21 Aralık 2024 Cumartesi

AP’nin beyhude çabaları

Ekim devriminden bu yana Sovyetler Birliği ve Stalin başta olmak üzere Marksizm-Leninizmi, komünizm davasını ve sosyalist inşa pratiklerini karalamak, burjuvazinin uluslararası ideolojik saldırılarının başat hedefi oldu. Avrupa Parlamentosu’nun (AP) son açıklama ve kararları sürpriz olmadı. Zira, burjuvaziyi uluslararası düzeyde panikletecek gelişmeler yaşanıyor.
 

On yıldır varoluş krizi altında debelenen kapitalizm, Ortadoğu ve Latin Amerika’daki ayaklanmalar, devrimci durumlar ve kurulan halkçı iktidarlar; K. Amerika’dan Avrupa’ya kadar yayılan emekçilerin isyan dalgası ve yükselişe geçen antikapitalist öfke dalgası; büyüyen enternasyonal kadın özgürlük mücadelesi; gençler başta olmak üzere sosyalizme ilgideki artış, Avrupa burjuvazisinin paniklemesi için yeterli nedenler. Burjuva demokrasisinin sınırları zorlanıyor, ikiyüzlülük perdesi yırtılıyor. Komünizm “uzak tehdit” olmaktan çıkıyor, hayalet dünya turunu tamamlayarak Avrupa’ya geri dönüyor. Devrimin güncelliği burjuvazi tarafından görülüyor.

Bunun korkusu ve paniği altında her zaman yaptıkları şeyi yapıyorlar; tarihi çarpıtarak kendi suçlarını devrimci komünistlerin üzerine atıyorlar. AP, karalamaya faşizan ve diğer burjuva gerici iktidarlarla proleter iktidarları eşitlemeye çalışarak başlıyor.

Oysa gerçekler AP’yi yalanlıyor. Emperyalist rekabet 1. Paylaşım Savaşı’na yol açtığında, Ekim devrimi sayesinde kurulan Sovyet devleti savaştan çekilerek emperyalist yağma savaşına ağır bir darbe vurdu. Bütün burjuva devletler azınlığın iktidarı iken, Sovyetler emekçi sınıflara önderlik yapan işçi sınıfının çoğunluk iktidarıydı. Sovyetler, herhangi bir burjuva iktidarla kıyaslanamayacak derecede demokratikti. Çoğunluk iktidarı tanımına en uygun rejimdi Sovyet demokrasisi.

Karalamanın bir diğer unsuru ise faşizmin “toplu cinayetler, soykırım ve sürgünler”ine “komünist rejimler” de ortak edilir. Bir burjuva iktidar biçimi olarak faşizmin bu konudaki sicili ispata gerek yok, proleter iktidarları nerede ve ne zaman soykırım ve katliam yaptılar? Oysa burjuvazinin faşist rejimlerini geçtik; o yere göğe sığdıramadıkları burjuva demokrasisi dahil, burjuvazinin beş yüz yıllık tarihi soykırım, katliam ve sürgünlerle doludur.

Gerek dünyasal gerekse bölgesel olsun, emperyalist paylaşım, rekabet ve daha fazla sömürü için yapılan savaşlarda milyonlarca insan ölmedi mi? Bütün bunların sorumlusu faşizm miydi, yoksa faşizme de yol açan burjuva sınıf çıkarları ve emperyalist politikalar mıydı? Peki, ABD başta olmak üzere emperyalist devletlerin, faşist gerici darbelere, onların soykırım, katliam, işkence ve gözaltında kayıplarına verdikleri destekler? Cezayir ve Ruanda soykırımlarının sorumlusu Fransa değil miydi? Yugoslavya’nın dağılış sürecinde yaşanan iç savaş ve soykırımda batılı emperyalistlerin payı yok muydu? Peki, Afganistan ve Irak’ın işgalinde; Libya, Yemen ve Suriye iç savaşlarında milyonlarca insanın ölümünde batılı emperyalist devletlerin hiç mi günahı yoktu?

AP’nin iddiası, 2. Paylaşım Savaşı’nın çıkmasında Sovyetler Birliği’nin payı olduğuna gerçekten inanan kaldı mı? Nazi faşizminin yükselişinde ve dünyaya meydan okuyuşunda İngiltere, Fransa ve ABD burjuva iktidarlarının payı olduğunun binlerce kanıtını görmezlikten gelip SB’ye aleni olarak iftirada bulunuluyor.

İngiltere ve Fransa emperyalistlerinin Almanya’ya dayattığı Versay Anlaşmasının geniş kitlelerin faşizmin peşine takılmasındaki rolünü kim inkar edebilir ki?

Faşist emperyalist blokun önderliğindeki Franko İspanya’ya saldırdığında İngiltere sözde tarafsızlık adına “iki tarafa da silah ambargosu uygulama” kararı alırken gerçekte faşizmin ilerleyişine göz yumduğunu bilmiyor muydu? Fransa da aynı yoldan yürüyüp, SB’ye de “Karışmazlık” dayattıklarında veya enternasyonal antifaşist savaşçıların İspanya’ya geçişini engellemeye çalışan burjuva iktidarlar faşizmin güçlenmesine mi hizmet ettiler, yoksa cumhuriyetçi İspanya’ya mı?

Gerçek şu ki, Nazi faşizmi yükselip KPD’yi ezdiğinde ve SB’ye tehditler savurduğunda diğer emperyalist devletler alkış tuttular. Sırtını sıvazlayıp SB’ye karşı kışkırtmaya çalıştılar. Hesapları faşizme SB’yi ezene kadar göz yumup sonra kozlarını paylaşmaktı. Ancak hesapları tutmadı, alkış tutup önünü açtıkları canavar önce kendilerini yemeye başladı.

İngiltere, ABD ve Fransa emperyalistleri Doğu’da Japonya’yı, Batı’da Nazi Almanyasını SB’ye saldırması için kışkırtırken; Cemiyet-i Akvam’dan (o zamanki Birleşmiş Milletler) faşist blokta yer alan devletler çekilince, SB faşizme karşı işbirliğini güçlendirmek için Cemiyet’e üye oldu. Fransız hükümetinin ısrarları sonucu İspanya İç Savaşı’nda, doğru bulmamasına rağmen “Karışmazlık Anlaşması”na uyacağını açıklamak zorunda kaldı; ancak dolaylı yollarla ve gayri resmi biçimde cumhuriyetçi İspanya’ya silah yardımını sürdürdü. İngiltere’nin Nazi Almanyasını “Batı’nın Bolşevizm’e karşı siperi” ilan edip; İngiltere, Fransa ve Mussolini İtalya’sından oluşacak bir ittifak için uğraşırken, SB bu planı bozmak ve savaş hazırlığını tamamlamak için Almanya’nın önerdiği Sovyet-Alman Saldırmazlık Paktı’nı kabul etmek dışında bir seçeneği kalmamıştı. Teorik konularda taviz vermeyi kabul etmeyen Marx, şeytanın oyununa gelinmediğinden eminsek politikada onunla bile işbirliği yapılabileceğini öneriyordu. SB’nin de yaptığı buydu.

Alman faşizmi SB’ye saldırdığında ABD ve İngiltere etkili bir saldırı için iki yıl SB’nin kesin bir yenilgi almasını beklediler. Beklentileri gerçekleşmeyince ve Kızıl Ordu hızla Avrupa içlerine yürümeye başlayınca panik içinde Normandiya çıkarmasını yaptılar. SB’nin antifaşist mücadelede yükselen prestijine ortak olmak ve SB’ye savaş sonrası için gözdağı vermek için yenilmiş, kısa süre içinde teslim olması beklenen Japonya’nın iki kentine atom bombası atarak tek bir hamlede gerçekleşen tarihin gördüğü en büyük vahşet ve katliamı gerçekleştirmişti.

Bütün bu gerçekler, yapılan devasa karalama ve çarpıtma kampanyalarına rağmen yüz yıla yakındır üstü örtülemedi. Dünya işçi sınıfı ve ezilenlerinin her geçen gün yüzünü daha fazla mücadeleye ve sosyalizme döndüğü günümüzde hiç örtemezler. AP’nin ve bütün burjuva gericiliğin çabaları beyhudedir.