4 Aralık 2024 Çarşamba

Yeniden halk isyanları

Reaksiyoner milliyetçi ya da dinsel tepkiyle, faşizme ve gericiliğe akmakta olan kanalları da halk isyanlarının kuracaklar büyük barajlarla kapatıp, her renkten burjuvaziyi ama özellikle egemen olan kesimlerini hedef alarak yürüyüşlerini demokratik, devrimci ve toplumsal devrimci yolda büyüterek devrimlere hazırlanacaklar. Halk isyanlarının coşkusuna da dayanarak bugünkü Rojava devrimiyle dayanışma eylemlerine katılalım, büyütelim.
 

Önce Sudan, Haiti ve Endonezya’da, ardından Cezayir, Şili, Lübnan, Ekvator, Irak’ta halk isyanları patlak verdi. Öncesinde de Fransa Sarı Yelekliler isyanı vardı. Katalonya’da ise ilhakçı zorbalığa karşı ulusal özgürlük talebiyle isyan var. Bu arada gençlerin iklim isyanı oldu.  Değişik ülkelerde işçi grevleri gerçekleşti.

Hong Kong’da da şemsiye hareketinin çok kitlesel isyanı var. Fakat diğerlerinden farklı bir rota izleyerek Trump ve İngiltere’nin yardım ve himayesini talep etme yönünde gelişiyor.

Öncesinde faşist hareketlerin yaygınca yükselişi karamsarlık üretiyordu. Fakat, faşist hareketin yaygın yükselişine rağmen, gelişmenin yeniden işçi ve ezilenlerin isyanı yönünde olacağı net olarak görülüyor.

Bu isyanların önceki isyan dalgasından 10 yıl geçmeden patlak vermesi, kapitalizmin varoluşsal krizi temelinde, yeniden yeniden halk isyanlarının ortaya çıkacağının göstergesi. Ve aynı temele dayanıyor. Bu temelden kaynaklanan neoliberal yoksulluk ve eşitsizliğin azamileşmesine karşı halklar ve ezilenler ayağa kalkmayı birinci önceliği olarak sergiliyor.

Bu özellik Şili’de ulaşım zamlarına karşı öğrenci gençliğin eyleminin büyük bir halk isyanına kıvılcım olmasında kendisini gösteriyor. Veya Sudan’da, motorine sübvansiyonların kaldırılarak taşıma ve ulaşımın aşırı pahalılanmasına protesto eylemlerinin diktatöre karşı büyük bir ayaklanmanın kıvılcımı olmasında bu özellik görülüyor. Benzer tepki Irak, Şii halkının yoksulluk ve yolsuzluğa karşı isyan etmesinde görülüyor.

Fakat halklar bununla kalmıyorlar. Hangi ideolojik biçime sahip olursa olsun, diktatörleri, burjuva faşizan ve despotik diktatörlükleri tarihin çöp sepetine göndermek için isyanı büyütüyorlar. Sudan halklarının ayaklanması, bunu kanıtlıyor. Benzer taleple başlayan Lübnan halkının ayaklanması da, başka biçimde baskıcı klerikal konseslu rejime karşı yeni bir rejim talebini öne sürüyor. Ya da Cezayir’de olduğu gibi halk diktatörlüğe “artık yeter” diyerek demokrasi talebiyle harekete başlıyorlar. Yoksulluk ve sosyal eşitsizliğin yüksek olduğu Endonezya’da kadınlar üzerindeki baskıyı daha da ağırlaştıran gerici yasayı protesto ile isyan başlıyor ve büyüyor, işçi sendikalarının desteğiyle daha büyük kitleselliğe ulaşıyor. Üstelik sosyal demokrat Demokratik Mücadele Partisi’nden  seçilen yoksulluktan gelen işadamı başkana karşı daha solda duruşla büyümeye devam ediyor. En büyük siyasi soykırımla komünistlerin ezilerek politik İslamcı ve militarist burjuva diktatör ve partilerin antikomünist şartlanmayı tırmandırdıkları 50 yıldan sonra daha solda duruşla isyan büyüyor.

İsyanlar, 2000’li yılların Latin Amerika ülkelerinde, 2010 ve devamında Arap ülkelerinde ve Türkiye’deki gibi belirli bölgelerde yoğunlaşan halk isyanı dalgası biçiminde değil. Böyle olsa da, yakın ve uzak halklar ve ezilenler üzerinde etkisi olacaktır.

Nasıl ki işçi grev hareketi sınıfın diğer bölüklerini uyandırıcı etkisiyle yolu diğer sınıf kardeşlerine açarsa, halk isyanları da, hem gerçekleştikleri ülkelerde halkın diğer kesimlerini etkileyerek daha geri biçimlerle de olsa mücadeleye çekecek, hem de benzer etkiyi diğer halklar ve ezilenler üzerinde yapacak.

Her şeyden önemlisi de mücadele eğitir. İşçi sınıfı ve ezilenlerin geniş kitlesi mücadele içinde hem özgüvenini yeniden kazanıp geliştirecek, hem de mücadelede öne çıkan militan ve kadrolara güvenerek, bağımsız yeni örgütlenmeleri geliştirmenin yolunu arayacak. Dahası mücadele örgütlenmelerini, demokratik kitle örgütlerini de örgütlemeyi ve büyütmeyi öğrenecektir.

Komünist, devrimci, tutarlı demokrat parti ve örgütler, mücadele dalgasının yükselmesinden, bu mücadelenin en önünde dövüşerek, umut ve cesaretlerini büyütecekler. Bunun vereceği enerji ve mücadele azminin büyümesine, partilerini ve örgütlerini büyütmeyi kararlılıkla ekleyecekler.

Ama daha önemlisi, işçi sınıfı ve ezilenlerin her günkü mücadelesini örgütleyerek, bunun içinde partilerini büyüterek, her isyana bu bakımdan da devrimci ufuk bakımından da hazırlıklı olarak katılıp, militanca mücadeleyle, sonraki isyanlara hazırlanacak, ve kitlelerin kalıcı devrimci akımlar geliştirmelerini mayalayıp örgütleyecekler.

Reaksiyoner milliyetçi ya da dinsel tepkiyle, faşizme ve gericiliğe akmakta olan kanalları da halk isyanlarının kuracaklar büyük barajlarla kapatıp, her renkten burjuvaziyi ama özellikle egemen olan kesimlerini hedef alarak yürüyüşlerini demokratik, devrimci ve toplumsal devrimci yolda büyüterek devrimlere hazırlanacaklar.

Az sayıdaki öncü devrimci halk, örneğin Rojava halkları, yalnız kalmayacak, halk isyanlarını ve onlara dayanarak büyüyecek yoldaş parti ve örgütlerle kol kola, emperyalist, bölgesel ilhakçı güçler ve işgalciler karşısında daha güçlüce savaşacaktır.

Halk isyanlarının coşkusuna da dayanarak bugünkü Rojava devrimiyle dayanışma eylemlerine katılalım, büyütelim.