29 Mart 2024 Cuma

Arif Çelebi yazdı: Koronavirüs salgını ile netleşen görüntü: Faşizm ya da komünizm

Şimdi ortaya çıkan koronavirüs salgınının hızlandırdığı antikapitalist, ekolojist, cins eşitlikçi belki milyonlarca farklı çeşidi olan bilinç biçimine komünizm fikrini kazandırmak için yeni elverişli koşullar ortaya çıktı. Ancak komünizm bütün bu biçimleri kendi bünyesinde birleştirebilir. Çalışmak zorunda bırakılanlar yaşam grevleri ile evde kalmaya mecbur kalanlar dijital ağlar üzerinden hiç olmadığı kadar yaygın örgütlenmeler ile devrim ve sosyalizm fikrini, komünizm düşünü mayalayabilir, yenilmez bir güce dönüştürebilirler. Şimdi her işletme gibi her ev örgütlenme alanıdır.

"Medya ve yetkililer"in, koronavirüs salgınını "panik havası yaratarak hareketi ciddi oranda kısıtlayacak ve bütün bölgelerde gündelik yaşamın ve iş etkinliklerinin askıya alınmasına neden olacak gerçek bir istisna hailini kışkırtmak için" bahane yaptıklarını söylüyor Giorgi Agamben.[1]

Yuval Noah Harari "Koronavirüs salgını totaliter rejimleri güçlendirebilir" başlıklı yazısında "Şu anki salgındaki tehditlerden biri, gözetim konusundaki ekstrem ölçütlerin haklı gösterilebilecek olması. Özellikle de biyometrik gözetim kapsamında olanların... bu acil durum hali sona erdiğinde bu geniş kapsamlı gözetimden elde edilen veriler halihazırda depolanmış olacak ve bu da yakın zamanda ekstra totaliter rejimlerin ortaya çıkmalarına sebep olabilir"[2] diyor.

Onların burjuva liberal söylemlerini kendi dilimize çevirerek belirtecek olursak ortaklaştıkları görüş: koronavirüs devletleri faşistleştirecek ya da yeni faşist rejimlerin ortaya çıkmasına neden olacak.

Her iki görüş de dikkate alınmaya değer. Burjuva devletlerin koronavirüs salgınını işçi sınıfı ve emekçiler üzerindeki baskıyı artırmak, demokratik hak ve özgürlükleri kısıtlamak, her bir ülkeyi tek tek gözaltı merkezi haline getirmek için bahane olarak kullanmak isteyecekleri açık.

Yine de her iki görüşün gizlemeye çalıştığı ya da görmezden geldiği bazı gerçekler var. Sanki koronavirüs salgınından önce burjuva devletlerde faşistleşme yokmuş, gözetim ve denetim her yanı sarmamış da koronavirüs buna vesile yapılıyormuş algısı yaratıyorlar.

Koronavirüsten önce halihazırda dünyada her 130 kişi başına bir güvenlik kamerası düşüyordu. Sadece Londra'da 2 milyonu aşkın kamera var. İnsanların davranışlarını kontrol ederek her bireye "erdem" notu veren ve buna göre ödüllendiren ya da cezalandıran kamera sistemleri Çin'de devreye sokuldu, bu türden 600 milyon kameranın yerleştirilmesi planlanıyor. Uzayda yaklaşık 2000 uydu var ve bunların 850 kadarı ticari, gerisi askeri ve istihbari amaçlı. Dolaşımdaki 2 milyar telefon üzerinden her saniye yapılan denetim ve gözetim de cabası.

DÜNYANIN İKİ HALİ: KAPİTALİZMİN VAROLUŞSAL KRİZİ VE EZİLENLERİN AYAKLANMALARI
2008'de patlayan ekonomik kriz aradan geçen bunca yıla karşın aşılamadı. İflas eden tekellerin devletler eliyle kurtarılması, tekellerin hizmetine verilen trilyonlarca dolar, krizin yükünün emekçilerin sırtına yıkılması, devletlerin kamu harcamalarını kısıtlaması vb. hiçbir tedbir krizi aşmaya yetmedi. Bunun belirleyici nedeni sermayenin dünya çapında aşırı merkezileşmesi ve yoğunlaşmasıdır. Bu öyle bir büyümedir ki bir kaç yüz dünya tekeli dünya pazarını denetim altına alır hale gelmiştir. Bu tekellerin iflasını ne rakip tekeller ne de burjuva devletler göze alabilir çünkü böyle bir iflaslar zinciri sonrası kapitalist ekonomi ayakta kalamaz. 1929-30 krizi sonrası gibi burjuva devletlerin birer sermaye kuruluşu halini alarak kapitalizmi yaşatma girişimi de bugün başarılı olamaz. O gün ulusal tekellerin rolünü ulusal devletler üstlenebilirdi bugünkü dünya tekelleri sisteminde artıdeğer üretimi ve gerçekleştirme süreci ya da sermaye birikim süreci dünyasallaşmıştır. Emperyalist küreselleşme tam da buna karşılık gelir. Kapitalist devletlerin bugünkü dünya tekellerinin işini üstlenmeye kalkmaları halinde dünya devletine doğru gitmeleri gerekir. Kapitalist üretim ilişkileri altında bunu gerçekleşme olasılığı yoktur.

Krize karşı aldıkları önlemleri hatırlayalım: Devlet bütçelerinden tekellerin kasalarına aktarılan milyarlar, devletlerin altyapı, sağlık, eğitim vb. alanlardaki harcamalarının kısıtlanması, işçi sınıfının kazanılmış haklarının adım adım gasp edilmesi, emeklik yaşının yükseltilmesi, ücretlerin düşürülmesi, güvencesiz çalıştırmanın artması, ucuz iş gücü cehennemi haline getirilen ülkelerin çoğaltılması, mali araçlar ve spekülatif sermaye soygunlarına hız verilmesi vb. bütün bunların sonucunda ne oldu? Dünya tekelleri daha da büyüdü. Mali ve spekülatif sermaye hareketlerinin çapı daha da genişledi. Sınıflararası uçurum daha da derinleşti. Oysa bütün bunlar zaten krize yol açan nedenler değil miydi?

Bu kısır döngü hangi siyasi koşullar altında sürdürülebilir ya da böyle bir ekonomik alt yapı hangi siyasi sistemle yürütülebilir? Bunun dışarıda işgal ve savaşla, içeride demokratik hak ve özgürlüklerin daha da kısıtlanmasıyla, denetim ve gözetimin artırılmasıyla, yeni faşist yasaların yürürlüğe sokulmasıyla, daha tam bir deyimle faşistleşmeyle olacağı açık.

İşçi sınıfı ve ezilenlerin buna hiçbir şey olmamış gibi razı olacağı elbette beklenemezdi. Burjuva devletler güvenlik stratejilerini olası ayaklanmaları bastırma amacına göre düzenlemişlerdi. Yine de dünyanın dört bir yanında ayaklanmalar meydana geldi ve gelmeye devam ediyor. Bu ayaklanmaların önüne geçmek için burjuva devletlerin baskı ve terörü tırmandırmak dışında bir çareleri yok. Ayaklanmaları tetikleyen nedenler, emeğin yağmalanması ve kronik işsizlik, doğanın talan edilmesi, işgal ve savaşlar, cinsel sömürünün yaygınlaşması bugünkü sermayeyi üretiminin başlıca koşullarıdır. Bu koşullar olmaksızın sermaye ayakta kalamaz. Hal böyle olunca ayaklanmacılara taviz vererek zaman kazanma manevrasına dahi girişemez. Geriye halk ayaklanmalarını daha şiddetli bastırmak dışında bir yol kalmıyor.

Koronavirüsten önce kapitalizmin iktisadi ve siyasi durumu böyleydi. Koronavirüs olmasaydı da burjuvazi "istisnai durumlar"ı genelleştirmeye ya da "totaliter rejim"lere yol açmaya devam edecekti. Faşistleşme olarak tarif edilmesi gereken bu eğilim varoluşsal kriz içindeki kapitalizmin normalidir.

YA FAŞİZM YA KOMÜNİZM
Koronavirüs salgını gerekçesiyle sermaye tekelleri, hizmetlerindeki bürokrasi ve hükümetler eliyle trilyonlarca doları devlet kasasından kendi kasalarına aktarmakta; sokağa çıkma yasakları ile ayaklanmalardan yakayı sıyırmak istemekte, gözetim ve denetimi daha da sıkılaştırmaya çalışmaktadır.

Burjuvazi koronavirüs salgınını sömürüyü katmerleştirmek ve buna karşı gelişecek ayaklanmaları bastırmak için faşist baskı yöntemlerini olağanlaştırmak için bir bahane olarak kullanıyor.

Bu aynı koşullar dünya emekçi insanlığı için yeniden ve dünya çapında bir bilinç sıçramasının olanaklarını da büyütüyor. Koronavirüs salgını sermaye düzeni ve devletleri hakkındaki gerçekleri onların halk düşmanı yüzlerini gün yüzüne çıkardı. Bir avuç sermayedarın çıkarları uğruna insanlığın nasıl mahva sürüklendiğini, yoksulların bilhassa onların yaşlı kesimlerinin nasıl birer atık gibi bir kenara fırlatılıp atıldıklarını gösterdi. Bugünkü virüslere neden olanın daha fazla kar için emekçi insanlığı ve doğayı mahva sürükleyen sermaye üretim koşulları olduğu, sermaye tekellerinin ve onların devletlerinin emekçi insanlığın sırtında atılması zorunlu bir yük haline geldiği, bu yapılmadığında insanlığın çok daha ağır yaşamsal risklerle karşı karşıya kalacağı daha geniş kesimlerce şu yada bu düzeyde anlaşıldı. Burjuvazinin koronavirüs politikaları, kapitalizmin insanlık dışılığını, insani ve özgür, doğayla uyumu ve cins ayrımcısız yeni bir dünyaya duyulan ihtiyacı küresel düzeyde bir bilinç haline getiriyor. Kuşkusuz bunlar belli belirsiz, dağınık, kendiliğindenci bilinç damlalarıdır. Bütün bu dağınık, belirsiz, kendiliğidenci bilinç zerreciklerinin derlenip toparlanarak ilerici bir bilinç sıçraması yaratmak için koşullar korona ile daha elverişli hale geldi. Kapitalistler faşizmin taşlarını döşüyor buna karşın devrimcilerin o taşları yerinden sökerek altında sıkıştırılmış olan devrimci fikirleri yeniden dünya emekçi ve ilerici insanlığına mal etmesinin olanakları büyüyor. Burjuvazi için faşizmden emekçiler için komünizmden başka çıkış yok. Korona bugünkü dünyanın bu gerçekliğinin fotoğrafını çekti.

FIRSATLAR KİMİN İÇİN?
Fırsatlar onu değerlendirmeyi başaranlar içindir. Korona salgınını ezilenler üzerindeki denetim ve gözetimi sıkılaştırmak için bir bahane olarak kullanabilir, sokağa çıkma yasakları ile ayaklanmalardan kurtulmayı umabilirler. Buna karşın ölüm riskiyle çalışmaya zorlanan yüz milyonlarca insanın "yaşam grevi"ni ne kadar durdurabilir; insanları daha kaç hafta kaç ay evlerinde kalmaya mecbur bırakabilirler? Zaten sürünmekte olan kapitalist ekonomi 2008'inkinden beter bir dibe doğru giderken bir avuç zenginin elinde biriken servete karşı artık katlanamaz hale gelen işsizlik ve yoksulluğa, cins kırımına karşı çok daha güçlü ayaklanmaları nasıl engelleyebilirler? Böylesi koşullarda yeni tür bir salgınla nasıl baş edebilirler.

Burjuva devletler sermaye tekellerini kurtarmaya girişirken kendileri iflasla karşı karşıya gelebilir, ezilenlerin öfkesi karşısında onları hangi güç ayakta tutabilir?

Şimdi ortaya çıkan koronavirüs salgınının hızlandırdığı antikapitalist, ekolojist, cins eşitlikçi belki milyonlarca farklı çeşidi olan bilinç biçimine komünizm fikrini kazandırmak için yeni elverişli koşullar ortaya çıktı. Ancak komünizm bütün bu biçimleri kendi bünyesinde birleştirebilir. Çalışmak zorunda bırakılanlar yaşam grevleri ile evde kalmaya mecbur kalanlar dijital ağlar üzerinden hiç olmadığı kadar yaygın örgütlenmeler ile devrim ve sosyalizm fikrini, komünizm düşünü mayalayabilir, yenilmez bir güce dönüştürebilirler. Şimdi her işletme gibi her ev örgütlenme alanıdır.

Sokak, mahalle, şehir, ülke ve dünya çapında ağlar kurabiliriz. İşçiler, emekçiler, kadınlar, gençler ve bütün ezilenler, ekolojistler kısacası potansiyel olarak kapitalizmle çatışmaya girebilecek bütün kesimler arasında antikapitalist devrimci ilişkiler geliştirmek; kapitalizmi ve onun emperyalist, faşist, gerici devletlerini nasıl yıkacağımızı tartışmak; gelecekteki yeni toplumun komünizmin nasıl kurulacağı, neleri içermesi gerektiği üzerine yangına dönüşecek fikir kıvılcımları oluşturmak için bu kısıtlanmış koşulları bir bilinç ve örgütlenme sıçramasının basamağı haline getirebiliriz.

Öyle ki yarın sokaklara döküldüğümüzde devrim yürüyüşümüzü burjuva karargahları yıkan tsunamilere dönüştürelim.


[1]https://www.gazeteduvar.com.tr/forum/2020/03/14/dusunurlerin-covid-19la-imtihani/

[2]https://medyascope.tv/2020/03/16/yuval-noah-harari-koronavirus-salgini-totaliter-rejimleri-guclendirebilir/