26 Kasım 2025 Çarşamba

Binlerce kadın İstiklal'den haykırdı: Bedenimiz, emeğimiz, hayatımız bizim

Binlerce kadın ve LGBTİ+, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nü Taksim'de karşıladı. Eylemde, iktidarın tüm saldırılarına, erkek şiddetine, emek sömürüsüne ve savaş politikalarına karşı örgütlenme ve dayanışma çağrısı yükseltildi, kadınlar bedenlerinden, emeklerinden, hayatlarından, haklarından vazgeçme niyetleri olmadığı mesajını verdi.

İstanbul'da binlerce kadın ve LGBTİ+, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nde Taksim Tünel'de yan yana geldi. 25 Kasım Kadın Platformu'nun çağrısıyla düzenlenen eylemde her yaştan, her arkaplandan binlerce kadın buluştu. Eylem öncesi İstiklal Caddesi ve Taksim Meydanı yoğun polis ablukasına alınırken, saatler kala Beyoğlu Kaymakamlığı tarafından yasaklama kararı getirildi. Tüm engelleme çabalarına rağmen kadınlar ve LGBTİ+'lar, erken saatlerden itibaren alana gelmeye başladı.

Eylemde genç kadınların yoğunluğu göze çarparken, iktidarın tüm nefret politikalarına karşı çok sayıda LGBTİ+ da alandaydı. Kadınların dövizlerinde en çok öne çıkan gündemler ise erkek devlet şiddeti, şüpheli kadın ölümleri, Dilovası'nda 6 kadın işçinin katledildiği yangın, kadın emeği sömürüsü, 11. Yargı Paketi, kadınların haklarına dönük güncel saldırılar ve savaş politikaları oldu. Eylemde, "Aile, ahlak dediniz, sömürdünüz, katlettiniz: Erkek devlet şiddetine karşı kadınlar isyanda" ana pankartı açıldı.

'ROJİN KABAİŞ'E NE OLDU'
Eyleme katılan çok sayıda kadın, katledilen ve katledilmemek için özsavunmasını kullanıp tutsak edilen kadınların isimlerini ve fotoğraflarını dövizlerde taşıdı. Bundan bir yıl önce Van'da katledilen Rojin Kabaiş, Dersim'de kaybedilen Gülistan Doku, 2024'te katledilen Ayşenur Halil ve İkbal Uzuner ve çok sayıda kadın için adalet talebi yükseldi. Rojin Kabaiş'in ölümüne dair gerçeklerin ortaya çıkarılması, faillerin bulunması da eylemin en öne çıkan taleplerinden biri oldu. Rojin Kabaiş için Adalet Komisyonları da, Rojin'in fotoğraflarıyla eylemin parçası oldu.

SAVAŞ POLİTİKALARINA GÜÇLÜ BİR İTİRAZ YÜKSELTİLDİ
Kadınlar, Ortadoğu'da ve dünyada derinleşen savaş politikalarına, göçmen düşmanlığına karşı da alanda sesini yükseltti. Türkiye'de devam eden Barış ve Demokratik Toplum sürecine ilişkin kadınlar taleplerini alana taşıdı. Sudan'dan Filistin'e, Rojava'dan Afganistan'a, direnen tüm kadınların selamlandığı eylemde, kadınların bedeninin bir savaş alanı olarak görülmesine güçlü bir itiraz da yükseltildi. Barış Anneleri de beyaz tülbentleriyle ana pankartın arkasında yerini aldı.

KADINLAR İSTİKLAL'DE YÜRÜDÜ
Taksim Tünel'de uzun süre sloganlarla bekleyişi sürdüren kadınlar, katledilen kadınların isimlerini de tek tek sayarak "Burada" diye haykırdı. Ardından İstiklal Caddesi'nde yürüyüş başladı. Eyleme, Sosyalist Kadın Meclisleri (SKM) Genel Sözcüsü Tanya Kara ve Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Meral Danış Beştaş'ın da aralarında bulunduğu çok sayıda siyasi parti, demokratik kitle örgütü, kadın örgütü temsilcisi de katıldı. İstiklal Caddesi'nde yer alan Gratis'te çalışan kadınlar da camlara çıkarak eyleme alkışlarla destek verdi.

Kumbaracı Yokuşu'na kadar yürüyen kadınlar, burada Kürtçe ve Türkçe basın metnini okundu.

'ERKEK EGEMEN DÜZENİ ALAŞAĞI EDECEĞİZ'
Açıklamada şu ifadeler kullanıldı: "Hayatlarımız yıllardır aynı duvarlara çarptığı, aynı baskıyı hissettiğimiz, aynı suskunluğa zorlandığımız ve en çok da aynı isyan duygusunu çoğalttığımız için bir aradayız. Birbirimizi tanıyoruz. Kimimiz evde görünmez emeğe mecbur bırakıldık, kimimiz işyerinde tacizle yüzleştik, kimimiz sadece ayrılmak istediğimiz için ölümle tehdit edildik, kimimiz varoluşumuzdan dolayı hedef gösterildik. Ama hayal ettiğimiz hayatı yaşama isteğimizden hiç vazgeçmedik. Birbirimizden, mücadelemizden, eşit ve özgür yaşama arzumuzdan güç aldık. Biz kadınlar ve LGBTİ+'lar kararlıyız; bu erkek egemen düzeni alaşağı edeceğiz!"

'HAYATLARIMIZI HARCANABİLİR GÖRÜYORLAR'
Erkeklerin ve devletin "kutsal aile" adı altında kadınların hayatını, emeğini, bedenini denetim altına almaya çalıştığına işaret edilen açıklamada, "Kadınları değil aileyi güçlendiren bu politikalar; erkek şiddetini, kadın yoksulluğunu ve eşitsizliği büyütüyor. Kadınlar evde hem bakıma ihtiyacı olan çocuklara, hasta ve yaşlılara hem de bakıma ihtiyacı olmayan erkeklere bakıyor. Temizlik, yemek, çamaşır, alışveriş… tüm işleri tek başına üstleniyor. Ev içi emeğin yükü yetmezmiş gibi kadınlar düşük ücrete, en güvencesiz, kayıt dışı işlerde çalışmak zorunda bırakılıyor, çalışırken öldürülüyor. Bu ay Dilovası'nda kaçak parfüm fabrikasında çıkan yangında katledilen 6 kadın işçi gibi. Hayatlarımızı harcanabilir görüyorlar" denildi.

'AİLE YILI ERKEK EGEMEN DÜZENİN İHTİYAÇLARINI ESAS ALIYOR'
Bu yıl ilan edilen "aile yılı"nın erkek egemen düzenin ihtiyaçlarını esas aldığı vurgulanan açıklamada, iktidarın, kadınların mücadelesiyle kazandığı medeni haklarını gasp etmeye çalıştığı belirtildi. "Boşanmayı zorlaştırma, nafaka hakkını sınırlandırma girişimleri, eşit miras hakkına saldırılar sırada bekliyor. Ama biz ne kazanılmış haklarımızdan vazgeçiyoruz ne de bizi seçeneksiz bırakmaya çalışan politikaları kabul ediyoruz. Bizi aile diyerek şiddete, yoksulluğa; emeğimizin ve bedenimizin sömürüldüğü bir hapishaneye mahkum etmeye çalışıyorlar" denilen açıklamada, şiddetin de yoksulluğun da kader olmadığı kaydedildi.

'ÜSTÜ ÖRTÜLEN HER ÖLÜM, BİR SONRAKİ ŞİDDETİN ZEMİNİNİ HAZIRLIYOR'
Kadınların şiddet gördüğünde başvuracağı mekanizmaların çoğunun çalışmadığına işaret edilen açıklama, şöyle devam etti: "Uzaklaştırma kararları uygulanmıyor. Gizlilik sağlanmadığı için kadınlar öldürülüyor. Şiddet fiziksel olduğunda kadınlar sistematik olarak yalnız bırakılırken ekonomik, psikolojik, dijital şiddet söz konusu olduğunda bu şiddet yok sayılıyor, görünmez kılınıyor. Bu ülkede her yıl yüzlerce kadın koruma kararlarına rağmen, çoğunlukla en yakını olan erkekler; babaları, kocaları, erkek kardeşleri, oğulları tarafından katlediliyor. Koruma kararları etkin uygulanmıyor, erkekler bu kararları ihlal ettiğinde bir ceza ile karşılaşmıyor. Önleyici politikalar uygulanmıyor, fail erkekler cezasızlıkla ödüllendiriliyor. Ve artık kadın cinayetleri kadar 'şüpheli kadın ölümleri'ni de konuşuyoruz. Yüzlerce kadının ölümü 'intihar' ya da 'şüpheli' denilerek karartılıyor. Gülistan Doku'ya ne oldu? Nadira'nın, Hande'nin, Dina'nın, Rojin'in, Rabia Naz'ın, Narin'in ölümü neden aydınlatılmıyor? Erkeklerin, kamu görevlilerinin, siyasetçilerin, ailelerin suç ortağı olduğu her cinayet, üstü örtülen her ölüm, bir sonraki şiddetin zeminini hazırlıyor."

'KADINLAR HAYATTA KALMAYI BAŞARDIĞI İÇİN CEZALANDIRILIYOR'
Katledilmemek için özsavunmasını kullanan kadınların ise cezalandırıldığı kaydedilen açıklamada, "Fail erkekler, takım elbise giyip 'pişmanım' dedikleri için indirim alırken; kadınlar hayatta kalmayı başardıkları için cezalandırılıyor. Bu tablo adalet değildir; açıkça erkek-devlet düzeninin işleyişidir. Biz erkek adalet değil gerçek adalet istiyoruz" ifadeleri kullanıldı.

'LGBTİ+ VAROLUŞLAR KRİMİNALİZE EDİLMEK İSTENİYOR'
İktidarın LGBTİ+ düşmanlığına dikkat çekilen açıklamada, "Yargı paketleriyle 'genel ahlak' ve 'biyolojik cinsiyet' adı altında kadınları, LGBTİ+'ları, çocukları hedef alıyor. Transların bedenlerine ilişkin karar hakkı baskılanıyor, LGBTİ+ varoluşları kriminalize edilmek isteniyor. Peki genel ahlak kimin ahlakı? Kadın katillerine iyi hal indirimi veren, fail erkekleri değil kadınların hayatlarını, seçimlerini yargılayan erkek yargının ahlakı! Keyfi biçimde 'genel ahlaka uymayan' herkesi suçlu ilan edenlerin ahlakı! Eşitsizliğe, ayrımcılığa, nefrete karşı en yüksek sesimizle, dayanışmamızla buradayız" vurgusu yapıldı.

'ERKEK DEVLET ŞİDDETİNE KARŞI MÜCADELE BU TARİHİN MİRASIDIR'
"25 Kasım'ı yasaklayan, kadınları yerlerde sürükleyerek gözaltına alan, ters kelepçe ile işkence eden, karakollarda çıplak arama işkencesine maruz bırakan, sokaklarda barikat kurup sesimizi kısmaya çalışan bir düzenle karşı karşıyayız. Bu şiddet, tıpkı erkek şiddeti gibi hayatlarımızı kontrol altına almaya çalışan aynı iktidar anlayışının ürünüdür" denilen açıklamada, 25 Kasım'ın Mirabel kardeşlerin devlet şiddetiyle katledilmesinin mirası olduğu hatırlatıldı. Açıklamada, "Devletin yasaklarına, copuna, gözaltı işkencesine rağmen bu meydanlarda olmamız tam da bu yüzden; çünkü erkek-devlet şiddetine karşı mücadele bu tarihin mirasıdır ve biz bu mirası büyütmekten vazgeçmeyeceğiz" ifadeleri kullanıldı.

'BARIŞ SADECE SİLAHLARIN SUSMASI DEĞİLDİR'
Kadınların, LGBTİ+'ların ve kız çocuklarının savaş politikalarının ilk hedefi olduğu dile getirilen açıklamada, "Barış sadece silahların susması değildir. Barış; hakikatin açığa çıkması, kayıpların bulunması, faillerin yargılanmasıdır. Siyasetin suç olmaktan çıkması, muhaliflerin cezaevine atılmaması, siyasi tutsakların serbest bırakılmasıdır. Kayyumların son bulması, anadilin özgür olmasıdır" denildi.

'KADINLARIN BEDENİ BİRER SAVAŞ ALANINA DÖNÜŞTÜRÜLÜYOR'
"Kürdistan'da yıllardır süren savaşın en ağır yükünü kadınlar taşıdı; zorla göç, yoksulluk, kayıplar, işkence, cinsel şiddet… Bugün Filistin'de, Suriye'de, Sudan'da emperyalistlerin siyasi, ticari ve askeri çıkarları doğrultusunda körüklenen savaşlarda aynı politikalara maruz kalan ve direnen kadınlar gibi. Savaş politikaları erkek egemen sistemi güçlendiriyor. Kadınların bedeni ganimet olarak görülüyor, birer savaş alanına dönüştürülüyor. Üniformalı faillerin cinsel şiddetinin üstü kapatılıyor; evlere yapılan baskınlarda duvarlara tecavüz tehditleri yazılıyor. Kaçırılan kadınlar ve kız çocukları köle pazarlarında satılıyor. Kadınların bedensel bütünlüğünün ihlali, cinsel şiddet; bir ele geçirme ve aşağılama yöntemi olarak kullanılıyor" denilen açıklamada, kalıcı bir barış talebi yükseltildi.

'DAYANIŞMAMIZ BİZİ HAYATTA TUTUYOR'
Açıklama, şöyle son buldu: "Biz her yıl 25 Kasım'da; kadına yönelik şiddete karşı mücadele gününde, hayatımızın her alanını kuşatan erkek şiddetine rağmen, yasaklara, kapatmalara, polis şiddetine, gözaltılara, davalara rağmen bu sokaklarda buluşuyoruz. Birbirimizden güç alıyoruz. Dayanışmamız bizi hayatta tutuyor. Yaşamımıza, emeğimize, kimliğimize, özgürlüğümüze sahip çıkıyoruz. Hiçbir yasa, hiçbir saldırı bizi durduramayacak. Aile dediniz, ahlak dediniz; sömürdünüz, katlettiniz. Hayatlarımız için, özgürlüğümüz için, eşitlik için, birbirimiz için, bir kişi daha eksilmemek için; erkek-devlet şiddetine karşı bir aradayız. Mücadeleye devam edeceğiz."

Yürüyüş ve eylem boyunca, "Yaşasın kadın dayanışması", "Görünmeyen emek, sesini yükselt", "Jin, jiyan, azadi", "Nefrete inat, yaşasın hayat", "Geceleri de, sokakları da, meydanları da terk etmiyoruz", "Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz", "Aile değil kadınız, kadınlar isyandayız", "Kadınlara değil, katillere barikat", "Kadın cinayetleri politiktir", "Münferit değil erkek şiddeti", "Devlet elini bedenimden çek", "Trans cinayetleri politiktir", "Erkek vuruyor, devlet koruyor", "Kadınlar sokağa, özgürleşmeye" sloganları atıldı.

13 KİŞİ GÖZALTINA ALINDI
Eylemin ardından İstiklal Caddesi'nden Karaköy ve Şişhane yönüne dağılan kitlenin bir kısmı polis tarafından ablukaya alındı. Trans bayrağı taşıyan LGBTİ+'lar ve yanlarında bulunanlar gözaltına alınırken, basın da alandan uzaklaştırılarak görüntü alması engellendi. Toplam 13 kişinin gözaltına alındığı öğrenildi.

Gözaltına alınanlar ifade işlemlerinin ardından serbest bırakıldı.