Ankara'da gazeteci Liedtke ile dayanışma eylemi: Cinsel şiddete son
Anna Liedtke ile dayanışmak için Yüksel Caddesinde buluşan kadınlar, cinsel şiddete karşı mücadeleyi yükselteceklerini kaydetti. Ankara Kadın Platformunun eyleminde, "Filistinli kadınlar başta olmak üzere Filistinli tutsakların yanında olduğumuzu ilan ediyoruz" denildi.
Ankara Kadın Platformu, siyonist İsrail hapishanelerinde uğradığı tecavüz işkencesini teşhir eden Zora temsilcisi gazeteci Anna Liedtke ile dayanışmak için sokağa çıktı. Yüksel Caddesinde, "İşgalci İsrail'in hapishanelerinde cinsel saldırıyla mücadele eden kadınların yanında, sokaktayız" pankartı açan kadınlar, işgal ordusunun katlettiği Ayşenur Ezgi'nin fotoğrafının yer aldığı "Ayşenur yolumuzu aydınlatıyor" ile "Yaşasın enternasyonal kadın dayanışması", "Anna Liedtke yalnız değildir", "Filistinli kadınları devrimin kalkanı, rüyaların koruyucusu", "İşgalci İsrail'in şiddetini teşhir eden Anna'nın yanındayız", "Cinsel şiddet, işgalci siyonist İsrail'in gerçek yüzüdür", "Filistin Filistinlilerindir, bedenimiz bizim", "Filistinli kadınlardan Anna Liedtke'ye baskıya, şiddete, istismara geçit yok" dövizlerini taşıdı.
'FİLİSTİNLİ TUTSAKLARIN YANINDAYIZ'
Sık sık, "Filistin'de direnen kadınlara bin selam" ve "Filistinli kadınlar yalnız değildir" sloganları atıldığı eylemde yapılan konuşmalarda, siyonist İsrail'in Filistin'e dönük saldırıları sürdüğü gibi Filistinli tutsakların da işgal hapishanelerinde direnişi sürdürdüğünü kaydedildi. Tutsakların Sesi Platformunun (TSP) Paris'te düzenlediği Politik Tutsaklarla Uluslararası Dayanışma Konferansında uğradığı tecavüz işkencesini teşhir eden Liedtke'nin "Ben utanmıyorum, utanması gereken İsrail'dir. İşgal devletidir. Ve kadınların bedenine saldıran, hayatlarına saldıran erkek egemen devlettir" sözlerinin hatırlatıldıği konuşmada, "Anna uğradığı işkenceyi teşhir ederken Filistinli kadınlardan güç aldığını, dünyanın her yerinde direnen kadınlardan güç aldığını söyledi. Bizler de Ankara'daki kadınlar olarak direnen Filistinli kadınlar başta olmak üzere Filistinli tutsakların yanında olduğumuzu ilan ediyoruz" denildi.

'MÜCADELEMİZ ORTAK'
Cinsel işkencenin yalnızca İsrail'de olmadığı vurgulanırken şunlar söylendi: "Mart ayında Ankara'da TEM şubede cinsel saldırıya, çıplak arama işkencesine maruz kalan kadınlar suç duyurusunda bulunmuştu, takipsizlik kararı verilmişti. Bizler gözaltında hapishanede uğradığımız her türden saldırıya karşı her yerde mücadeleyi büyütüyoruz. Çünkü mücadelemiz ortak. Biliyoruz kurtuluşumuz ortak. Anna'nın Filistinli kadınların hapishanelerde gözaltında direnen bütün kadınların yanındayız."
'FİLİSTİNLİ TUTSAK KADINLAR HAPİSHANEDE DE TAHLİYE EDİLDİKLERİNDE DE DİRENİYOR'
Basın metnini okuyan Yağmur Alaz Gülveren, siyonist İsrail'in işlediği suçları hatırlattı. Siyonizmin hapishanelerindeki cinsel şiddetin münferit değil; sömürgeci, erkek egemen ve kapitalist egemenliğin kadınlara dönük bilinçli ve sistematik bir politikası olduğunu kaydetti. Liedtke'nin yaşadıklarının, Filistinli tutsakların her gün karşı karşıya kaldığı zulmün yalnızca bir örneği olduğunu dile getiren Gülveren, "İsrail hapishanelerinde tutulan binlerce Filistinli tutsak, kadın ve çocuk, işgal hapishanelerinde siyonizme karşı mücadele etmektedir. Anna'nın tanıklığı, bu sessizleştirilmeye çalışılan gerçeklerin uluslararası kamuoyuna ulaşması açısından hayati önemdedir. Filistinli tutsaklar tüm haklardan mahrum şekilde, insanlık dışı koşullarda kalıyor; kadınlar pede bile erişemiyor. Filistinli kadınlar gözaltı ve tutuklamalarda olduğu gibi gündelik hayatta da cinsel şiddetle karşı karşıya. Filistin ekonomisinin İsrail'e bağımlı olması nedeniyle işgal devletinin olduğu bölgelerde çalışmak zorunda kalan Filistinli kadınlar, kontrol noktalarında da sistematik olarak cinsel şiddete, hakarete, tacize maruz kalıyor. Tüm bunlara rağmen Filistinli tutsak kadınlar hapishanelerde de, tahliye edildikten sonra da direniyor, örgütleniyor ve mücadeleye devam ediyor" dedi.
'GÖZALTINDA HAPİSHANEDE CİNSEL ŞİDDETE SON'
Erkek devlet şiddetine Kürt kadınların ve siyasi tutsakların deneyimlerinden; gözaltına alındıklarında dayatılan çıplak aramalardan da aşina olduklarını, tribünlerde Leyla Zana'ya yönelen cinsiyetçi hakaretlerin bunun bir örneği olduğunu belirten Gülveren, hapishanede cinsel şiddete uğrayan Garibe Gezer'in ölümünü anımsattı. Gülveren, son olarak şunları söyledi: "Tam da bu sebeplerle, dünyanın her yerindeki savaşlarda erkek egemen devletlerin bedenlerimizi savaş alanına çevirmesi sebebiyle, kadın mücadelesi enternasyonal olmak zorunda ve bizler de bu mücadelenin bir parçasıyız. Kadın bedeninin bir savaş alanına dönüştürülmesi, cinsel şiddetin bir sorgu ve işkence yöntemi olarak kullanılmasına karşı dünyanın dört bir yanındaki kadınlarla mücadelemiz, kurtuluşumuz ortak. Biliyoruz ki ne kadınlar özgürleşmeden Filistin özgür olabilir ne de Filistin özgürleşmeden kadınlar özgür. İsrail'le askeri, siyasi, kültürel ve akademik tüm ilişkiler kesilsin. Gözaltında/hapishanede cinsel şiddete son.
Filistinli kadınlara özgürlük. Nehirden denize özgür Filistin."