23 Nisan 2024 Salı

Devrim yolunu arıyor

Rojava devrimi, İslamcı faşist çetelerle girdiği çarpışmadan çok daha kapsamlı ve zor bir sürece girmiştir. Devrimin kaderi, emperyalistlerle ve bölgede gerici diktatörlüklerle yapılacak çarpışmalardan sonra netleşecektir. Şimdiki görev bu çarpışmalara hazırlanmak ve devrimin geleceğini güvenceleyecek hazırlıklar ve adımlar atmaktır.
ABD ve Rusya ile geliştirdiği taktik ittifaklarda sıkışma yaşayan Rojava devrimi bir yol arayışında ve ayrımında. Bu rol arayışı nasıl olmalıdır, hangi ilişki biçimlerini zorunlu kılmaktadır, ne tür hızlılıklar yapılmalıdır, stratejisinde, taktiğinde öne çıkacak unsurlar neler olacaktır?
 
Üçüncü yoldan yürümenin bugün bakımından anlamı ya da pratik karşılığı nedir?
 
Taktik ittifakın sınırları nelerdir? Rojava devrimi hangi noktalardan sıkışabilir ve bunları nasıl aşabilir?
 
Rusya, ABD ve Türkiye arasındaki çelişkiler hangi olanakları ortaya çıkartabilir ya da devrimin kazanımları ne tür tehlikelerle karşı karşıya kalabilir?
 
Rusya’nın Rojava devrimiyle ilişkisi Rojava devriminin geleceğinde nasıl bir rol oynayacaktır?
 
ABD ne yapmak istiyor? Türkiye ile yaptığı pazarlıklarda Minbic başta olmak üzere Kuzey Suriye Demokratik Federal Sistemi hangi sınırlara doğru geriletebilir?
 
Bu soruların yanıtlarının önemli bir kısmı, yakın dönemde gerçekleşecek hamleler ile karşılığını bulacaktır.
 
Ortaya çıkacak gelişmeler ve sonuçları illa ki emperyalistlerin belirlediği eksende olmayacaktır. Bütün tarafların iradelerinin çarpışmasının sonucu süreç netleşecektir. Bu bakımdan Rojava devrimi, İslamcı faşist çetelerle girdiği çarpışmadan çok daha kapsamlı ve zor bir sürece girmiştir. Devrimin kaderi emperyalistlerle ve bölgede gerici diktatörlüklerle yapılacak çarpışmalardan sonra netleşecektir. Şimdiki görev, bu çarpışmalara hazırlanmak ve devrimin geleceğini güvenceleyecek hazırlıklar ve adımlar atmaktır.
 
Suriye’de İslamcı faşist çeteler büyük oranda yenildi. Savaş ve diplomasinin iç içe geçtiği bir sürece girildi. Bölgenin gerici diktatörlükleri ile emperyalist devletler şimdi doğrudan karşı karşıya gelmeye başladıkları bir süreç yaşıyor. Çeteler devreden çıktıkça emperyalist ve sömürgeci devletler doğrudan kendi ordularıyla savaşın tarafı olmaya başladılar. Suriye ve Ortadoğu’nun paylaşım savaşı bu eksende hızla ilerliyor.
 
Bu durum, devrimimizin gelişim yolu bakımından oldukça önemli bir sürecin başlangıcı olacaktır. ABD ve Rus emperyalizminin Rojava devrimiyle geliştirdiği taktik ittifaklar devam etmekle birlikte, yerini, yavaş yavaş bölge devletleriyle geliştirecekleri ilişkilere bırakacak ve bu ilişkiler daha belirleyici olacaktır. Bunun en somut örneğini Efrîn işgalinde gördük. ABD ve Rus emperyalizmi ekonomik, siyasi, askeri ilişkilerinden dolayı -ki bu ilişkiler emperyalist sermayenin ilişki ağının kaçınılmaz sonucudur- devrimimizle dünkü gibi ilişki kurmayacaklardır. Onlar bakımından, Rojava devrim kuvvetleriyle nesnelliğin zorunluluğuna dayanan dönem ve ona bağlı olan eşik aşılmış ama sonuçlanmamıştır. Zaten zorunlu olmasaydı emperyalistlerle şimdiki gibi bir taktik ittifak söz konusu bile olmazdı. Rojava devrimi son tahlilde emperyalistlerin bölge politikaları ve çıkarlarıyla çelişiktir.
 
Emperyalistlerin Suriye özgününde yapmaya çalıştıkları Ortadoğu için de geçerlidir. Bundan dolayı bu iki irade bundan sonra daha fazla karşı karşıya gelecektir. Rojava devrimi yeni bir yol ayrımındadır. İşgalci Türk devletinin Rojava devrimine saldırıları; emperyalistlerin dayatmaları; Efrîn, Minbic, Raqqa, Tabqa, Deyr el Zor ve benzer konumda olan alanların geleceğiyle ilgili politik ve ideolojik irade kırma, çarpışması sürecine girilmiştir.
 
ABD, Türkiye’ye Suriye’de ne kadar rol verebilir, ne kadar kolaylık sağlayabilir. Kuşkusuz ki Türkiye’yi Rusya ile geliştirdiği ilişkilere ve bundan dolayı yaptığı tehditlere rağmen kaybetmek istemez. Ekonomik, siyasi askeri ilişkileri buna izin de vermez zaten. Hele Rusya’ya iyice yaklaşmasını hiç istemez. Bundan dolayı Türkiye’ye tavizler verecektir. Minbic, bu pazarlığın en önemli unsurlarından birisi.
 
ABD için Minbic neden önemli? Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu’na (KSDF) bağlı olmayan Minbic’te ABD özerk bir alan oluşturmaya çalışıyor. Bunu şimdilik elde etmiş gözüküyor. Hem Türkiye karşısında hem de KSDF karşısında. ABD, Kürt devrimiyle taktik ittifak kurma zorunluğundan dolayı, Kürtleri kendisine bağımlı kılmanın arayışında. Bu gerçekliği bilen ABD, Rojava devrimini de zayıflatmayı ve kendisine bağımlı hale getirmeye ve devrimci demokratik karakterinden kopartmaya çalışmaktadır. Türkiye, bu bakımdan hep kullandığı bir kozdur.
 
Rusya, Türkiye ile geliştirdiği askeri, siyasi, ekonomik ilişkiler karşılığında ve ABD’den uzaklaştırmak için Efrîn işgaline izin verdi. ABD ise Türkiye ile ilişkilerini yeniden düzenlemek/düzeltmek ve Rusya’dan uzaklaştırmak için Minbic’te daha ne kadar taviz verebilir? Örneğin, Türkiye’nin S-400 füze alımından vazgeçmesi karşılığında Minbic’te Türkiye’ye daha fazla alan açabilir mi?
 
Türkiye’nin emperyalist devletlerle geliştirdiği ilişki, onun, işgalciliğine ve faşist diktatörlükle yönetilmesine onay anlamına gelmektedir. Bunu Efrîn işgaliyle de gördük. Bakur Kürdistan’da öz savunma direnişlerine karşı yapılan katliamlarda gördük, Başur Kürdistan’a yönelik işgal girişiminde gördük. Kandil’in ve Kürdistan’ın bütün dağlarının bombalanmasında gördük, Kürdistan’ın OHAL, sıkıyönetimle ve terörle “yönetilmesine” nasıl seyirci kaldıklarını, nasıl destekçi oluklarını gördük.
 
Rusya’nın “çözüm” stratejisini biliyoruz. Çok sınırlı belediyecilik de diyebileceğimiz bir özerklik. Suriye’nin KSDF’yla görüşme başlatması dönem bakımından önemli. Rojava devriminin kazanımlarının kabulünü sağlatabilmek devrimin gelişiminde kendisine yeni bir alan açacaktır. Bu da başta faşist Türk devletinin ABD emperyalizmi üzerinden geliştirdiği Rojava’ya dönük saldırılarına karşı sınırlayıcı unsurlar ortaya çıkartabilir.  Büyük bir kuşatma altında olan devrimimiz kendisine nefes aldırabilecek bütün olanakları değerlendirmelidir.
 
ABD’nin senaryosu ise aşağı yukarı belirmeye başladı. Suriye’de, uluslara, dinlere ve mezheplere göre alanlar oluşturmak. ABD, Kürtler, Araplar, Sünniler, Aleviler… Irak benzeri bir yapılanma oluşturmak istiyor. Rojava devrimi ise bu bakımdan da ABD emperyalizminin projesiyle çelişiktir. Rojava devrimi, emperyalizmin projelerinin tam tersine halkları, inançları birleştiren bir karaktere sahiptir. Minbic, Raqqa, Tabga vb. yerlerde Arap ve Sünnilerin; Asuri-Süryani, Çerkes, Ermeni, Türkmen halklarının Rojava devrimine her geçen gün daha fazla katılması, devrimin eşitlikçi ve özgürlükçü bir temelde gelişmesini sağlamaktadır.
 
Bu hamleler ve ortaya çıkartacağı sonuçlar, Rojava devrimin nasıl şekilleneceğini de belirleyecektir. Kendi gücüne güven, bölge halklarına güven, dünya halklarına güven, bütün ezilenlere güven ve bunun üzerinde inşa edilecek toplumsal bilinç devrimlerin bağımsız bir hattan, devrimci demokratik hattan gitmesini sağlayacaktır.
 
Rojava devrimi sadece Türkiye’nin değil ABD ve Rusya emperyalizmin kuşatması altındır. Taktik ittifaklar, devrimin gelişimine olanak sağladığı gibi devrimin devrimci-demokratik çizgisini bozan, flulaştıran roller de oynayabilir. Buradan şu sonuç çıkmaz tabi ki: Bu taktik ittifaklardan vazgeçilsin. Hayır. Devrimler asla düz bir çizgide, dolaylı ve dolaysız yedekler sorununu çözmeden ilerlemez. Devrim olmakta olandır. Devrim, bütün çelişkileri kendi lehine kullanmasını bilmektir. Bütün bu süreçleri güç toplama dönemi olarak görmek gerekir. Eğer bu yapılmazsa mükemmel koşullar, anlar hep beklenir. Bekleyenler her zaman seyirci olmanın ötesine gidemez. Seyirci olanların nesnellikten kopuk bol bol teorileri vardır, durumu değiştirecek, pratikleri ve iradeleri yoktur. Tarih, devrimlerin, büyük alt-üst oluşların ancak ve ancak onun içerisinde yer alanların, ona devrimci tarzda müdahale edip yön verenlerin, onun öznesi olanların eylemiyle yapıldığını sayısız kez ispatlamıştır.
 
Rojava devrimi, emperyaliste ve bölge gerici diktatörlükleri tarafından kendisine dayatılan karşı devrimci planları boşa çıkartması gereken bir sürece girmiştir. Emperyalizm ve kapitalizm devrim düşmanıdır. Son tahlilde çıkarları Türkiye kapitalizmiyle aynıdır. Sermayeleri ve çıkarları ortaktır. Bu gerçeklik ışığında Rojava devrimi kendi yolunu bulacaktır, bulmalıdır. Politik ve ideolojik mücadelede kararlı olmak, devrimin bu zor eşiğin atlatılmasında belirleyici bir yerde duracaktır.