13 Aralık 2025 Cumartesi

'Birleşik bir mücadeleyle adil ve demokratik barışı sağlayabiliriz'

Adil, demokratik barışın tartışıldığı ezilenlerin kürsüsünde söz alanlar dayanışmanın ötesinde mücadele birlikteliğine ihtiyaç olduğunu kaydetti. Kurulan sözlerde adil ve demokratik barışın AKP-MHP eliyle değil halkların birleşik mücadelesiyle sağlanacağının altı çizildi. 

Ezilenlerin Sosyalist Partisi'nin (ESP) "Adil, demokratik barış" talebiyle İstanbul'da düzenlediği buluşmaya çok sayıda toplulktan, halktan, inançtan kişi, direnişçi katıldı. Ezilenlerin kürsüsünde söz alanlar egemenlerin savaş ve sömürü politikalarına karşı mücadele yöntemlerini tartıştı. 

'SAVAŞLAR EN ÇOK EKOLOJİK YIKIMA YOL AÇAN SEBEPLER ARASINDADIR'
Savaşların doğanın katledilmesi için gerekçe gösterildiğini, "güvenlik politikası" adı altında Kürdistan'da kenlerin talan edildiğini, ağaç kıyımı yaşandığını, toprakların şirketlere peşkeş edildiğinin altını çizen Polen Ekoloji Sözcüsü Çisze Yıldız, kadınlar ve emekçiler için olduğu kadar doğa için de barışın önemine vurgu yaptı. Yıldız, şunları söyledi: "Sömürü ve savaşlar bütün ülkeler arası ilişkileri etkiler düzeyde. Burada bulunanların beraber örgütleyeceği bir mücadele bütün ülkedeki barışı da destekleyecektir. Kadınlar için emekçiler için nasıl bir barışın olması gerektiğini konuştuğumuz gibi birleşik mücadelemizde ekoloji mücadelesinin hangi sorunların ortaya koyulması gerektiğini konuşmamız gerekiyor. Savaşlar en çok ekolojik yıkıma yol açan sebepler arasındadır. Bu Kürdistan'da da böyledir, savaş politikaları savaşın bir parçası olarak devam etti. Doğanın sömürüsüne savaş gerekçe gösterildi. Güvenlik gerekçesiyle ormanları kesiyoruz, barajlar kuruyoruz dediler. Karşımızdaki iktidar söylemlerinde ve programın savaş döneminde savaş gerekçesiyle doğa katliamını meşrulaştıran iktidarın barış döneminde de madenler ve turizmle bölge kalkınacak dendiğini görüyoruz. Sadece Kürdistan değil ülkenin her yanı doğa talanıyla karşı karşıya bunun karşısında bir mücadele de filizleniyor."

'BİRLEŞİK BİR MÜCADELE İLE ONURLU BARIŞI GETİREBİLİRİZ'
Sosyalist yurtseverler adına söz alan Ramazan Karakaya, adil, demokratik barıştan halkların ne anladığını, Kürt halkının ne istediğinin tartışılması gerektiğini belirtti. Karakaya, "Barış tartışması yaparken Kürt halkının adil, demokratik barış anlayışı ve egemenlerin barış söylemlerinin birlikte tartışılması gereken bir dönemdeyiz. Kahraman Kürt halkının ve devrimcilerin ortak mücadelesiyle bir noktaya geldi bu mücadele. Egemenler bu süreci, halkların mücadelesini tasfiye etme amacıyla yürütüyor. Rojava'da kürt halkının mücadelesini tasfiye etmek, kimliksizleştirmek istiyorlar" dedi. 

Tüm ezilen halkların ortak mücadelesinin birleşik bir devrimle olabileceğinin altını çizen Karakaya, "Kürdistan'da her gün onlarca insan, onlarca kadın katlediliyor. İnsanlar bu süreçte ekonomik sıkıntılarıyla boğuşuyor. Ancak ortak, birleşik bir mücadele örgütleyerek demokratik ve onurlu barışı getirebiliriz. Biji sosyalizm biji azadi" ifadelerini kullandı. 

'DEMOKRASİ VE BARIŞ İSTEYENLERİN YAN YANA GELMESİNİ ENGELLEMEYE ÇALIŞANLAR VAR'
Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Aydın Deniz de Alevilerin sürecin başından beri bir barış masası kurulacaksa Alevi toplumunun temsilcilerinin de olması gerektiğini ifade ettiklerini hatırlattı. Alevilerin yüz yıllardır katliama, asimilasyona maruz kaldığını, hala yok sayılma tehdidiyle karşı karşıya olduklarını dile getiren Deniz, "Ortadoğu'da, Suriye'de yaşanan gelişmeler Türkiye'den bağımsız değil. Bölgesel sorunların sadece kendi sınırlarımızda değil emperyalist güçlere kaşı bir güç oluşturmak gerekiyor. Golani bir yıldır soykırıma devam ediyor. İnanç yerlerimiz, bizim için kutsal yerler saldırıya uğruyor. Alevi kimliğine sahipseniz ötekileştirmeye, ayrımcılığa maruz kalıyorsunuz. Dersim'den bugüne kadar yaşananlar bizim temel taleplerimiz hala karşılık bulmadı. Yüzyıllardır bu topraklarda devletler değişti ama zihniyet değişmedi. Demokrasi güçlerinin bir kararlılığı gerekiyor. Bu sürecin hem şeffaf anlamda bir mekanizmaya dönüştürmek adına güçbirliği, her toplumun yan yana gelmesi elzem ve değerli. Demokrasi, barış isteyenlerin yan yana getirilmesini engellmeye çalışanlar var, bunun karşısında durmalıyız. Kazanmamız buna bağlı" dedi. 

'DAYANIŞMA YETMİYOR'
Çerkesler adına söz alan Erdoğan Yılmaz da 61 yıl önce toprakları işgal edilip, nüfusunun yüzde 90'ı soykırıma uğratılan bir halk olduklarını dile getirdi. Bu iktidardan barış, adil, demokratik barış çıkmayacağını bilerek Kürtler barış sözü ediyorsa buna sessiz kalamayacaklarını kaydeden Yılmaz, "Barış yaşamdır. Özgür yaşam, temel insan hakkıdır. Toplumun her kesiminde bunun için uğraş verilmesi gerekir. Siyasallaşmış ve örgütlü kurumlar üzerinden dayanışma yetmiyor. Yapılması gereken sınıf mücadelesi veren, anadilleriyle yaşamak kimliklerini geleceğe taşımak isteyen kurumlarla dayanışmak için çaba harcamalıyız. Bu coğrafyada bölgesel bütünlüğü olmadan yaşayan, kimliğine yabancılaştıran, Türkler, Kürtler ve diğerleri şeklinde ötekileştirilenleri gözden geçirmeliyiz. Barış, özgürlük, emek ve demokrasi güçlerinin ortak hareketini önemsiyoruz. Bütün kimlikleri kucaklamak için adım atmak önemlidir" diye konuştu. 

'EŞİT ZEMİNDEKİ ÖTEKİLER DEĞİLİZ'
Romanlar adına yapılan konuşmada şu ifadeler kullanıldı: "Romanların politik tavrını ve aklını küçümseyen yaklaşımlar gördüm. Insanların muhalif kimlikl maskesini giyip ayrımcılıklardan ve ırkçılıktan kendini nasıl muaf tutmaya çalıştığını gördüm. Romanları cehaletle, sağcıları desteklemekle, kötü bir profil üzerinden değerlendirmelerle karşılaşıyorum. İstiyorum ki bizi bilinçsizlikle ve cehaletle suçlamaktan evvel bizi düşünmeye dair ne kadar emek gösterdiğiniz üzerinden bakıyorum. Derdimizi anlattığımız zaman bu politik derdin derinliğini yok sayıp, ezberleri dayatmak mıdır? Bu çelişkileri görmeden eşitlik zemininin yaratılacağını düşünmüyorum. İçimizde bulunduğumuz kötü ilişkilerin görmezden gelindiğini düşünüyorum. Bize olan bakış açısı da toplumsal hiyerarşilerde yükseliyor. Ötekiler dendiğinde eşit zemindeki ötekilermişiz gibi davranılıyor. Ne yazık ki eşit zemindeki ötekiler değiliz. Önce bu toplumsal hiyerarşilerle yüzleşmek gerekiyor."

İkizdere direnişçileri adına Osman Baş, barış ve özgürlüğün insanın kendisinden başladığını dile getirdi. Baş, "Bir ülkede barıştan bahsedebilmek için eşitliğin olması şarttır. Bir ülkede dünyanın herhangi bir yerinde bir çocuk öldürülüyorsa o zaman barış yoktur. Biliyoruz ki gerçek barışın, sömürünün ortadan kalktığı, üretimde-tüketimde eşit bir düzen olduğunda var olacağını hepimiz biliyoruz. Barış doğayla insan arasında da olur, hayvanlar, toprak, su için barış… Birileri kar sağlayacak diye ülkenin yer üstünü katlediliyorlar. Biz bunu İkizdere'de yaşadık. İkizdere'de bir katliam yaşandı. Eşit katılımlı, bütün halkların eşitliğiyle barış mümkündür. Barış için eşit ve adil bir ortam oluşması gerekiyor" diye konuştu.

Buluşma, konuşmalarla sürüyor...