26 Nisan 2024 Cuma

'Cezaevleri işkence mekanı haline geldi'

Türkiye cezaevlerinin işkence mekanı haline geldiğini belirten Diyarbakır Barosu, İHD, TİHV, DTO ve Hak İnisiyatifi, etkili bir denetim mekanizmasının oluşturulması, keyfi muamelelerden vazgeçilmesi ve hasta tutukluların serbest bırakılmasını istedi.
İHD, Diyarbakır Barosu, TİHV, Hak İnisiyatifi ve Diyarbakır Tabip Odası, İnsan Hakları Haftası etkinlikleri kapsamında cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine ilişkin Sanat Sokağı'nda basın açıklaması yaptı.
 
Basın açıklamasını Diyarbakır Barosu Cezaevlerindeki Hak İhlallerini İzleme Komisyonu Eşbaşkanı Gizem Miran okudu.  Miran, İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'nin 5. maddesi ve Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşme'nin 7. maddesinin, hiç kimsenin işkenceye, insanlık dışı ve onur kırıcı cezaya maruz bırakılmayacağını öngördüğünü belirtti. Türkiye cezaevlerinin, kapalı mekanlar olması nedeniyle hak ihlallerinin en yoğun yaşandığı mekanlar olduğuna dikkat çeken Miran, "Türkiye hapishaneleri başta yaşam hakkı olmak üzere her türlü insanlık dışı ve onur kırıcı muamelenin yapıldığı birer işkence mekanları haline gelmişlerdir. Sivil toplum örgütlerinin, ihlallerin tespitine dair raporlama çalışmaları ve bu ihlalleri kamuoyu ile paylaşımına rağmen, hapishanelerin bu gerçekliği değişmemiştir. Türkiye hapishanelerinde hala yoğun olarak ölümler, sevk ve sürgünler, işkence ve kötü muamele, tecrit ve izolasyon, ailelerle görüş engelleri, haberleşme haklarının engellenmesi, disiplin soruşturmaları gibi çok sayıda hak ihlali yaşanmaktadır" diye konuştu.
 
'CEZAEVLERİNDE KAPASİTE AŞILMIŞTIR'
 
Türkiye'nin son birkaç yıldır içinde bulunduğu olağanüstü süreçte yoğun tutuklamalar ile birlikte cezaevlerinin kapasitesinin aşıldığını belirten Miran, "Cezaevlerinin mevcut kapasitelerinin aşılmasıyla mahpusların günlük yaşamlarını idame ettirebilecekleri uygun koşullar ortadan kaldırılmıştır. Bu durum mahpusların hijyenik olmayan yerlerde uyumalarına sebep olmaktadır. Cezaevlerinde kapasitelerin aşılması aynı zamanda yoğun sürgünlerin yaşanmasını da beraberinde getirmiştir. Mahpuslar, ailelerinden binlerce kilometre uzaktaki hapishanelere sürgün edilmiştir" dedi.
 
'KEYFİ UYGULAMALARDAN VAZGEÇİLMELİ'
 
Miran, ceza infaz kurumlarında yaşanan hak ihlallerinin son bulmasına ilişkin önerileri ise şöyle sıraladı:
 
-Herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı Anayasal güvence altındaki en temel haklardan olup mahpusların tedavilerinin düzenli bir şeklide yapılması sağlanmalıdır. 
 
-Ceza infaz memurları ve hapishane idarelerinin olumsuz ve hatta suç teşkil eden tutumlarının önüne geçmek için etkili bir denetim mekanizması oluşturulmalıdır.
 
-Savunma hakkının etkin bir şeklide kullanılması hususu ceza hukuku açısından hayati derecede önem taşıdığından bu hakkı ihlal eden her türlü keyfi uygulamadan vazgeçilmelidir.
 
-Çocuk cezaevleri derhal kapatılarak, çocuğu topluma kazandırıcı alternatif modellerin tartışılması ve hayata geçirilmesi gerekmektedir.
 
-Mahpus olan anneleri ile birlikte cezaevlerinde kalmak zorunda olan çocukların ihtiyaçları ve psikolojik durumları gözetilerek gerekli önlemlerin alınması ve çocuğunu dış ortam bağının engelsiz ve koşulsuz sosyal devlet ilkesi gereği sağlanması gerekmektedir.
 
-Baroların ve sivil toplum örgütlerinin, hapishaneleri etkin bir şekilde ziyaretlerini sağlanması için gerekli yasal düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.
 
-Hapishane koşullarında tedavi imkanı olmayan mahpuslar derhal serbest bırakılmalıdır.
 
-Tecrit koşullarına son verilmeli ve hapishane koşulları düzeltilmelidir.