TMMOB'tan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na dava
TMMOB, Uluslararası Anlaşmalar başta olmak üzere, bilimsel verilere dayanmadan son şekli verilen Kanal İstanbul Projesi ÇED Olumlu kararının yürütmesinin durdurulması talebiyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı hakkında dava açılması için başvuru yaptı.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Kanal İstanbul Projesi ile ilgili hazırlanan ve son şekli verilen ÇED Raporu hakkında verilen olumlu kararının yürütmesinin durdurulması için Ankara Nöbetçi İdare Mahkemesi'ne dava açtı.
TMMOB, esasa ilişkin yaptığı açıklamada ÇED Olumlu kararına ilişkin yürütmenin durdurulması ve iptal hakkında Uluslararası Anlaşmalar başta olmak üzere Anayasal ve yasal hükümlere, kamu yararına, bilimsel gereklere aykırılıkları nedeniyle davayı açtığını kaydetti.
Kanalın bitişiğinde bulunan ve son derece hassas ve stratejik kullanım olan üçüncü havalimanı ve akaryakıt limanının dahi ÇED çalışma ve inceleme sınırına dahil edilmediği kaydedilen açıklamada, ÇED raporu eklerinde iskleri işaret eden çok önemli tespitlerin bilerek yok sayıldığı vurgulandı.
TMMOB, söz konusu riskleri şöyle açıkladı:
⏹️ ÇED Raporu ekinde de belirtildiği üzere, hassas alan Kanal İstanbul veya İstanbul Boğazı boyunca ise, karaya oturma senaryoları binaya temasa veya doğrudan yıkıma yol açabilir.
⏹️ Deniz yapısı yanındaki oyulmalar yapının hasar görmesine, kum birikmeleri de gemilerin tabana vurmasına neden olabilecektir.
⏹️ ÇED Raporu, Kanal İstanbul kıyıları boyunca hiçbir yerleşim olmayacağını, bu nedenle doğrudan tepkinin sonuç düzeyinin küçük olacağını belirtmekte, yakıt tankı yangını, patlama, zehirli madde sızıntısı gibi olayları, karaya oturma ve/veya çatışma kazaları gibi olayların da takip edeceğini ve çok sayıda ölümle sonuçlanacak dolaylı bir nüfus tepkisinin yaşanacağını, bu kazaların feci sonuçları olacağını söylemektedir.
⏹️ Ayrıca, petrol yayılım hızının Kanal İstanbul'da İstanbul Boğazından daha yüksek olduğu da ÇED Raporunda önemle vurgulanmıştır. Bu tür felaket sonuçlarını yaratacak tehlikeli kazaların sonuçları hassas alanların tehlikeli tampon bölgelerde yer alması durumunda tüm hassas alanlar için stratejik yerlerin dolaylı olarak bozulması ve yıkılması mümkündür. Kanal İstanbul'daki bazı alanlar, çok hassas ve stratejik öneme sahiptir.
⏹️ Küçükçekmece Göl kıyısına 500 mt mesafede Nükleer araştırma merkezi bulunmaktadır. Nükleer bir kazanın domino etkileri İstanbul nüfusu göz önüne alındığında bir felakete yol açabilir denilmektedir.
⏹️ Daha da vahimi, Kanalın kuzey girişine yakın konumda bulunan Üçüncü Havalimanı pisti Kanala 1 km den az bir mesafede yer almaktadır. Ancak, ÇED Raporunda ve eklerde, havaalanı ve Kanal İstanbul'un birlikte yaratacağı etkiler hiçbir şekilde değerlendirilmemiştir.
⏹️ ÇED Raporu Ek 1'de, Kanal İstanbul'un hassas bölgeleri tespit edilmiş olsa da, raporda bu bölgelere ilişkin etki değerlendirmeleri ve tehditler ele alınmamaktadır. Bölgedeki nüfus yoğunluğuna yönelik projeksiyonlar hatalıdır. Üçüncü havaalanının tehdit ve etkilerinin önlenemeyeceği açık olduğundan, bu projeksiyonlarda havaalanı hiçbir şekilde dikkate alınmamıştır.
KANAL İSTANBUL, PROJE ALANINI ANAKARA'DAN AYIRIYOR
Kanal İstanbul projesinin 7 adet köprü ile proje alanını anakaradan ayırıyor olması, olası bir afet ya da yukarıda bahsi geçen riskli durumlar karşısında, alanı erişilebilir olmaktan çıkardığı vurgulanan açıklamada, "Bu köprü ve geçişlerin her biri birer hassas alan olarak tek başına ÇED'e tabi tutulması gerekirken, olası sosyal ve çevresel etkiler açısından hiçbir değerlendirmeye tabi tutulmamışlardır. Ayrıca, yine ayrı ayrı ÇED konusu edilmesi gereken dolgu alanları, konteynır limanları yer kazanma amacıyla yapılmadığı bahanesiyle entegre etkileri açısından bütünsel ve bilimsel bir değerlendirmeye tabi tutulmamış, günde 4.5 milyon ton A-1 jet yakıtının elleçlendiği İGA Akaryakıt limanının sayılan diğer kullanımlarla ilişkisi ve risk değerlendirmesi kurgulanmamıştır" denildi.
'KANAL İSTANBUL'A MÜNFERİT PROJEYMİŞ GİBİ YAKLAŞMAK BİLİMSEL DEĞİL'
Tüm bu nedenlerle Kanal İstanbul Projesi'ne münferit bir projeymiş gibi yaklaşmak ve projenin etki değerlendirmelerini yalnızca bu proje üstünden yapmanın bütüncül bir bakış açısından yoksun, bilimsel olmayan bir metot olduğu kaydedilen açıklamada, 3. Havalimanı, 3. Köprünün ve Kanal İstanbul Projesine entegre proje olduğu belirtildi.
"Şimdiye kadar açıklanan verilerden dahi; Kanal projesi kapsamında; Terkos havzası da dahil 3. Havalimanı ve 3. Köprü bağlantı yollarından geriye kalan bütün orman alanları, tarım alanları, meralar, yeraltı ve üstü su toplama havzaları, havzadaki mahallelerle birlikte, Karadeniz ve Marmara denizi ve kıyıları dahil olmak üzere bütün coğrafyanın inşaat ve yıkım alanı olarak tasarlandığı anlaşılmaktadır" denilen açıklamada, başta uluslararası hukuk ve sözleşmeleri, Anayasaya ve ulusal mevzuat olmak üzere, kamu yararına, bilim, teknik ve şehircilik ilkelerine ve iklim değişikliği kriterlerine aykırı olarak, bilimsel teknik ilke ve standartlar esas alınmadan fizibilitesi dahi yapılmadan ortaya atılan ÇED raporlarının, gerek kapsam ve içerik gerekse de usul ve yaklaşım olarak kabul edilemeyeceğinin altı çizildi. Bu nedenle de yargı konusu ÇED olumlu kararı hakkında yürütmenin durdurulması ve iptal edilmesi istendi.
'HUKUKA AYKIRI VE İPTAL EDİLMESİ GEREKİR'
Öte yandan Kanal İstanbul olarak anılan yatırımın toplum yararı kriterlerinin kanıtlanmadığına da dikkat çekilen açıklamada, "Bu nedenle gerçekleştirilmesinin toplumsal bir karşılığı yoktur. Toplum yararı taşımayan bir yatırımın, çevre açısından yaratacağı sakıncalar tümüyle toplumsal zarar ve maliyetler olarak karşımıza çıkacaktır ve bu durum karşısında ÇED Olumlu kararının hukuka uygunluk taşımayacağı da açıktır. Bu bakımdan dava konusu işlem amaç unsuru bakımından hukuka aykırıdır ve iptal edilmesi gerekir" denildi.
TMMOB, dava konusu işlemin yürütülmesi halinde insan sağlığına ve çevreye geri dönülemez zararların verileceğinin altını çizdi.