28 Mart 2024 Perşembe

Tümüklü: Örgütlüysen güçlüsün

ESP, "Örgütlüysen güçlüsün ESP'ye üye ol" kampanyası başlattı. ETHA'ya konuşan ESP Eş Genel Başkanı Şahin Tümüklü, partilerine yönelik saldırılara örgütlenerek yanıt vereceklerini vurguladı. Tümüklü, kapitalizmin yıkılması, sosyalizmin kurulmasının temel hedefleri olduğunu kaydetti, emekçilere ve ezilenlere ESP'ye üye olma ve örgütlenme çağrısında bulundu.

Saray rejiminin ekonomik ve siyasi krizi her geçen gün derinleştiriyor. Kriz derinleştikçe de işçi ve emekçilere, kadınlara, LGBTİ+'lara, gençler, Kürt halkına, devrimci sosyalistlere yönelik saldırılar da artıyor. Sokakta işkence, ters kelepçe, kapılar kırılarak ev baskınları, gözaltı, tutuklama sıradanlaştırılmaya çalışılıyor. İtiraz eden, itirazını sokağa taşıyan herkes saray rejiminin hedefi. Bu saldırıları durdurmanın tek yolu örgütlenmek ve örgütlü hareket etmek.

Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) "Örgütlüysen güçlüsün ESP'ye üye ol" kampanyası başlatarak, partinin örgütlülüğünü güçlendirmeyi, sermaye düzenine ve faşist saray rejimine karşı mücadeleyi büyütmeyi hedefliyor.

ETHA'ya konuşan ESP Eş Genel Başkanı Şahin Tümüklü, bu düzenin işçi ve emekçilere, kadınlara, LGBTİ+'lara, gençlere, Kürt halkına, Alevilere ve diğer ezilen kesimlere mutluluk sunamayacağına vurgu yaptı. Kapitalizmi yıkmayı amaçladıklarını, yerine sosyalist bir düzen kurmayı hedeflediklerini söyleyen Tümüklü, emekçilere ve ezilenlere ESP'ye üye olma, ESP saflarında örgütlenme çağrısı yaptı.

PARTİMİZ DEVRİMCİ KALMADA ISRARI, MÜCADELEYİ SÜRDÜRÜYOR

Devlet ESP'yi, yönetici ve üyelerini, yürüttüğü çalışmaları kriminalize etme, hedefleştirme pratiği içinde. Bu saldırıların bu dönemde yoğunlaşmasının nedeni ne?
ESP'nin devrimci olma ve kalmada ısrarı, mücadeleyi sürdürüyor olması. Bir diğer nesnel neden de rejimin sömürgeci faşist olması. Bunun karşısında duran, mücadele eden herkesi düşman gören faşist şeflik rejimiyle karşı karşıyayız. Dolayısıyla rejim içinde bulunduğu durumu yönetmek ve oradan çıkışı örgütlemek için mücadele eden kesimlere dönük çok özel politikalar uyguluyor. Gençlere, kadınlara, LGBTİ+'lara, Kürt halkına, ekmek ve özgürlük isteyen işçi sınıfına topyekun saldırıyla karşı karşıyayız. Partimiz de bu saldırılardan azade değil.

İnsan hakları örgütlerinden demokrasi mücadelesi veren güçlere, kadın özgürlük mücadelesinden Kürt özgürlük mücadelesine kadar ajanlaştırma, itirafçılaştırma, kaçırma, tehdit, şantaj gibi aslında örgütlü mücadeleyi güvensizleştirme saldırısı içinde.

Mücadelede hayatını yitirmiş insanların değersizleştirilmesi, onları ananlara saldırılması, bayrağını, resmini taşıyan, mücadele eden insanları yıldırmak için gözaltılar, tutuklamalar, cezalar verilmesi. Ya da Kürdistan'da mezar taşlarının kırılması, mücadelede yaşamını yitiren insanların cenazelerinin kaldırım taşlarının altına gömülmesi ya da kutular içinde verilmesi, faşist rejiminin değersizleştirme saldırısının bir ayağı.

Faşist sömürgeci burjuva devletin, mücadele eden herkese uyguladığı bir politika bu. Devrimci olma ve kalma ısrarını sürdüren, Türkiye ve Kürdistan'da politik özgürlüğün kazanılması için mücadele eden, demokratik hak ve istemlerin hayata geçmesi için sokakta, fabrikada, okullarda mücadele yürüten bir parti gerçeğimiz var. Doğal olarak biz de bu saldırıların, diğer mücadele edenler gibi belki bir nebze daha fazla muhatabı oluyoruz.

KİTLELERLE BULUŞUP SOSYALİZM EĞİLİMİNİ GÜÇLENDİRECEĞİZ

Bu saldırılara partinizin yanıtı ne olacak?
Faşist şeflik rejimi bizi içe döndürmek, kendimizle uğraşmaya hapsetmeye çalışıyor. Böylelikle ezilenlerden, emekçilerden, kitlelerden koparmaya çalışıyor. Bu açıdan kitlelere gitmemiz, dönemin ihtiyacı olan sosyalizm eğilimini güçlendirmemiz, partimizin fiziki örgütlülüğünü geliştirmemiz gerekiyor. Pratiğin eleştirel süzgecinden geçirmek, pratiğin eleştirel mekanizmalarını işleterek hem kendimizi, hem mücadele tarzımızı, hem kitlelerle ilişkilenme tarzımızı bu dönemde yenilemek ve geliştirmek istiyoruz.

Bize yönelen saldırıyı böyle okuyoruz ve kendimizde tam bir yenilenme, atılım içinde olma, kitlelere gitme pratiğimizi güçlendirmeyi planlıyoruz.

KÜRT HALKININ KENDİ KADERİNİ TAYİN HAKKINI ŞARTSIZ SAVUNUYORUZ

Savaş ve işgal saldırılarına karşı partinizin tutumu nedir?
Partimiz ulusların kendi kaderini tayin hakkı meselesinde amasız, fakatsız, herhangi bir şart sürmeksizin ilerici ulus hareketinin taleplerini destekliyor, enternasyonal bir ilişki kuruyor, lafzi değil pratikte de bunu hayata geçiriyor, onun stratejik örgütlenmesinde yer alıyor.

Aynı zamanda Kürdistani bir hareket olarak, Kürt halkının işgale, inkara, asimilasyona karşı mücadelesine sosyalist yurtsever çizgide katılıyoruz. Buna hizmet edecek stratejik ittifakların kurulması ve geliştirmesinde de partimiz doğrudan rol aldı. Bugün bakımından da aynı çizgiyi geliştirmeye, aynı mücadele hattını büyütmeye, aynı stratejik bakış açısını genişletmeye çalışıyoruz. Bizler bakımından bu mesele bu ülkede en temel konulardan birisi. Doğal olarak bizim mücadelemizin de en temel başlıklarından birisi olarak önümüzde görev olarak duruyor.

KAPİTALİZMİ YIKIP, MÜLKİYETİ TOPLUMSALLAŞTIRACAĞIZ

Ekonomik krizin derinleşmesi, halkın daha da yoksullaşması tablosuyla karşı karşıyayız. Partiniz bu duruma nasıl müdahale edilmesi gerektiğini düşünüyor?
Çalışma saatlerinin düşürülmesi, işsizliğin azaltılması, asgari ücretin yükseltilmesi, zamların geri alınması vb., bunlar emekçilerin taleplerinin kimi başlıkları. Bu başlıkları çoğaltabiliriz.

Bu ülkede sermaye örgütlenmesi ortadan kaldırılmadığı durumda bu talepler hayata geçse dahi kalıcı olmuyor. Kapitalizmin yıkılması, burjuvazinin egemenliğinin sona erdirilmesi ve onun mülkiyetinin toplumsallaştırılması mücadelesi biz devrimci sosyalistler bakımından başat bir mücadele konusu. Doğal olarak günlük mücadeleyi bu nihai mücadeleye bağlayan, bu talepleri politik bir gündem haline getiren bakış açımız var.

ÇÖZÜM SOSYALİZMDE
İşçi sınıfının politikleştirilmesi bugün en temel ihtiyaçlardan biri. İçinde bulunduğumuz kriz koşullarının yarattığı çelişkilerin keskinliği düşünüldüğünde, emekçilerin açlık, yoksulluk, işsizlik içinde kıvrandığı bir zeminde günlük istemle nihai hedeflerin, yani sosyalizm isteğinin, beklentisinin buluşturulması gerekiyor. Çözümün sosyalizmde olduğunun gösterilmesini, kitlede bu eğilimin örgütlenmesini temel bir referans olarak alıyoruz. Bunu geliştirmeye çalışıyoruz. Çünkü bu sermaye örgütlenmesi ve onun burjuva, egemen siyaset tarzı var olduğu müddetçe emekçilerin hayata geçen her isteği geçici oluyor. Bizler çözümün sosyalizmde olduğunu, devrimin güncel olduğunu, bu bakımdan sosyalizmi haykırmanın, sosyalizm eksenli kitleleri örgütlemenin en temel görevlerimizden biri olduğunun bilincindeyiz.

Örgütlemek istediğimiz kampanyamızın en temel muradlarından biri bu.

İRAN'DA DA TÜRKİYE'DE DE POLİTİK ÖZGÜRLÜK SORUNU VAR

İran'da başlayan isyanı nasıl değerlendiriyorsunuz?
İran Türkiye'ye çok benziyor. Politik özgürlük sorunu Türkiye'de olduğu gibi çok temel problem ve devrimin temel ekseni. Diktatörlüklerin, molla rejimleri ya da benzeri rejimlerin olduğu ülkelerde demokrasi özlemi çok belirgin bir talep. Fakat politik özgürlük talebine çok sert yanıt veriliyor, yok sayılmaya, katledilmeye çalışılıyor. İran bunun çıplak yaşandığı ülkelerden biri. Bir çeşit oligarşiye doğru bükülen molla sermaye örgütlenmesinin varlığı toplumda inanılmaz tepki, çelişkiler üretiyor, hareketi ayaklanmacı çizgiye evriltiyor.

Molla rejimi bizim ülkemizde olduğu gibi insanları hiçleştiren, onuruyla oynayan ya da bedenine müdahale eden bir rejim. Gezi de bu toplumsal hiçleştirmeye karşı çıkan bir ayaklanmaydı. Bugün İran'da yaşanan da Mahsa Amini üzerinden gerçekleşen molla rejiminin kadınları hiçleştirme siyasetine karşı toplumsal öfke ve patlamanın ifadesi. Bu ayaklanmadan devrime geçer mi geçmez mi oradaki iç dinamiklerin eğilimine, hareket tarzına ve örgütlülüğünün düzeyine bağlı.

Oradaki verilere baktığımızda 2013'te yaşanan Gezi ayaklanmasına çok benzediğini görüyoruz. Gezi'nin bugün egemenleri korkutması boş bir kaygı, heyula olarak görmemek gerekiyor. Bu çok gerçek bir durum.

TÜRKİYE'DE İSYAN ÇOK OLASI
LGBTİ+ hareketin, kadın özgürlük mücadelesinin, işçi sınıfının hiçleştirilmesi Türkiye'de devam ediyor. En son örneği ETF'de yaşandı, patronun malları ve makineleri kaçırması için işçiler yerlerde sürüklendi, dövüldü, ya da Tokatköy'de sabaha karşı insanların kapıları kırıldı, sokağa atıldı ve zenginlerin oraya villa yapması amaçlandı. Ya da Kürt özgürlük mücadelesi yürüten insanların cenazeleri kutu içinde ya da çuval içinde verildi. Özellikle gençler üzerinden devletin çok sistematik hale getirdiği, tehdit, itirafçılaştırma, okuluna, evine gitme taciz etme saldırıları bu hiçleştirme, değersizleştirme saldırısının parçası. Gezi, İran'daki ayaklanma çizgisi çok uzak değil bu anlamıyla. Arap Baharı gibi değil bunlar tabii ki. Egemenlik ilişkilerin sızan çelişkilerin keskinleşmesi düşünüldüğünde bugün bakımından isyan Türkiye'de çok olası ve güncel bir durumda.

Biz de bu eksende daha örgütlü olmaya, olmamız gereken yerde konumlanmaya çalışıyoruz. Kitleler içerisinde örgütlenen, orada bir eğilimi örgütleyen, fikriyle, fiziki örgütlenmesiyle var olan bir hareket olmaya, bu hareketi örgütlemeye çalışıyoruz. Yeni düzeyde bir nitelik yükseltimini sağlama ve aynı zamanda örgütsel nicelik sıçramasını içeren fiziki örgütlenmeyi sağlamak istiyoruz.

BU DÜZEN EMEKÇİLERE, EZİLENLERE MUTLULUK GETİRMİYOR

Örgütlenme kampanyasında ne hedefliyorsunuz?
Bu düzenin emekçilere, ezilenlere hiçbir mutluluk getirmediğini düşünüyoruz. Partimiz, "Biz bu faşist rejime mecbur değiliz" diyor. Kürtler, Aleviler, kadınlar, LGBTİ+'lar, ekoloji mücadelesi veren emekçi köylüler, mülteciler bu rejimde en temel hak ve özgürlüklerini kullanamıyor. Bu nedenle politik özgürlük mücadelesi veriyoruz. Nerede bir zulme uğrayan varsa partimiz orada olmaya çalışıyor. Bu açıdan tutarlı bir siyasetiz.

İkincisi zengini daha fazla zengin, yoksulu daha da yoksullaştıran rejime mahkum değiliz, ya da kapitalizmin döngüsel krizlerinin yarattığı açlığı, yoksulluğu, işsizliği yaşamak zorunda değiliz diyoruz. Bizim için mesele devlet kapitalizmi, kamulaştırma değil. Asgari ücret yükseltilse dahi enflasyon verilerini gördüğümüzde hiçbir karşılığı yok.

HER TÜRLÜ MÜCADELE ARAÇ VE BİÇİMİNİ KULLANIYORUZ
Bu sermaye örgütlenmesinin, kapitalizmin karşısında sosyalizm mücadelesinin mümkün olduğunu düşünüyoruz. Bunun her türlü mücadele araç ve biçimleriyle yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Kitlelerin, emekçilerin, ezilenlerin devrimci şiddetinden fiili meşru mücadele biçimine, yasal mücadele zemininden toplumsal mücadele biçiminin her birine kadar bu araç ve biçimleri kullanıyoruz. Bizim farkımız bu.

BURJUVA DÜZENİN RESTORASYONUNU HEDEFLEMİYORUZ
 Burjuva parlamentarizme angaje olan, düzenin restorasyonunu hedefleyen, sistem içinde kalan siyaset tarzının da değiştirilmesi için mücadele etmeye, programatik görüş olarak yaşama geçirmeye çalışıyoruz. Burjuva düzenin restorasyonunu hedeflemiyoruz.  Faşizme karşı mücadele, temel hedeflerle buluşturmak için günlük mücadeleyi yok saymamamız ve bunu nihai hedefe bağlamamız gerekiyor.

SÖZLE DEĞİL PRATİĞİMİZLE MÜCADELEYİ ÖRGÜTLÜYORUZ
Sadece bu değil aslında. Türkiye'deki rejim gerçeği düşünüldüğünde ulusların kendi kaderini tayin hakkını savunamayan sosyalistlerin karşısında, Kürt halkının özgürlük mücadelesini, ulusların kendi kaderini tayin hakkını savunan, Kürdistan'da sosyalist yurtsever çizgide örgütlenen, inkar, asimilasyona, sömürgeci işgale karşı mücadele yürüten bir çizgi sürdürüyoruz.  Kayyumlardan anadil hakkına, yoksullukla mücadeleden sosyalizmi anlatmaya kadar bir dizi mücadeleyi de yürütüyoruz. Sözle değil pratikle ortaya koyan bir mücadele örgütüyüz.

ESP'YE ÜYE OL
Çok fazla ideolojik belirsizliğin, fluluğun, griliğin yaşandığı bir zaman diliminde biz devrimci sosyalistler bakımından bu çizgiyi, mücadele tarzını ve hedefleri gerçekleştirmek son derece yaşamsal. Varoluşumuzun gereği. Emekçilerin ve ezilenlerin bizde örgütlenmesi, bu iddialara kavuşmamızın, büyümemizin kaldıracı olacak.

Faşist rejim, kapitalist sömürü, sömürgeci işgal ve inkar karşısında, temel hak ve özgürlüğümüzü engellemeye çalışan faşist şeflik rejimi karşısında ne kadar örgütlüysek o kadar güçlüyüz. "Örgütlüysen güçlüsün ESP'ye üye ol" kampanyası bu amaçla başladı. Bütün emekçileri, ezilenleri örgütlenmeye, örgütlü mücadeleyi büyütmeye ve partimize üye olmaya, örgütlenmeye çağırıyorum.