17 Mayıs 2024 Cuma

Cumartesi Anneleri: Mehmet Salim Acar için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz

Cumartesi Anneleri, 803. haftalarında Mehmet Salim Acar'ın akıbetini sordu, 26 yıldır süren adaletsizliğe son verilmesini istedi. "Biz çocuklarımıza, torunlarımıza kayıplarımızın isimlerini verdik. Biz unutsak, onlar unutmazlar" diyen İhsan Acar, mücadelelerinden vazgeçmeyeceklerini vurguladı.

Cumartesi Anneleri, 803. haftalarında kaybedilişinin 26. yılında gözaltında kaybedilen Mehmet Salim Acar'ın akıbetini sordu, sorumluların yargılanmasını istedi. 

'BİZ UNUTSAK ÇOCUKLARIMIZ, TORUNLARIMIZ UNUTMAYACAK'
Acar ailesi adına İhsan Acar konuştu. Babasının gözünün önünden gözaltına alındığını hatırlatan Acar, "Üzerinden 26 yıl geçti hala bir umut bekliyoruz. Beklemeye, mücadele etmeye de devam edeceğiz. Belki bazıları, 'bunlar belli bir süreden sonra unutur' der. Biz kayıplarımızın isimlerini çocuklarımıza, torunlarımıza vereli yıllar oldu. Biz bıraksak da onlar bırakmazlar."

Devlete seslenen Acar, Hakikat Komisyonu kurularak, kayıpların araştırılmasını istedi ve ekledi: "Lütfen artık duyun sesimizi. Görgü tanıklarının beyanına göre o gün araç Bismil İlçe Jandarma Komutanlığı'na girdi. Devlet kurumunda bir çivi dahi kaybolduğunda o yetkili, hesap vermek zorunda. Biliyoruz. Nedense bizim kayıplarımızın hesabını kimse sormuyor."

'ACIMI UNUTUP UNUTMADIĞIMI MEZAR TAŞIMA SORUN'
Babasının annesinin yaşamını yitirdiğini ve kendilerine "mezarıma geldiğinizde babanızın acısını unutup unutmadığımı mezar taşıma sorun" diye vasiyet bıraktığını söyleyen Acar, sözlerini şöyle sürdürdü: "Her gittiğimizde soruyoruz, nene sen bizim babamızın acısını unuttum mu diye soruyoruz. Artık sesimizi duyun. 26 yıldır sokaklardayız bağırıyoruz. 11 yaşımda karakollarda babamı aramaya başladım. Artık acımız bitsin, bizim de mezar taşımız olsun, bayramları kutlayalım. Bu zor olmamalı."

AVUKAT ACAR: HUKUKSUZLUK 26 YILDIR SÜRÜYOR
Ardından İHD Diyarbakır Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon üyesi Avukat Hasan Yalçın konuştu.

Dava sürecine ilişkin bilgi veren Avukat Yalçın, iç hukuk yolları tükendiği için davanın AİHM'e taşındığını ve AİHM'in 8 Nisan 2004'te Türkiye'nin etkili bir soruşturma yürütmediğini belirterek, ihlal kararı verdiğini anımsattı. Yalçın, bu karara rağmen hukuksuzluğun 26 yıldır sürdüğünü söyledi.

'KAÇ YIL GEÇERSE GEÇSİN VAZGEÇMEYECEĞİZ'
Haftanın açıklamasını Nuray Şimşek okudu. 803 haftadır, gözaltında kaybetmelerin devlet aygıtlarının işbirliğiyle uygulandığı ve cezasız bırakıldığı gerçeğini anlatıklarını vurgulayan Şimşek, "Her buluşmamızda bıkmadan usanmadan hatırlatıyoruz: gözaltında kaybetmelerle ilgili soruşturmaları re'sen başlatmak ve kesintisiz bir şekilde yürütmek devletin hukuki yükümlülüğüdür. Devlet, gözaltında kaybedilen insanlarımızı başına ne geldiğini, akıbetlerinin ne olduğunu aydınlatmak, onları kaybedenleri cezalandırmak zorundadır" dedi. 

26 yıl önce gözaltında kaybedilen Mehmet Salim Acar'ın hikayesini hatırlatan Şimşek, yıllardır siyasi ve adli makamlara, etkili bir soruşturma yürütme yükümlülüğünü yerine getirmeye çağırdıklarını belirtti. 

Şimşek, "Kaç yıl geçerse geçsin Mehmet Salim Acar için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz!104 haftadır hukuksuz bir biçimde bize kapatılan kayıplarımızla buluşma mekânımız olan Galatasaray'dan vazgeçmeyeceğiz" dedi. 

NE OLMUŞTU?
31 yaşındaki Mehmet Salim Acar, Diyarbakır/ Bismil'in köyü olan Ambar'da yaşayan bir çiftçiydi. 20 Ağustos 1994 tarihinde onüç yaşındaki oğlu ve bir çiftçi ile birlikte köy civarındaki tarlada çalışıyorlardı. Öğlen saatlerinde plakasız gri bir Toros ile gelen ve kendilerini polis olarak tanıtan silahlı kişiler Acar ve diğer çiftçinin kimliklerini istedi ardından Acar'ı zorla otomobile bindirerek götürdü.

Nehir kenarında çamaşır yıkayan Acar'ın kızı ve komşuları, nehre doğru yaklaşan Toros'un içinde Acar'ı elleri, gözleri ve ağzı bağlı bir biçimde gördüler. Ayrıca Toros'a nehir kenarında bekleyen ve içinde beş kişi bulunan diğer bir otomobilin eşlik ettiğine ve araçların Bismil'e doğru uzaklaştığına tanık oldular.

Söz konusu araçların Bismil Jandarma Tabur'una girdiği bilgisini alan aile, Mehmet Salim'in nerede olduğunu ve neden gözaltına alındığını öğrenmek amacıyla yerelde askeri, adli ve idari makamlara başvurdu. Ardından Cumhurbaşkanı, İçişleri, Adalet ve İnsan Hakları Bakanı başta olmak üzere ilgili ulusal makamlara başvurdu ve acilen harekete geçilerek Acar'ın can güvenliğinin sağlanmasını talep etti.

Silvan Cumhuriyet Savcılığı'na başvuran aile, Mehmet Salim Acar'ın kaçırılmasından sorumlu oldukları gerekçesiyle Bismil İlçe Komando Tabur Komutanı İzzet Cural ve jandarma görevlisi Ahmet Babayiğit hakkında suç duyurusunda bulundu. Ancak İl İdare Kurulu 23 Ocak 1997 tarihinde bu kişilere karşı yeterli delil olmadığı iddiasıyla, yargılama yapılmaması yönünde karar verdi. Tüm baskı ve tehditlere rağmen yıllarca başvurularını sürdüren aile, iç hukuktan sonuç alamadı. Dava AİHM'e taşındı.

Türkiye, AİHM'e: "hükümetimiz M. Salim Acar'ın  ortadan kaybolmasının ailesinde sebep olduğu ızdırap nedeniyle üzüntü duymaktadır. Kaybolma iddialarında etkin soruşturmalar yürütmemenin Sözleşmenin 2, 5, 13. maddelerinin ihlalini oluşturduğunu kabul etmekteyiz" dedi. Başvurucuya tazminat ödeyerek "dostane" çözüm teklif etti. Acar Ailesi dostane çözüm teklifini reddetti ve maruz kaldığı ihlalin mahkemenin kararıyla belirlenmesini istedi.

Bunun üzerine davayı esastan incelen mahkeme 8 Nisan 2004 tarihli kararı ile Mehmet Salim Acar'ın kaybolmasına ilişkin yeterli ve etkili bir soruşturma yürütülmediği gerekçesiyle yaşam hakkının ihlal edildiğine karar vererek Türkiye'yi oybirliği ile mahkum etti.( Başvuru no: 26307/95).

AİHM'in kararları devlet açısından bağlayıcıdır. AİHM içtihatlarına göre Devlet gözaltında kaybetme olayı karşısında, kayıp vakasının tam olarak nasıl gerçekleştiğine ilişkin maddi gerçeği açığa çıkarmak, kaybedilenin naaşının bulunduğu yeri tespit etmek, failleri yargılamak ve cezalandırmak amacıyla etkili bir soruşturma yürütmek zorundadır.