7 Eylül 2024 Cumartesi

Başaran'dan kadınlara çağrı: Saldırı tek yerden, hep birlikte püskürtelim

HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, kadınların siyaset yapmasını savunan tüm kadınlara çağrı yaptı. Başaran "Kadın kazanımlarına saldırı tektir, biz de tek bir sesle biz beraber güçlüyüz, beraber mücadele edeceğiz, bu tekçi erkek egemen iktidarın darbesini hep birlikte püskürteceğiz" dedi,

HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, partisinin sosyal medya hesapları üzerinden yaptığı basın açıklamasında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 

Konuşmasına Çerkes Soykırımı yıldönümü dolayısıyla, katliamda yaşamını yitirenleri anarak başlayan Başaran, Çerkes halkının taleplerinin karşılanması çağrısı yaptı. 

'ÇOCUK İSTİSMARINDA TÜRKİYE DÜNYA ÜÇÜNCÜSÜ'
Başaran, AKP'nin çocuk istismarcısı failleri evlilik adı altında salıverme planları içinde olduğuna dikkat çekerek, hazırlandığı ifade edilen yasa taslağıyla beraber çocukları istismar edenlerin, çocuklara tecavüz edenlerin cezaevlerinden salınarak çocuğa, eve koca olarak gönderileceğinin altını çizdi.

Çocukların ömür boyu kendilerine tecavüz edenlerle yaşamak zorunda bırakılacağını kaydeden Başaran, "Çocuk istismarı yasasıyla 15 yaşındaki bir çocuk 30 yaşındaki birinin tecavüzüne uğradığında bu evlilikle sonuçlandırılırsa, ailelerin ve toplumun baskısıyla bu kişiyle evlendirilirse fail ceza almayacak, salıverilecek. Yani aslında çocuk istismarcıları, çocuklara tecavüz edenler bu yasa ile ödüllendirilecek ama çocuklar ömür boyu kendilerine tecavüz edenlerle yaşamak zorunda bırakılacak ve aslında bir biçimde cezalandırılacak" dedi.

Başaran konuyla ilgili "İstismar ve tecavüz vakalarında, çocuk istismarında Türkiye dünya üçüncüsü. Türkiye'deki davalar AKP'nin iktidar olduğu son 10 yılda 3 kat arttı. Cinsel suçların yüzde 46'sı çocuklara karşı geliştiriliyor. 2002'den bu yana 18 yaşın altında 440 bin çocuk doğum yapmış. Yine 15 yaşın altında 15 bin 937 çocuk doğum yapmış" bilgisini paylaştı.

Öğretim Üyesi Prof. Dr. Muttalip Kutluk Özgüven'in ve Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan'ın yaptığı açıklamaları hatırlatan Başaran, "Suç işliyor bu şahıslar ve devlet bunları suça teşvik ediyor. Demokratik bir hukuk devleti olsaydı bu kişiler hakkında 'suç ve suçluyu övmekten' haklarında soruşturma açılırdı. Eğer demokratik bir hukuk devleti olsaydı, çocuğun üstün yararını gözeten bir devlet olsaydı, gerçekten bu çocukların önümüzdeki dönemlerde sağlıklı bireyler olmaları için çaba sarf eder, bu kişilerin çıktığı televizyonlara RTÜK  tarafından yaptırım uygulanırdı. Ama maalesef RTÜK'ün tek derdi muhalif televizyonları para cezalarıyla sindirmek" diye konuştu. 

'TÜM BAKANLIKLAR SAVAŞ BAKANLIĞI'
"AKP'nin 7 Haziran'dan bu yana sivil görünümlü bir cunta iktidarıdır" değerlendirmesi yapan Başaran, "Bütün bakanlıklar savaş ve propaganda bakanlığı haline gelmiş durumda. Bu bakanlıklar televizyon ve medya gücünü kullanarak yarattıkları milis güçlerle toplumun bütün kesimlerine saldırı geliştiriyorlar, Kadının tüm kazanımlarını yok etmek için zemin oluşturmaya çalışıyorlar, nefret söylemlerini bütün televizyon ve sosyal medya araçlarıyla yaygınlaştırmaya çalışıyorlar. Savaş bakanları da bunun uygulamasını gerçekleştiriyorlar. Savaş bakanları oluşturulan milis güçlerle, polislerle, askerlerle topluma biat ettirme, geri adım attırma siyaseti yürütülüyor. En son Ankara il binamıza yapılan saldırı bu yaklaşımın bir göstergesidir" dedi.

'KAYYIM ATARKEN ADETA FETİH POLİTİKASI YÜRÜTTÜLER'
Başaran konuşmasına şöyle devam etti: 

"Mağdur ve muktedir olma arasında çok ince bir çizgi vardır. Sırat köprüsü gibi kıldan ince kılıçtan keskindir. AKP uzunca bir süredir bu sırat köprüsünden geçemeyerek muktedir olma kararlılığına varmıştır. Mazlumdan ve mağdurdan yaratılan muktedir bugün postmodern darbeden söz ederken, darbe mağduriyeti üzerinden varlığını devam ettirirken, 28 Şubatçılar gibi bu darbe bin yıl sürecek anlayışıyla, bütün toplumsal muhalefeti ama başta kadınları, toplumu zapturapt altında tutup iktidarını devam ettirme siyaseti yürütüyor.  

"Bunun bir örneği de pandemi sürecinde özellikle halkçı, şeffaf, kadın özgürlükçü, ranttan uzak belediyelerimize karşı yürüttüğü saldırıyla bir kez daha göstermiş oldu. Darbeciler 28 Şubat'ta tankları caddelerde yürütmüşlerdi. Bu darbe rejimi 5 belediyemizi işgal etti. İşgal görüntüleri apaçık ortadaydı. Fetih politikasını yürüttükleri ortadaydı. Astıkları bayraklarla, belediyelere giriş biçimleriyle işgal ettiklerini tasdiklemiş oldular. Kayyımların ilk yaptığı da tek adam rejiminin simgesi haline gelen Erdoğan'ın fotoğrafını asmak oldu. Bununla halkın taleplerini yerine getireceklerini iddia ediyorlar. Mesele gerçekten mücadele olsaydı bu kurumların kapatılması nasıl açıklanacak?

'İKTİDAR KADINLARIN MÜCADELEDEN UZAK TUTMAK İÇİN EVE KAPATMAK İSTİYOR'
Kayyumların ilk hedefinin kadın kazanımları ve çalışmaları olduğunu söyleyen Başaran, "Bir taraftan cinsel taciz, cinsel istismar yasalarıyla kadınları eve kapatma, tecavüzcülerle beraber yaşamaya zorlarken, infaz yasasıyla kadın düşmanı erkekler sokağa salınıp, kadın katliamları teşvik edilirken, kadınlar cezaevlerinde ölüme terk edilirken, kayyım rejimi ile kadın çalışmaları yok edilmeye, kadın özgürlükçü siyaset yok edilmeye çalışılıyor" tepkisinde bulundu.

HDP'nin eşbaşkanlık sistemiyle hiçbir dönemde uygulanmayan kadınların seçilme hakkının yerine getirildiğini söyleyen Başaran şöyle devam etti: 

"Ama iktidarın kadınların siyasette var olmasını istemediğini çok iyi biliyoruz. Kadınların toplumsal alanda olmasını istemediğini çok iyi biliyoruz. İstemiyorlar, kadınların mücadeleden uzak kalmasını, kadınların yerel yöneticilikte bağı olmasını istemediklerini çok iyi biliyoruz. Onun içindir ki mağduriyetleri, emekleri üzerinde yükseldikleri kadınları, bir çırpıda tekrar evlerin içerisine kapatmaya, temsiliyetten uzaklaştırmaya çalıştıklarını görüyoruz.  Ama bir kez daha hatırlatıyoruz; hiçbir darbe, 28 Şubat'ta dahil, bin yıl sürdüremedi darbesini. Bu iktidar da yürüttüğü darbe siyasetini bin yıl sürdüremez. Çünkü karşısında, virüs olmasına, faşist bir rejim olmasına rağmen direnen kadınlar var. Cezaevlerinde, sokaklarda, alanlarda, meydanlarda direnen kadınlar var."

TÜM KADINLARA ÇAĞRI: TEK YERDEN SALDIRIYA, HEP BİRLİKTE SES ÇIKARMALIYIZ
Bütün kadınların bir arada olması gereken günlerden geçildiğini söyleyen Başaran kadınlara çağrı yaptı, "Bu saldırı sadece HDP'ye değil, HDP'li kadınlara değil, Kürtlere değil, Kürt kadınlara yönelik değildir. Bütün kadınlara, mücadele eden, direnen, kadın varlığını savunan, kadın siyasetini savunan bütün kadınlara saldırıdır" dedi.

Başaran konuşmasını şöyle tamamladı: 

"Bütün kadınlara saldırı olduğunu da, birkaç gün önce örneklerle gördük. Canan Kaftancıoğlu, Feyza Altun, Ayşe Sarısu Pehlivan, bugün cezaevinde açlık grevinde olan Ebru Timtik ve daha yüzlerce kadın, AKP iktidarının saldırısı altında. Bu saldırı eğer tek yerden geliyorsa, bizim de hep beraber tek sesle bu saldırılara daha örgütlü daha güçlü ses yükseltmemiz gerekiyor. Bu saldırıları bir kez daha püskürteceğiz. Yeter ki 'yalnız değiliz' diyelim, yeter ki 'birlikte güçlüyüz' diyelim, yeter ki 'kayyımlar da kadın kazanımlarına saldırıdır', 'cinsel istismar yasası da kadın kazanımlarına saldırıdır', 'infaz yasası da kadın kazanımlarına saldırıdır' diyelim. Bugün televizyon televizyon gezip, kadınları nefret ve cinsel obje haline getiren söylemler de kadın kazanımlarına saldırıdır diyelim. Kadın kazanımlarına saldırı tektir, biz de tek bir sesle biz beraber güçlüyüz, beraber mücadele edeceğiz, bu tekçi erkek egemen iktidarın darbesini hep birlikte püskürteceğiz. 

O yüzden iktidara değil, kadınlara seslendiğimizi bir kez daha ifade ediyorum. Gelin bizi ayrıştırma siyasetine karşı kadın kimliğiyle bir araya gelelim. Gelin 'mağdur et yönet' siyasetine karşı birbirimizle dayanışalım. Dayanışmayı büyütelim. Bununla en kısa zamanda bu iktidarı, gasp ettiği, işgal ettiği bütün alanlardan püskürteceğimize inanıyoruz. Daha önce başardık, yine başarabiliriz. Geleceğe gerçekten kadın özgürlükçü, demokratik bir ülke bırakacağımıza inanıyorum."