29 Mart 2024 Cuma

Buluşan mektuplar kitap oldu: Kırmızı Işık Rüyası

"Kırmızı Işık Rüyası" kitabındaki eserler mektup yoluyla buluştu okurlarla. Yani kitap mektuplar toplamı. Her satırında kendinizden bir şeyler bulacaksınız, kah gülümseyip, kah hüzünleneceksiniz. Mektuba cevap yazmak yoldaşlıktandır; haydi sizde bir tutsağın mektubuna cevap verin.  

Türkiye ve Kürdistan hapishanelerinden pek çok devrimci tutsağın yazıları, öyküleri, şiirleri ve çizimlerinin bulunduğu kitabın amacı, yaşamın dört duvar arasında sürdüğünü göstermek. Bu süreklilik ise elbette üretim ile oluyor, çünkü üretimin olmadığı yerde tüketim başlıyor. Tutsaklık koşullarında "üretim" sınırlı bir kavram gibi gelebilir belki; ama kitabı okudukça üretimin salt bir meta üretimi olmadığını; direnç, duygu ve devrimcilik üretiminin gerçek anlamlarını anlıyoruz. Tutsaklar bütün bunları bir kalem ve bir kâğıtla bize aktarmış oluyor. Yine bu kitap; biz "özgür" olanlara bir duyarlılık çağrısıdır aynı zamanda. Belki bir dönem aynı sokakları, patikaları adımladığımız; ya da hiç tanışmasak bile yine de aynı dünyanın hayallerini kurup mücadelesini verdiğimiz devrimci tutsaklara ne sıklıkla yazıyoruz, onların ihtiyaçlarını karşılamak için emek sarf ediyor muyuz sorularını sordurmaktır aynı zamanda kitapla amaçlanan.

Kitabın içeriğine gelecek olursak, öncelikle kitabın isminden bahsetmek istiyorum. Hapishanelerde tutsakların fiziksel ufku yalnızca dört duvarın birbirine uzaklığı kadardır. Hastaneye ya da mahkemeye giderken tutsaklar bir karışlık "penceresi" olan ring araçlarıyla "seyahat" eder. Bu birkaç saatlik yolculukta hangi ağaçların yeşerdiğini, hangilerinin sarardığını görürsünüz. Belki anne/babasının elinden tutmuş güle zıplaya ilerleyen bir çocuğu, ya da el ele yürüyen genç sevgilileri görürsünüz; sonsuz mavilikteyse bir de gök, gördüğünüz kuşlar, börtü böcekler de yanınıza kar kalır. İşte bu yolculukların hep uzunca olmasını istersiniz; bu yüzden ring aracının trafikte daha fazla zaman kaybetmesi için trafik lambalarının hep kırmızıya çalmasını dilersiniz. "Şimdi kırmızı ışık yansa,/Denizi cebime koyardım!" diyor tutsaklarımızdan biri kitaptaki şiirinde.

Kitap birkaç bölümden oluşuyor. "Defterde Kalanlar" isimli ilk bölümde kimi tutsakların günlük hayatlarından bölümler var; kimi zamanda yazmayı başlayıp birkaç cümle sonra duygularıyla bulutların üzerinde gezinti yapanlar… Bölümdeki ilk yazı da şimdi tutsak olan HDP eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’a ait; "Yatmak", "Yazmak" ve "Uçmak" kavramları üzerinden anlatıyor mahpusluk hallerini. "Benim için ‘uçmak’; oda arkadaşım Gazel’in kızı Çiğdem Arjin’le oynadığım oyunlar demek" diyor.

"Bir Tutam Tebessüm" bölümü ise sanırım pek çoğumuzun ilk kurcalayacağı kısımlardan. Meşhur hapishane şakalarını göreceksiniz bu bölümde, tutsaklığın "eğlenceli" yanlarını görecek; ilaç tabletlerine soğan parçaları koyup birbirine ilaç diye sunan Zaza’lara, Rusya uçağının düşürülmesine "var bunda bi bit yeniği" diye şüpheyle yaklaşıp ardından "neyse canım" diyerek meteoroloji haberlerine geçenlere güleceksiniz. Ardından "Alternatif Üretim" bölümünde, devrimciliğin her koşulda üretmek olduğuna inanların tutsaklık koşullarında sınırlı olanaklarla ortaya çıkardığı icatlara tanık olup "Edison da kimmiş yahu" diye serzenişte bulunacaksınız.

"Dışarıyla İletişim" bölümünde ise tutsaklar, başta belirttiğim konuya eğiliyor, "Bir yürek atışı mesafedeki yoldaşlara, bir kart çok şey anlatır" diyerek. Bir mektubun/kartın içeri tutsakların eline ulaşana kadar ki maceralarını anlatıyor ve neden "mektup işte" deyip geçemeyecekleri kadar önemli olduklarını anlatıyorlar.

Sonraki bölüm ise "Hapishanede Çocuk." Maalesef Türkiye ve Kürdistan hapishanelerinde yüzlerce çocuk annesiyle beraber hapishanelerde kalıyor. Bu insanlık ayıbının hesabını sormak boyun borcumuz olsun; tutsakların çocuklarla nasıl ilişki kurduklarını onlara "hapishane duygusunu" yaşatmamak adına nasıl da insanüstü bir çabaya girdiklerini göreceksiniz. Yine görüş günlerinde çocukları gören tutsakların nasıl duygular arasında salındığını da…

"Düşlerden Süzülenler" bölümünde, dört duvar arasında kurulan düşlerden gerçeğe uzanan öyküler yer alıyor. Ve son bölüm ise şiirlere ayrılmış. Naki Demir ve Barış İnan’ın çizimleri/karikatürleri ise sayfaların arasına serpiştirilmiş birer çiçek dalı gibi.

Kitap için aslında bir tanıtım etkinliği yapılması düşünülüyordu fakat içerisinde bulunduğumuz pandemi koşulları ne yazık ki buna imkan vermiyor. Bu durumda kitabı Ceylan Yayınlarının sosyal medya hesaplarına mesaj atarak ya da internet sitesinden sipariş edebilirsiniz.

Kitap içerisindeki tüm eserler mektup yolu ile geldi, yani kitap mektuplar toplamı. Mektuba cevap yazmak yoldaşlıktandır; haydi sizde bir tutsağın mektubuna cevap verin. "Ne yazacağımı bilmiyorum" diyenlere; kitaptan ve yazısından bahsetmekle işe koyulun, ve içeriyle dışarı arasında köprüyü kurmaya başlayın…