24 Nisan 2024 Çarşamba

AKP dini ve ahlaki yozlaşma yarattı

24 Haziran seçimlerine sayılı günler kala HDP İstanbul 2. bölge milletvekili Hüda Kaya ile AKP'nin siyasal İslam politikasının ve İsrail ilişkilerinin toplumdaki yansımalarını ve 24 Haziran seçimlerine etkisini konuştuk.
HDP İstanbul 2. bölge 3. sıra milletvekili adayı Hüda Kaya, aynı zamanda Demokratik İslam Kongresi Eş Sözcüsü. Uzun yıllar Filistin, Lübnan ve Ürdün gibi mülteci kamplarında çalışma yapan Kaya, aynı zamanda yazar. Kaya, 28 Şubat sürecinde tutuklandı. Kaya, iki dönemdir HDP milletvekililiği yaptı.
 
24 Haziran seçimlerini ve Müslüman halkın seçimlere yaklaşımını HDP İstanbul 2 bölge milletvekili adayı Hüda Kaya ile konuştuk. Kaya, AKP'nin toplumda ahlaki, dini ve ekonomik yozlaşma yarattığını ve bu durumun sandığa yansıyacağını belirtti. AKP'nin İsrail politikasını eleştiren Kaya, Mavi Marmara davasında İsrail ile imzalanan antlaşma ile AKP'nin İsrail başkentinin Kudüs olduğunu resmi olarak tanındığını belirtti.
 
Hüda Kaya'nın ETHA'nın sorularına verdiği cevaplar şöyle:
 
Seçim çalışmalarınız devam ediyor. Nasıl gidiyor çalışmalarınız? Nasıl tepkiler alıyorsunuz?
 
Türkiye'nin her tarafında sadece bizim tabanımızda değil, toplumun genelinde en ücra mahallelere kadar seçim bürosu açılışlarına kadar mitinge dönüşen bir atmosferle karşılaştık. Çalışmalarımıza Ramazan ayının planlamasını da dahil ederek yapıyoruz. İktidar, erken seçim dayatmasını bilinçli olarak seçti ve Ramazan aynında Müslüman insanların duygularından istifade edeceğini hesap etti. Yalnızca kendi seçmen tabanımızın değil, HDP'ye mesafeli olan bir çok seçmenle de temas kurduk, kuruluşuna hizmet ettiği partinin politikalarının geldiği aşama ile ilgili ümitsizlik yaşadığını gördük. İnsanlar "Türkiye bundan daha kötü olamaz, artık oyum size" diyor. Herkesin kendi bulunduğu yerden ciddi eleştirileri var. Toplumsal anlamda bıçak kemiğe dayandı. Çünkü esnafı çiftçisi, tütüncüsü, Karadenizlisi, Çukurovalısı, pazarcısı, işsizi, meslek sahibi olanı her biri ayrı kan ağlıyor. AKP, ekonomik ve sosyal sebepler, inanç istismarı, dayatmalar, özgürlüklerin gasp edilmesi, alın terinin sömürülmesi ile yani her anlamda yaşama dair her şeyi talan etti. İnsanların kimseye muhtaç olmadan, sadakaya muhtaç kalmadan onuruyla, kendi kazancıyla hak ettiği imkanlarla yaşama hakkını elinden alarak sadaka politikalarına mahkum etmek ettiler. Devletin zaten başta kadınlar olmak sosyal gücence, düzenli ekonomik gelir ve en önemlisi eş-baba-evlat kim olursa olsun hiç kimseye muhtaç kalmadan yaşam süreceği imkanları sunmak zorunda.
 
AKP 16 YILDA MUHAFAZAKAR KESİMDE UÇURUM YARATTI
 
İslami kesim arasında sınıfsal ayrım hızla derinleşiyor. Bir kesim hızla yoksullaşırken bir kesim hızla zenginleşiyor. Bu durumun sandığa nasıl yansıyacağını düşünüyorsunuz?
 
Türkiye'de Özal'la derinleşen ve son 16 yıldır ve muhafazakar çevrelerde artık egemenleşme ve sınıflaşma ile başlayan kapitalistleşme korkunç bir uçurum yarattı. Yani toplumun yüzde 99'unun sahip olamayacağı imkan ve olanaklara yüzde 1'i sahip durumda. Yaşanan ekonomik kriz daha dışa vurmadı ve sessizce derinleşmeye devam ediyor. Bu duruma acilen el atılmazsa ki seçimin bu sebepten öne çekildiğini düşünüyorum. Çünkü kriz her geçen gün derinleşmekte ve iktidar ipin ucunu kaçırmış durumda, kendini toparlayamıyor ve o büyük kriz gelmeden iktidarını ele alarak güvencelemek ve hesap vermekten kurtulmak istiyor. Ancak sınıf uçurumundan müzdarib olan ve kirasını, kredisini ödeyemeyen dolaysıyla adaletsizlik ve ekonomik dengesizlik karşısında gereken cevabı vereceğini düşünüyorum.
 
SİYASAL İSLAMIN ATEİSTİ OLMAK GEREKİYOR
 
Demokratik İslam Kongresi Eş Sözcüsüsünüz yürütüyorsunuz. Farklı İslami yorumdan kesimlerin tepkileri nasıl?
 
Demokratik İslam Kongresi'nde erkeklerle beraber yaptığımız çalışmalar haricinde özgün olarak Müslüman kadınların meclisini oluşturduk. Alana indiğimizde hem siyasal hem sosyal hem de inançlar noktasında yaşanan rahatsızlıkların yanında şiddetli bir kırılma ve güvensizlik yaşandığını görüyoruz. Kadına cinayetleri, çocuk istismarları ve nefret alabildiğine arttı. Önceki dönemlerle kıyas edilemeyecek kadar vahim durumlara gelindi. Ayrıca IŞİD ve versiyonlarının ortaya koyduğu pratikler AKP'ye oy vermiş ailelerin gençlerinde de kırılma meydana getirdi. Ve deizim tartışmaları ile muhafazakar ailelerin çocuklarının sorgulama yaşadığı gerçektir. "Allah adına kafa kesmek, sarayını, saltanatını yalanla ve politikayla sürdürmek, alın terini sömürmek, çalmak dinde var mı gerçekten, din bu mu" sorgulamaları yapıyor. AKP'nin muhafazakar politikalarının eleştirilmesi üzerinden ciddi bir kırılma yaşanıyor. Bu olumlu bir nokta. Tekçi, yezitçi, saltanatçı, yalancı ve erkek egemen dincilikle tanışan herkesin hakikatle buluşmak için ilk önce bu dinin ateisti olması gerekiyor zaten.
 
KURAN'DA TEK BİR MÜCADELE VARDIR: EZEN-EZİLEN
 
AKP inanan insanları da kendinden olanlar ve olmayanlar şeklinde kutuplaştırıyor. Sizin HDP'de politika yapmanız ile ilgili nasıl tepkiler alıyorsunuz?
 
AKP'nin ve muhafazakar kesim kendi virüslü dinciliği üzerinde şu tepkiyi örgütlüyor: HDP'ye oy verirseniz günaha girersiniz. Örneğin bazı insanlar bizi samimi bulduğunu ve doğru söylediğimizi kabul ettiklerini ancak hocasının HDP'ye oy verdikleri durumda günaha gireceklerini söylediğini belirtiyor. Bugün camilerin bile bir partinin seçim bürosuna çevrildiği yerde bu insanlar dini yaşadıkları her yerde bu propaganda ile karşılaşıyorlar. HDP'nin ateizmle, kafirlikle eşit olduğu propagandası yapılıyor. Ancak Kuran'ın özünde dinsizler, inanlar, inanmayanlar diye bir savaş yoktur. Tek bir mücadele, zalimlerle mazlumların yani ezenle ezilenin mücadelesi vardır. Burada da her iki cephenin de sınıfı, ırkı, mezheb, dili, rengi  yoktur. 
 
MAVİ MARMARA İLE AKP KUDÜS'Ü İSRAİL'İN BAŞKENTİ İLAN ETTİ
 
AKP'nin Filistin politikası ve İsrail'le ilişkilerini kesmemesi emekçilere nasıl yansıyor?
 
Nakba'dan Kudüs'ün İsrail'in sözde başkenti ilan edilmesine kadar  birçok Filistin gündemi, AKP'nin kendini tükettiği veya söyleyecek sözünün kalmadığı, bazı şeyleri kamuoyundan gizleme ihtiyacı hissettiği anlarda ve ülke içinde politik argüman bulamadığında sarıldığı gündemlerden birisidir. Bu şekilde kimi temel gündem ve sorunların üzerini örtmeye çalışıyor. AKP'nin İsrail karşıtlığında en radikal olduğu dönemler, İsrail'le yaptığı işbirliğinin zirvede olduğu dönemlerdir. Mavi Marmara davasını parayla satan ve Mavi Marmara ve Filistin ile ilgili verdiğimiz araştırma önerilerini red eden AKP'dir. Mavi Marmara davasında İsrail ile Türkiye arasında yapılan resmi antlaşmada Türkiye başkenti Ankara ve İsrail başkenti Kudüs yazar. Ayrıca Türkiye cumhurbaşkanı olarak da Recep Tayip Erdoğan'ın imzası vardır. Bu aynı zamanda Kudüs'ün İsrail'in başkenti olduğunun sessizce ama resmi olarak tanınmasıdır. Bu nedenle AKP'nin Filistin'e destek söylemleri sahtedir ve samimiyetsizdir.
 
ÇARESİZLİKTEN İDAMA SARILIYORLAR
 
AKP'nin idam tartışmalarını Selehattin Demirtaş'ı hedefe koyarak tekrar gündeme getirmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? 
 
AKP demokrat görüntüler vermeye çalıştığı dönemlerde Erdal Eren ve Deniz Gezmiş'in idam edilmesi ne dair konuşmalar yapıp, her sene 27 Mayıs darbesini ve Adnan Menderes'lerin idamını eleştirirken, bugün geldiği nokta şudur: Çaresizlikten idama sarılmak. Ülkeye vaat edecekleri bir şey kalmadı. Özgürlükleri, eleştiriyi, iradeyi ve düşünceyi yok ettiler. Toplumda korku paranoyası oluşturmaya çalışıyorlar. 16 yılda ahlaki, inanç ve ekonomik yozlaşma ve çürüme had safhaya çıktı. Bugün ise HDP ve Demirtaş için idamı getireceklerini söyleyerek kendilerine yol açmaya çalışıyorlar. Fakat bu ülke, AKP oy verenlerde dahil, kandan, gözyaşından ölümlerden bıktı. AKP kendi çıkardığı yasalarla yargılanan ve o yargılamada adil yargılama talep eden Saddam Hüseyin'i unutmamalıdır bence.