21 Aralık 2024 Cumartesi

Arzu Demir yazdı | Devlet komünisti konuştu

Mustafa Kemal Okuyan'ın partisinin başsağlığı mesajına göre, "emekçi halkı birbirine düşmanlaştıran" gerillanın eylemleri oluyor. Türk ordusunun, sınırın ötesinde berisinde gerçekleştirdiği işgal saldırıları da "terörle savaş". Bu söylemin, mücadele ettiğinizi söylediğiniz AKP'nin, CHP'nin, MHP'nin, yerini kapmaya aday göründüğünüz Doğu Perinçek'in Vatan Partisi'nin görüşlerinden ne farkı var? Bu cumhuriyet, başta Kürt halkı olmak üzere Türk ve Müslüman olmayan ulusların ve inançların soykırımı üzerine kurulmuştur. Mustafa Kemal Okuyan'ın partisi de bu inkarcı sömürgeci cumhuriyetin bekçiliğine soyunmuştur.

TKP'nin hayatını kaybeden askerler için yayınladığı başsağlığı mesajı, "Ezber bozduğu, cesur ve açık olduğu için" bu kadar tartışılmış.

Böyle söylüyor TKP'nin başındaki Mustafa* Kemal Okuyan kibirli biçimde.

Neymiş "Her şeyin üstünde bir Kürt sorunu yokmuş", "Farklı farklı bağlamlara yerleştirilmek istenen, farklı amaçlar için kullanılmak istenen bir sorun varmış!"

Hadi canım!...

Kürt sorunu yoksa ne var? PeKaKa sorunu mu?

Bir adım sonrasını tahmin etmek zor değil: Kürtler de yoktur. Kendilerini Kürt sanan kişiler vardır. Kürtlük, Amerika'nın, NATO'nun Türkiye Cumhuriyeti düşmanı oyunlarının sonucudur!... Zaten Türkiye NATO üyesi filan da değil!...

Mustafa Kemal Okuyan'ın partisi başsağlığı mesajında, Kürt halkının savunma gücü gerillanın işgalci Türk askerlerine karşı gerçekleştirdiği eylemler için şöyle diyor: "Türkiye Cumhuriyeti'ni düşman ve gayrimeşru görenlerin uluslararası dengelerin karanlığında kanlı bir stratejiyi hayata geçirme çabalarına seyirci kalmayacağız. Türkiye'nin güvenliğini, sınır ötesi operasyonlara, sınırların her yönden ihlaline, yabancı üslere, NATO'ya, içeride emekçi halkı birbirine düşmanlaştıran politikalara bağlayanların da karşısında duracağız."

Buna göre, "emekçi halkı birbirine düşmanlaştıran" gerillanın eylemleri oluyor. Türk ordusunun, sınırın ötesinde berisinde gerçekleştirdiği işgal saldırıları da "terörle savaş". Ne var ki bu söylemin, mücadele ettiğinizi söylediğiniz AKP'nin, CHP'nin, MHP'nin, yerini kapmaya aday göründüğünüz Doğu Perinçek'in Vatan Partisi'nin görüşlerinden ne farkı var?

Bu cumhuriyet, başta Kürt halkı olmak üzere Türk ve Müslüman olmayan ulusların ve inançların soykırımı üzerine kurulmuştur. Mustafa Kemal Okuyan'ın partisi de bu inkarcı sömürgeci cumhuriyetin bekçiliğine soyunmuştur.

Cumhuriyet karşısında hak talep eden herkes, "cumhuriyet düşmanı" oluyor.

Genç cumhuriyetin ilk icraatının, Mustafa Kemal Okuyan'ın partisinin adını aldığı TKP'nin kurucu önderlerini yok etmesi, ihmal edilebilir bir hatadır değil mi?

Ancak 27 ya da 28 Ocak'ta Mustafa Suphi'yi anma mesajı yayınlamayı da ihmal etmezsiniz elbette!

Bırakın "komünist" olmayı, bırakın tutarlı demokrat olmayı, demokrat bile değilsiniz. Bir Türk olarak Mustafa Kemal Okuyan, "Türkiye" partisi olarak TKP, Kürt ulusunun varlığını ve eşit ulusal haklarını kabul etmiyor.

Demokrat değil sosyal şoven bir parti olarak, çekin elinizi "komünizm" kavramından, onu kirletmekten vazgeçin!

Ne diyor; Mustafa Kemal Okuyan, "Etnik kökenlerine bakmadan, eşitlik ve kardeşlik fikriyle bu ülkeyi ayağa kaldırmak için mücadele ediyoruz."

Ne demek etnik köken? Karşınızda bir ulus var, bütün diğer uluslar gibi bir ulus Kürt ulusu. "Eşitlik"ten bahsedecekseniz önce Kürt ulusunun Türk ulusuyla eşit olduğunu, eşit haklara sahip olduğunu, Kürt ulusunun da Türk ulusu gibi devlet kurma, kendisini savunmak için askeri güç kurma hakkı olduğunu vb. kabul ve ilan edin!...

Hadi bir ezber bozun, cesaret neymiş bütün dünyaya gösterin!

Türk ulus devleti yerli yerinde dururken, ordusu Kürdistan'ı işgal etmişken, Kürt halkı anadilinde eğitim hakkından bile mahrumken nasıl eşitlik ve kardeşlik olacakmış!

Evet!

Çok zekisiniz, hepimiz son tahlilde insanız!

Peki! Sonrası…

Mustafa Kemal Okuyan'ın partisi, "bağımsız ve egemen bir Türkiye fikrinin, kardeşliğin, devletçi ve planlı bir ekonominin Kürt gerçeğini inkarla gelişebileceğine inanmıyormuş." Ancak, "Kimliklerin, etnisitelerin, özerkliğin altını çize çize mutlu sona ulaşılması imkansız"mış. Çünkü, yurtseverlermiş, cumhuriyetçilermiş, bir de komünistlermiş!

Muhalefetleri kendilerinden menkul, Türk egemen ulus kibri boylarından büyük 'komünistler'; Lenin'in "ulusların kendi kaderini tayin hakkı"na ne oldu?

Bu hak, Kürtler hariç mi var?

"Kürtçülük" güvenlik tehdidiymiş!

"Kürtçülük", haklarını talep eden Kürt halkı ve onun örgütleri, savunma gücü, ordusu...

Güvenliği tehdit altında olan ise Türkiye Cumhuriyeti!

Bu fikrin, MHP'nin, AKP'nin, CHP'nin inkarcı sömürgeci fikirlerinden ne farkı var?

Ezilenlerin şiddeti nasıl da saflaştırıyor değil mi?

1 Ekim'de Ankara eyleminde "her türlü teröre karşıyız" korosu hemen devreye girmiş, Türk devletinin Kürt halkına karşı uyguladığı sömürgeci savaş ile gerillanın devrimci şiddetini aynı kefeye koymuştu. Sonuç, "barış" isterken, faşist devletin yedeğine düşmek olmuştu.

Şimdi de işgalciliğin bir sonucu olarak yaşanan asker ölümlerinin ardından benzer bir saflaşma ortaya çıkıyor. Ölümler kent merkezinde değil de dağda yaşandığı için şiddeti yoğun olmuyor bu saflaşmanın.

Bu saflaşmada TİP de "yerini" aldı. Asker ölümlerinin ardından yayınladığı mesaj üzerinde düşünmeye değer. Türk devletinin, gerillaya yönelik saldırılarını "Kuzey Irak'taki sınır ötesi operasyon" olarak tanımladığı mesajda; "Saray'ın sınır ötesi operasyon tezkereleriyle gençleri gözünü kırpmadan ölüme yollayanlara; çözüm yerine ölüm, barış yerine savaş isteyenlere soruyoruz: Neden hep yoksul çocukları ölüyor? Neden ateş hep sıvasız evlere düşüyor?" diyor.

TİP, faşist şeflik rejimini savaş politikası nedeniyle eleştiriyor gibi görünüyor. Ancak, "çözüm yerine ölüm, barış yerine savaş isteyenler" kim? Burada da devletin terörü ile devrimci şiddeti eşitleyen bir yaklaşımın izdüşümü var. Şiddet karşısında bir tutum varmış gibi gözükürken bile bir tarafgirlik söz konusu. Ölen askerler yoksul çocukları da ölen gerillalar kim? Ateşin düştüğü o sıvasız evler, sadece askerlerin evleri mi?

Peki, ölen askerler neden gitti oraya, ne işleri vardı orada! Bunu sormayacak mısınız?

Bir de "savaşa karşı olma" pasifizminin tek başına bir işe yaramadığını geride kalan 40 yıllık süreçten öğrenmek, çıkartmak çok mu zor!

Artık "haklı savaş", "haksız savaş" ayrımı yapmayı deneseniz nasıl olur?

*Kemal Okuyan, Türk devletinin kurucu lideri diktatör Mustafa Kemal Atatürk’ün izinden hevesle gittiği için “Mustafa” ismini taşımayı hak ediyor.