23 Kasım 2024 Cumartesi

Tahir Laçin yazdı | Doğru yolda inançla yürümek

Kimse aldanmamalıdır; bugün siyasal iktidara avuç açan eller, yarın onu deviren ve sosyalizmi inşa eden ellere dönüşür. Sömürü düzeninin bütün yükünü sırtlayan ve acısını çeken işçi sınıfının ve ezilenlerin gücünü, devrimci potansiyelini ve oynayacağı tarihsel rolü bilince çıkarmayan biri, komünist devrimci olamaz. Olsa olsa küçük burjuva maceracı bir hayalperest olur.

Sömürenlerin işçi ve emekçiler üzerindeki tahakkümünü, denetimini sürekli artırmalarının ve daimi kılmanın çeşitli yolları vardır. Devletin şiddet aygıtları aracılığıyla ve sahip oldukları bilimsel-teknik olanaklarla işçi sınıfını ve ezilenlerin denetim altında tutarlar ve sömürü çarklarını döndürürler. Bununla beraber ideolojik aygıtlarını da kullanırlar. Yoksulluğun ve sefaletin asıl kaynağını ve sorumlularını gizlerler. Sömürü düzenini, eşitsizliği, yoksulluğu milliyetçilik, din vb. ideolojilerle doğallaştırırlar. Böylece kanlarını emdikleri ve emeklerini sömürdükleri işçi sınıfının ve ezilenlerin sınıfsal bilincini dumura uğratır, düşünsel ve eylemsel kapasitesini köreltir ve birleşmelerini önlerler.

Siyasal İslam'ın Türkiye ve Bakur'daki en etkili ideolojik aparatı, milliyetçiliğin yanı sıra dini ideolojidir. İşçiler ve emekçiler kadercilik, şükretme ve sadaka kültürüyle biçimlendirilerek tahakküm ve denetim altına alınır.

Sömürücü patron, "işveren" statüsünü ve sürekli büyüyen sermayesini kader veya kendisine atfettiği çalışkanlık, cüret, ticari zeka gibi özelliklerle izah eder. Çalışanların "işveren" sayesinde evlerine ekmek götürebildiği algısı oluşturularak işçi ve emekçilere "minnet borcu" ve şükretme duygusu aşılanır. Ekmeğini yedikleri kapıya ihanet etmemeleri öğretilir.

Siyasal İslam'ın geniş halk kitleleri üzerindeki ağını ve denetimini bugüne kadar sürekli kılan şey ise bütün diğer etkenlerle birlikte, milyonlarca insanı "yardıma" muhtaç kılmasıdır. Milyonların "yüce gönüllü" ve "yardım sever" rejime avuç açmasını ve biat etmesini sağlamasıdır. (Resmi rakamlara göre Türkiye'de 25 milyon insan yaşamını ancak "yardım" alarak sürdürebiliyor.)

İşçilerin, emekçilerin ve ezilenlerin çoğunluğu siyasal iktidarın (devletin) şiddet aygıtlarından korktukları, yardıma muhtaç oldukları, egemen ideolojilerin içerisinde düşünüp eyledikleri ve en önemlisi de farklı bir alternatif görmedikleri için politik olarak karşıdevrimci cephede konumlanırlar. Kendilerini yoksulluğa ve sefalete mahkum eden sömürü düzeninin taşıyıcı özneleri olan burjuva partilerinin, sarı sendikaların vb. saflarında yer alırlar. Bu durumun değiştirilmesi hayati önemdedir.

Bugün siyasal İslam'ın vd. burjuva partilerin ideolojik, politik, örgütsel etkisindedir diye işçi sınıfına ve halka inancını yitiren, kızan ve deyim yerindeyse küsenlerin sayısı az değildir. Bu yaklaşımın komünist öncünün ve emekçi solun işçi sınıfı ve yoksul halk kitleleri içindeki politik, örgütsel çalışmalarını sekteye uğrattığı bir gerçektir.

"Devrim kitlelerin eseridir" (Lenin). İşçi sınıfı ve ezilenler devrimin öznesidir. İşçi sınıfı ve ezilenler olmadan devrimin gerçekleşebilme olasılığı yoktur. Kimse aldanmamalıdır; bugün siyasal iktidara avuç açan eller, yarın onu deviren ve sosyalizmi inşa eden ellere dönüşür. Sömürü düzeninin bütün yükünü sırtlayan ve acısını çeken işçi sınıfının ve ezilenlerin gücünü, devrimci potansiyelini ve oynayacağı tarihsel rolü bilince çıkarmayan biri komünist devrimci olamaz. Olsa olsa küçük burjuva maceracı bir hayalperest olur. Çok geçmeden de mırın kırın edip mücadelenin dışına düşer.

İşçi sınıfının ve halkla kitlelerinin yıkıcı ve kurucu gücüne inananlar ancak devrimi örgütleyebilir ve sosyalizmi inşa edebilir. Buna inananlara proleter devrimci denir. Komünist devrimciler ve öncü, işçi sınıfını suçlayan küçük burjuva nihilist anlayışlara prim vermez. Siyasal iktidarın işçi sınıfı ve ezilenler üzerinde ideolojik, politik hegemonya kurabilmesini kendi zayıflığı, yetersizliği ve kararsızlığıyla izah eder. Kabahati halkta değil kendisinde arar. Somut durumu ve koşulları analiz ederek, geçmiş deneyimlerinin de ışığında, doğru taktik politikalar belirleyip çeşitli mücadele araç ve biçimleriyle işçi sınıfını ve ezilenleri siyasal iktidarın ağından koparmaya yönelir. Öncü, emekçilere inandığı ve onları sınıf bilinciyle buluşturduğu her düzeyde özgürlük ve sosyalizm savaşımını ileriye taşır ve büyütür. Proletaryanın muazzam düzeydeki yıkıcı ve kurucu gücünü sosyalist bilinçle donatıp açığa çıkartır. İşçi ve emekçileri kendileri için bir sınıf olarak özneleştirebildiği durumda, bunu başardığı vakit tarihsel rolünü oynar.

Sömüren ve ezenlerin, ezilen ve sömürülenlerin sınıf bilincini dumura uğratıp, denetim altında tutarak, kurtuluşunu engellediği gerçeğini vs. bilerek, buna karşı sistematik canlı bir ideolojik, politik savaşım yürütmek ertelenemez ve aksatılamaz tarihi bir sorumluluktur, görevdir. Öncüyü sömürülen ve ezilenlerin önderi yapacak şey, onun işçi sınıfının bilimi olan marksist leninist ideolojiye güçlü bağlılığıdır. Bu ideolojik bağlılık ışığında, politik, taktik önderlikte ustalaşmasıdır. Bu da yetmez, ideolojik netlik, politik ustalık ışığında günün Bolşevik örgütünü yaratabilme kabiliyetine sahip olmasıdır. Sonuç olarak; ideolojik netlik, politik ustalık ve örgütsel yaratıcılık ışığında anın/dönemin gereklerine uygun çarpışmayı örgütleme kabiliyetini, öncü kuvvet olduğunu işçi ve ezilenler nezdinde tartışmasız bir olguya bürünmesi gerekir. Önderlik iddiası komünist öncüye başarı ve başarısızlıklarını, doğru ve yanlışlarına dair işçi ve ezilenlere açık olmayı, hesap vermeyi de zorunlu kılar.

Egemen sınıfların işçi sınıfı ve ezilenler üzerindeki ideolojik, politik, örgütsel hakimiyetini kıran, onları sınıf bilinciyle kuşatan; politik, örgütsel gücüyle, iktidar perspektifi ile yürüyen öncü, önder gücün zafere ulaşması engellenemez. Bugün bu temel yaklaşım da öncünün nerede durduğu, komünist devrimci eleştirel bir bakışla ele almak, tek tek bireylerin, yerel kolektiflerin ve daha da önemlisi merkezi örgüt ve önderliğin güçlü ve zayıf yanlarını saptamak ve aşmak için pratik adımlar atmak zaruridir. Aksi halde öncü kendini tekrar etmekten ve geriye savrulmaktan kurtulamaz.