28 Mart 2024 Perşembe

AYM Leyla Güven'in başvurusunu reddetti

Anayasa Mahkemesi, DTK Eşbaşkanı Leyla Güven'in milletvekilliğinin düşürülmesine neden olan KCK davasında yapılan 'ihlal' başvurusunu reddetti.

Anayasa Mahkemesi, 2009'da Viranşehir Belediyesi Başkanıyken başlatılan KCK operasyonları kapsamında tutuklanan ve bu davadan hüküm giydiği için milletvekilliği düşürülen Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Milletvekili ve Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven'in yaptığı bireysel başvuruyu kabul edilemez buldu. 

KCK Ana Davası'nda yargılanan Kürt siyasetçilere verilen cezanın Yargıtay tarafından onanmasıyla Güven'in avukatları, Anayasa Mahkemesi'ne adil yargılanma hakkının, örgütlenme özgürlüğünün, ifade özgürlüğünün ve serbest seçim hakkının ihlali yönünde bireysel başvuruda bulundu.

Anayasa Mahkemesi'ne yapılan bireysel başvurunun incelenmesi sürerken, verilen cezanın 4 Haziran'da Meclis Genel Kurulu'na getirilmesiyle, Güven ve aynı dosyadan HDP Milletvekili Musa Farisoğulları ile MİT TIR'ları dosyasında hüküm giyen Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Enis Berberoğlu'nun milletvekilliği düşürüldü. Güven'in başvurusunun incelenmesini tamamlayan Anayasa Mahkemesi, adil yargılama hakkı kapsamında tercüman yardımında faydalanmama yönünde yapılan ihlal başvurusunda ihlalinin olmadığına karar verdi. 

Anayasa Mahkemesi, tanık dinleme, sorgulama, bağımsız ve tarafsız mahkeme yargılanma hakkaniyette uygun adil yargılama hakkının ihlali yönündeki başvuruyu; "delilleri sunma ve temel hak ve özgürlüğün ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunma yönündeki yükümlülüğün yerine getirilmediği, dolayısıyla iddiaların temellendirilemediği sonucuna" ulaştı.

Anayasa Mahkemesi, örgütlenme, ifade özgürlüğü ve serbest seçim hakkının ihlaline ilişkin başlığı yapılan başvuruyu, Anayasa'da öngörülen temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin ihlal teşkil etmediği kararına vardı.

'AÇIKÇA DAYANAKTAN YOKSUN'
Anayasa Mahkemesi kararında şu ifadelere yer verdi: "Açıklanan gerekçelerle, diğer kabul edilebilirlik şartları incelenmeksizin, adil yargılanma hakkı kapsamında tercüman yardımından yararlanma hakkının, adil yargılanma hakkı kapsamında tanık dinletme ve sorgulama hakkının, adil yargılanma hakkı kapsamında bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkının, adil yargılanma hakkı kapsamında hakkaniyete uygun yargılanma hakkının, örgütlenme özgürlüğünün, ifade özgürlüğünün ve serbest seçim hakkının ihlal edildiği iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına kesin olarak karar verildi."

Güven'in milletvekilliğinin düşürülmesinin ardından söz konusu işlemin Anayasaya aykırılık teşkil ettiği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi'ne yaptığı bireysel başvuru ise henüz karara bağlanmadı.

'SEÇİLMİŞLER PARTİLERİNE GÖRE MUAMELE GÖRÜYOR'
Güven'in avukatı Reyhan Yalçındağ, Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararı Mezopotamya Ajansı'na değerlendirdi. Yalçındağ, "Seçilmiş Kürt olmak, seçilme hakkının tanındığı anlamına gelmiyor. Tam tersine artık bu ülkede seçilmişler, kimliklerine ve siyaset yaptıkları partiye göre muamele görüyor. Bunu sokakta bir emniyet mensubunun belediye başkanlarına ya da milletvekillerine yönelik tehdit söylemlerinden de basın açıklamaları esnasındaki fiziki müdahalelerinden de yüksek yargı kararlarından da çıkartmak mümkün" diye konuştu.

'KARAR CİDDİ HUKUKSUZLUKLAR BARINDIRMAKTA'
Güven'in Viranşehir Belediye başkanıyken 2009'da Kürt siyasetçilere, belediye başkanlarına, meclis üyelerine, avukatlara, insan hakları savunucularına yönelik KCK operasyonları adıyla yürütülen operasyonlar kapsamında tutuklandığını ve 4 buçuk ay tutuklu yargılandığına ve bu davadan 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldığına dikkat çekti. Yalçındağ, "Nihayetinde hakkında 'örgüt üyeliği' gerekçesiyle verilen 6 yıl 3 aylık hapis cezasının onanması üzerine henüz milletvekilliği devam ederken 17 Aralık 2019'da AYM'ye yaptığımız bireysel başvuru hakkında verilen kabul edilemezlik kararı ciddi hukuksuzluklar barındırmakta; esasa dair tek bir değerlendirme sunulmaksızın tüm iddialarımız reddedilmiştir" ifadelerini kullandı.

'SEÇİLME HAKKI İHLAL EDİLMEKTEDİR'
"Her şeyden evvel belirtmek isterim ki, başvuru üzerinden 8 ay 15 gün geçmeden alelacele verilen bu karara dayanak teşkil eden derece mahkemesinin kararı bile 11 bin 85 sayfadır" diyen Yalçındağ, "Dosya kapsamında Sayın Güven'e atfedilebilecek tek bir suç bulmak imkansızdır. Kararın dayanağı sadece ve sadece partisinin kadın meclisi tarafından belediye başkan adayı gösterilmek, partisinin yerel yönetimler bürosuna gitmek, aynı partinin MYK üyeleri, kadın yöneticileri ya da belediye başkanları ile telefonda görüşme yapmaktır. Tüm siyasi partiler için demokratik görünen yerel yönetimler komisyonu, siyaset akademileri, kadın ve gençlik örgütlenmeleri, mesele DTP, BDP, DBP ve şimdi de HDP söz konusu olunca kiriminal görünmekte, Anayasal örgütlenme hakkı hiçe sayılmakta ve de son kertede seçilme hakkı ihlal edilmektedir" şeklinde konuştu.

Barış ve Demokrasi Partisi'nin siyaset akademisinde ders verdiği için Türkiye'de hüküm giyen yazar Ragıp Zarakolu hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin verdiği ihlal kararıyla Anayasa Mahkemesi'nin vekilliği düşürülen CHP'li Enis Berberoğlu hakkındaki ihlal kararına işaret eden Yalçındağ, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) Fethullah Gülen yapılanmasının yürüttüğü "kumpas dosyalarında KCK dosyalarının da yer aldığını" hatırlattı.

'BERBEROĞLU'NDA OLDUĞU GİBİ İHLAL KARARI VERİLMELİYDİ'
Anayasa Mahkemesi kararına, "HSYK kararlarına rağmen, Ergenekon, Balyoz gibi çok sayıda davanın kumpas kabul edilip düşürülmesine rağmen KCK adı altında yürütülen davalarda ihraç edilen aynı hakim ve savcıların kararlarının 'hukuki' kabul edilmesini anlamakta güçlük çekmekteyiz" sözleriyle tepki gösteren Yalçındağ, şöyle konuştu: "Hatırlatmak isteriz ki müvekkilimiz başvuruyu yaptığı esnada milletvekilidir ve sonrasında hakkındaki karar Mecliste okunarak vekilliği düşürülmüştür. Berberoğlu kararında olduğu gibi bu başvuruda da AYM'nin vermesi gereken karar, muhalif örgütlenme hakkı ve siyasi ifade özgürlüğü kapsamında başvurucunun aynı zamanda serbest seçim hakkının ihlal edildiğine dair olmalıyken, ret kararının verilmesi AYM ve AİHM'in içtihatlarına açık aykırılık teşkil etmektedir. Önümüzdeki son yol şimdi AİHM'e başvurmak olup, hep birlikte göreceğiz ki başta yasallık ilkesi ve örgütlenme hakkı olmak üzere serbest seçim hakkının ciddi şekilde ihlal edildiği tespitleriyle son bulacaktır. Siyasetin dönemsel değişimlerinin hukuk mekanizmaları üzerinde yansımasını bulmasını biz hukukçular olarak asla kabul etmiyoruz ve yaşanan bu ağır hak gasplarıyla ilgili hukuk mücadelemizi sürdüreceğiz."