23 Kasım 2024 Cumartesi

Serêkanîyê Göçmenleri: Evlerimize dönmek istiyoruz

Serêkanîyê işgalinin 6. yılında evlerine ve topraklarına dönecekleri günü bekleyen Serêkanîyê göçmenleri kamplarda ve okullarda yaşadıkları zorlukları ETHA'ya anlattı. Tek isteklerinin topraklarına dönmek olduğunu dile getiren Serêkanîyêli göçmenler, "Fakat dönüşümüz onurlu bir dönüş olmalıdır" diye ekledi.

Serêkanîyê ve Girê Spî'nin işgalinin 6. yılı yaklaşıyor. Türk devleti Efrîn işgalinden sonra 9 Ekim 2019'da ABD ve Rusya gibi emperyalist devletlerin onayı ile Serêkanîyê ve Girê Spî'ye eş zamanlı işgal saldırısı başlattı. MLKP Şehit Serkan Taburunun bombalanması ile başlayan işgal saldırısına karşı QSD, YPG, YPJ, MLKP, Şehit Elîşêr Deniz Tugayı ve enternasyonal savaşçılar 13 günlük canfeda bir direnişle karşılık verirken on binlerce Serêkanîyêli kentini, köyünü ve toprağını terk etmek zorunda kaldı.

Özerk Yönetim tarafından Hesekê kentinde inşa edilen Waşûkanî ve Serêkanîyê kamplarına yerleşen on binlerce göçmenin ihtiyaçları yine Özerk Yönetim'in kısıtlı imkanları ile karşılanmaya çalışılıyor. Serêkanîyê göçmenleri işgalin 6. yılında yaşadıkları zorlukları ETHA'ya değerlendirdi. Göçmenlerin temel talepleri ise; Waşûkanî ve Serêkanîyê kamplarının Birleşmiş Milletler (BM) gibi kuruluşlar tarafından resmi statüye kavuşturulması, bölgede Türk devleti ve çetelerinin işgaline son verilmesi ve kentine, köylerine, evlerine ve topraklarına dönmesi.

'TÜRK DEVLETİ EFRÎN'DEN SONRA SERÊKANÎYÊ VE GIRÊ SPÎ PLANLARINI AÇIK VE NET SÖYLEDİ'
Serêkanîyê Göçmenleri Derneği Sözcüsü Mehmûd Cemîl, Türk devletinin Efrîn işgalinden sonra "şimdi sıra Serêkanîyê ve Girê Spî'de" diyerek planlarını açık ve net bir şekilde söylediğini ifade etti. Uluslararası güçlerin bu tehditleri kulak arkası ettiğini ve Türk devletinin elini buradan çekmesi için hiçbir şey yapmadığını kaydetti. Türk devleti ve çetelerinin 9 Ekim günü Serêkanîyê'de savaş uçaklarıyla askeri ve halkın yerleşim alanlarının bombalandığını hatırlatan Cemîl, Serêkanîyê halkının kentten çıkmak zorunda kaldığını söyledi.

'SUDAN ÇIKMIŞ BALIĞA DÖNDÜK'
"Bizler kentimizden çıktıktan sonra yüzümüzü Cizîr bölgesine döndük. Hesekê, Dirbêsîyê, Amûde, Qamişlo kentleri ve köylerine yerleştik. Heseke'de Waşûkanî ve Serêkanîyê isimleri ile iki tane kamp kuruldu" diyen Cemîl yaşadıklarını şöyle aktardı: "Bizler halk olarak kentimizden çıkmak zorunda kaldığımızda gerçekten sudan çıkmış balığa döndük. Hani balık sudan çıktığında ölür ya, bizde öyle olduk. Doğrudur, biz sağız ama canımız ve ruhumuz Serêkanîyê ve köylerindedir, aklımız kentimizdedir. Göçmenler olarak acılarımız ve eziyetimiz göz önündedir. Sadece üzerimizdeki kıyafetlerle çıktık. Evlerimizi ve mülklerimizi yerinde bıraktık. Bundan sonraki süreçte yaşam bizim için çok zahmetti. Ekonomik anlamda doların Suriye parası karşısında yükselmesi göçmenleri bu konuda çok fazla zorluyor."

'SADECE ÖZERK YÖNETİM YARDIM ELİ UZATIYOR'
Kamplarda insani yardıma ihtiyaç olduğunu vurgulayan Cemîl BM gibi kurumların kampların resmiyetini tanımadığını ve yardım etmediğini kaydetti. Sadece Özerk Yönetimin yardım elini uzattığını söyleyen Cemîl konuşmasına şöyle devam etti: "Ama bu da yeterli değil. Kamplarda kalan göçmenlerimizin olanakları çok yetersiz. İş yok. Bu yüzden BM'nin Başûr, Hol, Erîşa ve diğer kamplar gibi bu kampları tanımasını ve yardım elini uzatmasını, göçmenlerin ihtiyaçlarını karşılamalarını bekliyoruz. Okullarda kalan göçmenlerin yaşamı daha zor. Yerler dar, her aile bir odada kalıyor. Okullarda kalan göçmenlere yapılan yardımlar kamplarda ki gibi yetersiz."

'DÖNÜŞÜMÜZ ONURLU BİR DÖNÜŞ OLMALIDIR'
Kentlerde ve köylerde yaşayan göçmenlerin yaşadıkları sorunlara ve zorluklara değinen Cemîl hayat pahalılığı, işsizlik ve yüksek kiraların en çok göçmenleri etkilediğini dile getirerek göçmenlerin topraklarına, evlerine tekrar dönebilmeleri, Türkiye ve çetelerinin bölgeden çıkartılması için yardım beklediklerini ifade etti. En çok istedikleri şeyin topraklarına tekrar dönebilmek olduğunu ifade eden Cemîl, "Fakat dönüşümüz onurlu bir dönüş olmalıdır" vurgusu yaptı.

'LÜBNAN SAVAŞI İŞİMİZİ DAHA DA ZORLAŞTIRDI'
Lübnan'da yaşanan savaşın Kuzey ve Doğu Suriye'ye yansımalarına dikkat çeken Cemîl, şu sözlerle devam etti: "Lübnan'da da savaş başlamış durumda. Buradan da birçok Serêkanîyê göçmeni Lübnan'a gitmişti, orada yaşıyordu. Bugün onlar da yüzünü Rojava'ya, Kuzey ve Doğu Suriye'ye dönmeye başladı. Bir kısmı Serêkanîyê, Waşûkanî, Şehba kamplarında. Şu anda onlar için de yardım gerekiyor. Zaten durum zorluydu, bu yükü daha da ağırlaştırdı. Bu, BM gibi kurumların görevidir ki bu göçmenlerin yerleştirilmesi gerekir. Yani bölgemizde yaşanan bu savaş ve çatışmalarda ordu ve devletlerin derdi değil ama sadece siviller; çocuklar, kadınlar, yaşlılar, erkekler kurban oluyor. Lübnan savaşının durmasını umut ediyoruz. Türk devletinin Efrîn, Serêkanîyê, Girê Spî gibi bölgemizdeki işgalciliğinin ortadan kalkmasını ve bölgemize güvenlikli ve onurlu biçimde dönmek istiyoruz."

'EN ÇOK ZORLUĞU KADINLAR YAŞIYOR'
Ailesi ile kampta yaşamını sürdüren Serêkanîyê göçmeni Nesrîn Mehmûd, "6 yıldır bu haldeyiz. Biz göçmeniz ve bu çadırlarda yaşıyoruz. Biz kadınlar bu durumda çok zorluk yaşıyoruz. Hastalıklar, susuzluk çok zorlu bir durum, bu sıcaklarda çadırlarda kalıyoruz, hastalıklar çok. Böyle bir şey olur mu? Halimiz hal değil. Bize bir çözüm bulunması gerekiyor. Küçük çocuklarımızın durumuna bakın, ne halde? Ne durumda büyüyorlar? Çocuklarımızı büyütemiyoruz artık. Her şeyimiz dağıldı" dedi.

Evlerine dönmek istediklerini ifade eden Nesrîn Mehmûd, bu konuda yardım ve dayanışma beklediklerini dile getirdi. En büyük zorlukları kadınların yaşadığını vurgulayan Nesrîn Mehmûd, şöyle devam etti: "Yerlerimize dönmek için herkesin bize arka çıkmasını istiyoruz. Bu duruma artık tahammül edemiyoruz. En çok zorluğu biz kadınlar yaşıyoruz. Su getiriyoruz, çalışıyoruz. Örneğin ben terziyim. Sabahtan akşama kadar çalışmam lazım. Ama gel de bu kamplarda, bu çadırlarda yaşa. Hepimiz bir çadırda, bu nasıl bir hal? Biz ne zamana kadar böyle olacağız? Bize bir çare bulunması lazım, ufak çocuklarımıza yeni bir hal bulunması lazım. Hepimizin tek el olmamız lazım ki bu durumdan kurtulalım. Hangi insanı görsen, 'evet bizler sağız ama içimizde ölüyüz' diyorlar. Herkesin bize destek vermesi gerekir ki bu durumdan kurtulalım."

'KİMSE İRADEMİZİ KIRAMAZ'
Evli olduğu kişiden ayrılarak kampta 4 küçük çocuğu ile yaşamını sürdüren Emel Abdûlah Îbrahîm ise "Ben Serêkanîyêliyim. Kentimizden çıkışımızın 6. yılına giriyoruz. Biz kadınlar olarak bu çadırlarda kalıyoruz. Kadınlar, gençler hepimiz tek el olmalıyız ki kentimize dönelim. Erdoğan gibi biri bizi ülkemizden, topraklarımızdan çıkartamaz. Evet şu anda hepimiz kamplarda kalıyoruz, hepimiz birbirimizi tanıyoruz, hepimiz Serêkanîyê'deniz. Ama burada ki yaşam kentteki gibi olmuyor. Zorlukları var. Su, ekmek, elektrik sorunları var. İnsanın kendi kentinde yaşadığı gibi olmuyor. Ben sesim en büyük devletlere gitsin istiyorum. Kimse irademizi kıramaz, hepimiz tek el olup topraklarımıza dönelim istiyorum" dedi.

'BİZ SERÊKANÎYÊ' DE MUTLUYDUK AMA ÇOCUKLAR ARTIK MUTLU DEĞİL'
Serêkanîyêli göçmen çocuk Îbrahîm Ehmed ise "Bizler Serêkanîyê'den çıktık. Hadi şimdi nasıl yapacağız? Kentimize dönmek istiyoruz. Türkiye bize her şeyi yaptı. Ne istiyor? Hiçbir şey bırakmadı. Çocuklar mutluydu, mutlulukları gitti. Çocuklar okullardaydı, bunların hepsi gitti. Bunları hep Türkiye yaptı. Biz Serêkanîyê'de mutluyduk, bizler kentimize, Serêkanîyê'ye dönmek istiyoruz. Burası güzel değil, Serêkanîyê çok güzeldi, yerimize dönmek istiyoruz, bizim yerimiz daha güzel. Çocuklar bu kamplarda mutlu değil, hepsi dönmek istiyor, okumak istiyor. Burası bizim evimiz değil, onların yaşadıkları zorluklar bunlar. Hadi bu çocuklar ne yapacak? Bu durum için herkese çağrı yapıyoruz. İnsan içinde rahat değil" dedi.