21 Aralık 2024 Cumartesi

Arzu Demir yazdı | Kadınlar Ekim'den ne öğrenmeli?

Ekim devrimi cinsler arası ilişki, çocuk ve ailede bir altüst oluş yarattı. Kadının köleleştirilmesinin miladı olan özel mülkiyeti ortadan kaldırma yönünde adımlar atarak, kadın cinsinin toplumsal kurtuluşunun yolunu açtı.

106 yaşında olan Ekim devriminden, kadın özgürleşmesi bakımından çıkarılacak çok önemli deney ve dersler var. Bu deneyim, Rojava kadın devriminin geleceğine ve devrimdeki kadın kazanımlarının nasıl korunacağına ilişkin de önemli veriler içeriyor.

Ekim devrimi cinsler arası ilişki, çocuk ve ailede bir altüst oluş yarattı. Kadının köleleştirilmesinin miladı olan özel mülkiyeti ortadan kaldırma yönünde adımlar atarak, kadın cinsinin toplumsal kurtuluşunun yolunu açtı.

21. yüzyılda bugün bile kadınlar hala kürtaj hakkına kavuşmak ve korumak için erkek egemen kapitalist iktidarlara karşı mücadele ederken, Bolşevik iktidar, 1920 yılında kürtajı yasallaştırarak, parasız bir hizmet ve hak haline getirdi. Kadının kendi bedenine ilişkin karar verme hakkı olan kürtajın hükümet kararnamesiyle yasallaştırılması o yıllarda dünyada bir ilkti.

Ekim devrimi, kadınların toplumsal üretime katılmasının, özgürleşmenin yolunu açtığı gerçeğinden hareket etti. Çünkü kadınların toplumsal üretime katılması, kadının evsel köleliğini de çözecekti. Bu nedenle, bugün de kapitalist metropollerde bile asıl olarak kadınların görevi sayılan "ev temizliği, yemek yapımı, çocuk bakımı, hasta ve yaşlı bakımı" gibi bakım emeği toplumsallaştırıldı. Aleksandra Kollantay, kadının evsel köleliğinin çözülmesinin öneminin kadının özgürleşmesi bakımından ne anlama geldiğini, "Evlilikle mutfağın ayrılması kadının tarihinde kilise ve devletin ayrılmasından daha önemsiz bir reform değildir" cümlesiyle özetlemişti. O, ortak çamaşırhane, mutfak ve kantinler ile kreş ve çocuk bakımevlerinin kurulmasına pratik olarak öncülük etti. 1919-1920 yıllarında Petrograd nüfusunun yüzde 90'ı, Moskova nüfusunun yüzde 60'ı ortak mutfaklardan besleniyordu. Elbette, bu tablo, çok geniş bir coğrafya olan Rusya'nın tamamına henüz yayılamamıştı.

Kadını evden çıkaracak hayati önemdeki bu pratiklerin yanı sıra, Ekim devrimi, kadınların toplumsal üretime katılması için ayrıca önlemler aldı. Örneğin Sovyet anayasası 16-40 yaş arasındaki tüm kadınlara çalışma zorunluluğu getirdi. Birçok iş kolunda kotalarla kadınların üretime katılması sağlandı.

1918 yılında çıkarılan aile yasası ile, evlilik kurumu, kadınlar bakımından bir hapishane olmaktan çıkarıldı. Kadınların evsel köleliğinin merkezi olan evlilik kurumu basit bir kayıt işlemine dönüştürüldü. Karşılıklı rıza söz konusu olduğunda mahkeme kararına gerek duyulmadan boşanma kolaylaştırıldı. "Gayri meşru çocuk" kavramına son verilerek, resmi evlilik dahilinde veya evlilik dışı tüm çocuklara eşit haklar tanındı.

Kadın özgürleşmesinin bir diğer önemli aracı, kadınların siyasal yaşama katılmasıdır. 1918'de parti örgütlerine bağlı işçi kadın komisyonları önce kadın kollarına dönüştürüldü. Böylece jenotyeller kuruldu. 1919 yılında gerçekleştirilen Rusya Komünist Partisi Bolşevik'in 8. Kongresi'yle, jenotyeller kurumsal bir kimlik kazandı. İşçi ve köylü kadınlar arasında Komünist Partisi çizgisinde bir çalışma yürüten jenotyeller, kadın nüfusunun çok az bir kısmının okuma yazma bildiği, çok geniş ve çok yoksul bir coğrafyada, aydınlatma ve örgütlenme çalışmasında çok önemli sonuçlar elde etti. Bu çalışma sayesinde, Komünist Partisi'nde 1920 yılında yüzde 7.4 olan kadın üye oranı 1927'de yüzde 13.1'e yükseldi.

Sadece kadın işçi ve emekçiler arasında komünist çalışmada değil, parti içinde ve toplumsal yaşamda erkek egemenliğine karşı mücadelede de önemli bir yerde duran jenotyellerin, 1930 yılında "daha üst bir örgütlenme aşamasına geçiş" iddiasıyla kapatılması, Ekim devriminin önemli hatalarından biri oldu. Kadınlar, bu kararla, erkek egemenliğine karşı mücadelede silahsızlandırıldı. Özellikle İkinci Dünya Savaşı döneminde savaş gerekçesiyle kadın kazanımlarında yaşanan geriye gidişlerde, kadınların kolektif bağımsız örgütlerinden mahrum bırakılmasının da etkisi olduğunu kaydetmek gerek. Jenotyellerin kapatılması süreciyle başlayan geriye gidişi başka bir dizi adım takip etti.

Ekim devriminin ilk yıllarında kadınların toplumsal üretime katılması ve siyasal çalışmaya çekilmesi çabalarına karşın, 1930'lara gelindiğinde siyasetin merkezindeki kadınların sayısı yine de azdır. SBKP'nin Merkez Komitesi'nde en yüksek kadın sayısına 1934 yılında yapılan 17. parti kongresi ile ulaşıldı. O yıl MK'da 3 asil ve 4 aday üye kadın vardı. Ancak aynı dönemde erkeklerin sayısı ise; 68 asil ve 64 aday üyeydi.

Ekim devriminden çıkarılacak ders özetle; kadınların toplumsal üretime katılması, "ev işleri ve çocuk bakımı" gibi yeniden üretim sürecinin toplumsallaştırılması, kadınların siyasetin merkezine taşınması ve kendi bağımsız örgütlerini hem parti örgütlerinin içinde hem de dışında inşa etmeleri, kadınların devrimdeki geleceği ve varlık hakkının güvencelenmesi bakımından çok önemli bir yerde duruyor. Bu da, toplumsal devrim içinde kadın devrimini zorunlu ve gerekli kılıyor.