 15 güne çıkarılmalıdır. Bunun için 0-6 yaş grubu çocuklar için 50 ve üzerinde çalışanı olan bütün iş yerlerinde kreş açılmalıdır. 50'den az çalışanın bulunduğu işyerlerinde ise çalışma alanlarına yakın ortak bakım üniteleri ve kreşler açılmalıdır."