5 Mayıs 2024 Pazar

Cumartesi Anneleri: Yakınlarımız devlet eliyle kaybedildi

784. hafta buluşmasını salgından dolayı bir kez daha sosyal medya üzerinden yapan Cumartesi Anneleri, Talat Türkoğlu dosyasını ele altı. Devlete cezasızlık politikasından vazgeçme çağrısı yapan kayıp yakınları, adalet talebinden de Galatasaray meydanından da vazgeçmeyeceklerini yineledi.

Cumartesi Anneleri 784. hafta buluşması gözaltında kaybedilen Talat Türkoğlu için düzenlendi. Koronavirüs salgını nedeniyle bu haftada da sosyal medya üzerinden yapılan açıklamanın metnini Talat Türkoğlu'nun ablası Münibe Türkoğlu okudu. 

Devlete çağrı yapan Türkoğlu, salgına karşı eşit ve adil davranılmasını istedi. 

Yürürlükte olan Anayasaya göre devletin, her eylem ve işleminde "insan haklarına" uygun hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatan Türkoğlu, mevcut yasal gerçekliğin anayasal hakkını yok saydığını ve gözaltında kaybedilenlere, adalete ulaşımı da engellediğini belirtti. 

784. haftada 24 yıldır süren bir inkar ve cezasızlık dosyasını ele aldıklarını ifade eden Türkoğlu, herkesin temel haklarını çiğneyen eylemlere karşı etkin bir yargı yoluna başvurmaya hakkı olduğunu söyledi. Kamu gücünü kullanan kişi ve kurumların sebep olduğu hak ihlallerine karşı anayasal yargı denetimi yapmakla görevli olan Anayasa Mahkemesini, Talat Türkoğlu evrensel hukuklara uygun bir yargılamanın önünü açacak şekilde karar vermeye çağıran Türkoğlu, şöyle devam etti: "Biz gözaltında kaybedilen sevdiklerimiz için hakikat ve adalet talebimizden vazgeçmeyeceğiz. 85 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekanımız olan Galatasaray'dan vazgeçmeyeceğiz."

'MÜCADELE ETMEKTEN ASLA VAZGEÇMEYECEĞİZ'
İnsanın yaşam hakkının temel olduğunu ve yasalarca korunduğunu kaydeden Türkoğlu, ancak Türkiye'de bu işleyişin böyle olmadığını dile getirdi. "Yakınlarımız devletin elinde kaybedilmiştir" diyen Türkoğlu, sorumluların da devlet eliyle korunduğunu vurguladı. Sosyalist ve sendikacı olmasından dolayı Türkoğlu'nun devlet eliyle kaybedildiğinin altını çizen Münibe Türkoğlu, kayıp yakınları olarak mücadele etmekten asla vazgeçmeyeceklerini kaydetti ve dayanışma çağrısı yaptı. 

"Yaşam hakkı kutsaldır, anaların çığlığını duyun, ülke kan kokuyor" ifadesinin kullanan Münibe Türkoğlu, devrim ve sosyalizm için mücadele ederken hayatını kaybedenlerin nasıl haklı olduğunun bugünlerde ortaya çıktığını belirtti. 

72. YILINDA SABAHATİN ALİ UNUTULMADI
Münibe Türkoğlu, 2 Nisan 1948 yılında Balkanlar'da katledilen yazar ve şair Sabahattin Ali'yi de 72. yılında andı. Türkoğlu, Sabahattin Ali'nin bütün ömrünü halka adadığını vurguladı ve yazarın "Çocuklar gibi" şiirini okudu. 

NE OLMUŞTU?
Sosyalist kimliğiyle bilinen 45 yaşındaki Talat Türkoğlu, İstanbul Avcılar'da yaşıyordu. Daha önce 4 kez gözaltına alınan Türkoğlu, yoğun işkence gördü ve yıllarca hapishanede kaldı. Tahliye sonrasında polis takibinde olan Talat Türkoğlu, 29 Mart 1996 tarihinde annesini ziyaret etmek için Edirne'ye gitti. İstanbul'dan Edirne'deki evin kapısına kadar sivil polisler tarafından takip edildiğini kardeşlerine söyledi. 1 Nisan 1996 tarihinde İstanbul'daki evine dönmek üzere yola çıktı ve kendisinden bir daha haber alınamadı. 

Türkoğlu Ailesi, İnsan Hakları Derneği ve Uluslararası Af Örgütü, devletin ilgili kurumlarına başvurularda bulundu. Soru önergeleriyle konu Meclis'e taşındı. Ancak tüm girişimler sonuçsuz kaldı. Resmi makamlar Talat Türkoğlu'nun gözaltına alınmadığını ve nerede olduğunun bilinmediğini söyledi. 

1997 yılında Talat Türkoğlu'nun eşkal, kullandığı saat, giysi, ayakkabı, cüzdan bilgilerini ayrıntıları ile veren JİTEM mensubu Kasım Açık, Talat Türkoğlu'nun Edirne yakınlarında bulunan Çadırkent'te polisler, askerler ve itirafçılardan oluşan bir ekip tarafından sorgulandığını itiraf eti. Talat Türkoğlu'nun işkence ile öldürülerek cesedinin Meriç Nehri'ne atıldığını söyledi. Olay yerinin krokisini çizdi. Olaya katılanların isimlerini verdi. Tüm bunları detaylı bir biçimde yazıl ve imzalı olarak beyan etti.

Kasım Açık'ın ifadesi üzerine Türkoğlu ailesinin ek bir soruşturma yapılması için savcılığa yaptığı başvuruda etkin bir soruşturma yürütülmeden kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildi. AİHM'e taşınan davada ise Türkiye, etkili bir soruşturma yapmadığı Talat Türkoğlu'nun yaşama hakkını korumaya yönelik yükümlülüğünü yerine getirmediği gerekçesiyle mahkum oldu. 

AİHM'in Türkiye'yi mahkum etmesinin ardından İHD avukatı Gülizar Tuncer, Edirne Savcılığı'na dilekçe ile başvurarak AİHM'in verdiği mahkumiyet kararı gereği, soruşturmanın derinleştirilerek sürdürülmesi talebinde bulundu. Edirne Savcılığı, evrensel hukuka aykırı bir biçimde zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle, kovuşturmaya yer olmadığı kararını verdi. Karara itiraz başvurusu da reddedildi. Aile 18 Ağustos 2016 tarihinde Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu.