24 Nisan 2024 Çarşamba

Avukat Bek: Tüm toplum polis şiddetinin hedefinde

Av. Tugay Bek, polisin meslektaşlarının, iktidarın ve medyanın yanında olduğu rahatlığıyla halka şiddet uygulama cesareti gösterdiğini belirtti. Tüm toplumun şiddetin hedefinde olduğuna dikkat çeken Bek, bu nedenle de birlikte hareket edilmesi gerektiğinin altını çizdi.

Salgın nedeniyle ilan edilen sokağa çıkma yasaklarında, iktidarın politikalarından güç alan polis ve bekçiler sokak ortasında halka işkence yaptı. İktidarın politikalarından güç alan polis, kendisine tanınan “sınırsız yetkilerle” sokağa çıkma yasağında evinin bahçesinde oynayan çocuklara silah çekti, evlerinin önünde oturan insanlara işkence yaptı. Çalışmak zorunda olanlar da sokak ortasında polis şiddetine maruz kaldı. Adana’da çalışmak zorunda olan Suriyeli Ali el Hemdan, polis tarafından katledildi. Bunlar son dönemde yaşanan örneklerden sadece bir kaçı.

'SOSYAL MEDYAYA YANSIYAN BİR KISMI'
ETHA’ya konuşan Avukat Tugay Bek, polis şiddetinin çok yaygın olduğunu belirterek, sosyal medyaya yansıyanların bunun bir kısmı olduğunu söyledi. Bek, sosyal medyaya bu şiddetin çok az bir kısmının yansıdığını kaydederek, yaşananların ortaya çıkmasıyla birlikte emniyetin otomatiğe bağlanmış şekilde "görevden alındı" açıklaması yaptığını söyledi.

Bek, "Bu açıklamalar, görüntü kaydı varsa geliyor. Ancak şahit oldukları bir görüntü kaydı yoksa ne oluyor? Emniyet ve polis, teşkilat birbirini kollayan, koruyan 'benim memurum haklıdır, vatandaşı durup dururken darp etmez, bir sebebi vardır' açıklamaları yapılıyor" dedi.

'KAMERALARA YAKALANMADIĞI SÜRECE POLİS VATANDAŞA HER ŞEYİ YAPABİLİYOR'
Bu tür olaylarda halkın şiddet görmekle kalmadığına dikkat çeken Bek, görüntü olmadığı durumlarda "polise mukavemet", "polisi yaralama" gibi suçlardan da haklarında işlem yapıldığını belirtti. Bek, "Konu mahkemeye intikal ettiğinde de vatandaşın beyanı ile polislerin beyanının terazinin iki sepetine konulduğunda ne yazık ki Türkiye'de mahkemeler polisin doğru söylediği sonucuna varıyor. Ve burada genel olarak bir cezasızlık pratiği hakim. Bu cezasızlık pratiği memurun bunu bir alışkanlık haline getirmesine neden oluyor. Kameralara yakalanmadığı sürece polis vatandaşa her türlü muameleyi yapabiliyor, taki ki kameralara yakalanana kadar" ifadelerini kullandı.

'POLİSLER, MESLEKTAŞLARININ, İKTİDARIN VE MEDYANIN YANINDA OLDUĞUNU BİLİYOR'
Nusaybin'de polislerin 8 yaşındaki engelli bir çocuğa ateş ettiği ve şiddet uyguladığı görüntüleri hatırlatan Bek, şöyle devam etti: "Bu olay 27 Nisan'da yaşandı. Güvenlik kamerasına takıldı. 9 Mayıs tarihinde bir vatandaş tarafından sosyal medyada ifşa edildi. 27 Nisan ile 9 Mayıs arasındaki sürede Emniyet herhangi bir işlem yapmadı bu polisler hakkında. Sosyal medyaya düştükten sonra 'açığa alındı' dedi. Daha önce de yapabilirdi, hukuksuz olduğu kanaatindeyse. Neyi bekledi, sosyal medyada bir görüntünün ortaya çıkmasını bekledi. Fakat, 'açığa alındı' açıklamasını peşinen 'söz konusu olay anında polislere yönelik bir taş atma eylemi olduğunu, kalabalığı dağıtmak için polislerin havaya ateş açmak zorunda kaldığını ancak bir şekilde çocuğun gözaltına alınmak istenmesi karşısında polisler hakkında açığa alma işlemi yapılması' açıklaması yapıldı. O suç işleyen polisler, meslektaşlarının ve siyasi iradenin, medyanın her şart ve koşul altında yanında olacağından emin olmanın rahatlığıyla böyle davranıyor."

'POLİS ŞİDDETİNİN HEDEFİNDE TÜM TOPLUM VAR'
Geçmiş yıllarda yaşanan polis şiddetinin bugünden farkını ise şöyle açıkladı Bek, "Geçmişte muhalifler, hak arama mücadelesi verenler eylemlerde polis şiddetiyle karşı karşıyaydı. Son zamanlarda herhangi bir vatandaş siyasi görüşüne bakılmaksızın da polisin şiddetine maruz kalabilir koronavirüs tedbirleri kapsamında. Yine benzer bir şekilde Ankara'da kayyum protestolarında bir milletvekilinin polisler tarafından darp edildiğine güpegündüz tanık olduk. Basının, vatandaşın önünde bir milletvekiline dahi saldırma cesaretini, rahatlığını polis nereden alıyor sorusunu sormak gerekir. Burada da siyasi iradenin, iktidarın yaklaşımının bakış açısı belirleyici. Bu tür olayların önüne geçebilmenin tek yolu iktidarın suç işleyen memurun arkasında durmaktan, memurunu kollamaktan vazgeçmesi gerekir. Emniyet teşkilatı içinde ‘meslektaş dayanışması’nın suç işleyen memur yönünden son bulması, ‘meslektaş dayanışması’ adı altında suç işleyen memuru koruyup kollayan memurun da cezalandırılması gerekir. Ve hem idari hem de cezai olarak bu eylemlerde bulunanların cezasız bırakılmaması gerekir. Yani şu an tüm vatandaşlara yönelik bir riskin ortaya çıkmış olması dikkate alındığında aslında tüm toplumun bu tehlike karşısında harekete geçmesi, birlikte bir tavır içinde olması gerekir. Çünkü polis şiddetinin hedefinde ne yazık ki artık tüm toplum var."