6 Mayıs 2024 Pazartesi

'Bu ülke vatandaşı için ne istiyorsak, aynısını mülteciler için de istemeliyiz'

Geri Gönderme Merkezlerinin şartları itibarıyle salgın için en elverişli yerlerden olduğunu kaydeden HDP Göçmen ve Mülteciler Komisyonu Eşözcüsü Ağaoğlu, sınırda bekletildikleri süre zarfında mültecilerin zaten salgın hastalıklara karşı savunmasız kaldığını kaydetti. Evde kal çağrısına uyma koşulları olmayan mülteciler için harekete geçilmesini isteyen Ağaoğlu, "Bu ülke vatandaşı için ne istiyorsak, aynısını mülteciler için de istemeliyiz" dedi. 

Koronavirüs salgını günden güne hızla artıyor. Salgına karşı göstermelik önlemler alan AKP/MHP politikaları ise salgının artışını sağlıyor. Hergün yapılan "Evde kal" çağrılarıyla eşzamanlı kadına yönelik şiddet ve çocuğa yönelik cinsel istismarlar artarken, çalışmaya zorlanan işçi ve emekçilere ücretsiz izne çıkma dayatılıyor, evde kalma salığı verilen halkın zorunlu ihtiyaçlarını nasıl temini edeceği yönünde ise hiçbir güvence verilmiyor.

Süreç bu şekilde ilerlerken, emperyalist devletler arasında siyasi pazarlık konumunda olan mülteciler ise kimsenin dikkatini çekmiyor. AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İdlib'de uğradığı hezimetin ardından sınır kapılarını açarak mültecilerin gidebileceği açıklaması üzerine sınır kapılarına mülteciler yığılmıştı. Mevcut koşullarda dahi insanlık dışı uygulamalara maruz kalan mülteciler insanlığın gözü önünde adeta ölüme terk edilmişti.

SINIRDA BEKLETİLDİKLERİ SÜREÇ MÜLTECİLERİ SALGINA AÇIK HALE GETİRDİ
Mültecilerin durumunu konuştuğumuz Halkların Demokratik Partisi (HDP) Göçmen ve Mülteciler Komisyonu Eşözcüsü Gülsüm Ağaoğlu, sınırda kalmak zorunda bırakıldıkları süreçte hijyen ve sağlık koşullarının olmadığı, beslenmenin sağlanmadığı mültecilerde zaten koronavirüs olmasa da herhangi bir salgın hastalığın görülmesinin son derece olası olduğunu kaydetti.

Hükümete defalarca yapılan uyarıları hatırlatan Ağaoğlu, "En temel insani ihtiyaçları olan barınma, beslenme ihtiyaçları gibi, sağlık taramaları yapılmadı. Daha sonra da mülteciler devlet zoruyla otobüslere bindirilerek kaldıkları kente geri gönderilmesi yoluna gidildi" dedi.

'GERİ GÖNDERME MERKEZLERİ SALGIN İÇİN ELVERİŞLİ YERLER'
Mültecilerin yaşadıkları kentlerde Geri Gönderme Merkezlerinde karantinaya alınacak olmasına tepki gösteren Ağaoğlu, şartları itibarıyle son derece hijyenden yoksun, bu yerler mültecilere yönelik işkencelerle gündeme gelen bu yerlerin salgın için elverişli olduğunu dile getirdi. "Hükümet zaten insan gözeten ve çözüm ulaştırmaya çalışan yaklaşımı içinde olmadı" diyen Ağaoğlu, şimdi de bu sorundan kurtulmaya çalıştığını kaydetti.

Her krizi fırsata çeviren hükümetin salgın koşullarını da kendi lehine kullandığına dikkat çeken Ağaoğlu, kadın ve çocuk, çevre, mülteci ve Kürt düşmanı politikalarının hız kesmeden devam ettiğini söyledi. Mültecilerin kaldıkları koşullar itibariyle; kendi kayıtlı oldukları illerde yaşayanlar, toplu olarak mülteci kamplarında kalanlar ve Edirne'de sınırda olan ve dönmek zorunda bırakılanlar olmak üzere üç ayrı özgünlüğü olduğunu belirtti.

'BU ÜLKENİN VATANDAŞI İÇİN NE İSTİYORSAK MÜLTECİLER İÇİN DE AYNISINI İSTEMELİYİZ'
Dolayısıyla bu özgünlüklere göre bir politika belirlenmesi gerektiğini ifade eden Ağaoğlu, şöyle devam etti: "Mülteci kamplarında kalanların hijyene, suya, sabuna ulaşma imkanı yok. Yaklaşık yüzer kişinin bir musluğa ulaşma ihtimali var ama sabun yok. Edirne'den dönenlerin çağrıya uyarak evlerini, işlerini bırakarak gittikleri için 'evde kalma' koşullarının oluşturulması lazım. Kaldıkları kentte kayıtlı olanların ise işyerleri kapatıldığı için ekonomik yönden son derece zor koşullardalar ve hayatlarını idame ettirmeleri için gerekli koşulların sağlanması lazım. Özellikle çocuk ve kadınlar cinsel istismara açık durumdalar. İstismar vakalarının yaşanmaması için bu konuların takipçisi olmak ve önlem almak lazım. En acil insani ihtiyaçların karşılanması gerek. Çünkü onların sağlığı hepimizin sağlığı. Sonuç itibarıyle koronavirüs geçtiğinde bu ülkenin eşit vatandaşı olarak hep birlikte yaşayacağız. Diyeceğim o ki, bu ülkenin vatandaşı için ne istiyorsak mülteciler için de aynısını istemeliyiz."