6 Mayıs 2024 Pazartesi

Ali Kostas yazdı | Mülteciye değil, servete ve devlete düşman olmalı

İşimizi-aşımızı elimizden alan mülteciler değil, karlarını arttırmak için onları bu duruma düşüren ve bizi birbirimizle rekabet ettiren kapitalist düzendir. Doymak istiyorsak, soframıza fazladan konan bir tabağı kırmak yerine işçi sınıfı olarak pişirdiğimiz koca bir kazan çorbadan bize sadece bir kaşık veren bu kazan sahiplerine başkaldırmak daha mantıklı değil midir?

AKP, ABD ile yaptığı pazarlık sonucu Afganistan'da emperyalizmin taşeron haydutluğunu yapmaya talip oldu. Gerici Taliban diktatörlüğünden kaçan Afganlar göç etmek zorunda kalıyor.

CHP ve İYİP de mülteci düşmanlığını körükleyerek kitlelerdeki şaşkınlık ve rahatsızlığı kendi siyasi çizgisine yedeklemeye çalışıyor.

Sınıf bilinçsiz işçinin bakışından işini elinden alan veya asgari ücretli bir işte bin 500 TL'ye çalışan mültecinin ona düşman olarak görülmesi doğaldır. Bu duygu ile sadece insan sevgisi üzerinden mücadele edilemez. İlişki ve çelişkiler somut ve maddi bir temel üzerinden gösterilmelidir.

İktidarıyla, muhalefetiyle tüm burjuva partiler tam da temsilcisi oldukları sermaye sınıfın çıkarlarını savunuyor. İlki devasa bir göçün koşullarını hazırlıyor, ikincisi de göçmenler üzerinde korku salıyor.

Böylece hem devasa bir ucuz ve güvencesiz işgücü ordusu oluşmuş oluyor, hem de memleket işçi-emekçisi yoksulluğunun ve işsizliğinin isyanını asıl hedefine değil, sınıf kardeşlerine yöneltmiş oluyor.

Sonuç olarak tavşana kaç, tazıya tut diyen bu düzende, egemenler karlarını sağ salim bir şekilde katlama fırsatı buluyor.

Mülteciler hakkında söylenen tüm yalanlar, tüm efsaneler, tarih boyunca ırkçıların siyahlar, Yahudiler, Kürtler, LGBTİ+'lar vb. hakkında söylediklerinin bire bir aynısıdır.

Oysa mülteciler keyif peşindeki canavar istilacılar değil, kapitalist savaş ve yıkımlardan kaçmış, yerinden-yurdundan edilmiş, çaresiz ve korku içindeki insanlardır. En güvencesiz biçimde çalıştırılırlar. Fuhuşa, uyuşturucuya, organ ticaretine zorlanırlar. Köle gibi alınıp satılırlar. Haklarını mülteci konumunda olmayanlar gibi arayamazlar. Bir gelecek düşleyemezler.

Mültecilere devlet tarafından sağlandığı söylenen tüm imkanlar da yalandır. Daha mülteci statüsü dahi vermeyen bir devlet nasıl olur da bu insanlara bunca para ve hak verir?

Mülteciler zaten bu kötü koşullar nedeniyle ucuz işgücü olmaktadır. Yani işimizi-aşımızı elimizden alan onlar değil, karlarını arttırmak için onları bu duruma düşüren ve bizi birbirimizle rekabet ettiren bu kapitalist düzendir. Bu düzen burjuva devlet ve muhalefet tarafından korunur.

Doymak istiyorsak, soframıza fazladan konan bir tabağı kırmak yerine işçi sınıfı olarak pişirdiğimiz koca bir kazan çorbadan bize sadece bir kaşık veren bu kazan sahiplerine başkaldırmak daha mantıklı değil midir?

Cumhur İttifakı'nın emperyalist pazarlıklarına da, Millet İttifakı'nın ırkçı kışkırtmalarına da mahkûm değiliz. Çünkü işçi sınıfının vatanı yoktur.

Bizi sömürenlerle birlik olmayı ve mülteci düşmanlığı yapmayı değil, mülteci kardeşlerimizle birlik olmayı ve düşmanlığımızı servete ve devlete yöneltmeyi seçersek, sefaletimizi de, zorunlu göçleri de, göçmenlerin çektiği eziyetleri de bitirebiliriz.

Kazanacağımız ise karın tokluğumuzdan daha fazlası olur: Haysiyet!

O halde bugün proletarya enternasyonalizmini bayraklaştırmanın ve ırkçılığa karşı mülteci sınıf kardeşlerimizi korumanın zamanıdır.