21 Aralık 2024 Cumartesi

Arif Çelebi yazdı: Koronavirüs salgını bir komplo mudur?

Koronavirüs kapitalizm ekran görüntüsünü çekti. Durumun şok ediciliği biraz da buradan. Bu kapitalizmin bir çeşit Guernica tablosudur. Koronavirüs günlerinde insanların en çok ihtiyaç duyduğu nedir, özel değil kamusal sağlık, ayrımcılık değil herkese eşit muamele, bireycilik değil paylaşma, bencillik değil dayanışma.

Koronavirüs ilk kez görüldüğünde bunun bir biyolojik laboratuvar ürünü olabileceğini belirtenler oldu. Virüsün ABD'nin zayıf düşürmeye çalıştığı iki ülkede, Çin ve hemen sonrasında İran'da etkili olması bu türden görüşlerin etkinlik alanını genişletti.

Sıradan bir gripten hiç de farklı olmayan koronavirüs salgını ile istisnai bir hal olması gereken OHAL'in genel bir yönetim paradigması bahanesi olarak kullanıldığını öne süren bir başka görüş de bir hayli revaçta.[1]

İşin doğrusu söz konusu olan emperyalist kapitalizm olunca bu her iki görüşün de yabana atılır bir yanı yok. 

Her yıl yüz milyarlarca doların askeri harcamalara ayrıldığı, bilim ve teknolojinin bu alana tahsis edildiği emperyalist ülkelerin laboratuvarlarında pek çok biyolojik silahın üretildiği ve pek çok yeni türün de üretilmesi için hummalı bir çalışma yapıldığı bir sır değil. Korona gibi bir virüs pek ala laboratuvar ürünü bir silah olabilir.

Burjuva devletlerin istisnai bir durumu demokratik hak ve özgürlükleri rafa kaldırmak için bir bahane olarak kullanmalarına da yabancı değiliz. "Terör" bahanesi ile çıkarılan faşist baskı yasaları, ilan edilen OHAL ve sıkıyönetimler bunun ilk akla gelen örneklerinden biri.

Yine de koronavirüs salgını üzerinden böyle bir emperyalist kapitalizm eleştirisi yeterli değil, dahası ortaya çıkan olgular dikkate alındığında bu eleştirilerin gerçeği örtmeye, kapitalizmin içine düştüğü acizliği, çaresizliği, felç halini gözden kaçırmaya hizmet edebileceği söylenebilir.

KAPİTALİZMİN EKRAN GÖRÜNTÜSÜ
Koronavirüs kapitalizm ekran görüntüsünü çekti. Durumun şok ediciliği biraz da buradan. 

Bu ekran görüntüsünün yüzeyinde: sağlık, beslenme, barınma gibi insanın biyolojik varlığını sürdürmesi için gerekli materyallerin bir avuç zenginin elinde biriktiği, milyarlarca insanın bu haklardan mahrum edilerek insani olmayan rezil koşullarda yaşamaya mecbur bırakıldığı; toplumsal kaynakların en temel ihtiyaçlar için kullanılması yerine askeri harcamalara ayrıldığı ve sermaye tekellerine peşkeş çekildiği; kapitalist devletin "sosyal" hizmetler alanında tam bir felç hali yaşadığı; artık çalışamaz durumda olan yaşlı nüfusa salgın bahanesi ile çöp muamelesi yapıldığı; burjuva hükümetlerin kontrolündeki toplumsal bütçenin salgın sırasında halk için kullanılması yerine sermaye tekellerine aktarıldığı; halkın bir kısmı evlerine hapsedilirken işçilerin büyük çoğunluğunun kapitalistlerin karlarını güvence altında tutmak için ölüm riski ile çalışmaya zorlandığını görüyoruz.

Bu kapitalizmin bir çeşit Guernica tablosudur. 

BUZ DAĞININ ALTI
Gördüklerimiz buz dağının üstüdür, asıl bakmamız gereken onun altıdır.

Üzerimize boca edilen bütün bu pislik nereden üremekte ya da nerede üretilmektedir.

Tam da burada üreme ve üretilme kavramları üzerinde durmalıyız. 

On milyonlarca insan neden göç yollarına düşmek zorunda bırakıldıysa; buzullar neden eriyor, ekolojik kriz neden kan kusturuyorsa; her gün yüzlerce kadın neden erkekler tarafından katlediliyorsa; milyarlarca insan neden sağlıklı içme suyundan yoksun, yüz milyonlarca insan neden işsiz, aç ve sefil bir hayata mahkum edilmişse korona bütün bunlara neden olan koşulların bir başka ürünüdür. 

Koronavirüs nasıl oldu da bir anda dünyanın bir ucundan diğerine yayıldı? Sermaye dolaşımı için serbest olan sınırlar virüsler için neden kapalı olsun ki! Emperyalist küreselleşme koşullarında insanların dolaşımını kısıtlayabilirsiniz peki sınırları para ve mal dolaşımına kapatabilir misiniz?

Ekolojik kriz, göç krizi, kronik işsizlik, kronik yoksulluk neden emperyalist küreselleşmenin dolaysız bir sonucuysa, bu sorunlar neden küresel hale geldiyse salgınların nedeni ve küresel hale gelmesinin de sebebi aynıdır.

Daha çok kar uğruna daha kısa zamanda daha çok ve daha ucuza hayvan ve bitki üretmek için doğayı yağmalamanın kaçınılmaz sonucudur bu salgınlar. Domuz gribi, kuş gribi ve diğerleri, ortaya saçılan virüsler bu talanın yol açtığı bir çeşit bulantı, doğamızın bir çeşit kusma halidir.

Korona üreyen değil üretilen bir virüstür, onun üretildiği yer biyolojik laboratuvarlar değil emperyalist küreselleşmenin, kapitalist üretim tarzının, onun varoluşsal krizinin koşullarıdır. 

Kapitalizmin varoluşsal krizi sadece bir ekonomik kriz değildir, bir toplum biçimi krizi, burjuva toplum krizidir. Bu ekonomik olduğu kadar siyasi, ekolojik ve ideolojik bir krizdir.[2] 

Kapitalizmin varoluşsal krizi bir insanlık krizdir, bir doğa krizidir. Sermaye kendisi ile birlikte bütün bir toplumu, bütün bir insanlığı, bütün doğal hayatı varoluşsal bir krize sürüklemektedir.

Bugünkü dünyamız bir avuç dünya sermaye tekelinin elinde istediği gibi oynadığı bir topa dönüştürüldü. Emekçilerle zenginler arasındaki eşitsizlik daha fazla sürdürülemez boyutlara vardı. Bu bir avuç sermaye tekeli daha fazla artı kar için işçinin emek gücünü yağmalamakla yetinmiyor, insanı içinde yaşadığı doğayla birlikte talan ediyor. 

İnsan ve doğa, üretim araçları üzerindeki özel mülkiyete dayalı, kar için üretim yapan, amacı sermaye biriktirmek için sermaye biriktirmek olan bir üretim tarzını daha fazla taşıyamaz hale gelmiştir. Durmadan büyüyen sermayenin durmadan büyüyen iştahını doyurmak için insan emeğinin ve insanın içinde yaşadığı doğanın bu denli fütursuzca talan edilmesi sonucunda insan doğasının bundan etkilenmesi kaçınılmazdır. Nihayet insan da içinde yaşadığı doğanın parçasıdır. Doğanın yok edildiği yerde insanın var olması, doğanın insandan intikam almaması düşünülemez. Asıl "yok edici" şu ya da bu insan ya da virüs değil burjuva insan olduğuna göre hücum edilmesi gereken asıl düşman da kapitalizmdir. 

KORONAVİRÜSÜN ÇAĞRISI: KOMÜNİZM ZORUNLULUĞUN BİLİNCİDİR
Koronavirüs şu ya da bu biçimde alt edilebilir. Ya bir sonraki, ondan sonraki virüsler, her defasında tehlike katsayısı artan yeni virüs salgınlarına karşı nasıl mücadele edeceğiz? Daha fazla sermaye için daha fazla kar elde etme amacıyla insan emeği ve doğa giderek dozu yükselen bir yağmaya tabi tutulurken insanları evlere tıkmak salgınları önlemeye yetecek mi? 

Kapitalizm varoluşsal kriz içinde, buna karşın insanın toplumsal üretim güçleri insanlığın ve doğanın karşı karşıya bırakıldığı sorunları çözmek için yeterli düzeyde gelişmiştir. Ne var ki bu toplumsal üretim güçleri sermayenin özel mülkiyeti altında esirdir. Bu esaret zincirleri kırıldığında insan ve doğamız özgürlüğüne kavuşacaktır. Kar için üretimin yerini insan ve doğamızın ihtiyaçları için üretim aldığında, insan ve doğanın birbirini üretmesine hizmet eden yeni bir üretim ilişkisi hakim olduğunda, sınıflar, sınırlar, devletler, cins ayrımcılığı yok olup gidecektir. 

Koronavirüs salgını daha bugünden bu yeni insana ve topluma ihtiyacı gözler önüne serdi: sınıflar, sınırlar, devletler, cins ayrımcılığı insanın ve doğanın üzerindeki en büyük yük, başındaki en büyük belalardır. İnsanın insan üzerindeki egemenliğine son verilmedikçe bu belalar bin bir çeşit virüs kılığıyla karşımıza çıkmaya devam edecektir. 

Koronavirüs günlerinde insanların en çok ihtiyaç duyduğu nedir, özel değil kamusal sağlık, ayrımcılık değil herkese eşit muamele, bireycilik değil paylaşma, bencillik değil dayanışma. Bunların egemen olması özel mülkiyete, sermayenin varlığına son verilmesini gerektirir. Bir ülke ya da bölgede bunları gerçekleştirmek de yetmez. Eğer dünyanın bir bölümünde yüz milyarlarca insan açlık, susuzluk ve sefalet içindeyse geri kalanı tok ve refah içinde yaşayamaz, bir ülkenin sağlık koşulları ne kadar iyi olursa olsun bir başkasınınki berbat haldeyse diğeri huzurlu ve sağlık içinde olamaz, korana bunu bütün çıplaklığıyla ortaya serdi. Küreselleşen sorunlara ancak küresel çözümler bulunabilir. Virüslere karşı asıl panzehir dünya devrimidir, sermayenin egemenliğine dünya çapında son vermektir. Bu bir tercih değil insanın içinde yaşadığı doğayla birlikte varlığını sürdürebilmesi için bir zorunluluk. Komünizm başka nedir ki! Ya da komünizm bu zorunluluğun bilincinden başka nedir ki.

BİLİNÇ VE EYLEM
Bir kez zorunluluğun bilincine varıldı mı onun gereklerini yerine getirmek gerekir. Koronavirüse karşı burjuva devletler karantina tedbirlerine başvuruyor. Elbette toplum sağlığı için sosyal temasın kısıtlanması belirli bir anda bir tedbir olarak uygulanabilir. Fakat bu sadece belirli bir andaki sonuçtur. O sonucu oluşturan sebepler ortada dururken her seferinde toplumu daha sıkı tecride mecbur bırakarak salgınların üstesinden gelinemez. İnsanlığın bütün dikkati salgınları ortaya çıkaran sebeplere yöneltilmelidir.

Yeni bir virüs salgını ortalığa saçılmadan, yeniden evlerimize kapatılmadan önce sokakları ve her ülkede iktidarları zapt etmekten başka çaremiz yok; insanın insan üzerindeki egemenliğine son verildiği, sömürüsüz, sınıfsız, sınırsız, cins ayrımcısız yeni bir sistemi kurmaya girişmeliyiz. Aksi taktirde kapitalistlerin elinde mahvedilen doğa insandan çok daha sert ve acımasız intikamlar almaya devam edecektir. İnsan türünün varlığını korumasının yolu kapitalizmi yok etmekten geçiyor.

DİPNOTLAR
[1] Giorgio Agamben, https://www.gazeteduvar.com.tr/forum/2020/03/14/dusunurlerin-covid-19la-imtihani/

[2] Arif Çelebi, http://marksistteori1.org/98-marksist-teori/sayi-25-mart-nisan-2017/959-kapitalizmin-varolussal-krizi.html