19 Mayıs 2024 Pazar

Almanya'da faşizmin ayak sesleri

Alman devletinde kadrolaşan faşistler kitle kuvvetine de dönüşüyorlar. Henüz sokakları kontrol edemiyorlar, fakat bunu hedeflediklerini eylemleriyle gösteriyorlar. Faşist hareketin silahlı ayağı da oluşuyor. Naziler "X Günü" diye adlandırdıkları "iç savaş" günlerine hazırlanıyorlar.

Dünya devrim partisi Komintern, nam-ı diğer Komünist Enternasyonel'in teorik formülasyonlarının arka planında ve siyasetinin merkezinde, Hitler iktidara gelene kadar, hep Almanya vardı. Zira, dünya devriminin ve SSCB'nin kaderi Avrupa'nın tam göbeğinde yer alan, dünyanın en güçlü işçi sınıfına ve ABD'den sonra en gelişmiş sanayisine sahip olan Almanya'ya bağlıydı.

Bir türlü gerçekleşemeyen Alman devrimi, Komünist Enternasyonel içerisinde tartışmalara da neden oluyordu. 1928 yılına gelindiğinde, Komünist Enternasyonel, kuruluş yıllarında savunduğu kapitalizmin tarihsel sonuna vardığı ve "sonucu belirleyici saat"in (Lenin) geldiği tezine ilişkin olağan şüphelere son verdi. Kapitalizmin kendini yeniden üretebilecek yeteneğe sahip olduğu yönündeki görüşler "sağcılık" olarak eleştirildi ve mahkum edildi. 1928'in yazında toplanan Komünist Enternasyonel'in 6. Kongresi'nde kabul edilen programa göre "bir bütün olarak kapitalist sistem nihai çöküşüne yaklaşmakta" ve "finans kapitalin diktatörlüğü yıkılmakta ve yerini proletarya diktatörlüğü almakta" idi. 4. Kongre'den kalan faşizm tanımı da geliştirilerek programa yazıldı. Sosyal demokrasi, faşizm ile aynı kategoride değerlendirildi. Öyle ki, özelikle de alman komünistlerine göre, sosyal-demokrasi faşizmden daha tehlikeliydi. Kongrede komünist partilerin izleyeceği politikalar programa denk düşecek şekilde karara bağlandı: Sınıfa karşı sınıf! Maocu jargonla, baş düşman sosyal demokrasiydi.

1929'daki küresel ekonomik kriz, emperyalist-kapitalist devletleri altüst etti. Kriz, ABD ile birlikte en fazla Almanya'yı vurdu. Alman ekonomisi adeta çöktü. Olgular, Komünist Enternasyonel'in 6. Kongre kararlarını doğrular nitelikteydi! 14 Eylül 1930 tarihinde yapılan genel seçimlerde Hitler'i partisi NSDAP oylarını, -1928 seçimlerine göre- kat be kat artırarak yüzde 18,3'e yükseltti. Parlamentoda, SPD'nin ardından ikinci parti oldu. KPD ve Komünist Enternasyonel fazla kaygılanmadı; çünkü, SPD ve diğer merkez partilerin oyları düşmüş, KPD ise üçüncü parti konumuna yükselmişti. Hitler'in çıkışı geçiciydi! KPD ve Komünist Enternasyonel yönetiminin kapitalizmin tümden çözülüşüne olan inancı öyle bir noktaya varmıştı ki, faşizm, burjuvazinin son çaresiz hamlesiydi ve proleter devrimi müjdeliyordu.

Almanya'da ekonomik krizin tetiklediği siyasal kriz aşılamayınca, 1932 yılının ikinci yarısında peş peşe iki genel seçim yapıldı. 31 Temmuz 1932 genel seçimlerinde Nazilarin oylarında adeta bir patlama yaşandı. NSDAP, yüzde 37.4 oy ile birinci parti oldu. KPD ve Komünist Enternasyonel, çizgisini yine de değiştirmedi. NSDAP'ın başarısı geçiciydi! Baş düşman, sosyal demokrasi eriyorken KPD'nin oyları artmaya devam ediyordu. Yaklaşık dört ay sonra, 6 Kasım'daki genel seçimlerde NSDAP'ın yüzde 33,4'e gerilemesi KPD ve Komünist Enternasyonel'i umutlandırdı. Ama hesaplamadıkları bir gelişme yaşandı. Burjuvazi, rejim krizini artık parlamenter demokrasi biçimiyle yönetemediğini görüp, 30 Ocak 1933'te iktidarı Hitler'e devretti. "Dolaysız burjuva diktatörlüğü"ne, yani faşizme geçildi.

KDP ve Komünist Enternasyonel'in, devrimci arzularını ve niyetlerini somut gerçekliğin yerine koyarak izlediği sekter ve aynı zamanda konformist siyaset çok pahalıya patladı. Dünya devriminin umudu koskoca Alman işçi hareketinin, Hitler'in iktidara gelmesine örgütlü bir tepki göstermemesi Komünist Enternasyonel'e bağlı komünist partileri şaşkına çevirdi. Dünyanın -SBKP'den sonra- en büyük komünist partisi KPD, sadece bir kaç içerisinde kayda değer bir direnç göstermeksizin, Nazi diktatörlüğü tarafından bir daha toparlanamayacak şekilde ezildi.

Faşist Almanya İçin Alternatif Partisi'nin (AfD) 1 Eylül 2019'da Saksonya ve Brandenburg, 27 Ekim'de ise Thüringen eyalet parlamentosu seçimlerinde oylarını iki ve hatta üç katına çıkarıp, her dört seçmenden birinin oyunu alması Hitler'in yükselişini hatırlatıyor. Hitler'in reenkarnasyonu diye de anılan AfD'nin, Thüringen Eyalet Başkanı Björn Höcke'nin "Az kaldı, Almanya'nın doğusunda tümüyle mutlak çoğunluğu elde edeceğiz. Birkaç yıl içinde de tüm ülkenin partisi olacağız" sözleri yabana atılmamalıdır.

Geçen yüzyılda Hitler'in küçümsenmesinin nelere mal olduğunu biliyoruz. Alman burjuvazisinin -1945'ten sonra- günah çıkarmalarına, faşizmin ve ırkçılığın Almanya'da bir daha söz konusu olmayacağı yönündeki beyanlarına, burjuva demokrasisinin gelişmişliğine inanların kötü niyetli değillerse, ahmak oldukları söylenebilir.

Faşist hareketlerin gelişmesinin ve burjuvazinin yeniden "dolaysız diktatörlüğe" başvurmasının maddi temeli giderek güçleniyor. Kapitalizmin bunalımının, on yıllardır sürdürülen neoliberal talan siyasetini işçi ve emekçiler üzerinde yarattığı tahribatlar, işsizlik, yoksulluk, sosyal hakların gaspı vb., çevre ülkelerde daha şiddetli olmak üzere, merkezlerde de hissediliyor. Mali ekonomik sömürgelerden emperyalist merkezlere kadar, dünyanın dört bir yanında halklar ayaklanıyor. Ayaklanmalar nadir de olsa iç savaş biçimini alıyor. Batı'da merkez partiler ya eriyor ya da dümeni faşizme kırıyor. Emperyalistler arası çelişkiler keskinleşiyor. Dünya son sürat silahlanıyor. Çeşitli bölgelerdeki lokal çatışmalarla yeni bir emperyalist paylaşım savaşının yolu adım adım döşeniyor. Tam bu arada, iki dünya savaşının "öncüsü" Almanya rakiplerine dişlerini göstermeye başlıyor.

Küresel kapitalist kriz şartlarında yeni bir paylaşım savaşına doğru ilerlerken Alman burjuvazisi faşist hareketlerin önünü açıyor ve bir yönetim biçimi olarak faşizmi yan cebinde hazır tutuyor. Faşist parti ve örgütlerin alman devleti içerisinde kümelenmeleri bunu gösteriyor. Örneğin AfD ordu ve polis içerisinde kök salıyor. AfD'nin iki binden fazla üyesi asker ve federal parlamentodaki 91 milletvekilinden 11'i ordudan AfD polis içerisinde ise çok daha güçlü. 7 milletvekili polis kökenli.

Alman devletinde kadrolaşan faşistler kitle kuvvetine de dönüşüyorlar. Henüz sokakları kontrol edemiyorlar, fakat bunu hedeflediklerini eylemleriyle gösteriyorlar. Faşist hareketin silahlı ayağı da oluşuyor. Naziler "X Günü" diye adlandırdıkları, komünistlerin "devrimci durum" olarak tanımladıkları, "iç savaş" günlerine hazırlanıyorlar. Kamuoyuna yansıdığı kadarıyla çeşitli mekanlara silah, yiyecek, yakıt gibi malzemeler depoluyorlar. Ve Alman istihbaratı BND, "sağ"ı değil, silahlı bir varlık gösteremeyen "aşırı sol"u tehdit olarak kodluyor.

Kapitalizmin varoluşsal krizinin yarattığı siyasal denklemde Almanya'da komünistler, bir özne olarak hala yoklar. 1933 öncesiyle kıyaslandığında bugün ne Sovyetler Birliği, ne Komünist Enternasyonel ne de milyonlarca işçinin oyunu alabilen bir KPD var! Dahası Almanya'da devrimci ve marksist leninist gruplar atomize olmuş ve grup dünyalarında kaybolmuş. Bunların, işçi sınıfı ve ezilenler nezdinde neredeyse hiçbir karşılığı yok. İşçi sınıfı ve ezilenler alabildiğine dağınık. Sosyalizm henüz kitleler nezdinde bir alternatif değil.

Almanya'da gelişen faşizm karşısında en diri kesim yine "AntiFa"lardır. AntiFa'larla birlikte emek, kadın, ekoloji, gençlik, göçmen hakları, savaş karşıtı mücadelelerin bir zincirin halkaları misali birbirine bağlanarak, aşağıdan yukarıya, sokaklardan meclislere uzanan geniş bir antifaşist cephenin kurulması ve merkezileştirilmesi kendisini acilen dayatıyor. Bütün dezanvantajlarına rağmen geniş manasıyla sol, böyle bir cepheyi kurabilir ve kurmalıdır. Devrimciler ve komünistler, Kızıl Ordu Fraksiyonu'nun (RAF) fedai ruhunu kuşanıp, sınıf mücadelesinin zor aygıtlarını kullanmaya hazırlanmalı ve kullanmalıdır. Almanya'da mayalanan devrimci kriz mevcut koşullara teslim olmayan komünistlere sıçramalar yapabileceği, işçi sınıfı ve ezilenlerle birleşebileceği zemini mutlaka sunacaktır. Almanya'da tarihin tekerrür etmemesi için bütün mesele iktidar perspektifli hazırlıktır.

"Tayin edici anda ve tayin edici yerde daha güçlü olmak ve zafer kazanmaktır." (Lenin)