22 Aralık 2024 Pazar

SKM 5. Kongre Sonuç Bildirgesi: Dünyayı değiştireceğiz, özgürlükte buluşacağız

Sosyalist Kadın Meclisleri, 1 Şubat'ta gerekleştirdiği 5. Kongresi'nin sonuç bilgirgesinin açıkladı. Yeni dönem mücadele hattını belirleyen SKM, "Yeni dönem kadın devriminin ihtiyaçlarını ortaya çıkarma ve ona göre kendimizi düzenlemeyi şart koşuyor" dedi. SKM, bir kez daha tüm kadınları 8 Mart'ta greve çağırdı.

Sosyalist Kadın Meclisleri (SKM), 1 Şubat'ta gerçekleştirdiği 5. Kongresinin sonuç bildirgesini açıladı. 

GENEL SÖZCÜ VE MYK ÜYELERİ
İstanbul Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Merkezi'nde yapılan kongrede, SKM Genel Sözcülüğüne Hatice Deniz Aktaş seçildi. Kongrenin ardından yapılan Genel Mecliste ise Çiçek Otlu, Ebru Yiğit, Ezgi Bahçeci, Satiye Ok, Güngör Didar Gül, Tanya Kara, Züleyha Mangan MYK üyeleri olarak belirlendi.

"Dünyayı değiştireceğiz, özgürlükte buluşacağız" şiarıyla yapılan kongrede, kadına yönelik şiddet, kadın yoksulluğu ve emek sömürüsü, sömürgecilik ve savaş politikaları başta olmak üzere bir çok konuda tartışmalar yapıldı. Yeni dönemin politik mücadele hattı üzerine de tartışmaların yapıldığı kongrede 8 Mart'ta kadın grevinin örgütlenmesine karar verilerek, hızla çalışmalara başlandı. 

SKM'nin 5. Kongresi'nin sonuç bildirgesi şöyle:

"Emperyalist küreselleşmenin varoluşsal kriz içinde olduğu, ezilenlerin isyanlarının ve ayaklanmalarının dünyayı sardığı koşullarda, 21. yüzyılın kadın devriminin kapısını zorlayacağını söylemek hiç de abartılı olmayacaktır. Bu nedenle, "Dünyayı değiştireceğiz, özgürlükte buluşacağız" derken sadece kendi niyetimizi değil, kadın devriminin güncelliğinin tüm verilerine dayanarak bu perspektifi tartışıyoruz. Krizin sonuçlarını en ağır biçimde yaşayan kadınlar, erkek egemen kapitalist sisteme karşı cins eksenli taleplerini haykırıyor. Emeği, kimliği ve bedenine sahip çıkıyor. Dünyanın pek çok ülkesinden, Türkiye ve Kürdistan'dan yükselen eşitsizliğe, adaletsizliğe ve sömürüye isyan dalgası 21. yüzyılın kadın devrimi olacağına işaret ediyor.

Coğrafyamızda AKP/MHP faşizminin kadın düşmanı politikaları da çok farklı değil. Erkek egemen kapitalist heteroseksist sistem kadınlara ya "makbul" ya da "maktul" kadın olmayı dayatıyor. Umutsuzlukla ve çaresizlikle rıza üretmeye girişen sistem, rıza göstermeyenleri, biat etmeyenleri de baskı ve zorla teslim almaya çalışıyor. Türkiye sathında şovenizm, milliyetçilik rüzgarıyla ayakta durmaya çalışan devlet faşizmi, Kürdistan'da da özel sömürge politikalarıyla özellikle genç kadınları hedefliyor.

Emeğin, bedenin, doğanın talanı sermayeyi daha da büyütürken, ezilenlere açlık ve yoksulluk, doğaya da geri dönülemez tahribat olarak yansıyor. Geleceğimiz iki seçenek arasında: Ya sosyalizm ya barbarlık. Geleceğimizi belirleyecek olan da burada yapacağımız seçim olacaktır.

Genel tablonun güncel yansımaları her birimize dokunuyor. Geleceğimizi yeniden kuracaksak, güncel sorunları çözmek ve taleplerimizi oluşturmak görevi önümüzde duruyor. Politika dediğimiz şey, geleceğimizi belirleyen herhangi bir konuyu ele almak, anlatmak ve kazanmak için örgütlü bir şekilde taleplerimizi dile getirmektir aynı zamanda.

10 yıl önce "Cins bilinciyle aydınlanıyor, kadın devrimiyle özgürleşiyor siyasetin merkezine yürüyoruz" kurucu şiarına bağlı olarak, bugün başta SKM'nin merkezi organlarında kadın devriminin teorisi, politikası ve ideolojisi konularında yeni bir eğitim, kavrama ve kavratma çalışması ihtiyacı kendisini dayatmaktadır.

10 yıl sonra yeniden kurucu kodlarımızı hatırlatmamız bu yüzdendir. Kadınların tek tek özgürleşmesi, yetkinleşmesi ve birikimini yükseltmesinin kadın devrimi bakımından anlamı önemli olmakla birlikte, bu gelişim kolektifleştirilemediği, örgütlü kadın gücüne dönüştürülemediği sürece, erkek egemen kapitalist sistemin saldırılarına karşı kazanıma dönüşemeyeceğini gördük. Kadın devrimi, kadınların kolektif örgütlü gücüyle mümkün olacaktır. Bu 10 yıllık deneyimle bir kez daha görüldü ki kol kola girmekten, birbirimizi geliştirmekten, büyütmekten, tamamlamaktan başka yol görünmüyor.

"Tek bir kadın daha eksilmeyeceğiz", "Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz", "Kadın yaşam adalet", "Yaşasın kadın devrimi" şiarlarını haykırıyorsak eğer, sözümüzle eylemimizin bütünlüğünü sağlamak zorundayız. Teorimizi, ideolojimizi kavrayamazsak, politika üretemeyiz. Politika üretemezsek örgütlenemeyiz. Ama örgüt olamazsak da sözümüzün pratik karşılığını hayata geçiremeyiz. Yeni dönem bu anlamıyla kadın devriminin ihtiyaçlarını ortaya çıkarma ve ona göre kendimizi düzenlemeyi şart koşuyor.

ERKEK-DEVLET ŞİDDETİNE KARŞI MÜCADELE
Erkek-devlet şiddeti, kadın düşmanlığını kadına karşı savaşa boyutuna çıkarmışken, yargı, erkeklerin işlediği cinsel suçları aklamanın aracına dönüştü. Her gün devletin cezasızlıkla ödüllendirdiği erkek şiddeti sonucu 3 kadın yaşamdan koparılıyor. Sadece 2019 yılında 474 kadının katledilmiş olduğu gerçeği, kadın devrimine inanmış olan biz sosyalist kadınların omuzlarında taşıdığı büyük sorumluluğu hatırlatmaya devam ediyor. bir taraftan yaşam hakkı elinden alınan hemcinslerimiz diğer tarafta özsavunma hakkını kullandığı için müebbet hapis cezası ile yargılanan kadınlar; kadın adaletini bekliyor. 3. Kongremizde karar altına aldığımız "Yaşamak istiyoruz" çığlığı kadın isyanının en kitlesel halidir. Bu nedenle önümüzdeki dönemde de kadın cinayetlerine, tacize ve tecavüze karşı kadın özsavunma hakkımızı ve kadın adaleti mücadelemizi daha fazla büyütmeye devam edeceğiz.

KADIN YOKSULLUĞU VE KADIN EMEĞİ SÖMÜRÜSÜ 
Erkek egemen kapitalist sistem, kadınlara yoksulluk, kadın emeğinin görünmez kılınması, güvencesiz ve istihdam dışı çalışma dışında başka bir seçenek sunmuyor. Ekonomik kriz koşullarında sermayenin, içinde bulunduğu krizi aşmak için ortaya koyduğu tek çözüm; daha fazla sömürü, daha fazla güvencesizlik, daha fazla kâr ve daha fazla savaş siyasetidir.

Dünyada artarak devam eden kadın isyanları, neoliberal politikalara karşı kadınları saflaştırmaya devam ediyor. Kadın yoksulluğu artarken krizin yükünü taşımak istemeyen kadınlarla buluşacağımız zeminleri çoğaltmak ve krizin yarattığı gerilimin kadına yönelik şiddet olarak bize dönmesine karşı alternatifler yaratmak zorundayız. İşsizlik ordusunun büyümesinin kadını eve döndürmesine, ucuz iş gücü sömürüsüne ve güvencesiz çalışmaya karşı mücadeleye devam edeceğiz.

SÖMÜRGECİLİĞİN KADIN DÜŞMANLIĞI VE SAVAŞ POLİTİKALARI 
Yıllardır Kürdistan'da özel savaş politikası uygulayan sömürgecilik, savaşı kadın bedeni üzerinden derinleştirmeye devam ediyor. Dersim'de Gülistan Doku ile bir kez daha suçüstü yakalanan devlet, kadına yönelik şiddet, taciz ve tecavüz saldırıları ile Kürt halkını teslim almaya çalışıyor. Kayyum saldırıları ile yok edilmek istenen kadın kazanımları şimdi de asker ve polislerin işlediği kadına yönelik suçları açıkça teşvik etmek biçiminde sürdürülüyor. 

Başta eşbaşkanlık sistemine dönük saldırılara, kazanılmış haklarımızın gasp edilmesine, kadın kurumlarının kapatılarak kadınların savunmasız bırakılmasına ve artan kadın cinayetlerine karşı kadın örgütlülüğünü büyütmeye ve kazanımlarımıza sahip çıkmaya devam edeceğiz.

BİRLEŞİK KADIN HAREKETİ
Kadın özgürlük mücadelesinin temel zemininden biri olan birleşik kadın hareketi, zaman zaman yükselen zaman zaman ivmesi düşen bir hattan ilerlese de sokakları terk etmedi. Kadın cinayetleri, çocuk istismarı, 25 Kasım ve 8 Mart gibi günlerde kadın özgürlüğünü birleşik hattan geliştirmenin gücüne yaslandı. Ancak bu gelişkin yanına rağmen daralma yaşadığı da, aşmamız gereken, başka bir gerçek olarak karşımızda duruyor.

Faşizmin artan saldırganlığına karşı genel olarak topumda yaşanılan umut kırılması kadınlara daha özgün biçimlerde yansıyor. Kapitalizmin bencilliğine, bireyciliğine ve öğrenilmiş çaresizlik salgınına karşı direnen ve isyan eden kadınların enerjisini ve mücadele kararlılığını büyütme sorumluluğu ile karşı karşıyayız. Özgürleşmemiz ve kurtuluşumuzun kolektif mücadeleden ve örgütlülükten geçtiğini biliyoruz. Kadın dayanışması ve kadın örgütlülüğünü birleşik kadın mücadelesinin mayası yapmak ve birleşik hattan yürüme pratiğimizi takvimsel günlerden çıkararak erkek egemenliğinin saldırılarına karşı rutin mücadele hattına çevirmek için tarihsel sorumluluk bilinciyle davranmaya devam edeceğiz.

KADIN GREVİ
Dünya kadın hareketinin 50'den fazla ülkede hayata geçirdiği kadın grevi dalgası giderek büyüyor. Arjantin'den Şili'ye, İtalya'dan Amerika'ya kadar birçok ülkede kürtaj yasağından kadın cinayetlerine, ırkçılık karşıtı mücadeleden tacize kadar bir dizi erkek egemen politikaya karşı çıkmak için grev yapıyor. Dünya kadın hareketi kadınların yaşamın yarısı olduğunu hatırlatmak ve kadınların isterse hayatı durduracağını göstermek için yeni bir eylem biçimi açığa çıkarıyor: Kadın grevi.

4. Kongremizde aldığımız kararla 2019 yılında Türkiye ve Kürdistan'da kadın grevini atölyelerde, evlerde sınırlı da olsa örgütlemiş ve enternasyonal kadın dayanışması ile dünya kadın hareketine selam göndermiştik. Ev içi emek ve ucuz iş gücü sömürüsüne, kadın düşmanı politikalara, cinsiyetçi rol dayatmasına karşı çıkmak için 2020 8 Mart'ında kadın grevini örgütlemeye devam edeceğiz. Eşit işe eşit ücret, 8 Mart'ta kadınlara ücretsiz ulaşım, kadın cinayetlerinin son bulması ve kadın adaleti için tüm kadınları 8 Mart'ta alanlara ve kadın grevine çağırıyoruz."