25 Nisan 2024 Perşembe

Ziya Ulusoy yazdı | Yetinmecilik ile ırkçılık, mezhepçilik

AKP faşizminin önemli bir mahareti, gerçeği ters yüz eden demagojisi ve demagojisini faşist medya tekeli ve yasaklarla etkili kılma keyfiliği ve saldırganlığıdır. Yavuz'a özenen Erdoğan, Alevi halka düşmanlığını her zaman sergiledi. Karacaahmet Şahkulu dergahının duvarına dozerle saldırdı. Eski partisinin katıldığı Sivas katliamının bazı katillerini zamanaşımı yoluyla cezasızlıkla ödüllendirirken "hayırlı olsun" kutlamasından geri durmadı.

20 yılı aşkın iktidarı sürecinde, okullarda zorunlu din dersine, iki Sünni mezhep anlayışı içeriğinde iki din dersi daha ekledi. Dahası Diyanet  İşleri Başkanlığı'nın bütçesini ve işlevini artırdı. Kendisini destekleyen Sünni cemaatleri ihaleler ve krediler yoluyla palazlandırdı, holding sahibi yaptı. Böylece Sünni cemaatlerin önde gelenlerini burjuvazinin unsurları düzeyine yükselterek faşizminin desteğini artırma çabalarını maddi olarak güçlendirdi.

Alevi inancı ve ülkemizin diğer ezilen inançları üzerinde baskıyı artırdı. Bu seçim yaklaşırken sahtekarlıkla yeni bir oyun düzenledi. Alevilerin talebi olan, hak eşitliği ve devletin, eğitimin dinden tamamen arındırılması yerine, Alevi-Bektaşi Kültür Merkezi'ni Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde açarak, işbirlikçisi çıkarcı ve AKP'li şahsı başına geçirdi. Bu yolla hem soruna el attığını göstererek oy toplamaya, hem de iktidar denetimi dışındaki Alevi dernek ve ibadet yerlerini gayriresmi ilan etme ve yasaklamanın yolunu açmaya çalışıyor.

Diktatör, Maraş ve Sivas benzeri katliamları yapamadıysa, iktidarının saldırganlığına direnen ön cephedeki Kürt hareketini bitiremediği içindir. Yoksa Sünni inançtan halkımızı Alevi inançtan halkımıza saldırtarak faşist kitle temelini güçlendirme çabasına çoktan girişirdi.

Diktatöre karşı burjuva muhalefetin ortak devlet başkanlığı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Alevi inancından olduğunu deklare etti ve "kimlik politikalarına göre kutuplaşmayı aşalım" önerisinde bulundu.

Sünni inançtan halkımızda Erdoğan-Bahçeli'nin daha da tırmandırdığı hakim gerici algıyı yıkmada tabii ki bir adım. Ama, ABD'de bir siyah olarak Obama'nın devlet başkanı seçilmesinde yaşandığı gibi daha fazlası maalesef değil.

Diktatörün tetikçileri harekete geçti. İç savaş bakanı Soysuz, "niye şimdi açıklıyor" itirazını yükseltmeye çalıştı. Erdoğan faşizminin en saldırgan kalemi Karagülle "Türk, Sünni, Kürt, Alevi, herkese acılar yaşatacak plan...", "Etnik ayrımcı, Mezhepçi",  "Türkiye'nin ana omurgası Sünniliği oyun dışına atacak"lar, "Türkiye'yi Suriyelileştirecekler..." yalanlarıyla ajitasyona geçti. (https://www.trhaber.com/gundem/ibrahim-karagul-yazdi-turkiye-de-bir-azinlik-yonetimi-h100094.html)

AKP faşizminin önemli bir mahareti, gerçeği ters yüz eden demagojisi ve demagojisini faşist medya tekeli ve yasaklarla etkili kılma keyfiliği ve saldırganlığıdır.

Etnik ayrımcı, mezhepçi olan da, "Suriyelileştirme"yi yaratan da Erdoğan faşizmi. Ama tetikçisi Karagülle, Erdoğan'ın işlemeye devam ettiği ağır suçu rakibine yükleyerek ve  suçu devam ettirme yöntemini arsızca kullanıyor. "Hak isteme yolunu açarsanız, ırkçı ve mezhepçi saldırganlığı ve linci  tırmandırırız, Suriyelileştirmeyi Türkiye'de yaşatırız" tehdidini savurmuş oluyor.

Kılıçdaroğlu, "Erdoğan seçimde oy almak için bütün Kürtleri teröristlikle yaftalıyor" demekle, Alevi inancından olduğunu deklare etmekle yetiniyor. Bu yolla mezhep ve millet kimliğine göre kutuplaştırmayı kolay yoldan gidermek ama bu iki soruna çözüm önermekten  kaçınma yolunu izliyor.

Bu yol ne eşit yurttaşlık- hakkı yoludur ne de baskı altındaki inanç ve uluslara hak eşitliğiyle çözüm bulma yoludur! Erdoğan-Bahçeli'nin tırmandırdığı ırkçılık  ve mezhepçiliğin aşırılıklarını törpüleyerek, burjuvazinin bir kliğinin değil, ortak çıkarlarının parlamenter rejimini kurmaya çalışmaktır. Bu nedenle Erdoğan-Bahçeli çetesinin muhalifi diğer burjuva partiler bu açıklamaları makul görüp desteklediler.

24 Nisan Ermeni soykırımı yıldönümünde bir kez daha vurgulayalım ki, ırkçı ve mezhepçi burjuva politika, ezilene soykırım yarattığı ve yaratacağı gibi, hakim ve ezen ulus ve inançtan halka ise faşizm ve yoksulluk getirir. Bu, yalnızca burjuva en gerici ve en ırkçı kesimin iktidar ve talanı içindir.

Oysa işçi sınıfı sosyalizmi ve tutarlı demokratizm, Kürt ulusuna da ulusal topluluklara da, ezilen inançlara da özgürlük ve hak eşitliği öngörerek bu sorunlara çözüm üretir, "din ve dil farkı bilmez" bir kaynaşma yaratır. Tutarlı yol budur.