19 Mayıs 2024 Pazar

Beştaş: Erdoğan bir saat konuştu ama '128 milyar dolar nerede' sorusunun cevabını vermedi

Gündeme ilişkin Meclis'te basın toplantısı düzenleyen HDP Grup Başkanvekili Beştaş, Erdoğan'ın bir saatlik konuşmasında 128 milyar doların nerede olduğunu açıklamadığı belirtti. 

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmede bulundu. 

Günün en önemli konusunun kabine değişikliğinin altını çizen Beştaş, "Değişiklik neden oldu? Bir bakanlık ikiye bölündü. Yeni atamalar var. Bunun daha çok tartışılacağını görüyoruz. Son günlerde hızlıca yaşadığımız meseleler, bu iktidarın ve ortağının oluşturduğu Cumhur İttifakının çöküş döneminin ortalarında olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Öyle bir sistem geldi ki, 4 yılı geride kaldı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde. Aslında bu sistemi tartışmamız lazım. Bu sistem ne getiriyor? Düşünün bu sistemde Ticaret Bakanı ticaret yapıyor, Milli Eğitim Bakanı özel okullarıyla eğitimcilik yapıyor. Turizm Bakanı turizmcilik yapıyor. E, bakanlıkla bağdaşmayan bir iş yok mu? Meseleye buradan bakmamız lazım" dedi. 

'SATIŞ VAR, RANT VAR, YOLSUZLUK VAR; BAKANLAN DENETLENEMİYOR'
Bakan hakkında gensoru vermenin artık yasak olduğunu dile getiren Beştaş, "Bakanları yasama organı, milletvekilleri denetleyemiyor. Halkın denetimi önünde de Saray bir zırh olarak duruyor. Buna rağmen bakanların yaptıkları işler kamuoyuna bir şekilde yansıyor. Bu yansıyanlar yapılanların kaçta biridir bilmiyorum, kamuoyunun takdirine sunuyorum. Şimdi en son Ticaret Bakanının kendi şirketi vasıtasıyla dezenfektan satışına tanıklık ettik. Yüksek fiyatta sattığını biliyoruz. Kendisi de inkar etmiyor. Bu aynı zamanda Türkiye'deki ticaret sistemini nasıl etkiliyor? Bir kere serbest rekabet diye bir kavram var, rekabet kurallarına herkesin uygun hareket etmesi lazım. Bir de bağdaşmama meselesi. Hangi iş hangi işle bağdaşır gibi hukukta bir tanımlama var ve bunun kanunu var. Memurlar bile 657'ye tabidir ve memur olduktan sonra ticaret yapamazlar. Yapamayacakları işler kanunda sayılmıştır. Milletvekilliği ile bağdaşmayan işler vardır. Örneğin milletvekilleri ticaret yapamaz, avukatlık yapamaz, doktorluk yapamaz fiilen. Buna benzer birçok meslek alanında bağdaşmama hali kanunda düzenlenmiştir. Ama bakanlıkla bağdaşmayan bir iş yok. Satış var, rant var, yolsuzluk var. O kadar şey var ki yani bir ülkede ticaret gibi, sağlık gibi, turizm gibi, milli eğitim gibi alanların yönetiminden bahsedeceğiz bakanlık düzeyinde ve bunları engelleyen bir yasal düzenleme ve denetim mekanizması yok" diye konuştu. 

'TİCARET BAKANININ ŞİRKETİNİN OLMASI ETİK DEĞİL'
Ticaret Bakanının şirketinin olmasının etik olmadığını söyleyen Beştaş, "Ticaret Bakanı ticaret yapıyor. Bir yandan ticareti düzenliyor bir yandan kendisi daha fazla para kazanmak için işte dezenfektan üreten firması var. Peki, başka dezenfektan üreten firmalar ne yapacaklar, serbest olarak rekabet edebilecekler mi? Hayır. Her bakanlık kendi alanında tekel oluşturmuş; işte bu 'Cumhurbaşkanlığı Şirket Sistemi'dir. Şimdi bu her şeyden önce bir tekel oluşturmaktır. Her bakanlık kendi alanına dair bir tekel oluşturmuş. Buna 'Cumhurbaşkanlığı Şirket Sistemi' diyebiliriz. Cumhurbaşkanı'nın kendisi de şirketleri çok seviyor, şirket gibi yöneteceğim diyordu. Gerçekten 'Cumhurbaşkanlığı Şirket Sistemi' bir kez daha ispat edilmiş oldu. Kendileri tekçi, dilleri tekçi bu iktidarın ama uygulamaları ve elleri çoğul gerçekten. Çokçu bir elleri var. Nasıl? Şirketlerle, rantlarla ve ihalelerle uğraşan bir iktidar var karşımızda. Bir yandan tekçiyiz diyorlar, diğer yandan çoklu maaşlarla, ihalelerle ve benzeri mekanizmalarla çokçuluklarını ifade ediyorlar" diye konuştu. 

'128 MİLYAR DOLAR NEREDE SORUSUNUN CEVABINI VERMEDİ'
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bir saat grup toplantısında konuşmasına rağmen, '128 milyar dolar nerede' sorusunun yanıtını vermediğine dikkat çeken Beştaş, "Başka bir mesele. Herkesi soruşturan bir iktidar var 'sen tweet attın, sen konuştun, sen şarkı söyledin, sen dolar niye yükseldi diye sordun' diye. Bunlar hakkında davalar, soruşturmalar ve tutuklamalar yapıyor ama son 3 yılda Merkez Bankası rezervleri ile ilgili ne tip işlemler yapıldı soruşturma konusu yapılmadı. Neden soruşturulmuyor? Merkez Bankasının ayrıcalığı ne? Eğer başka bir ülkede olsaydı bu -ki olmaz başka ülkelerde bu kadar fahiş rakamlar buharlaşmaz - mutlaka Merkez Bankası hakkında bir soruşturma yapılırdı. Bu cezasızlık politikası işte, yeni 128 milyon dolarların da kaybolacağının işaretidir. Bunu soruşturmazsanız, bunun cevabını vermezseniz bu devletin kasası soyulmaya devam eder. Şimdi hiçbir şey yokmuş gibi niye soruyorsunuz diyorlar" dedi. 

Pandemi sürecinde hergün katliam gibi ölüm sayılarının arttığını söyleyen Beştaş, "Aşı niye yok? Çünkü para yok. Kendileri ihtiyaçlarına para buluyor, 128 milyar doları buharlaştırıyorlar ama halkın aşı parasını düşünmüyorlar. Bunu toplum da gayet iyi biliyor. Bir mesele var bunu önemle belirtmek istiyorum" ifadelerin kullandı.

'İSTANBUL SÖZLEŞMESİ YAŞATIR DEMEYE DEVAM EDECEĞİZ'
2020'de 300 kadının, bu yılın ilk üç ayında 188 kadının katledildiği verilerini aktaran Beştaş, "Diğer bir can yakıcı mesele kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet. 2020 yılında erkekler tarafından 300 kadın öldürüldü. Bu sadece bir rakam değil, her biri birer can birer hayat birer aile, sevdikleriyle beraber bir yaşam çerçevesi sunuyor. 2021 yılının ilk üç ayında 188 kadın öldürüldü. 188. Bu tabloyu il ve ilçe örgütlerimize astık. İstanbul'dan Hakkari'ye, Hakkari'den Van'a bu tabloyu asarak toplumda bir farkındalık yaratmak ve bu farkındalık vesilesiyle de kadınların yaşam hakkını güvence altına almanın yollarını açmak istiyoruz. Çünkü iktidar İstanbul Sözleşmesinden çekildiğini ilan ederek aslında kadınların öldürülmesine göz yumuyor, failleri cezasız bırakıyor ve bu konuda tutumunu kadından yana değil erkek egemen sistemden, erkeklikten yana aldığını bir kez daha bütün dünyaya ilan etmiş oluyor. Kadınlar savcılıklara, aile mahkemelerine başvurur ve uzaklaştırma ve koruma kararları alıyordu eksiden. Buna rağmen öldürülmekten kurtulamıyordu. Şimdi İstanbul Sözleşmesinden çekildikten sonra karakollar ifade bile almıyor, eve gönderiyor. Koruma kararı alınamıyor. Sığınaklara kadınlar alınmıyor ve kadınların yaşam hakkı yok sayılıyor. Bu rakamlar Türkiye'de kadına yönelik katliamın ve kırımın resmi olarak orta yerde duruyor. Buna ilişkin bir yasaklama getiremezler aslında. Böyle bir tabloyu yasaklamak dünyanın hiçbir yerinde mümkün değil ama Türkiye'de mümkün oluyor. Biz ne kadına yönelik şiddetle mücadeleden ne de İstanbul Sözleşmesini savunmaktan ve sahip çıkmaktan bir adım geri atmayacağız. 'İstanbul Sözleşmesi yaşatır' demeye devam edeceğiz" vurgusu yaptı. 

'ÜLKEYİ PARSEL PARSEL SATIYORLAR'
Diğer bir meselenin kamu taşınmazlarının satışı olduğunu dile getiren Beştaş, bunun çok hayati olduğunu da kaydetti. "En az 128 milyar dolar nerede, aşılar nerede, Türkiye neden COVAX'a üye olmadı gibi konular kadar çok önemli bir soru" olduğunu belirten Beştaş, şöyle devam etti: "Milyonlarca metrekare hazine arazisi nereye satılıyor. Ülkeyi, Türkiye'yi bir metrekare olarak düşünün, parsel parsel satıyorlar; kıyılardan ormanlara, ormanlardan bahçelere taşınmazların tümü satılıyor. Size sadece iki rakam vereceğim. Çevre Şehircilik Bakanlığına bağlı Milli Emlak Müdürlüğünün ihale ilanlarına bakarsanız yalnızca 10 gün içinde 1103 taşınmaz daha satılacak. Bunların yüzölçümü 2 milyon 132 bin 700 metrekare, 6779 taşınmaz ise aktif ilanda duruyor. İçinde arsa, arazi, ham çalılık, konut, bağlar, deniz kıyıları, koylar gibi turizm rantının yüksek olduğu yerler de var. Yani para yetmiyor onlara. Biraz önce COVAX'a üye olmadılar dedim ya. 50 milyon dolar vermedikleri için her gün 300-350 insanımız pandemiden dolayı yaşamını yitiriyor ama onlar parayı nereye yetiştiriyorlar; yandaş şirketlere, beşli çetelere, üçer beşer maaş verdikleri bürokratlara. Kendi çevrelerine para yetiştiremiyorlar. Çünkü sürekli bir rant dağıtımı var, çünkü Saray'ın Mercedeslerine ve tabii ki yalan havuz medyasına da para yetiştirmek kolay değil. Ama bütün bunlar için işte Hazine arazilerini de satıyorlar. Saray emlak satış ofisi gibi çalışıyor. Ne varsa satıyorlar hakikatten. Dileriz yakında bin odalı sarayı da satışa çıkarsınlar. Bunu istiyoruz gerçekten. Kıyıları koyları satacaklarına Saray'ı satsınlar diyoruz. Açıkçası bu arazileri satan zihniyet mi 128 milyar doları eritmeyecek? Buna inanmayanlara da bunu söyleyelim. Bunca satıştan elde edilen paralar nerede derseniz; herhalde ayakkabı kutularında falan duruyordur. Geçmişte dolarlarda olduğu gibi ya da 128 milyar dolar gibi bir anda uçuyor buharlaşıyor."