26 Nisan 2024 Cuma

Ahmet Şık'tan Bakan Gül'e cevap: Cemaat tek başına sorumlu tutulamaz

Halkların Demokratik Partisi İstanbul Milletvekili Ahmet Şık, Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu'nda süren Adalet Bakanlığı bütçesi görüşmelerinde yaptığı konuşmada yargının geldiği durumu değerlendirdi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda Adalet Bakanlığı bütçesinin görüşülmesi dolayısıyla yargı üzerine görüşlerini bildiren HDP Milletvekili Ahmet Şık, AİHM'nin Selahattin Demirtaş ile ilgili verdiği karara uyulması çağrısı yaptı.
 
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Plan ve Bütçe Komisyonuna, bakanlığı ile yüksek yargı kurumlarının 2019 yılı bütçesini sundu. Gül, yaptığı açıklamada "İstikameti hukuktan ve vicdanından değil bağlı olduğu örgütten alan FETÖ mensupları, sonuçta bu ihanetin hesabını hukuk önünde vermeye başlamışlardır. Adalet mekanizmasını araçsallaştıran FETÖ, yargı sistemine, milletimizin adalet beklentisine ve adalete duyulan güvene de en büyük kötülüğü yapmıştır. Yargı sistemimiz başta olmak üzere Türkiye, 15 Temmuz'dan sonra devlet içindeki bu örgütlü yapıdan kurtulmak için kararlı bir mücadele ve arınma sürecini başlatmıştır. Bu süreç devam etmektedir. Bu süreç zafiyete uğramadan başarıyla tamamlanacaktır. Bu arınma sürecine, yeniden bir inşa sürecinin eşlik etmesi zarurettir" dedi.
 
Komisyonda söz alan HDP Milletvekili Ahmet Şık, Bakan Gül'ün sözlerine karşılık olarak "Bakan bey yargının durumuna dair öyle bir tablo sundu ki insanda sanık olma arzusu yaratıyor. Ancak kişisel tecrübelerimiz ve tanık olduklarımız bize tam aksini söylüyor. Bakan bey ya bizimle aynı ülkede yaşamıyor ya da kendileri başka bir ülkenin inşasında epey yol aldılar fakat biz bunun gerisinde kaldık. Örneğin Bakan bey sunuşunu şu cümle ile açtı 'Yargıyı araçsallaştıran FETÖ' ve bu bağlamda sistemde yapılan iyileştirmelerden bahsetti. Gelin görün ki FETÖ tahribatı nedeni ile iyileştirilmesi gerektiği ifade edilen yargı sisteminin bu durumunda Cemaat tek başına sorumlu tutulamaz. Demek oluyor ki Bakan Bey'in kendisi de burada adaleti, bir önceki müttefikini tek suçlu olarak göstermek suretiyle kendi zaviyesinden araçsallaştırıyor. Bu tutumun altını bilhassa çizmek gereklidir çünkü bu tutum bugün yönetim kademelerinin tamamında bir karaktere dönüşmüştür" diye konuştu.
 
Şık, "Türkiye'de devlet 30 yılda yurttaşlarının en çok şu üç hakkını ihlal etti: Adil yargılanma hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkı, düşünce ve ifade özgürlüğünün kullanımı hakkı ve mülkiyetin korunması hakkı. Yargının durumunu saptayan bu veriler ortada iken, her gün bir başka yargısal usulsüzlükle karşı karşıya iken, çizmeye çalıştığınız tablonun gerçekle bağı olmadığını söylemek elzem. Bu yüzden FETÖ denilen Cemaat'in yargı sistemini araçsallaştırdığından bahsederken, bu dönemin yargısının aynı mantıkla ve daha pespaye biçimde davranmadığını iddia edemezsiniz? Yargıyı bir kez daha, hukuk normlarıyla değil talimatla kararlar veren bir araç haline getirmeye çalışıyorsunuz" diye belirtti.
 
'ATAMASINI YAPTIĞINIZ HAKİM VE SAVCILARIN YARISI İHRAÇ EDİLDİ'
 
Şık, sözlerini şöyle sürdürdü: "15 Temmuz kalkışmasına kadar olan 14 yıllık sürede AKP iktidarı tarafından ataması yapılan 8 bin 794 hakim-savcıdan yaklaşık 4 bini FETÖ mensubu oldukları iddiasıyla meslekten çıkarıldı. Başka bir deyişle iktidarınız tarafından ataması yapılan her iki hakim-savcıdan birisi hakkında FETÖ ile iltisak suçlaması yöneltilmiş. Peki bunun sorumlusu kim? 'Cemaat devlet içinde örgütleniyor iddialarına kargalar güler' diyen eski bakanınız Hüseyin Çelik mi? Ya da, toplamda 4 yıl süren Adalet Bakanlığı döneminde atamasını yaptığı 3 bin 614 hakim-savcıdan 1228'i FETÖ ile iltisaklı oldukları gerekçesiyle meslekten atılan ancak 'Cemaatin yargıda örgütlenmesi mümkün değil' diyen Bekir Bozdağ mı? Kuvvetle muhtemel 'Ne istedilerse verdik' diyen de dahil olmak üzere hepiniz sorumlusunuz.
 
TÜRKİYE ARTIK BİR KANUN DEVLETİ BİLE DEĞİL
 
"Peki bu dönemin yargısının aynı mantıkla ve daha pespaye biçimde davranmadığını iddia edebilir misiniz? Yargıyı bir kez daha, hukuk normlarıyla değil talimatla kararlar veren bir araç haline getirmeye çalışıyorsunuz. Aksi görüşte iseniz, hapishanede rehin tutulan partimiz eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş ile ilgili AİHM'in bugün vermiş olduğu karara uyabilirsiniz. Çünkü, eğer yargıyı konuşacaksak yapacağımız tespit şu olur: Hukuktan hak, adalet, vicdan ve liyakati çıkardığınızda geriye kalan ne ise Türkiye yargısı şu an odur. Bırakın hukuk devleti olmayı, Türkiye artık bir kanun devleti bile değil. Ve devletten hukuku çıkardığınızda elinizde kalanın adına devlet değil çete denir."
 
LEYLA GÜVEN'İN TUTUKLULUĞU ANAYASAL SUÇTUR
 
Şık, ayrıca şunları bildirdi: "Daha çok yakın bir zamanda, Mehmet Altan'la ilgili olarak, ilk derece mahkemelerinin yetki ve haddini de aşarak AYM kararlarını çiğnediğine tanık olduk. Milletvekilimiz Leyla Güven'in hala hapiste tutulmaya devam edilmesi ise asli görevi hukuku hakim kılmak olan yargı mensuplarının anayasal suç işlemeye devam ettiğinin bir başka örneği olarak karşımızda duruyor. Bu söylediklerimize elbette katılmayacaksınız ama bunu sadece biz söylemiyoruz. Yapılan araştırmalar yargıya güven duyanların oranının tarihin en düşük seviyelerine gerilediğini ortaya koyuyor."
 
TÜRKİYE HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ SIRALAMASINDA SON SIRALARDA
 
"Yüksek yargı mensuplarına çay toplatan, cüppelerinin önünü ilikleten, mahkeme kararları ile ilgili 'tanımıyorum, saygı duymuyorum' diyen, 'yargı harekete geçmelidir' talimatıyla HDP'li vekiller hakkında yüzlerce fezleke hazırlatan bir cumhurbaşkanı olan bir ülkede hukukun üstünlüğünden, evrensel hukuk normlarının geçerli olduğundan bahsetmek mümkün olmaz. Ki, bağımsız bir araştırma platformu olan Dünya Adalet Projesi'nin verileri de aynı şeyi söylüyor. 2017-2018 dönemi raporunda, hukukun üstünlüğü alanında değerlendirmeye alınan 113 ülke arasında Türkiye'yi 101'nci sırada göstermiş. 2016-2017 döneminde de 99'ncu sıradaydı. Bunun yanı sıra, 2017 yılı itibariyle Türkiye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) önünde en kötü sicile sahip ülke. 1959'da başlayan AİHM sistemine 1987'de girmesine rağmen, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin birden çok maddesini ihlal ederek hakkında verilen 4 bin 514 mahkumiyetle, 47 ülke arasında en çok hak ihlal eden ülke oldu."