16 Mayıs 2024 Perşembe

Çelebi: Sistemin bize dayattığı 'normal'lik algısını değiştirmeliyiz

Pandemide yaşanan sosyal izolasyonu milyonlarca engellinin yıllarca tek başına yaşadığının altını çizen HDP Engelli Komisyonu Eş Sözcüsü Çelebi, sistemin engellilere yönelik politikalarının ayrımcılığı ve bakıma muhtaç etmeyi körüklediğini kaydetti. Bu sistemde engellilerin sorunlarının çözülemeyeceğinin altını çizen Çelebi, dayatılan "normallik" ve "tam" olma algısının sorgulanması gerektiğini vurguladı. Çelebi ayrıca dili ve zihni engellilere yönelik negatif kültürden temizleme çağrısı yaptı.

Devletin sermaye odaklı ve ötekileştirici politikalarıyla engellilere yük muamelesi yapılıyor. Ödenmemesi adına çok sayıda gerekçe üretilen, sayısız bahanelerle kesilen, son derece yetersiz engelli maaşları ile övünen devlet, engellilerin tüm bakım ve sorumluluğunu ailesine bırakıyor.

Türkiye'de engellilere yönelik politika ve bakış açısını tanımlayacak iki kelime var; "acıma" ve "sadaka". Bu politikanın sirayet ettiği toplumda engelliler ötekileştiriliyor, ayrımcılığa maruz kalıyor özellikle bedensel ve zihinsel engeller bir "hakaret" ifadesi olarak kullanılıyor.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Engelliler Komisyonu Mart ayında ilan ettiği Engellilik Manifestosu'nda engelliliğin tanımını yeniden yaptı. Manifestoda, "normal" olmanın kriterlerine ilişkin yüzleşme çağrısı yapıyor.

HDP Engelliler Komisyonu Eş Sözcüsü Hatice Betül Çelebi ile Türkiye'de engellilere yönelik politikalar, engellilerin maruz kaldığı sorunlar ve çözümlerine ilişkin konuştuk.

Manifesto için çok uzun çalışma yürüttüklerini dile getiren Çelebi, Beykent Üniversitesi Profesörü Murat Ferman'ın engelliler için sarf ettiği sözleri hatırlattı. Manifestoyu bu tarz örnekler nedeniyle hazırladıklarını söyleyen Çelebi, "Ferman olayı bizi çok kırdı. Ama net bir şekilde de şunu gösterdi; toplumsal olarak hangi kültürden besleniyoruz. Bu düşüncelere bizi getiren sağlamcı ideolojiler nerede kök salıyor, neden kaynaklanıyor. Bunları sorgulamamız gerektiği, çalışmayı yapma amaçlarımızda biri" dedi.

'TOPLUMSAL BİR DÖNÜŞÜME İHTİYACIMIZ VAR'
Dayatılan bir engelli kültürü olduğunun altını çizen Çelebi, "Engelliler, sürekli olarak zihinsel ve sözcüklerle bu kültürü besleyen bir yapı içinde yaşıyor. Bu kültürün nereden kök saldığına ışık tutmak ve bu sorunları çözebilmek amaçlarımızdan biri de. Çalışmayı yürütürken vardığımız sonuçlarla birlikte toplumsal bir dönüşe ihtiyacımız olduğundan hareketle, Manifestoyla bir kıvılcım olabilmeyi amaçlıyoruz" ifadelerini kullandı. 

Manifestonun içeriğinde Türkiye'de yaşayan on milyon engelli ve onlarla ilgilenen ebeveynlerin de yer aldığı 20 milyon kişinin sorunlarının yer aldığını söyleyen Çelebi, 2005 yılında ilk defa çıkarılan Özürlüler Kanunu'nda engellilerin tanımının, "Rehabilitasyona, korumaya ve bakıma muhtaç duyan kişi" olduğuna dikkat çekti. Kanunda yer alan kelimelerin engellilere ilişkin bakış açısını ortaya koyduğunu dile getiren Çelebi, 2014 yılında kelimeler ve tanımın revize edildiğini ancak aynı ideolojinin geleneksel tıbbi model üzerinden inşa edildiğini ifade etti.

'BİZ VE ÖTEKİ İKİLEMİNDE AYRIMCILIĞA UĞRUYOR, GÖRMEZDEN GELİNİYORUZ'
Söz konusu tıbbi modelde, engellilerin başına trajik bir olayın geldiği yönünde fikir beyan eden ve sorumluluğun kamusal alandan alınarak engelliye yüklendiğini ve engellilerin eşit hatta vatandaş olarak dahi tanımlanmadığının altını çizen Çelebi, "Eşitsizlikle birlikte dışarıda bırakılma ve ayrımcılıkla karşılaşıyoruz. Toplumun genel hali 'biz' olarak ifade edilirken, genelin dışında kalma, bedensel özelliklerin dışında kalma haline de 'öteki' diye isim veriliyor. Klasik olarak 'biz' ve 'öteki' ikileminin ırklarda, cinsiyette ve inançlarda yaşandığı haliyle engelli bireylerde ayrımcılığa tabi tutuluyor. Görmezden gelinerek toplumun dışına itiliyor" diye konuştu.

'POLİTİKALAR SOSYAL İZOLASYONU, YALNIZLIĞI DA BESLİYOR'
Pandemide yaşanan en büyük sıkıntılardan birinin sosyal izolasyon ve yalnızlık olduğunu hatırlatan Çelebi, "En çok yüzleşmemiz gereken konulardan biri bu. Milyonlarca engelli yıllardır sessizlik ve yalnızlık içinde bu izolasyonu yaşıyor. Özellikle de sosyal politikalar bu anlamda yalnızlığı besleyen ve destekleyen unsurlar. Gerçekten sosyal devlet anlayışı ile yapılan yardımlar ki aslında bağımsızlaşmanın önündeki bir engel çıkarıyor aileler ve bireylerin karşısına. Aile bireylerinin ve diğer fertlerine tabi olarak onların gelir tutumuyla kıyaslanarak verilen, verilmeyen, eksilen son derece sınırsız, yetersiz maddi destek yaklaşımı ya da yardım adı altında kelime olarak da engelli kültüründe negatif tanımı besleyen yardımlar sosyal izolasyonu, yalnızlığı da besliyor" dedi.

'ENGELLİLERE YÖNELİK AYRIMCILIK 2. DÜNYA SAVAŞINA KADAR DAYANIYOR'
Engellilerin sorunlarının 2. Emperyalist Paylaşım Savaşı'na kadar dayandığını belirten Çelebi, şöyle devam etti: "Sosyal izolasyon ve yalnızlık çalışmaları ya da bir anlamda sistemin engelliyi evde tutma hali köklerini özellikle 2. Dünya Savaşı sürecinden almakta. 2 Dünya Savaşı ve Amerika'nın ilk göç dönemlerinde bedensel rahatsızlığı olduğu düşünülen insanlar bir adada izole edildi, daha sonra kısırlaştırma çalışmaları oldu ve yine Nazi Almanyası'nda engelli bireyler izole edilerek büyük kısmı kısırlaştırıldı, soy arındırıldı, engellilere ötanazi kullanımı teşviği bu yıllara uzanıyor."

'KENDİ NORMALLİK ALGIMIZI SORGULAMALIYIZ'
Tıbbi modelin inşa ettiği engelli kültüründe sorunları çözemediklerini ve bu nedenle tamamen farklı ve yeni bir paradigmaya ihtiyaç duyduklarını vurgulayan Çelebi şöyle devam etti: "HDP olarak yeni paradigmanın bütünsel olması, yeni bir engelli kültürü inşa etmemiz gerektiğini söylüyoruz. Bu perspektiften bakıldığında engellilik bir farklılık, bedensel ve nörolojik çeşitliliktir. Tamamen kendi 'normallik' algımızı sorgulamamız ve yüzleşmeler yapmamız gerek toplumsal ve bireysel. Bu 'normali' bize söyleyen, zihinlerimize enjekte eden egemen ideolojinin 'normali' ne kadar normal. Egemen ideoloji ve kapitalist sistemin bize inşa ettiği simülasyon içinde yaşamı, 'tamlık' ve 'eksiklik' ile bu sağlamcı ideolojilerin toplumunda biz ne kadar 'normaliz'. 'Tamlığı' neye göre ölçeceğiz, bu sorgulamayı yapmalıyız. Bu politikaların bizi hapsettiği beden hapishanesinden özgürleşmemiz gerek.

'ZİHNİMİZİ VE DİLİMİZİ NEGATİF ENGELLİ KÜLTÜRÜNDEN TEMİZLEYEBİLİRİZ'
Komisyon olarak yaptığımız bir çalışma var; dilimizdeki ayrımcı tabirleri temizlememiz gerek. Çünkü engellilik en çok dille ifade ediliyor, eşitsiz bir dil her zaman yaralıyor ve olumsuz negatif kültürü besliyor. Bu anlamda bir anket formu hazırlayarak yayınladık. Bütün kamuoyuna, engelli ve engelsiz bireylere çağrımız şudur; engelliliği inşa ettiğini düşündüğünüz dize ve kelimeleri anketi doldurarak yaşadığınız olayları, anıları anlatarak destek verebilirsiniz. Zihnimizi de dilimizi de negatif engelli kültüründen temizleyebiliriz."