25 Nisan 2024 Perşembe

Buse Şeker'i katleden Volkan Hicret'e müebbet hapis

Trans kadın Buse Şeker'i katleden polis Volkan Hicret'e müebbet hapis cezası verildi. Şeker'in avukatları, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası taleplerinin reddedildiğini belirterek, kararı İstinaf Mahkemesi'ne taşıyacaklarını bildirdi.

Trans kadın Buse Şeker'i katleden Volkan Hicret'in yargılandığı davaya İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Katil Volkan Hicret'e müebbet hapis cezası verildi. 

Karar duruşmasında Diyarbakır Barosu'nun müdahillik talebi mahkeme heyeti tarafından reddedildi. 

Hande Buse Şeker'in avukatları, katil Volkan Hicret'in ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını ve üzerine atılı diğer suçlardan da üst sınırdan ceza verilmesini talep etti. Avukatlar, davanın trans kadınlara yönelen nefret suçlarıyla mücadele için önemli olduğunu vurguladı. 

Hande Buse Şeker'in ablası da, katile en ağır cezanın verilmesini istedi.

Davaya müdahil olan Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı avukatı da sanığın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ve diğer atılı suçların üst sınırından cezalandırılmasını talep etti.

Mahkeme heyeti, görevde olmadığı sırada, polis silahıyla Hande Buse Şeker'i 9 Ocak 2019'da Şeker'in Alsancak'taki evinde gasp eden, cinsel saldırıda bulunan ve öldüren, evdeki arkadaşını ise yaralayan polis Volkan Hicret'in, müebbet hapisle cezalandırılmasına karar verdi. Hicret hakkında kasten öldürme suçundan müebbet, nitelikli cinsel saldırı suçundan 21 yıl, nitelikli yağma suçundan 3 kez 5 yıl 6 ay, yaralama suçundan 2 kez 9 ay, kişinin hatırasına hakaret suçundan 2 yıl hapis cezasına hükmedildi. Mahkeme, Hicret'in haksız tahrik ve iyi hal indirimi taleplerini reddetti.

Mahkeme heyeti, Şeker'in avukatlarının ağırlaştırılmış müebbetle cezalandırılması talebini de reddetmiş oldu.

KaosGL.org'a değerlendirme yapan davanın avukatlarından Kaos GL Hukuk Koordinatörü Av. Kerem Dikmen, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep ettiklerini ancak müebbet hapis cezası verildiğini belirtti. 

DİKMEN: KARARI İSTİNAFA TAŞIYACAĞIZ
Dikmen, şunları söyledi: "Bu kararla birlikte beklenebilecekler arasında en üst sınırdan ceza verilmiş oldu. Biz aslında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesini talep ediyorduk. Özellikle cinsel saldırı ile öldürme eyleminin bir arada işlenmesinden dolayı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiğini söylüyorduk. Ancak mahkeme hiçbir aşamada sanıktan ek savunma talep etmedi. Ek savunma almadığı için de verilebilecek en ağır cezanın müebbet hapis cezası olacağını biliyorduk. Ancak somut olayda öldürme eyleminin nitelikli halinin olduğunu öne sürdük. Sanık iyi hal ve haksız tahrik indirimi uygulanmasını talep etmişti. Fakat mahkeme bu savunmaya itibar etmedi ve haksız tahrik indirimi ve iyi hal indirimi uygulamadı. Bizim de taleplerimiz bu yöndeydi. Sanık dava boyunca aleni yargılama yapılmaması konusunda da direnmişti. İddianameye bakıldığında iddianamede öne sürülen suçlamalar bakımından en üst cezalar verildi. Ancak biz iddianamenin de eksik olduğunu söylüyorduk. Biz kararı istinaf edeceğiz, nitelikli kasten öldürmeden dolayı yargılanma yapılmasını talep etmiştik ve buna dönük istinaf başvurumuz da olacak."

'İNDİRİM UYGULANMAMASI NEFRET CİNAYETLERİ AÇISINDAN ÖNEMLİ BİR KARAR'
Şeker'in avukatlarından Genç LGBTİ+ Hukuk Alan Koordinatörü Av. Mahmut Şeren ise haksız tahrik ve iyi hal indirimlerinin uygulanmamış olmasının trans kadınları hedef alan nefret cinayetleri açısından önemli olduğunu söyledi. Şeren, şöyle devam etti: "Ancak yeterli cezayı almadığı için vicdanları tatmin ettiğini söyleyemeyiz. Eziyet çektirerek nitelikli kasten öldürmeden ceza almasını istiyorduk. Aslında hükmün kendisi de bunu gösteriyor. Sanığın aldığı cezaların alt alta yazılımı bir sayfa sürüyor. Müebbet artı 41 yıl hapis cezası aldı. Pek çok suç işledi ve bütün bunların cinayetle ilgisi vardı. Doğal olarak kamuoyu ve mağdurla aynı kimliği taşıyan trans kadınlar açısından da hüküm bu şekilde kurulmalıydı. Bize gelen başvurulardan özellikle trans kadınların çok fazla hak ihlaline maruz kaldığını ancak büyük bir çoğunluğunun yargıya güvenemediğini, adli süreçlerde kendisinin örseleneceğini düşünüyor. Bu karar da maalesef bu algıyı tersine çevirebilecek, adalete olan güveni temin edecek bir karar değil. Ancak henüz bitmedi. Üst mahkemelerde de aynı talebi dile getireceğiz. Umarım üst mahkemeler de bu eksikliği giderir ve nefret suçlarının cezasızlıkla karşılanmadığı bir karar elimizde olur. Ailesinin, yakınlarının ve tüm LGBTİ+'ların dilekleri de gerçekleşmiş olur."