Toprak Akarsu yazdı | Sömürgeci yönetim biçiminin kriz barometresi
HDP kimsenin icazetiyle var olmadı. Erdoğan, Bahçeli, AKP-MHP koalisyonu ya da bir başkasının faşist fetvasıyla veya mahkeme kararlarıyla da kapatılamaz. Onun, faşist şeflik rejiminin kurucularını kudurtan varlığı halklarımızın biat etmeyen, boyun eğmeyen duruşuyla, birleşik direniş mevzisi HDP'yi var eden güçlerin faşist şeflik rejimi karşısındaki kırılmaz direngenliğiyle bağlıdır.
Faşist şeflik rejiminin içerisine yuvarlandığı son aylarda iyice belirginleşen "durumu" anlamak için şu soruyu sormalıyız; sömürgeciliğin parlamenter yönetim biçimi nasıl iflas etmiş; faşist şeflik rejiminin kuruluşu nasıl gerçekleşebilmiştir?
7 Haziran 2015 genel seçimleri, sömürgeciliğin dümeni, parlamenter yönetim biçiminden "cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi" adı altında faşist şeflik rejimine kırmasında kesin bir dönemeçtir. Diğer etkenler saklı kalmak kaydıyla, 7 Haziran 2015 genel seçimlerinde HDP'nin kazandığı yüzde 13,1 oy oranı ve parlamentoda 80 vekille temsil edilmesinde somutlaşan siyasi başarı, Kürt halkına, Türkiye işçi sınıfı ve ezilenlerine politik özgürlük tanımayan antidemokratik parlamenter yönetim biçiminin kimyasını bozmuş, mevcut yönetim biçimi sömürgecilik için sürdürülemez hale gelmiştir.
MHP-Devlet Bahçeli bu durumu "beka sorunu" olarak tanımlamakla kalmaz, AKP-Erdoğan'ın başkanlık sistemi dayatması karşısında verili parlamenter yönetim biçimini savunan görüş ve konumunu terk eder, CHP ile oluşturdukları mevcut yönetim biçimini sürdürme ve partisiz cumhurbaşkanlığı cephesini terk ederek faşist şeflik rejiminin kuruluşuna iltihak eder. MHP'nin bölünmesi ve İYİP'nin oluşum süreci de bu kritik eşikten başlar. AKP'deki saflaşmalar ve AKP içinde o dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu ile Erdoğan'ın yol ayrımının temelleri olduğu gibi, Erdoğan ile Ergenekon ve Perinçek çevresi arasındaki ittifak ilişkilerinin yükselişi de bu dönemde belirginleşir.
MGK'nın 2014'de aldığı "çöktürme planı" bu aynı süreçte Cumhurbaşkanı faşist şef Erdoğan tarafından yürürlüğe sokulur. 20 Temmuz Suruç katliamı, aynı günlerde Kandil'in bombalanması, özyönetim direnişlerine kanlı, katliamcı saldırganlık, devlet güdümlü DAİŞ çetelerinin 10 Ekim ve diğer katliamları, faşist şeflik rejiminin kurucu faşist devlet terörü çizgisini şekillendirir.
Politik İslamcı, ülkücü alaşımı faşist çizginin çakallığını yapan Doğu Perinçek'in son yıllarda seslendirdiği HDP'nin kapatılması talebi, 11 Aralık'ta faşist şeflik koalisyonun ırkçı ayağı MHP'nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli tarafından kesin bir kararlılıkla dile getirildi. Bu kendi başına ele alınamayacak bir gelişme ve egemen sınıfların siyasetinde ve iç güç dengelerinde oluşmakta olan yeni durumun çok önemli bir verisidir.
2015 yazından günümüze Türkiye ve Kuzey Kürdistan'ın sömürgeciliğe, ırkçılığa ve faşizme karşı birleşik mücadele mevzisi HDP, süregelen direnişiyle faşist şeflik rejiminin diz çöktürme planını boşa çıkartmakta, bütün direnen güçlerle birlikte başarılı olmuştur. Bu, ırkçı şefin iddia ettiği gibi "Türkiye'ye" karşı değil ama faşist şeflik rejimine ve onun dayandığı politik İslamcı, ırkçı faşist güçlere, Ergenekonculara vb. karşı açık, özgürlükçü, antifaşist bir meydan okumadır. Fakat meselenin esası şudur ki, faşist şef Bahçeli, "HDP'yi Türk siyasetinin taşıma ve hazmetme kapasitesi dolmuştur" açıklamasıyla, bütün imkanlarıyla direnen güçleri tasfiye etmeye, diz çöktürmeye, hizaya sokmaya çalışan faşist şeflik rejiminin, onun gerçekleşme biçimi cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin başarısızlığını ilan etmektedir. Demek ki, faşist şeflik rejimi, sömürgeciliğin hiçbir derdine derman olamamış, iflas etmiştir.
Geride kalan 4-5 yıllık dönemde faşist şeflik rejimi, süreğenleştirdiği faşist devlet terörü ve savaş politikaları temelinde kendini var etmiş, fakat Türkiye'nin gündemindeki herhangi bir temel sorunu çözememiş, dahası cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi yönetim biçiminin istikrar ve sürekliliğinin güvencesini de sağlayamamıştır. Direnen güçleri diz çöktüremediği gibi, kendi siyasi temelinin zayıflamasını, MHP'den kopanların İYİP'i, AKP'den ayrılanların ya da tasfiye edilenlerin iki parti kurmalarını da önleyememiş, kitle tabanı ve siyasi desteğinin daralması, çözülme süreci giderek belirginleşmiştir.
Bahçeli'nin son açıklamasından önceki kısa dönemde Berat Albayrak'ın istifası ve "at izinin it izine karıştığı" açıklamasıyla, ekonomik politikaların sürdürülemez hale gelmesi, faşist şefin söyleyegeldiklerini yalayarak faizlerin yükseltilmesi, politik İslamcı faşist şef Erdoğan ve Adalet Bakanı'nın "reform" söylemleri ve bunları hararetle sahiplenen Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi Bülent Arınç'ın kamuoyu önünde azarlanarak küçük düşürülerek istifası, Bahçeli'nin dava arkadaşı kadın katili Alaattin Çakıcı'nın politik bir figür haline getirilmesi, Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu'nun partilerinin faaliyetleri, bunlar ve diğer gelişmeler Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin iflası ve sömürgecilik cephesindeki siyasi saflaşmaların değişik yansımalarıdır. Mustafa Sarıgül ve Muharrem İnce'nin parti kurma çalışmalarını da bunlara eklemek gerekir.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi onunla birlikte faşist şeflik sistemi de iflas etmiştir. Dünyanın efendilerinden iktisadi mekanizmalar aracılığıyla gönderdiği, geride kalan yıllarda olduğu gibi olağanüstü hal üreterek yola devam edemeyecekleri mesajını aldılar. Faşist şeflik rejiminin saflarındaki "arayışların" reform söylemleriyle başlaması ve ABD seçimlerini Joe Biden'ın kazanmasıyla zamandaşlığı da bu bakımdan manidardır. Emperyalizme bağımlılık, Türk burjuva devletinin uluslararası gelişmelere, eğilimlere, baskılara karşı tarihsel hassasiyetinin temelidir. İşbirlikçi tekelci burjuvazi ve egemenlik aygıtı devletin uluslararası koşullara uyum sağlama yüksek kabiliyeti de aynı gerçeklikten kaynaklanıyor. ABD seçimleri, Joe Biden yönetimi ve AB arasındaki ilişkilerinde belirginleşecek eğilime bakarak yön tayini yapmaya çalışıyorlar, ama netleşmiş değiller. Henüz faşist şeflik rejiminin arayışı sürüyor. Devlet Bahçeli'nin devletin kirli işler sektöründen Alaattin Çakıcı'yla kankalığını ilan ederek, "onurlu, huzurlu, güvenli bir yaşam talep eden" aydınlara ve HDP'ye en aşağılık şekilde saldırması gibi son açıklamalarıyla "arayışa" bir yön dayatmasında bulunuyor. Faşist koalisyon çatırdarsa, nüfusun, şovenizmin etkisi altındaki en geri kesimlerine adres olacağını, her halükarda siyasi bakımdan kârlı çıkacağını hesaplıyor.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ve bu biçim altında var olan faşist şeflik rejiminin kaderinin AKP-MHP ittifakına bağlı olduğu bir gerçektir. İttifak içerisinde her şeyin yolunda gitmediği de başka bir gerçek. Bahçeli, "reform" söylemine açık çek verdiğini söylemesine, politik İslamcı faşist şef Erdoğan'a kayıtsız şartsız desteğini defalarca ilan etmesine karşın son dönemlerde bu söylemlerle ambalajlanmış açıklamaları ırkçı politik İslamcı, Ergenekoncu koalisyon içerisindeki farkları, sürtünme, dalaş ve çatışmayı yansıtıyor.
HDP'yi tasfiye etmek, olmadı işlevsizleştirmek için faşist şeflik rejimi elinden gelen her şeyi, Türk burjuva devletinin yasalarını ve hukukunu da tanımaksızın, tam bir keyfilikle yaptı. 4-5 yıldır yüzlerce ve binlerce il, ilçe yöneticisini, üyesini, seçilmiş belediye eş başkanlarını, vekillerini, eş genel başkanlarını gözaltına aldı, işkenceli sorgulardan geçirdi, zindanlara tıktı. Fiziki olarak ezmek, ideolojik-siyasi olarak tasfiye etmek için en alçakça yöntemlere başvurdu. Bütün bunlara rağmen gelinen yerde faşist şeflik rejiminin kurucu ortağı, ırkçı faşist MHP-Bahçeli, "HDP'nin kapısına açılmamak üzere kilit vurulmalıdır. Yani demem odur ki, HDP'yi Türk siyasetinin taşıma ve hazmetme kapasitesi dolmuştur" açıklamalarını yapıyorsa, bu faşist şeflik rejiminin iflası demektir. Türk burjuvazisinin yönetememe krizinin ne kadar derin olduğunu ve aşma yeteneğini kaybettiğini gösterir.
HDP'nin direnişçi varlığı rejim krizinin barometresidir. Yönetememe krizine yönetimdeki burjuva parti ya da hükümeti değiştirerek değil, burjuva egemenliğin, burjuva devletin yönetim şeklini değiştirerek çözüm aranmıştır. İşbirlikçi tekelci burjuvazisi ve sermaye oligarşisinin çıkarları uluslararası rekabet koşulları altında yürütmenin güçlendirilmesi ihtiyacı tarafından olduğu kadar ondan da çok HDP şahsında Kürt halkının kendi varlığını ve ulusal demokratik haklarını, Türk işçi ve emekçilerinin, tüm ezilenlerin, halklarımızın politik özgürlük istemini gerçekleştirme mücadelesi tarafından dayatılmıştır. Ucube cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi biçiminde kurulan faşist şeflik rejimi HDP'yi tasfiye edemediği, onun politik ağırlığını etkisizleştirmeyi başaramadığı için iflas etmiştir. Burjuvazinin politik temsilcileri arasında, "güçlendirilmiş parlamenter sistem" eğiliminin belirginleşmekte ve güçlenmekte oluşunun nedeni de bu iflasta aranmalıdır. Ama burjuvazinin saflarında bu eğilimin güçlenmesi, faşist cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin iflasının başka bir göstergesidir. MHP ve Bahçeli'yi çıldırtan tam da bu içerisinden çıkamadıkları yönetme biçiminin kriz halidir.
Irkçı faşist Bahçeli ve MHP, onun politik İslamcı faşist suç ortakları, Ergenekoncular, Perinçek vs. unutmasınlar ki, HDP'nin varlığı "Türk siyasetinin taşıma ve hazmetme kapasitesi"ne bağlı değildir. HDP kimsenin icazetiyle var olmadı. Onun, faşist şeflik rejiminin kurucularını kudurtan varlığı halklarımızın biat etmeyen, boyun eğmeyen duruşuyla, birleşik direniş mevzisi HDP'yi var eden güçlerin faşist şeflik rejimi karşısındaki kırılmaz direngenliğiyle bağlıdır. O, Kürt halkımızın olduğu kadar Türk işçi ve emekçilerinin, ezilenlerin, halklarımızın da birleşik direniş mevzisidir. 2015 Haziran seçimlerinde elde ettiği sonuç sömürgeciliğin parlamenter siyasi rejiminin kimyasını bozmuştur. Faşist şeflerin kan ve zulüm tezgahlarında pişirilmiş açıklamaları var olan durumu bile sürdüremez hale geldiklerini itiraf etmenin yanı sıra HDP ve onunla simgeleşen faşist şeflik rejimine karşı direnişin, baskı gücünün etkisini de gösterir. Keza bu veri, faşist şeflik rejiminin kurucu ortakları arasında kargaşayı, bocalamayı, dahası çelişkilerin derinleşmekte ve bir çatlağa doğru evrilmekte olduğuna işaret eder.
Irkçı MHP'nin HDP'nin kapatılması, onun da ötesinde faşist şef Bahçeli'nin yardımcısı Semih Yalçın'ın "HDP/PKK kamilen itlafı gereken bir siyasi haşere sürüsüdür" ulumaları soykırımcı bir iç savaş dahil her çeşit kötülüğe ve en ağır insanlık suçlarını işlemeye hazır ırkçı zihniyet ve yönelimlerinin yansımalarıdır. Şaşırtıcı değildir, kuşkusuz ciddiye de alınmalıdır. Fakat mankurtların paniğinin faşist şeflik rejiminin derin açmazlarını, zayıflığını dışa vurduğu gerçekliği de muhakkak görülmelidir. Faşist şeflik rejimi olağanüstü hal üretimini süreklileştirerek varlığına toplumun en geri kesimlerinde destek ve meşruiyet bulmaya çalışıyor. MHP-Bahçeli kafadarlarının son açıklamaları aynı zamanda olağanüstü hal üretme çabaları olarak da okunmalıdır.
Durum, devrimci ve antifaşist güçlerden daha büyük bir enerji, daha büyük bir cesaret ve devrimci yaratıcılıkla inisiyatif almalarını talep ediyor. Birleşik devrim hareketinin başlattığı faşizmi yıkacağız, özgürlüğü kazanacağız hamlesinin başarıyla geliştirilmesi faşist şeflik rejiminin içerisinde debelendiği krizin devrimci yanıtı ve çözümünü, halklarımızın devrimci alternatifini yükseltecek, ırkçı faşistlerle politik İslamcı faşistlerin en karanlık, en kanlı hesaplarını bozacak, antifaşist birleşik mücadeleye güç ve itilim kazandıracaktır.