25 Kasım 2024 Pazartesi

Sıfırdan başlamıyoruz

Çok açık ki, AKP ?milis gücü?nü 24 Haziran gecesi için hazırlamıştı. 24 Haziran gecesinde gelişecek protestolara karşı sadece resmi polis gücünü değil, gayri resmi kontra güçlerini de devreye sokacaktı. O güçler, HDP?ye yönelik saldırılarla başını gösterdi. Gövdenin tamamını görmedik. 24 Haziran seçimlerini uzunca bir süre konuşacağız. Sadece seçim sonuçları bakımından değil, 24 Haziran gecesi Ankara’da yaşananlar bakımından da.
 
CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce ile ilgili çeşitli iddiaları kastediyorum. Bu konuda gerçek bilgiye ulaşma imkan ve olanaklarından yoksunuz ancak seçimler öncesinde Abdullah Gül’ü “ikna” için evinin bahçesine helikopter ile asker indiren iktidarın İnce için düşündüğü bir takım planlar olduğunu varsaymak zor olmasa gerek. Ancak spekülasyona açık bu konuyu geçiyorum. Seçimin reel sonuçları üzerinde durmak istiyorum.
 
Birinci olarak; 24 Haziran bir kez daha gösterdi ki, diktatör seçimle gitmeyecek. Seçimle geldi ancak geldiği gibi gitmeyecek. Bu üzerinde tek bir spekülasyon bile yapılamayacak kadar çok açık ve net bir gerçek. Aslında bu gerçeği 7 Haziran’da sandıkta çıkan iradeye karşı yapılan Saray darbesi ile gördük. Sonra 16 Nisan referandumunda da tescillendi. Şimdi de 24 Haziran’da gördük.
 
Saray sandıkta kaybetmemek için aslında neler yapabileceğini 7 Haziran ile 1 Kasım arasında seçimleri arasındaki süreçte gösterdi. Halklara büyük acılar yaşattı. 24 Haziran seçimlerinde de benzerini yapmaya girişti. Suruç’ta sırf HDP’ye oy verdikleri için 3 insan, DAİŞ vari yöntemlerle katledildi. Başka bir nedenle değil, HDP’ye oy verdikleri için. Seçim günü de özellikle Kürdistan’da halk, baskıyla korkutulmak istendi. Zaten öncesinden onlarca sandığın yeri değiştirilmişti.
 
Bununla bağlantılı bir başka gerçek ise; Saray’ın hazırlandığı iç savaş. Bunun bir senaryo değil gerçek olduğununu 24 Haziran gecesi gördük. HDP’nin barajı geçtiğinin kesinleşmesiyle beraber, HDP binalarına bir anda saldırılar başladı. Kimdi bu saldıranlar? Bunun yanı sıra, sosyal medyada Ankara Sincan’da “silahlı gruplar” gördüğünü öne süren insanların mesajları dolaştı durdu.
 
Çok açık ki, AKP “milis gücü”nü 24 Haziran gecesi için hazırlamıştı. 24 Haziran gecesinde gelişecek protestolara karşı sadece resmi polis gücünü değil, gayri resmi kontra güçlerini de devreye sokacaktı. O güçler, HDP’ye yönelik saldırılarla başını gösterdi. Gövdenin tamamını görmedik.
 
Saray tarafından açığa çıkan sonuçlar böyle.
 
Ezilenler bakımından ise HDP’nin barajı geçmesi çok önemli bir kazanımdır. Diktatörün ilk turda seçimi kazanmasının yarattığı moral bozukluğunun altında kalmamalı bu gerçek. HDP’nin baraj altında kalması, iktidarın seçim stratejisinin temel hedefiydi. Ama olmadı, HDP, öyle ya da böyle barajı aştı. AKP, 1 Kasım seçimlerine göre 7.1 puan kaybederek yüzde 42’ye geriledi. HDP, 1 Kasım seçimlerine göre oylarını 1 puan arttırarak 11.7’ya ulaştı. Asla üzerinden atlanmaması gereken gerçek bu. HDP, iktidarın gözaltı, tutuklama, seçim çalışmalarına fiili saldırı, manipülasyon, kara propaganda gibi tüm saldırı politikalarına karşı mücadele ederek kazandı. Adeta her bir HDP adayı, yöneticisi, üyesi, gönüllüsü, akıntıya karşı kürek çekti. Haliyle de 24 Haziran gecesi, özellikle Kürdistan kentlerinde halaylar kuruldu. Barajı aşmanın sevinci halayla kutlandı. Diktatörün ilk turda hile ve baskı ile -belki de şantaj ile- kazanmasının, bu halayların üzerine kara bulutlar düşürmesine izin vermeyelim. Sevinmek ezilenlerin hakkıydı, sevindiler.
 
HDP’nin halkların ve kadınların partisi olarak diğer örgüt ve partiler ile kurduğu seçim ittifakının da HDP’nin barajı geçmesinde payı olduğunu gördük. Yine de diğer seçimlerden önemli bir farkı, HDP’nin bu kez daha geniş bir cepheyi kucaklayarak meclise girmesi oldu. Gelecek bakımından önemli olan bu seçim ittifakının, kalıcılaşmasını sağlayacak biçimler bulmak.
 
Madem, ittifakta yer alan tüm siyasi parti temsilcilerinin söylediği gibi mücadele bundan sonra da sürecek, o zaman bu mücadeleyi birleşik sürdürmek önemli. Çünkü bu birleşik mücadelenin, tabanda yarattığı coşku ve enerjiyi hep beraber gördük.
 
Kazanımların yanı sıra HDP bakımından eksik olan neydi?
 
Diktatörün seçimle gitmeyeceğini bile bile tüm seçim stratejinin sadece barajı geçme üzerine kurulmasıydı.
 
Diktatörün halkın emeğini ve oylarını çalacağı kesinken, oyları korumak için seçmenlere sadece, sayım yapılırken ilçe seçim kurulları gibi mekanların önünde beklenmesi çağrısının yapılmasıydı. Eksik bir çağrıydı.
 
Peki ya sonra?
 
25 Haziran günü!
 
Oyların sayımı sırasında beklemenin sandıkların güvencesi için yetmediği 16 Nisan referandumunda deneyimlenmişti.
 
Çok açık ki sandıkların güvencesi, “Tamam gitme vakti” diyen bir kitle hareketiydi.
 
İnce, “Seçim sonuçlarını kabul ediyorum” diyerek, seçmenlere “eve dön” dedi.
 
HDP ise İnce’nin açıklama yapmasını bir süre bekledi. Muhtemelen ona göre tutumunu belirleyecekti. Gece yarısı HDP eşbaşkanları açıklama yaptılar, fakat cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’ın aldığı oy oranına dair tek bir söz etmediler.
 
Çok enteresan bir geceydi.
 
Elbette üzerine çokça konuşulacak.
 
Ancak somut olarak halkların mücadele haznesine yazılan; HDP’nin barajı paramparça etmesi ve kurduğu ittifakın toplumda yarattığı coşku ve güvendir.
 
Sıfırdan başlamıyoruz. Elimizde çok şey var, artık ne koyacaksak bunun üzerine koyacağız.