18 Nisan 2024 Perşembe

'400 vekil verin her şey bitsin' diyenler katliamların siyasi sorumlusudur

IŞİD tarafından gerçekleştirilen Diyarbakır, Suruç, Antep ve Ankara katliamları davalarının avukatları, Ankara'da düzenlenen çalıştayda konuştu. Suruç Katliamı davası hakkında bilgilendirme yapan Gülhan Kaya da, '400 vekil verin her şey bitsin' diyenlerin, Suruç ve diğer katliamların siyasi sorumluları olduğunu ifade etti.
Ankara Barosu ve 10 Ekim Katliamı Davası Avukat Komisyonu tarafından Ankara Barosu Eğitim Merkezi konferans salonunda düzenlenen "IŞİD Katliamları ve İnsanlığa Karşı Suçlar" sempozyumunun ikinci oturumla devam etti. Moderatörlüğünü Avukat Sevinç Hocaoğulları'nın yaptığı oturumun başlığı "İnsanlığa Karşı Suçlar Kapsamında IŞİD Yargılamaları" oldu.
 
Bu oturumda yer alan konuşmacılardan Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Rıfat Murat Önok, sunumunda IŞİD'in Türkiye'deki eylemlerinin Türk Ceza Kanunu'ndaki (TCK) yeri üzerinde durdu.
 
ÖNOK: DEVLET SORUMLULUKTAN KAÇIYOR
 
"İnsanlığa karşı suçların” tanımlandığı TCK'nın 77. maddesine göre siyasal, felsefî, ırkî veya dinî saiklerle toplumun bir kesimine karşı bir plân doğrultusunda sistemli olarak işlenmesinin insanlığa karşı suç oluşturduğunu belirten Önok, ancak Türk yargısının devletin sorumluluğunun doğabilmesinden kaynaklı bundan kaçtığını ifade etti.
 
"İnsanlığa karşı suçları ayıran en önemli özellik, sistematik olarak saldırı olmasıdır" diyen Önok, devamında şunları söyledi: "IŞİD eylemlerini değerlendirmek istiyorsak sistematik olmasına bakmak gerekir. Sistematik demek; bir saldırının planlı, siyasi amacın saldırının gerçekleşmesini sağlayan plan var mı? Geniş çaplı suçlar var mı veya birbirine bağlı bir dizi insanlık dışı uygulama var mı? Çok sayıda kaynaklar kullanılmış mı? IŞİD açısından bakıldığında bunların hepsini görüyoruz. IŞİD'in 2014-2016 yılları arasındaki saldırıları planlı bir şekilde yapılmıştır. Avukatlara tavsiyem, IŞİD'in Türkiye'deki saldırılarının sistematik olduğunu anlatabilmeleri için yurtdışında yapılan eylemleri dayanak gösterebilirler. İnsanlığa karşı suç olması için bombacıların bu politikanın oluşmasında rol almaları, benimsemeleri, örgüt üyesi olmaları dahi gerekmez. Manevi unsurlar arasında sivil nüfusa yönelik, planlı ve bir kampanyanın parçası olmalı sadece. Bu unsurları kanıtlamak zor değil" diye konuştu.
 
Onun ardından 5 Haziran 2015 günü Diyarbakır'da düzenlenen HDP mitingine yönelik saldırı davasının avukatı Özgür Erol konuştu.
 
Av. Özgür, konuşmasına IŞİD'in Türkiye'deki katliamlarında yaşamlarını yitirenleri anarak başladı. 10 dakika arayla yaşanan iki ayrı patlamada 4 kişinin yaşamını yitirdiğini, 210 kişinin yaralandığını hatırlatan Erol, katliama dair açılan soruşturma ve dava sürecinde karşılaştıkları eksiklikleri anlattı.
 
AV. EROL: HER KATLİAMDAN DERS ÇIKARARAK, ANKARA'YA KADAR GELDİLER
 
19 Ekim 2016'da başlayan dava sürecinde bugüne kadar 14 duruşma görüldüğünü belirten Erol, "Kovuşturmanın da soruşturmadan bir farkı yok. Barış Akademisyeni'nin evine gidip, her şeyi siber suçlara gönderen irade, bu dosyalarda kanıtları sormuyor bile. Bu yargılama pratiğini veriler elde edebilmek için Antep, Kilis, İstanbul dosyalarını getirtmeye çalıştık. Bunlar biz de çok büyük hafıza oluşturdu. Bu patlamalar arasında bunların bir seri katliam haritası olduğunu çıkarmaya çalıştık. İlk saldırı HDP'nin Adana ve Mersin'deki saldırılarıydı aslında. Her katliamdan ders çıkararak, Ankara'ya kadar geldiler" dedi.
 
KAYA: '400 VEKİL VERİN HER ŞEY BİTSİN' DİYENLER, KATLİAMLARIN SİYASİ SORUMLULARI
 
Suruç Katliamı davası hakkında bilgilendirme yapan Gülhan Kaya da, '400 vekil verin her şey bitsin' diyenlerin, Suruç ve diğer katliamların siyasi sorumluları olduğunu ifade etti.
 
Suruç'ta 33 gencin katledilmesinin, bu ülkede savaşın yeniden devreye konulduğu bir katliam olduğunu vurgulayan Kaya, dava yargılamasına dair şunları söyledi: "Dava dosyasına 3 savcı atandı. 18 ayın sonunda 'gizlilik' kararı kalktı. Tüm davaların ortak noktası 'gizlilik'. Delillerin karartıldığını, bizlerin müdahalesinin engellendiğini bilmek gerekiyor. İncelemeler yapılmış olsaydı belki Ankara Katliamı gerçekleşmeyecekti. Sadece kolluk güçleri, onları görmezden gelenler değil, aslında bu kolluk güçleriyle birlikte yargı makamları da sorumludur. Bugün belki sorumlu tutulmuyor yarın ama mutlaka sorumlu tutulacaklardır. Davada 3 yıldır görüntü kayıtları yok, son görülen 6. celsede mahkeme karar verdi. Suruç katliamı soruşturması aslında nasıl soruşturma yapılmazın bir örneğidir."
 
AV. ASLANDOĞAN: YARGI ELİYLE FAİLLERİN AÇIĞA ÇIKMASININ ÖNÜNE GEÇİLDİ
 
Kaya'nın ardından IŞİD'in Antep'te Kürt bir ailenin düğününe dönük gerçekleştirip, 57 kişinin yaşamanı yitirdiği canlı bomba saldırısı davasının avukatı Eylem Sarıoğlu Aslandoğan konuştu.
 
Katliam yargılanmasında devletin yargı organları aracılığıyla faillerin açığa çıkmasının önüne nasıl geçildiğini gördüklerini dile getiren Av. Aslandoğan, "Düğünlere yönelik IŞİD'in eylem planlarının olduğu ve Yunus Durmaz'ın dijitallerinde yer alan yazışmalarda hedef olduğuna ilişkin yazışmalar olmasına rağmen, düğünün yapıldığı bölgeye dair araştırmalar olmasına rağmen önlem alınmaması katliamın göz göre göre geldiği gerçeğiyle bir kez daha yüzleştirdi" diye belirtti.
 
Aslandoğan, canlı bombanın kimliğinin açığa çıkmamasının katliamı gerçekleştirilenlerin kimliğinin, ilişkilerinin açığa çıkmaması anlamına geldiğini ifade etti.
 
AV. IŞIK: DELİLLER DEVLETİ İŞARET EDİYOR
 
10 Davası Katliamı Avukatı İlke Işık ise, yargılama, soruşturma ve kovuşturma pratiği açısından "Türkiye'nin en büyük katliamı” olarak nitelendirilen 10 Ekim Ankara Katliamı'nda da diğer dava süreçlerinden farklı bir durumla karşılaşmadıklarını dile getirdi.
 
"IŞİD'lileri tahliye eden bir yargı pratiği var bu ülkede ve her salınan IŞİD'li başka bir katliamda karşımıza çıkıyor" diyen Işık, davalarda alelacele karar verilmek istendiğini belirterek, bunun gerekçesini şöyle ifade etti: "Çünkü deliller devleti işaret ediyor."
 
Yaşanan katliamlardan emniyet müdürlerinden valilere, oradan İçişleri Bakanlığı'na varana kadar sorumlular olduğunu söyleyen Işık, gerçek adalet için uğraşmaya devam edeceklerini kaydetti.
 
Işık, uluslararası bir sempozyum düzenleyerek tüm aileleri bir araya getirmeye çalışacakları bilgisi de verdi.
 
'IŞİD ULUSLARARASI CEZA MAHKEMESİ'NDE YARGILANMALIDIR'
 
Sempozyumun 3'üncü oturumunda Anadolu Üniversitesi'nden Öğretim Görevlisi Barış Işık moderatörlüğünde "Uluslararası Ceza Hukuku Kapsamında IŞID yargılamaları" konusu ile devam etti. İlk sözü alan Çukurova Üniversitesi'nden ihraç edilen Dr. Günal Kurşun, Türkiye'de yaşanan katliamlara ilişkin yapılan yargılamalara değinerek, "Tutuklu birkaç sanığa yüzlerce yıl ceza verilmesiyle bir hukuk tasvir edilemez" diyerek bu katliamları önlemeyenlerin de yargılanması gerektiğine işaret etti. IŞİD'in uluslararası alanda yargılanması gerektiğini düşünenlerden olduğunu söyleyen Kurşun, 10 Ekim katliamının yargılamasına değinerek,"Etkili bir yargılama olmadığında devlet sorumluluğundan kaçtığı takdirde uluslararası ceza mahkemesinde yargılanmalıdır" dedi.
 
'IŞID'İN YARGILANMASI İÇİN FARKLI BİR MAHKEME KURULABİLİR'
 
Ardından söz alan İstanbul Bilgi Üniversitesi'nden Dr. Öznur Sevdiren de, bu davanın sadece Anayasa ihlali olarak değerlendirmesinin de bir cezasızlık olduğunu kaydetti. Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde BM Güvenlik Konseyi kararıyla bir ya da birden fazla suçun soruşturulması için yetki alınabildiğine dikkat çeken Sevdiren, üye ülkelerden Rusya ve Çin'in daha önceden bu kararı veto ettiğini hatırlattı. BM'nin Yugoslavya'da olduğu gibi yeni bir mahkeme kurabileceğini söyleyen Sevdiren, Suriye ve Irak'ta yaşananlara dair bir yargılama yapılması gerektiğini özellikle birçok kesim tarafından soykırım olarak tanımlanan Şengal'de Êzidîlere yönelik saldırıya bakıldığında yaşananların insanlığa karşı suç olarak ele alınması gerektiğini söyledi.
 
'YARGILAMALAR DEVLETLERİN BEKASINI ZORLAR'
 
Avukat Senem Doğanoğlu da, Uluslararası Ceza Hukuku açısından dünyadaki uygulamalardan örnekler verdi.  İŞİD'e dair Almanya ve İsveç'te yapılan yargılamalara değinerek, dünyadaki IŞİD'lilerin yargılamalarında da müştekilerin sürece dahil edilmediğine dikkat çeken Doğanoğlu, "IŞİD Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde yargılanırsa devletlerin bekasıyla ilgili de sorun oluşturacak. IŞİD'e tüm devletlerin finans sağladığı kamuoyuna yansıdı. IŞİD'in insanlığa karşı suçlar kapsamında yargılanması devletlerin bekasını zorlayacak bir noktadır" dedi.
 
Sempozyum, soru- cevap bölümü ardından sona erdi.