3 Mayıs 2024 Cuma

Çepni: Halk hareketini düzen solundan kopartamadıkça kazanma şansımız yok

14 Mayıs Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerine ilişkin süreci ve sonuçları yorumlayan HDP milletvekili Murat Çepni, "AKP'den kurtulma isteği çok güçlü. Ancak AKP'den kurtulmak için yalnızca oy vermenin yetmeyeceğini, daha da önemlisi örgütlü halk iradesini geliştirmek gerektiğini ısrarla söylüyoruz" ifadelerini kullandı.

14 Mayıs Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimleri geride kalırken, CB seçimleri ikinci tura taşındı. 28 Mayıs'ta yapılacak CB seçimleri öncesi HDP 27. dönem milletvekili Murat Çepni'yle 14 Mayıs seçimlerinden çıkan sonuçları, Yeşil Sol Parti'nin beklentinin altında kalan tablosunun nedenlerini ve bundan sonra yapılması gerekenleri konuştuk.

İNKAR, ASİMİLASYON VE KATLİAM SİYASETİ ZİRVE YAPTI

Genel olarak seçim süreci ezilenler ve egemen sınıflar açısından ne ifade ediyor?
Egemen devlet bloğu yaşadığı derin yapısal krizden kuruluş kodlarını güncelleyerek çıkmaya odaklanmış durumda. Bu, sorunları çözmeyi değil şiddet merkezli her yöntemle bastırmayı esas alan bir paradigmadır. Burada halklar yoktur, Kürt yoktur, Alevi yoktur, işçiler yoktur, kadınlar yoktur, doğa yoktur. İnkar, asimilasyon ve katliam siyaseti yönetme biçimidir. 

Son 20 yıl ise bu politikaların zirve yaptığı bir dönemdir. AKP bunlara neo-liberal iktisadi politikaların şampiyonluğunu da eklemiştir. Anadilinde eğitim talebinin "bölücülük" olarak cezalandırıldığı, milyonlarca Alevi'nin ibadethane olarak gördüğü Cemevlerinin ticari, kültürel bir kurum olarak görüldüğü bir ülkeden bahsediyoruz.

SEÇİM SÜRECİ İTİRAZLARIN DÜZEN DIŞINA GELİŞMESİNİ ENGELLEMEYİ HEDEFLİYOR
Madalyonun diğer tarafı ise karabasan gibi ezilenlerin üzerine çökmüş bu zulüm düzenine karşı geliştirilen direnişlerdir. Her yerde, her düzeyde ve her taleple gelişen bu hareketler burjuva devletin krizini derinleştiren temel unsurlardır. AKP karşıtlığı üzerinden gelişen muhalefetin burjuva devlete karşı devrimci bir harekete dönüşmesini engellemek bugünün temel devlet politikasıdır.

Seçim süreci bir taraftan toplumdaki değişim talebini ifade ediyor, bir taraftan da itirazların düzen dışına doğru gelişmesinin engellenmesini hedefliyor. Kısaca bu boyutlarıyla egemenler açısından da ezilenler açısından da seçim süreci krizden çıkışın bir parçası, anı olarak görülüyor.

OY VE VEKİL SAYISI TEK BAŞINA YETERLİ BİR VERİ DEĞİLDİR

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi'nin 14 Mayıs seçimlerinde aldığı sonuçlar beklentinin altında kaldı. Bu sonuçların ortaya çıkmasında hem dışarıdan (devletin saldırıları, kumpas davaları vb.), hem de partinin yürüttüğü politikalar bakımından nasıl faktörler etkili oldu?
HDP gibi partiler ilk soruda ortaya konulan tablonun panzehiri olarak rol oynarlar. Temel hakların yok sayıldığı, milliyetçiliğin, dinciliğin yönetme biçimi olduğu bir düzlemde halkların eşitliği, kardeşliği ve birleşik mücadelesini temsil ederler. HDP-Yeşil Sol Parti'nin seçimlerde oy ve vekil sayısı odaklı aldığı başarılı ya da başarısız sonuçlar kendi başına bir veri asla değildir. Öyle zamanlar olur ki parti tümden işlemez hale gelebilir, meclise dahi giremeyebilir. Bunun örnekleri kendi tarihimizde çoktur. Örneğin 2015 1 Kasım'da 7 Haziran'a göre düşen oy oranı asla bir başarısızlık olarak değerlendirilmedi.

14 Mayıs parlamento sonuçları Yeşil Sol açısından evet beklenenin gerisinde kalmıştır. Beklenen en azından 2018 sonuçlarının üzerine çıkmaktı. Seçimlerin öncesindeki 5-6 yıla bakmamız gerekir. Bu yıllar HDP'nin devlet tarafından mutlak hedef haline getirildiği yıllardır. Ağır saldırılar karşısında büyük bir direniş sergilendi. Başarısızlığı seçim sonuçlarına göre değil, dönemde yürütülen siyaset üzerinden ele almak daha doğru olacaktır. Sonuçta sandığa giren oyla çıkan oy aynı sonucu vermeyebiliyor bu ülkede.

Türkiye'de en güvenilmez kurumların başında YSK gelmektedir. Seçim süreci başından sonuna eşitsiz koşullara sahiptir. Bir parti tüm devlet olanaklarıyla çalışma yürütürken bir parti bırakalım olanak olarak eşitliği, ağır polis ve faşist baskı altında çalışmalarını sürdürmek zorunda kalmaktadır. Böyle bir ortamda seçim güvenliği ve demokrasisinden bahsedilebilir mi?

KRİTERLER; PROGRAM, ÖRGÜTSEL YAPI VE HALK HAREKETİNİN NİTELİĞİDİR
Şunu söylemek istiyorum; bazen beklenen oyu alamasanız da başarılı olabilirsiniz, bazen de beklenenden fazla da alsanız başarısız olabilirsiniz. Kriterler çok basit; programınız, örgütsel yapınız ve halk hareketi niteliğiniz güçlendi mi zayıfladı mı? Bir mücadele hareketi misiniz yoksa seçim partisi misiniz?

Toplum ağır bir travma yaşıyor. AKP'den kurtulma isteği çok güçlü. Bunu en çok da 20 yıldır her gün AKP ile mücadele eden, bedel ödeyen, cezaevlerini dolduranlar istiyor. Ancak AKP'den kurtulmak için yalnızca oy vermenin yetmeyeceğini, daha da önemlisi örgütlü halk iradesini geliştirmek gerektiğini ısrarla söylüyoruz. Yoksa kazanalım derken yılları, on yılları kaybetme, hatta yıllarla kıyaslanamayacak umut kırılması ile karşı karşıya kalabiliriz. 

POLİTİK ÖNDERLİK İDDİAMIZ ZAYIFLADI
Düşen oyların sebebi esasen, yukarıda da belirttiğim üzere, itiraz yükselten milyonların politik önderi olma niteliğimizin ve iddiamızın zayıflamış olmasıdır. Yalnızca AKP karşıtlığıyla sınırlı kitle bilincine seslenmek için partili mücadeleye ihtiyaç yoktur. Bunu pekala demokratik kitle örgütleriyle de, birey olarak da yapabilirsiniz. Partili mücadele başka bir düzeydir. Bunu en iyi HDP tarihi göstermiştir. Ezilenlerin faşizme karşı cepheleştirilmesi ve iktidarlaştırılması siyaseti yerine "değiştireceğiz" sloganıyla burjuva bloklardan birine yedeklenmek; en başta faşist şeflik rejimine karşı milyonları örgütsüzleştirme, savunmasız bırakma riski içermektedir.

Dolayısıyla oy kaybetmemiş de olabilirdik, Kılıçdaroğlu ilk turda kazanmış da olabilirdi. Bu durumda yine başarılı mı başarısız mı olduğumuzu değerlendirme kıstaslarımız bunlar olacaktı. Bütün örgütler ihtiyaçtan doğar. İhtiyaca yanıt olanlar büyür, gelişir, olamayanlar zayıflar ve yok olur. Partiler de aynı şekilde kendi programlarını çözüm adresi olarak halka sunarlar. İttifaklar ise programı zayıflatan değil güçlendiren olmak zorundadır. Adı üzerinde, daha güçlü kazanmak için yan yana gelmek. Kaybetmek için ittifak yapıldığı görülmüş müdür! Örgütü ve programı zayıflatan hiçbir politika doğru olamaz, savunulamaz.

İTTİFAK TARTIŞMALARIYLA ENERJİ HEBA EDİLDİ
Bu seçimde yürütülen ittifak çalışmaları bırakın programı güçlendirmeyi tersine halkta bu tip birlik çalışmalarına güveni zayıflatmıştır. Kurulan ittifak ne mücadele ittifakı olabildi ne de seçim ittifakı olabildi. Kimin kime ne kadar vekil kaybettirdiği tartışmaları arkasında gizlenen gerçek de budur. EÖİ tartışmalarında görünmez hale getirilen en kritik şey, HDP'nin bu coğrafyada kazanılan en ileri halk ittifakı olduğu gerçeği olmuştur. İttifak son düzlükte tek liste ve vekil tartışmalarına daralmış, enerji heba edilmiş, sinerji yaratılamamıştır.

HDP-Yeşil Sol Parti'nin alacağı bir oy sadece bir oy değildir. Örneğin Karadeniz'de alınan bir oy faşizme indirilen esaslı bir darbedir. Siz meseleyi aritmetik hesaplara, oy tartışmalarına indirgerseniz kazansanız da kaybetmiş olursunuz. İttifak meselesine yanlış yaklaşım oy kayıplarının sebeplerinden biridir. Kendi CB adayımızı çıkartmamış olmamız en belirleyici hatalardan birisidir.

KENDİ ADAYIMIZLA HALKA SESLENME OLANAĞINI KAYBETTİK
Kendi adayımızla halka seslenmek, programımızı anlatmak, örgütümüzü konsolide etmek olanaklarını kaybetmiş olduk. Tüm dikkatlerin CB seçimine odaklandığı anda biz başka bir adaya oy isteyerek "büyük dönüşüm" propagandası yaptık. Bu durumun halktaki karşılığı çok normal olarak CB adayına desteği artırmak olacaktı. Çünkü adayın söylediklerinin yarısını yapması için bile mecliste güçlü olması gerekirdi. Hatırlayalım, önceki seçimlerde insanlar sırf tutarlı, dik siyasetimiz nedeniyle bize oy verdiler. Bu emanet oy değil son derece politik bir tercihti. Şimdi ise biz kendi tercihlerimizle kendi pozisyonumuzu zayıflatmış olduk. Cumhurbaşkanı değişecek ve tüm dertler bitecek algısı ayaklarımızın altındaki toprağı kaydırdı. Sonuç oyların düşmesi oldu.

DOĞRU ÇÖZÜMLER İÇİN DOĞRU TESPİTLER YAPILMALI

Bu sonuç Yeşil Sol Parti ve HDP'de nasıl karşılandı?
İlk anda şaşkınlıkla karşılandı. Beklenmeyen bir sonuçtu genel olarak. Ama şunu söylemem lazım ki, yukarıda yapılan olası risk değerlendirmeleri aylar öncesinden tüm parti kurullarında yapıldı. Yani sonuçlardan hareketle "dışarıdan" analiz yapanlardan değiliz. Partimizin doğrudan kurucu unsurları olarak söylüyoruz ne söylüyorsak.

Evet, maalesef alınan sonuç sürpriz değil. Ortalama bir devrimci akılla sürece bakıldığında çok rahatlıkla görülebilecek bir tablo ile karşı karşıyayız. Devleti herkes tanıyor, neler yapabileceğini biliyor, hedeflerini biliyor. Ama bilmek yetmiyor.

Yetkili kurullarımızda henüz sonuçları kapsamlı ele almış değiliz. 28'i sonrasında aşağıdan yukarıya bu tartışmaları yapacağımızı kamuoyuna duyurduk. Doğru çözüm için öncelikle doğru tespit yapmak gerekiyor. Bizim yürümekten, kazanmaktan başka şansımız, yolumuz yoktur, olamaz. Dolayısıyla bu ciddiyet ve ağırlıkta değerlendirmeler yapmak durumundayız. Sonuçları derinlikli ele alıp politik sonuçlar çıkartabilirsek hızlıca toparlanır, yürürüz. 

YA ÇITAYI YÜKSELTECEĞİZ YA POZİSYON KAYBEDECEĞİZ

Bundan sonra HDP ve Yeşil Sol Parti nasıl bir politik hattı esas almalı ve yüzünü nereye dönmelidir?
Cumhuriyet tarihinin en ağır yıkımını yaşıyoruz halk olarak. Kendi kasalarını doldurmak için gözünü karartmış bir sermaye şebekesi ile uğraşıyoruz. Para kazanmak için işlemeyecekleri suç yoktur. Düne kadar halkın kutsal gördüğü tüm argümanlar yerle bir olmuş durumda. Sonuçlar çok ağır, çelişkiler çok keskin, öfke çok büyük. Ama halk örgütsüz, savunmasız, hedefsiz. Demokratik halk örgütlenmesinin görevi tam da burada kendi bağımsız hattını örgütlemek, her adımında öfkeli kitleleri düzenden kopartan politikalar inşa etmektir.

Ya çıtayı yükselteceğiz ya da sürekli savunmada kalarak, sivri yanlarımızı törpüleyerek pozisyon kaybedeceğiz. Halk hareketini düzen solundan kopartamadığımız koşullarda kazanma şansımız yoktur. Her kritik anda, aha şu tepeyi de geçelim, şu dereyi de aşalım diye diye niye var olduğumuzu da unutur hale geliriz. 

FAŞİST APARATLAR KENDİLERİNE VERİLEN GÖREVİ YAPIYOR

2'nci tur açısından Mİ cephesinde yaşanan gelişmeler, Ogan ve Özdağ'ın oynadığı rol, açıklanan protokol ve HDP-Yeşil Sol Parti MYK açıklamaları…Tüm bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sağından soluna tüm devlet blokları ile eşitlik, demokrasi, adalet ve özgürlük isteyenlerin mücadelesini yaşıyoruz. Seçimler dediğimiz süreç de esasen bunun etrafında şekilleniyor. Bakın hepsinin son düzlükte buluştuğu yer Kürt halkının statü kazanmaması, cezaevlerinde rehin siyaseti, göçmen düşmanlığı, milliyetçilik. Şaşırtıcı mıdır? Kesinlikle değildir.

Bloklar arasında sürpriz geçişler, protokoller, propagandalar…hepsinin kilitlendiği yer, aman HDP inisiyatif kazanmasındır. Muhalefetin de derdi devleti Erdoğan'dan kurtarmaktır. Erdoğan'ı yaratan sistemle hiçbirinin derdi yoktur. Oğan, Özdağ gibi faşist aparatlar kendilerine verilen görevi yapıyorlar. Her ihtimale karşı faşist paradigmayı protokol altına alma görevlerini ifa ediyorlar.

AKP'YLE MİLLİYETÇİLİK YARIŞTIRILARAK BAŞARI ELDE EDİLEMEZ
Yeşil Sol Parti açısından durum değişmiş değil. Protokol açıklamasını eleştirmekle birlikte partimiz ikinci turda da desteğini açıkladı. Şimdilik bu konuda kısa tutmuş olalım. Ama sadece şunu söyleyerek bitireyim; AKP gibi politik İslamcı, kitle konsolidasyonu güçlü, 20 yıllık devlet olanaklarını kullanan bir siyasetle milliyetçilik yarıştırarak, "terörle mücadele" hamaseti yarıştırarak başarı elde edilemez. Kadim sorunlara radikal çözümler üretmek ve örgütlemek dışında her yol her defasında umudu kırar, mücadele kararlılığını düşürür. Yüzümüzü olanaklara döndüğümüzde, kendi gücümüze güvendiğimizde kazanacağız.