19 Mayıs 2024 Pazar

Cumartesi Anneleri: Hayrettin Eren nerede?

Cumartesi Anneleri, 765. oturma eyleminde, 39 yıl önce gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren'in akıbetini sordu. 

Cumartesi Anneleri, 765. buluşmalarında 1980 yılında gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren'in akıbetini sordu ve kaybedenlerin yargılanmasını talebini yükseltti.

Bu hafta da Galatasaray Meydanı'na gitmeleri polis tarafından yine engellenen kayıp yakınları, açıklamayı İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi önünde gerçekleştirdi.

Haftanın açıklamasını okuyan İHD İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon üyesi Sebla Arcan, hayatını kaybeden anne Elmas Eren'in bıraktığı yerden "Hayrettin Eren nerede?" diye sordu.

ÖZGÜRLÜKLERİ DEVLETİN BEKASI İÇİN 'TEHLİKE' OLARAK GÖREN ANLAYIŞ VAR
Ağır insan hakkı ihlallerinin cezalandırılmasını hedefleyen bir siyasi irade olmadığını söyleyen Arcan, "Türkiye'nin demokratikleşmesini engelledi. Bireysel ve toplumsal hak ve özgürlükleri devletin bekası için tehlike olarak gören bir yönetim anlayışının hakimiyeti sonucunda Türkiye demokratikleşemedi" diye konuştu.

Kayıpları ararken başvurulan her yerde inkar ve cezasızlıkla karşılaşıldığına dikkat çeken Arcan, "Bize yaşatılan bu vahşet bilinsin, kabul edilsin, lanetlensin ve bir daha asla yaşanmasın diye mücadele ediyoruz" dedi ve ekledi: "Bizim mücadelemiz yeni ihlallerin önlenmesi, hukukun üstünlüğünün sağlanması, hakikatin, adaletin ve toplumsal barışın tesis edilmesi mücadelesidir."

'ÇİÇEKLERLE DONATACAĞI BİR MEZAR HAYALİ…'
"765. haftamızda 'çiçeklerle donatacağı bir mezar' hayali gerçekleşmeden aramızdan ayrılan Elmas annesiz Hayrettin'i anmanın acısıyla buluştuk" diyen Eren, "Elmas Eren'in 39 yıllık arayışına, bekleyişine, vazgeçmeme kararlılığına tanıklık eden evlatları, torunları ve arkadaşları olarak buradayız" ifadelerini kullandı.

Eren'in 26 yaşında kaybedildiğini ve sosyalist kimliğiyle bilindiğini kaydeden Arcan, "İstanbul'da yaşıyordu. 12 Eylül faşist darbe koşullarında hakkında arama kararı vardı. 21 Kasım 1980 tarihinde İstanbul Saraçhane'de buluştuğu arkadaşıyla gözaltına alındı. Kullandığı otomobille önce Karagümrük Karakolu'na oradan da Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü" diye belirtti.

'GÖZALTINDA BÖYLE BİRİ YOK'
Arcan, Eren'in Siyasi Şube'nin alt katında ağır işkence altındayken kapıda annesinin beklediğini hatırlatarak, "Annesine 'Gözaltında böyle biri yok' denildi. 'Oğlumun arabası burada kendisi nasıl yok?' deyince tartaklanarak dışarı atıldı. Hayrettin Eren'i gözaltına alınırken, karakolda tutulurken ve siyasi şubede işkencedeyken gören çok sayıda tanık vardı ama gözaltına alındığı bugüne kadar inkar edildi. 39 yıldır ailesinin tüm girişimlerine rağmen hukuk işletilmedi. Hayrettin Eren'in akıbeti gizlenerek, onu kaybedenler cezasız bırakılarak, 12 Eylül zihniyeti devam ettirildi" dedi.

'GÖZALTINDA KAYBETMEK SÜREKLİ BİR SUÇTUR'
"Gerçek şu ki" diyen Arcan, Hayrettin Eren 12 Eylül'ün ünlü işkence merkezi İstanbul Emniyet Müdürlüğü Siyasi Şube'de katledildiğinin altını çizdi. Arcan, "12 Eylül darbecileri, dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Şükrü Balcı, Siyasi Şube Müdürü Tayyar Sever, Siyasi Şube Müdür Yardımcısı Mehmet Ağar ve Hayrettin'i işkenceyle sorgulayan timin başında bulunan Fikret Işınkaralar, Hayrettin Eren'in kaybedilmesinden sorumludur. Gözaltında kaybetme uluslararası hukukta 'sürekli bir suç' olarak tanımlanır. Suç, alıkonulma anında başlar ve kaybedilen kişinin akıbeti ortaya çıkarılana kadar işlenmeye devam eder. Bu nedenle 39 yıldır Hayrettin Eren'in akıbetini açığa çıkarmayan ve ceza adaletini sağlamayan tüm iktidarlar bu suçun ortağıdır. Adli mercileri hukuku işleterek Hayrettin Eren'in akıbetini açığa çıkartma ve sorumluların cezalandırılmasını sağlama görevini yerine getirmeye çağırıyoruz" diye konuştu.

Tüm kayıplar için adalet istemekten vazgeçmeyeceklerini dile getiren Arcan, "66 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekanımız olan Galatasaray Meydanından vazgeçmeyeceğiz" diye kaydetti.

'UNUTMADIK, UNUTTURMAYACAĞIZ, AFFETMEYECEĞİZ…'
Arcan, "Bugün Elman anne seslenemeyecek" diyerek Hayrettin Eren'in kız kardeşi İkbal Eren'e söz verdi.

İkbal Eren, annesi ve babasının oğullarından haber almak için 39 yıl mücadele ettiklerini vurgulayarak, "Cezaevlerinde bulmak için koştular. Umutları tükendikten sonra çiçeklerle donatacakları mezar için mücadele ettiler. Çok şey istemediler, Hayrettin'in yaşam hakkını elinden alanların yargılanmasını istediler ama ikisi de gözleri açık, devletten alacaklı şekilde toprakla buluştular" diye konuştu.

"Bu ülkede Adalet Bakanlığı var bir de bakanı var" diyen Eren sözlerine şöyle devam etti: "Babamın dava dilekçesi işleme konulmadan savcı, 'bu davadan vazgeç, diğer çocuklarından olursun' tehdidi adaletin olmadığının kanıtıdır. Bu çok acıtmıştı babamın canını. Hayrettin için hukuk işletilmedi çünkü Türkiye'de adalet ve hukuk yok."

Anneler ve babaların karanlığın içinde iğneyle kuyu kazmak misali adalet aradığını dile getiren Eren, "Adalet ararken aramızdan ayrıldılar. Elmas anne, Berfo anne, Asiye anne, Baba Ocak ve Baba Eren buradayız. Ne kadar engellensek de çocuklarınızı bulma umudunuzdan asla vazgeçmeyeceğiz. Sizin bıraktığınız yerden, adaletin inşası için verdiğiniz mücadelenin devamcısıyız" cümlelerini kullandı.

İçişleri Bakanının şiddetten güç alarak sokakları, meydanları kapatarak asayişi sağladığını sandığına dikkat çeken Eren, "Kayıplarımızı kamuyu ile paylaştığımız Galatasaray Meydanı'nı kapatarak, üstelik Cumartesi annelerine 'paçoz' yaftasını yapıştırarak asayişi sağladığını sanıyor. Annem bunu hazmedemedi. Ölünceye kadar 'paçozun anlamı nedir, ben anlayamadım' diye sordu. En sonunda 'söz sahibine aittir' diyerek lafı iade etti" diye belirtti.

"Biz kime taş attık, gaz attık, insanlar orada oturduğu için hayatını, kolunu ve bacağını mı kaybetti de bize yasakladınız?" diye soran Eren, "Polislerinizi üzerimize saldınız. Sizin bütün engellemelerinize rağmen Galatasaray ısrarımızdan vazgeçmeyeceğiz. Annelerimize sözümüzdür, kayıplarımızı bulana kadar adalet mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz. Unutmadık, unutturmayacağız' affettirmeyeceğiz" dedi.

'BU FOTOĞRAFLARDAKİ HER KAYIP BİZİM KARDEŞİMİZ'
Eren'in erkek kardeşi Faruk Eren ise "Abimden inançlarıma ihanet etmemeyi, annemden direnmeyi öğrendim" diyerek konuşmasını şöyle sürdürdü: "Buradaki her anne bizim annemiz. Bu fotoğraflardaki her kayıp bizim kardeşimiz. Annelerimizin, babalarımızın mücadelesini sürdüreceğiz ve kayıplarımızı bulup kaybedenlerden hesap soracağız."