24 Kasım 2024 Pazar

Sömürgeci savaş ve işgale karşı direnişte yeni aşama

Türkiye emekçi sol hareketinin, Erdoğan diktatörlüğüne direniş arzusundaki antifaşist güçlerin, Efrîn direnişi ile Amed ve İstanbul direnişinin özdeşliğini, sömürgeciliğe karşı Rojava'nın kazanımlarını savunmanın faşizme karşı Türkiye'de özgürlüğü savunmakla anlamdaşlığını kavramakta, politik mücadelede bunun gereklerini yerine getirmekte bugün duraksayarak kaybedecekleri zamanın yarın telafisi olmaz.
Faşist sömürgeci Türk devleti Efrîn’e girdi. Türk burjuva ordusu ve işbirlikçi ÖSO çeteleri, kenti kuşatırken işledikleri katliam suçlarının ardından, şimdi de çakal sürüleri gibi kenti yağmalamaya başladılar. Kent işgalinin daha ilk karelerinde, işgalcilerin gözü dönmüş bir talan ve intikam histerisinde oldukları tüm dünyaya yansıdı.
 
Böylece, Efrîn direnişinde yeni bir aşama başlamış oldu. Direniş güçlerinin Efrîn ve çevresindeki mevzileri savunmaya odaklı cephe savaşı, Efrîn'e girmek için bütün askeri ve teknolojik imkanlarını seferber eden sömürgeci işgal ordusuna karşı yürütülecek gerilla savaşına bıraktı yerini. Efrîn'de devrimci halk savaşının bu yeni biçimiyle süreceği ilan edildi.
 
Evet, Erdoğan'ın sömürgeci işgal ordusu, bütün askeri ve teknolojik imkanlarını Efrîn kuşatmasına yığdı. Nitekim buna güvenen faşist şef, iki günde Efrîn'i alacaklarını ilan etmişti cümle aleme. Ama Efrîn, iki ay boyunca soykırımcı sömürgeciliğe cepheden direndi.
 
Efrîn halkı, katliamcı ve yağmacı işgalcilerin askeri-teknolojik üstünlüklerine, kullanımı savaş suçu sayılan silahlarına, kitlesel sivil katliamlarına iki ay boyunca kahramanca karşı koydu. Küçük bir toprak parçasında, etrafı büyük bir işgal ordusuyla çevrilmişken, onur ve özgürlük savunmasında ölümsüzleşen yüzlerce savaşçısıyla ve yaralanan sayısız gazisiyle tam bir direniş destanı yazdı. Yalnızca Rojava devriminin savunma mevzilerini oluşturmadı Efrîn halkı, Kürt halkımızın öncü direniş gücü olmakla da kalmadı, aynı zamanda Türkiyeli emekçilere ve ezilenlere, Türkiye'nin antifaşist güçlerine kararlılık ve direngenlik aşıladı, dünya işçileri ve halklarının gönlüne yeni umut tohumları ekti.
 
Sömürgeci faşist diktatör Erdoğan ve saray soytarıları istedikleri kadar zafer naraları atsınlar, faşist psikolojik harp medyası ve kalemşorları istedikleri kadar mehter marşı çalsınlar, bu Pirus zaferinin yalanla şişirilmiş ve şovenizmle zehirlenmiş balonunun patlaması öyle fazla zaman almayacak. Çünkü Efrîn'de direnen YPG'nin, Cerablus'u devreden DAİŞ'e veya Kerkük'ü bırakan peşmergeye hiçbir şekilde benzemediği gerçeği bir kez daha ve olanca çıplaklığıyla ortaya çıktı. İşgalci Türk burjuva ordusu Cerablus'u bir günde almışken ya da işgalci Haşdi Şabi birlikleri Kerkük'e bir günde yerleşmişken, Efrîn iki ay geçit vermedi faşist sömürgecilere.
 
Efrîn direnişinin sırrı, Rojava devriminin öncü ile halkın bütünleşmesine, halkın özyönetiminin ve özsavunmasının örgütlenmesine dayanan gelişiminde yatıyordu. Kana susamış sömürgeci ahtapotun tüm kollarıyla boğazına sarıldığı bir kentte, silahlanmış ve savaş siperlerinde saf tutmuş Efrînli on binler işte böyle sahneye çıktılar.
 
Efrîn direnişinin sırrı, Rojava devriminin Kürt ulusal özgürlük mücadelesi sınırlarını aşarak Kuzey Suriye devrimi, yani tüm yoksulların ve ezilenlerin devrimi yönünde derinleşip genişlemesinde yatıyordu. Ulusal ve dinsel boğazlaşmalar coğrafyasında Kürtlerin, Arapların, Süryanilerin, Çerkeslerin, Müslümanların, Hristiyanların, Êzidîlerin, Sünnilerin, Alevilerin Efrîn'de ortak direniş cephesi işte böyle inşa edildi.
 
Efrîn direnişinin sırrı, Rojava devriminin aynı anda bir kadın devrimi olarak gelişmesinde ve kadın devrimi çağının bir işaret fişeği olmasında yatıyordu. Feda ruhunu kuşanıp direniş mevzilerinin en önünde boy gösteren kadın komutan ve savaşçılar ilerici insanlığın hayranlığını işte böyle kazandılar.
 
Ve Efrîn direnişinin sırrı, hiç kuşkusuz ki, halkların onuru ve özgürlüğü uğruna dövüşmesinde, YPG saflarında, Kürdistan ve Türkiye komünist ve devrimci hareketinde, enternasyonalist mücadelede yer alan adanmış devrimciler kuşağının eyleminde yatıyordu. Direnişte feda ruhunun en yalın örnekleri, emekçi insanlığın ölümsüzlükle yücelen en derin değerleri işte böyle gözler önüne serildi.
 
Sömürgeci Türk burjuva devletinin Efrîn'de işgali kalıcılaştırmayı, işbirlikçi ÖSO çeteleri aracılığıyla Efrîn'de yönetimi elde tutmayı, İdlib-Efrîn-Cerablus hattını yeni işgal ve nüfuz alanları için dayanak yapmayı hedeflediğine şüphe yok. Sömürgeci faşist diktatör, bu sayede, Minbic'ten Şengal'e uzanan yeni işgal girişimleriyle Kürt ulusal demokratik statüsünü tasfiye etmeyi, Bakur Kürdistan'da soykırımcı saldırganlığın adı olan Çöktürme Planı'nın uygulanışına Rojava ve Başûr'da da karşılık buldurmayı hesap ediyor.
 
Ama faşist şefin bu hevesinin kursağında kalacağına da şüphe yok. Zira Efrîn'de iki aya yayılan destansı cephe direnişi, sömürgeci işgal ve talan ordusu ile onun işbirlikçi çetelerinin Rojava topraklarında öyle kolay ilerleyemeyeceğini yeterince kanıtladı. Bir yandan Efrîn başta olmak üzere Rojava'da, diğer yandan Bakur'da, Türk burjuva devletinin şiddetlenen gerilla hamleleriyle yüz yüze geleceğine işaret etti. Efrîn devrimci mevzi savaşı, dünya çapında ilerici enternasyonal güçlerin dayanışma eylemselliğini ateşleyerek, faşist saray iktidarını siyaseten büyümekte olan bir basınç altına soktu. Türkiye ve Bakur Kürdistan'da, dizginsiz ve pervasız faşist devlet terörüne rağmen savaşa ve işgale karşı yükselen demokratik seslere ilham kaynağı oldu. Ortadoğu'da etkinlik kurmaya çalışan ve Efrîn işgaline yol veren, Rusya'dan İran ve Suriye'ye, ABD'den AB'ye değin tüm emperyalist ve bölgesel gerici devletlerin politik pozisyonlarında sendelemelere ve bocalamalara yol açtı. Özetle, Efrîn'de kahramanca halk savunması, faşist Türk burjuva sömürgeciliğinin önüne dikilen muazzam bir set olarak, devrimci rolünü oynadı.
 
Şimdi, sömürgeci savaşa ve işgale direnişte yeni bir aşamaya geçilmiş durumda. Faşist saray diktatörlüğünün Rojava'dan Başur'a doğru genişletmeyi tasarladığı sömürgeci işgale karşı mücadele, kuşkusuz ki, Türkiye ve Kürdistan'da politik özgürlükten yana tüm antifaşist ve antisömürgeci güçlerin başlıca görevi olmaya devam ediyor. Öyle ki, Erdoğan'ın tekçi faşist şeflik sistemine barikat olabilme başarısı, bu tarihsel anda, işgale ve savaşa karşı direniş alevlerinin Türkiye ve Bakur Kürdistan'a yayılmasında düğümleniyor. Erdoğan liderliğindeki AKP-MHP blokunun ve faşist saray cephesinin dağıtılmasında, onların sömürgeci işgal planının yenilgiye uğratılması kritik bir eşik teşkil ediyor.
 
Bilinmeli ki, Türkiye emekçi sol hareketinin, Erdoğan diktatörlüğüne direniş arzusundaki antifaşist güçlerin, Efrîn direnişi ile Amed ve İstanbul direnişinin özdeşliğini, sömürgeciliğe karşı Rojava'nın kazanımlarını savunmanın faşizme karşı Türkiye'de özgürlüğü savunmakla anlamdaşlığını kavramakta, politik mücadelede bunun gereklerini yerine getirmekte bugün duraksayarak kaybedecekleri zamanın yarın telafisi olmaz.
 
Türk halkımızın antifaşist mücadele bilincinin gelişimini prangalayan şovenizme hücum etmeden, Türk emekçileri arasında sömürgeci savaşa ve işgale karşı mücadeleyi örgütlemeden, bugün Türkiye'de politik sınıf savaşımı büyütülmez. Bakur Kürdistan'da, halk bilinci ibresinin sömürgeci faşist rejimi reforma zorlama eğiliminden devrimle yıkma eğilimine dönmekte olduğu güncel koşullarda, kararlı öncü devrimci çıkışlar gerçekleştirmeden, Kürt halkımızın serhildan ateşi yeniden tutuşturulmaz.
 
Faşist politik İslamcı Erdoğan diktatörlüğüne karşı antifaşist cephenin genişletilmesinde sorumluluk sahibi olan her politik özne, eğer bu sorumluluğu omuzlarında gerçekten taşıyacaksa, Türkiye'nin kentlerinde ve kırlarında, sokaklarında ve varoşlarında, savaşa ve işgale karşı mücadele görevlerine yanıt olmaya kilitlenmek zorundadır. Ve bunun en yalın anlamı, Efrîn'in direnişçi yolunu takip etmektir.