29 Mart 2024 Cuma

Anne Aydınlar: 27 yıldır, 'gelecek' diyorum ama oğlum gelmiyor

Cumartesi Anneleri 831 hafta eylemlerini, 27 yıldır akıbeti açıklanmayan Cüneyt Aydınlar için gerçekleştirdi. Anne Menekşe Aydınlar, "Oğluma bunu yapan polisleri ortaya çıkarsınlar, adalet istiyorum" dedi. 

Menekşe Aydınlar, 27 yıldır gözü kapıda oğlu Cüneyt Aydınlar'ı bekliyor. Cüneyt Aydınlar, 1994 yılının Şubat ayında 14 kişiyle gözaltına alındığından bu yana kendisinin akıbeti bilinmiyor. Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetinin açıklanması ve adaletin sağlanması için her hafta eylem yapan Cumartesi Anneleri, 831 hafta eyleminde Menekşe Aydınlar'ın, sesine ses oldu. 

Kayıp yakınları, Covid-19 pandemisinden kaynaklı bu hafta da eylemlerini online düzenledi. 

ANNE AYDINLAR: İÇİMİZİ YAKTILAR, YAPANLARIN DA İÇİ YANSIN
"27 senedir Cüneyt'i arıyorum" diyen Menekşe Aydınlar, gözü kapıda hala oğlunu beklediğini dile getirdi. Konuşmakta güçlük çeken Menekşe Aydınlar'ın dudaklarından ancak şu sözler dökülebildi: "Hep bekliyorum, 'hep gelecek' diyorum ama gelmiyor. 26 yıldır içim yanıyor, gözüm yoldadır. Her an diyorum ki, 'gelecek'. Her ana üzülüyor, her ananın ciğer yanıyor. Çocuklarına herkes üzülüyor. Kimse, hiçbir ana ağlamasın, hiçbir gence bir şey olmasın. Oğlum nerededir, ne yapmışlar; o polisleri ortaya çıkarsınlar. Adalet istiyorum. Bu dünyada da öbür dünyada da ellerim yakalarındadır, ben doyamadım çocuğuma. İçimizi yaktılar, yapanların da içi yansın, yanlarına kalmasın."

AMCA AYDINLAR: HÜKÜMETLER DEVLETİN SUÇLARINI ÖRTÜYOR
Cüneyt Aydınlar'ın amcası Recep Aydınlar ise 27 yıldır yeğeninin akıbetini öğrenmek için mücadele ettiklerini söyledi. AKP hükümetinin "kayıplar dosyasını" ele alacağını, Cumartesi Anneleri'nin her oturumunu bir "suç duyurusu" sayacağını umut ettiklerini dile getiren amca Recep Aydınlar, "Ne yazık ki, bu ülkede hükümetler devletin yapmış olduğu suçun üzerine gitmektense, bu suçu ortaya çıkarmak isteyen kişileri itibarsızlaştırma, gözdağı vermek amacıyla başından savıyor" dedi. 

"Bu ayıp, Türkiye'nin ayıbıdır" diyen Aydınlar, kaybetme suçlarının devlet güçleri tarafından işlendiğini ve üstünün örtülmemesi gerektiğinin altını çizdi. 

AVUKAT KESKİN: TANIKLARA RAĞMEN İÇ HUKUKTA GELİŞME OLMADI
Cüneyt Aydınlar dosyasının avukatı Eren Keskin de, Cüneyt Aydınlar'ın 14 kişiyle birlikte gözaltına alındığını ve bu gözaltının kayıtlı olduğuna dikkat çekti. Keskin,  "Diğer arkadaşları mahkemeye çıkarıldığında Cüneyt yoktu. Arkadaşları, onun çok yoğun işkence gördüğünü defalarca mahkemeye dilekçeyle bildirdiler. Cüneyt Aydınlar'ın yer tespiti için götürüldüğü Cihangir'de birçok eve gittik, hepsi Cüneyt'ın ağır şekilde işkence gördüğüne şahit olduklarını anlattılar. Bunları defalarca tekrarlamamıza rağmen iç hukukta hiçbir gelişme olmadı. Cüneyt'in işkence gördüğüne ilişkin tanıklık yapacak olan tanıkları da dinletmek istedik, bugüne kadar hep reddedildi. Maalesef Cüneyt Aydınlar dosyası da diğer kayıp dosyaları gibi savcılık raflarında yerini aldı" ifadelerini kullandı. 

DEVLETE UYARI: YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜZÜ YERİNE GETİRİN
Cumartesi Anneleri 831 haftanın açıklamasını Nuran Öztürk okudu. 831 haftadır hesap verebilirliğin demokrasinin ve hukuk devletinin temel ilkelerinden biri olduğuna dikkat çeken Öztürk, devleti yönetenleri zorla kaybetmelerle ilgili kayıp yakınlarına ve topluma hesap vermeye çağırdı. 

831. haftamızda bu soruları 27 yıl önce gözaltında kaybedilen Cüneyt Aydınlar için soruyoruz" diyen Öztürk, "Devletin yetkili makamlarını Cüneyt Aydınlar dosyasındaki 27 yıllık cezasızlığa son vererek etkin soruşturma ve kovuşturma yapma yükümlülüğünü yerine getirmeye çağırıyoruz. Kaç yıl geçerse geçsin Cüneyt Aydınlar için tüm kayıplarımız için adalet istemekten, 132 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekânımız Galatasaray'dan vazgeçmeyeceğiz" dedi.

NE OLMUŞTU?
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğrencisi Cüneyt Aydınlar, 20 Şubat 1994 tarihinde Bakırköy/İncirli'de polis tarafından gözaltına alındı. Aynı operasyon kapsamında gözaltına alınan 14 kişi gibi Cüneyt de Gayrettepe'deki İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü. Ancak onu soran ailesine ve avukatlarına yedi gün boyunca gözaltında olmadığı söylendi. Yapılan ısrarlı başvurular sonucu 27 Şubat 1994 tarihinde gözaltında olduğu kayda geçirildi.

Cüneyt'le birlikte gözaltında tutulan 14 kişi savcılığa çıkarıldığında aralarında Cüneyt yoktu. Bu kişiler, 17 Mart 1994 tarihinde avukatları aracılığıyla kamuoyuna bir açıklama yaptılar. Açıklamada Cüneyt Aydınlar'ın 20 Şubat 1994 tarihinde gözaltına alındığını ve 2 Mart 1994 tarihine kadar birlikte gözaltında tutulduklarını söylediler. Ağır işkence gören Cüneyt'in 2 Mart 1994 tarihinde, "Ölmeye hazır mısın? Ölmeye gidiyorsun!" diyen altı polis tarafından sürüklenerek bulunduğu hücreden götürüldüğünü ve kendisini bir daha görmediklerini anlattılar.

Cüneyt'e ağır işkence yapıldığına, yürüyemez ve hareket edemez halde olduğuna dair çok sayıda tanık vardı. Ancak İstanbul Emniyet Müdürlüğü onu soran ailesine oğullarının, 28 Şubat 1994 tarihinde yer göstermek için götürdükleri Beyoğlu Çukurcuma'da "Dur" ihtarına uymayarak kaçtığını söyledi.

Ailenin başvurusu üzerine İnsan Hakları Derneği avukatları olayı araştırdı. Araştırma sonrası İHD İstanbul Şubesi, 25 Mart 1994 tarihinde bir basın açıklaması yaptı ve Terörle Mücadele Şubesi'nin gözaltına aldığını kabul ettiği Cüneyt Aydınlar'ı kaybettiğini kamuoyuna duyurdu.

Cüneyt'in akıbetini öğrenmek isteyen ailesinin tüm başvuruları sonuçsuz kaldı. Etkin bir araştırma, soruşturma süreci işletilmedi. Tüm yetkili merciler, polisin firar senaryosunu esas aldı. Elleri kelepçeli, ayakkabıları bağcıksız, görgü tanıklarının beyanına göre desteksiz ayakta duramayan birinin 30 kadar polisin elinden nasıl kaçabildiği sorgulanmadı. Dosya zaman aşımı gerekçe gösterilerek kapatıldı.

Oysa AİHM içtihatlarına göre, güvenlik güçlerinin gözaltında bulunan bir kişinin "yer gösterme" sırasında kaçtığı iddiası dosyanın kapanması için yeterli değildir. Aradan geçen süreye rağmen firar ettiği iddia edilen kişiden haber alınamaması durumunda onun yaşamından hükümet sorumludur.

Cüneyt Aydınlar'dan tam 27 yıldır haber alınamamaktadır ve devletin, onun akıbetinin açığa çıkartılması için etkin soruşturma yürütme yükümlülüğü devam etmektedir. Ayrıca gözaltında kaybetme insanlığa karşı işlenen suç kapsamındadır ve zaman aşımına tabi değildir.