16 Kasım 2024 Cumartesi

Temelli: Bekçilerin beline silah takıp mahallelerde terör estirecekler 

Partisinin Muş kongresinde konuşan Temelli, "Deprem vergilerini büyük felaketlere hazırlanmak yerine o büyük felaketleri büyütecek şekilde kullanmışlar. Bekçilerin beline silah takıp mahallelerde terör estirecekler" dedi.

Halkların Demokratik Partisi Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, partisinin Muş kongresinde konuştu. Gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Temelli, bekçilere verilen yetkilere dikkat çekti, "Bekçilerin beline silah takıp mahallelerde terör estirecekler" şeklinde konuştu.

"Bugüne kadar Muş İl Örgütümüzde mücadele eden tüm arkadaşlarıma emeklerinden dolayı teşekkür ediyorum. Bugünden sonra seçilecek arkadaşlarımız bugüne kadar mücadeleyi getiren arkadaşlarımızla kol kola bu yolda yürümeye devam edecektir. Ne yaparlarsa yapsınlar, ellerinden geleni artlarına koymasınlar işte buradayız yan yanayız" diyerek konuşmasına başlayan Temelli, şu ifadeleri kullandı:

BÜYÜK KONGREMİZ BÜYÜK BİR DEĞİŞİM DÖNÜŞÜM SÜRECİNE TANIKLIK EDECEK
Büyük Kongremize gidiyoruz, il kongrelerimizi tamamlıyoruz. Tüm il kongrelerimizde olduğu gibi büyük bir coşku ve heyecan var. Bütün hüzünlerimize, eksiklerimize rağmen bu mücadeleyi kararlılıkla ayakta tuttuk. Şimdi Büyük Kongremize bu mücadele kararlılığımızı taşıyacağız. Ankara'da on binler yan yana gelecek HDP'nin direnişini ortaya koyacak.

Ama artık sadece direnmek değil, Büyük Kongremizle beraber o büyük iktidar yürüyüşünü, Türkiye halklarının özlemini hayata geçirmek için kararlı adımı hep birlikte atacağız. Türkiye halklarının umudu budur, beklentisi budur. Artık bu ceberut iktidardan, bu faşist iktidardan, bu zihniyetten kurtulma zamanı gelmiştir. Bu yüzden biz HDP'liler 7/24 çalışmaya devam edeceğiz. Türkiye'yi değiştireceğiz, Ortadoğu'yu değiştireceğiz, dünyayı değiştireceğiz. Bizim ihtiyacımız olan şey barıştır, özgürlüktür. Özgürlük barış ve demokrasi mücadelesini hep birlikte hayata geçireceğiz. Büyük Kongre bu anlamda büyük bir değişim dönüşüm sürecine tanıklık edecek. 

Evet, dünya değişiyor dönüşüyor, otoriter  rejimler, barbarlar diktatör heveslileri hala tutunmaya çalışıyorlar. Bu, nafile bir çabadır. Hepsini tarihin çöplüğüne süpürüp atacağız. Başta da Erdoğan'ı. 

Êdî bes e, yeter artık. İnsanların yakasına yapışmış, insanların aşına, işine musallat olmuş kendi saray iktidarları için Türkiye'yi, Ortadoğu'yu, Libya'yı, Akdeniz'i yangın yerine çevirmişler. Bu yangına son vermek, kararlı bir barış ve demokrasi mücadelesi ile mümkündür. 

DEMOKRASİ İTTİFAKINI AYAĞA KALDIRARAK İKTİDARA YÜRÜYECEĞİZ
Geçen hafta gerçekleştirdiğimiz konferansta bir kararlılığı hep beraber dile getirdik. Dedik ki şimdi demokrasi ittifakı zamanı. Bu gidişatı durduracak olan şey bir demokrasi ittifakıdır. Neden mi, çünkü herkes bu iktidardan mustarip, herkes itirazını dile getiriyor, herkes değişim istiyor. Bu nasıl olacak, demokrasi ittifakı ile olacak. Farklı yerlerdeki tüm mücadeleleri bu siyasetle bu özlemle buluşturacağız. Bu mücadele zemininde yan yana geleceğiz mücadelemizi örgütleyeceğiz demokrasi ittifakını ayağa kaldıracağız. İktidara öyle yürüyeceğiz.

BEKÇİLERİN BELİNE SİLAH TAKIP MAHALLELERDE TERÖR ESTİRECEKLER 
Çünkü Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi uydurma bir sistemdir. Uydurma olduğu için de zorbalıkla ayakta duruyor; şiddetle, zulme, şiddetle ayakta duruyor. Elindeki şiddet mekanizmaları yetmemiş şimdi koruculuğu modernize ediyor, kentlere taşıyor, bekçiliği getiriyor. Bekçilerin beline silah takacak mahallelerde terör estirecekler. Tıpkı korucuların Kürdistan'da estirdiği terör gibi bu terörü kentlere, mahallelere, sokaklara taşıyacaklar. Çünkü Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi zorba sistemidir. Bu zorba sistemi, sözde kolluk gücü özde paramiliter güçlerle ayakta tutmaya çalışacak. O yüzden bu sistem yıkılmalıdır. O yüzden yerel demokrasi ile güçlendirilmiş parlamenter sisteme bir an önce geçilmelidir. Eğer bunu başaramazsak bu zorbalık her yeri kaplamaya devam edecek. O yüzden yeni bir iktidara ihtiyaç var, HDP iktidarına ihtiyaç var.

Tüm demokrasi güçleriyle bu iktidarı var etmek istiyoruz. Kadınlarla, çiftçilerle, emekçilerle, gençlerle, tüm halklarla tüm inançlarla bu iktidarı var etmek istiyoruz. Eskiyi tekrar etmek değil, eskiden kurtulmak yeniyi var etmek için istiyoruz. Adalet için istiyoruz, bütün meselelerimizi çözmek için istiyoruz.

SAYIN ÖCALAN'A UYGULANAN TECRİT BİR HUKUK SİSTEMİDİR
Bu ülkenin öncelikle ihtiyaç duyduğu şey adalettir. Bu ülkede hukuk yok, adalet yok, yargı yok. Buna dur demenin zamanı gelmiştir. En büyük adaletsizlik tecrittir. Bu ülkede mutlak tecrit var. Tecridin olduğu yerde adaleti var etmek mümkün değildir, adaletten bahsetmek mümkün değildir. Sayın Öcalan'a uygulanan tecrit bir hukuk sistemidir. Bu hukuk sistemi; hukuk devletini, insan haklarını, temel hakları yok sayan OHAL'in hukuk sistemidir. Bütün referansını tecritten alır. O yüzden de tecrit son bulmalıdır. Tecrit son bulmadığı sürece bu ülkede insan hakları daha kötüye gidecektir. Zaten öyle olmadı mı? Son 5 yıla bakın. 

ÜLKENİN ZENGİNLİKLERİNİ YANLIŞ ELLERDEN KURTARIP HALKA VERME ZAMANIDIR
Bunlar insanların ekmeğine, aşına çökmüş bir iktidardır. Tüm kaynakları Saray'ın saadeti için, yandaş müteahhitleri için harcarlar. Şu Muş Devlet Hastanesine gidin bir tane uzman doktor bulamazsınız. Nerede bu sağlığa ayrılan kaynaklar; şehir hastanelerinde, yani betonlarda. Betona gömdüler bütün kaynakları, hasta garantisi verdiler, insanları hasta ettiler. Durum budur. Bu iktidarın aslında karnesi budur. Bu iktidardan bu yüzden kurtulmak zorundayız. Muş'un, Kürt halkının yoksulluğuna son vermek istiyorsak bu iktidardan kurtulmalıyız. Kentimizi biz yönetmeliyiz. Halklar, emekçiler, kadınlar yönetmeli; kendi hakları ve ihtiyaçları için ortak zenginliği hakça adaletçe paylaşacak bir düzen kurmalıdır. İşte HDP'nin programı budur. Yerel yönetimlerde de merkezi yönetimde de budur. Hakça, adaletçe bir dağıtım programını var etmektir. Çünkü ülkenin yeterince kaynağı vardır, zenginliği vardır ama bu zenginlik yanlış ellerdedir. Bunu yanlış ellerden kurtarıp halka verme zamanıdır. 

DEPREM VERGİLERİNİ FELAKETLERİ BÜYÜTECEK ŞEKİLDE KULLANMIŞLAR
Elazığ depremi geliyorum dedi geldi. İstanbul depremi de geliyorum diyor. 99 Kocaeli depreminden sonra ilave vergiler alındı. Bu vergiler için dendi ki buradan bir kaynak yaratacağız, deprem bölgelerinde yapacağımız yatırımlarla büyük felaketlerin önüne geçeceğiz. Ama tam tersine o büyük felaketlere hazırlanmak yerine o büyük felaketleri büyütecek şekilde bu kaynakları kullanmışlar. Sırf müteahhitleri zengin olsun diye. 

Şimdi çıkıyor millete ahkam kesiyor, "Kaynağı nerede kullanmak gerekiyorsa orada kullandık" diyor. İşte Elazığ bunu gösterdi. Yarın İstanbul da bunu gösterecek. Van da bunu göstermişti. Van depremi ile mücadele etmiş, o depremden sonra kenti ayağa kaldırmış Bekir Kaya'yı Silivri'ye gönderiyorsun o kaynakları Saray'a harcıyorsun. Yalan söylüyorsun halkın kaynaklarını hiçbir zaman toplumun gerçek ihtiyaçları için kullanmadınız. 

DİYANET İŞLERİ BAŞKANI BU ÜLKENİN İNANANLARIYLA DALGA GEÇİYOR
Durum çok vahim. Diyanet İşleri Başkanı çıkıp, "Deprem kıyametin alıştırmasıdır" diyor. Bu ülkenin inananlarıyla dalga geçiyor. Böyle bir ayet mi var! Sen ne biçim bir insansın ki böyle bir uydurma açıklama yapıyorsun! TOKİ çalışıyor faizlerle ilgili fetva veriyor, deprem oluyor Saray'ı kurtarmak peşinde. Erdoğan Ankara'ya saray yaptı ya Diyanet İşleri Başkanı da kendisini şeyhülislam sanıyor. Osmanlı'da da böyleymiş, saray ne kadar sıkışsa halka verirler fetvayı kendileri götürürler sefayı... Hikaye hiç değişmemiş. Aynı mantıkla dini siyasete alet etmeye devam ediyorlar. Buna son vermek lazım.  

İSRAİL'İN FİLİSTİNLİLER İÇİN YAPTIĞI DUVARIN ÇİMENTOSU TÜRKİYE'DEN
Bütün halkların umudu mücadelemizde. Ortadoğu halklarının da. Ortadoğu halklarını tehdit ediyorlar. Şimdi Filistin halkına sahip çıktılar. Bu konuda da ahkam kesiyorlar. Biliyor musunuz İsrail devleti Filistinlileri gettolara mahkum ediyor, duvarların içinde yaşamaya mahkum ediyor. Büyük büyük duvarlar örüyor. Hani bizim sınıra örülen duvarlar var ya ondan da yüksek duvarlar örüyorlar. Filistin halkı o duvarların arkasında aç, yoksul, İsrail devletinin şiddetine maruz kalıyor. O betonlar nasıl örülüyor derseniz Türkiye'de giden çimento ile örülüyor. AKP iktidarı döneminde İsrail ile ticaret hacmi 10 kat artmış. Çimento satıyoruz, para kazanıyoruz diyorlar. İşte o çimento ile o duvarlar örülüyor. Madem sen İsrail devletini kınıyorsun o  zaman İsrail ile tüm anlaşmaları askıya al. Tamamıyla göz boyama. Geçmişte Mavi Marmara'da olduğu gibi bugün de aynı göz boyamayı devam ettiriyorlar. 

İDLİB'DE YAŞANANLARIN MÜSEBBİBİ, İDLİB İÇİN GÖZYAŞI DÖKÜYOR
Aynı şey Libya'da. Libya'da çözümün nereden geçeceği belli ama çeteler üzerinden kışkırtma peşinde bir dış politika var. Suriye'de, Serekaniye'de, Afrin'de yapılan tüm vahşet ortada. İdlib meselesi şimdi önümüzde. İdlib için  gözyaşı döküyor. Kim müsebbibi? El Nusra'yı kim destekledi? IŞİD çetelerini kim destekledi? O çetelerden ÖSO'ları SMO'ları kim yarattı? Böyle dış politika olmaz. 

HDP olarak bizim dış politika ilkemiz Türkiye'de demokrasi, bütün komşularımızda demokrasiden geçer. Böyle bir dış politikayı var etmek için de bir an önce bu iktidardan kurtulmalıyız. 

BÜYÜK KONGREMİZLE GELECEĞİN İTTİFAKINI HEP BİRLİKTE VAR EDECEĞİZ
Ne yapmalı, nasıl yapmalı sorusunun yanıtını hep birlikte üreteceğiz. Büyük Kongremizle geleceğin ittifakını demokrasi ittifakı çerçevesinde hep birlikte var edeceğiz. Bir toplumsal mutabakatı hayata geçireceğiz. İlmek ilmek öreceğiz. Hep birlikte demokratik bir anayasa yapmak ve bir meclisi inşa etmek için çalışacağız. Biliyoruz ki toplumsal mutabakatını sağlıklı bir şekilde hayata geçiren toplumlar tüm sorunlarını çözebilir. Tüm sorunlarımızı ancak böyle çözebiliriz. Şimdi dünden çok daha güçlü bir mücadeleyi kararlılıkla, Üçüncü Yolla hep birlikte hayata geçireceğiz.