19 Mayıs 2024 Pazar

ÇEVİRİ - Şimdi havada devrim var, ama tarih eski düzenin savaşacağını gösteriyor

Tarih bize bir krizin ortaya çıkardığı her türlü dehşetin, paramparça sonuçlarıyla örtülebileceğini gösteriyor. Evet, bu krizden çıkması gereken yeni dünyayı hayal etmeliyiz, ama kavga olmadan olmayacak.

Şimdi şu kesin: kaybettiklerimiz için kederlenerek ve daha önceki yaşamlarımıza özlem duyarak çıkacağımız bu kilitlenme sonrası bir ekonomik durgunluğa çarpacağız. En sevdiğimiz kafeyi veya birahaneyi ziyaret etmeyi hayal ettiğimiz kadar, bunların, virüs hükmünü yitirdikten sonra kalacakları kesin değil.

Zaten gerçeğin kendisi görüş alanımıza girmeye başladı. Hizmet sektörü darp ediliyor. ABD'deki dört restorandan birinin asla tekrar açılmaması bekleniyor. Amazon, perakende sektörünü bitiriyor. Küçük işletmeler, kafeler, çevrimiçi perakendeciler ve elbise tasarımcıları ayakta kalmak için mücadele ediyor. En ince kenar boşluklarında çalışan sevgi dolu ve özenle beslenmiş girişimler ölüyor. Birkaç günde bir, birisi hoşça kal diyor. Dünyayı bıraktığımız gibi düşünüyoruz. Ama o dünya gitti.

Peki simdi ne olacak? Geleneksel bilginlik neredeyse tek gecede değişti. "Pandemi gösterdi ki" gibi kelimeler tekrarlanan kelimeler haline gelirken, bazılarımızın daha önceden gördüğü var olan çatlaklar herkesçe görülmeye başlandı. Pandemi, başarısız sağlık sistemimizi, göçmenlerin atık olarak algılanmaları ile toplumumuzun temel direkleri oldukları gerçeği arasındaki farkı, ırklar ve sınıflar arasındaki uçurumu, politikacılarımızın yetersizliğini, kamu hizmetlerinin yok edilmesinin ölümcül sonuçlarını gözler önüne serdi. 

Kurumsal taburlar bile mevcut siyasi düzene ters düştü. Financial Times, "son kırk yılın hakim siyaset yönünü tersine çevirecek radikal reformların masaya yatırılması gerektiğini" yazdı. Emily Maitlis doğruca BBC Newsnight kamerasına bakarak salgının ortaya çıkardığı eşitsizlikleri sıraladı. İngiltere ve ABD'deki sağcı hükümetler, insanlara evde kalmaları karşılığında ödeme yapmak için uğraştılar. Elbette, tüm bunlar bir devrime işaret ediyor.

Kilitlenmenin kırılma etkileri yeni dünyamızın temellerini atıyor gibi görünüyor. "Doğa iyileşiyor" artık genel bir görüş. Hava kendini temizliyor. Her Perşembe alkışladığımızda, "vasıflı" ve "vasıfsız" diye tanımlayan eski hiyerarşiler çözülüyor gibi görünüyor. Bazıları daha fazla değişim istiyor: düşük karbonlu işlerin getirilmesi, kaybedilenlerin yerine temel evrensel gelir öngörmek ya da işgücünün değerinin yeniden düşünülmesi gibi. 

Ancak tek başına gözlem dönüşümü sağlamaz. Fikirler tartışılıp popüler hale geldikten sonra politika yapımına nüfuz edip değişim yaratacakları umudunda bir naiflik var. Tarih bize, ekonomik karışıklık döneminde bunun pek mümkün olmadığını gösteriyor. 2008 mali krizi bunun en açık uyarıcı hikayesidir.

Gerçekte, durgunluk döneminde gerçekleşen ilk şey, ekonominin radikal bir şekilde yeniden yapılandırılması değildir. İlk dürtü hızlı bir hesaplama yapmaktır: kim kurtarılmalı ve kim çöpe gönderilmeli. ABD'de 2008 çöküşünden sonra bankalar yeniden sermayelendirilip ekonomi istikrara kavuşturulurken, 10 milyon Amerikalı evlerini kaybetti. Önemli olan tek şey, herkes için ekonomiyi bozmadan kaç kişinin kaybedilebileceğiydi.

Mevcut kilitlemeyle ilgili olarak da o soru soruluyor: Ekonomi zarar görmeden önce kaç ölümü göze alabiliriz? Kimleri feda etmekten mutluluk duyarız ki geri kalanımız gelişsin? İngiltere'de, bu ikinci sorunun cevabı zaten pandemiden orantısız olarak etkilenenlerdi. İşçi sınıfları, ekonominin manuel kolları, yani temizlikçiler, inşaat işçileri kuş haline geldiler ve kilitlenmenin hafifletilmesinin ilk aşamasını test etmek için madene geri gönderildiler. Enfeksiyonlar artarsa, önce onları vuracaktı.

Can kaybı büyük iş dünyası ve hükümet tarafından kabul edilebilir düzeydeyse, o durumda odaklanma, değişim ihtiyacını en aza indirirken aynı biçimde devam etme de olacaktır. Bazılarının hali hazırda övgü yazmakta olduğu eski düzen geri çekilmek yerine atılım yapacak. Bize, bu eşi görülmemiş bir kriz, öngörülemeyen bir olay, hayatta bir kez olacak şok olduğu için köklü reforma gerek olmadığı söylenecek. Herhangi bir başarısızlık sadece ders çıkarma fırsatıdır, aynı Başbakan Yardımcısı Dominic Raab'ın söylemekten hoşlandığı gibi: olmasına neden izin verildiğinin nedenleri değil, benzer bir tehdide nasıl karşılık verileceğine dair dersler önceliklidir.

En iyisini yaptığını söyleyen esnek üstyapının dili kasıtlıdır ve pandemi geçtikten sonra problemin de geçeceği izlenimi yaratmada yararlıdır. Bakım sektöründeki başarısızlıklar "zorluklar"dır; Ulusal Sağlık Sistemi (NHS), yetersiz fon ayrıldığı ve zayıflatıldığının görülmesi yerine, başarılıydı, çünkü dolup taşmamıştı. Oysa ölümcül virüsü en zayıf olana yaymak için hastanelerden hızlıca bakım evlerine gönderilen enfekte hastalar görmemezlikten geliniyor. 

Dağılma ve inkâr yoluyla körüklenen ülke, kırık bir ekonomi, tükenmiş kamu sektörü, düşük ücretli ve güvencesiz bir işçi sınıfı ve aşağılanmış bir göçmen nüfusu ile öne çıkıyor.

Son aşamada ise salgın startında başlatılan korunmasız kişilere yardımcı olacak politikalar sessizce terk edilecek. Yabancı doktorlar için NHS vergisini gözden geçirme sözü boş çıktı. İngiltere'deki evsizleri otellerde barındırma halkçı programı, geçen hafta sessizce ekarte edildi. Sokaklara dönen evsizlere ekonomik kriz nedeniyle yenileri katılacak. Onlar da diğer çöpe gönderilen mağdurlarla birlikte günah keçisi ilan edilecekler.

İzin payından kim daha fazlasını aldı? Kim alarm halinde değildi? Gerici sesler korosu hali hazırda bu görevler için sıraya giriyor.

Bunların hiçbiri kaçınılmaz değildi, ama tetikte değiliz. Tarih bize bir krizin ortaya çıkardığı her türlü dehşetin, paramparça sonuçlarıyla örtülebileceğini gösteriyor. Evet, bu krizden çıkması gereken yeni dünyayı hayal etmeliyiz, ama kavga olmadan olmayacak. 
 
* The Guardian gazetesinde 18 Mayıs'ta yayınlanan Nesrine Malik'in makalesini Tekin Göçer ETHA için çevirdi.
(www.theguardian.com/commentisfree/2020/may/18/revolution-history-fight-back-coronavirus-policies-vulnerable)