15 Nisan 2024 Pazartesi

Ankara'da iktidarın yarattığı krize karşı birleşik mücadeleyi büyütme çağrısı

Türkiye'de yaşanan ekonomik krize ilişkin siyasi parti ve demokrtik kitle örgütleri ortak açıklama yaptı. Tüm Bel-Sen Genel Merkezinde yapılan basın toplantısında mücadeleyi büyütmeye çağrısı yapıldı.

Ankara'da siyasi parti ve demokratik kitle örgütleri, ekonomik krize ilişkin Tüm Bel-Sen Genel Merkezinde basın toplantısı düzenledi.

Ortak basın açıklamasını HDK Ankara Meclisi'nden Sibel Polat okudu. Kapitalizmin dünyanın bütün halkları üzerindeki baskı ve sömürüsünün devam ettiğini söyleyen Polat, "Doğaya, kadınlara, LGBTİ+lara, işçilere, emekçilere, gençlere ve tüm halklara yönelik saldırıları devam etmektedir. Dünyanın her yerinde aralıksız sürdürdüğü savaşlarla kan gölüne çevirdiği topraklarda insanları açlıkla, yoksullukla, ölümle terbiye etmeye çalışıyor, dünyanın hiçbir yerinde halklara ölümden başka bir şey vermiyor. Bir avuç patron zenginliğine zenginlik katarken, yok sayılan, aç bırakılan, sömürülen, katledilen halklara ise 'Razı olacaksınız, itaat edecekseniz' diyorlar. Dünyanın her yerinde ezilen halkların yaşamlarına dönük tüm bu saldırıların nedeni bu düzendir. Mücadele sürüyor. Bu mücadeleyi kazanacak olan, ezilen ve sömürülen dünya halklarıdır" dedi.

AKP-MHP iktidarının "Ya açlıktan öleceksiniz ya da salgından" diyerek kapitalizmin yarattığı koronavirüs krizini fırsata çevirdiğini kaydeden Polat, "Kadın özgürlük mücadelesine saldırarak, kadınları katlederek, LGBTİ+ları ve mücadelesini hedef gösterip topluma nefreti aşılayarak ve katlederek, koronavirüs kriziyle emek sömürüsünü büyüterek, çocuk istismarını sürdürerek, işçi grevlerini ve her türlü sokak eylemini türlü yöntemlerle engellemeye çalışarak; evde, işte, sokakta, hastanede, okulda, hapishanede halkları sindirmeye çalışıyor" ifadelerini kullandı.

Hapishanelerde insanların en temel hakları, var olan yasalara rağmen ayaklar altına alınıp çiğnendiğini vurgulayan Polat, "Tecrit, çıplak arama, dayak, görüş yasağı vb. İşkenceler sıradanlaştırılmış durumdadır" diye kaydetti.

SOKAĞA ÇIKANLAR TEHDİT EDİLİYOR
AKP'lilerin "Kuru ekmek yiyorlarsa demek ki aç değillerdir" sözlerine tepki gösteren Polat, "Yeni ekonomi programlarını önce patronlar ve sermaye çevreleri ile konuşuyorlar. İşçi, köylü, öğrenci, emekçi borç içerisinde yüzerken, haczedilen traktörü için sesini duyurmak isteyenleri Ankara'da polis barikatları karşılıyor. Ekonomik krizde sokağa çıkmasınlar diye kendi koyduğu yasaları bile hiçe sayan iktidar ve İçişleri Bakanı 'Hadi yürüsünler de görelim' diyerek açık açık halkı tehdit ediyor" diye konuştu.

Bu kadar baskıya rağmen ekonomik, demokratik haklarını ve topraklarını talana karşı korumak isteyen kadınlar, LGBTİ+'lar, işciler, köylüler ve gençlerin direndiğinin altını çizen Polat, "Kendi sonunun geldiğini fark eden iktidar da her türlü sokak eylemine saldırıyor, maden işçilerinin ve kadın özgürlük mücadelesinin önüne barikat, sendikal mücadeleye KHK, hak arayışına polis ile karşılık veriyor. Kim ki savaş karşıtı ise terörist damgasını yiyor" diye belirtti.

KÜRT HALKINA SALDIRILAR DEVAM EDİYOR
Kürt halkına yönelik saldırılara da değinen Polat, "Halk en ağır askeri silahlarla bombalanarak, helikopterlerden atılarak, yakılarak katlediliyor. Cenazeleri haftalarca sokak ortasında sergileniyor. Devletin özel savaş politikası olarak taciz ve tecavüz, kadınlar ve çocuklar üzerinde uygulanıyor. Siyaset yapma hakları yok sayılıyor. Siyaset sahnesinden silmek için yasaları, anayasayı, en temel insan haklarını hiçe sayıyor. Halkın seçtiklerini tanımıyor, kayyum atıyor, vekillerini hapsediyor. Halkların özgürlük mücadelesini yok etmeye yönelik bu saldırıları daimi bir politika olarak uygulayan iktidar, yaşadığımız coğrafyanın dört bir yanına bu savaşı ihraç ediyor" dedi.

Polat konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Koronavirüs krizi sürecinde doğru rakamları açıklamıyorsunuz diyen Türk Tabipler Birliği'ne yapılanlar ortadadır. Özlük hakkını savunan barolar ve meslek odalarının payına 'Ya itaat et ya da kapatırım, bölerim' tehditleri düşüyor.

"Tecrite ve pandemi koşullarında cezaevlerindeki hak ihlallerine karşı başlatılan dönüşümlü-süresiz açlık grevlerinde, toplumun bir bütün olarak özgürlüğü talebini gören iktidar, bu talepten korkuyor. Bütün baskı araçlarını ve ayrıştırıcı, nefret dilini kullanarak bu talebi manipüle etmeye çalışıyor.

"İnançlar üzerindeki ret ve inkar politikaları Alevileri, Sünnileri, Süryanileri ve diğer kadim inançların kendi kültürel değerlerinin ifade edilmesi önünde bir engeldir.

'MUHALİF SESLER SUSTURULMAYA ÇALIŞILIYOR'
"Yakın zaman önce çıkarılan bir yasayla bütün dernek, sendika ve vakıflara el koyma hakkı getiriliyor. Keyfi olarak dernek ve vakıfların faaliyetlerini durdurmanın önünü açan bu yasa muhalif tüm sesleri susturmayı hedefliyor.

"'Hakkınızı gidip sandıkta arayın' derken üniversitelerde yapılan seçimleri hiçe sayarak kayyum rektörler atıyor. Bu atamalara karşı çıkan tüm üniversite bileşenlerine ise savaş açıyor. İktidarın saldırıları arttıkça, işçilerin, emekçilerin, kadınların, gençlerin, halkların öfkesi de büyüyor. Toplumun içinde biriktirdiği öfkeden ve mücadele ısrarından kaynaklı ktidarın uykuları kaçıyor. Yarattığı bu kriz ortamına dur demek için ses çıkaran herkese saldırıyor.

"Bu duruma karşı birleşik mücadeleyi yaratmak isteyen, Ankara'daki emek güçleri olarak bir araya gelmeyi bir sorumluluk olarak görüyoruz. Ezilen ve sömürülen halkların, ne açlığa ne yoksulluğa ne de ölüme razı gelmeyeceğini, yaşamlarımız ve özgürlüğümüz için mücadeleyi birlikte büyütme çağrımızı yineliyoruz.

"Sol, sosyalist, anarşist, devrimci, demokratik tüm emek güçleri olarak birlikte ortak mücadeleyi önemsiyor ve yaratıyoruz. Ya hep beraber ya hiçbirimiz sloganını bir söylemden öteye taşıyıp, iktidara karşı birlikte mücadeleyi örüyoruz. İktidarın yarattığı krize karşı bir araya gelerek birleşik mücadelemizi büyütüyoruz.

'MÜCADELEYİ BÜYÜTMEYE ÇAĞRIYORUZ'
"Devlet ve erkek şiddetine maruz bırakılan kadınlardan, faşist saldırılara maruz bırakılan halklara; koronavirüs koşullarında ücretsiz izinle tehdit edilerek çalışmak zorunda bırakılan işçilerden, bir kuru alkışla ölüme mahkum edilen sağlık çalışanlarına; açlıkla terbiye edilmeye çalışılan esnaftan, işsiz bırakılan kafe bar işçilerine; iş cinayetlerinde kolunu, bacağını, gözünü kaybedip maaş ve tazminatı gasp edilen grevdeki madenciden, bilgisayarı, interneti olmayan, online eğitim adı altında evlere kapatılan, kayyum rektörlere razı edilmeye çalışılan öğrencisine; ezilen, sömürülen, açlığa-yoksulluğa-ölüme mahkum edilen ve bir bütün olarak varlığı, yaşamı yok sayılan tüm halkları evde, işte, sokakta, yaşamın her alanında birlikte mücadele etmeye, mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz."