Seçimler, HDP ve hegemonya
HDP'nin kendi adayını çıkarmasının tabanında yarattığı coşku ve özgüven ile burjuva saflarda yarattığı gerilim bu tutumun doğruluğuna işaret eden en net veridir. Burjuva muhalefetten bağımsız bir siyasal tutum almak, bu süreçte elimizden koparılıp alınması en zor halkadır. Bütün süreci stratejik açıdan yönetmemizi ve nihayetinde kazanmamızı sağlayacak ana halka budur.
"Siyaset sanatının tamamı, elimizden koparılıp alınması en güç olan halkayı, belirli bir anda en önemli olan halkayı, onu elinde tutana bütün zincire sahip olmayı en çok güvence veren halkayı bulmaktan ve ona olabildiğince sıkı bir biçimde sarılmaktan ibarettir." - Lenin
Açık ki, faşist şeflik rejimine karşı Millet İttifakı adayı mı HDP/EÖİ'nın adayı mı tartışması veya ayrışması, gerçekte bir politik hegemonya meselesi olarak beliriyor. Seçimlerde diktatörlüğe karşı burjuva muhalefetin adayını desteklemek demek, bu süreçte milyonlarca emekçiye burjuvazinin bir kanadının önderlik etmesini istemektir ki, bu denli kritik bir süreçte siyasal inisiyatifi ve hegemonyayı burjuva muhalefete teslim etmek demektir.
Marx, Fransa'daki politik gelişmeler ışığında enfes bir siyasal rejim analizi olarak değerlendirilebilecek önemli yapıtlarından Louis Bonaparte'ın 18 Brumaire'inde, Bonaparte'in hükümet darbesini, "Eğer herhangi bir olay, meydana gelişinden uzun zaman önce gölgesini önüne düşürdü ise işte bu, Bonaparte'ın hükümet darbesidir" der ve bir sürecin izleklerinden hareketle gelişmelerin öngörülebilirliğine dikkat çeker.
170 yıl önce yazılmış bu eserdeki öngörü ve analiz gücünün tek kaynağının yalnızca gerçeğin devrimci analizi olarak materyalist tarih anlayışı ve yöntemi olduğunu söylemek gerekir. Gerçek yaşam süreci bu tarih anlayışının özünü oluşturur. Karmaşık görünen, çok denklemli politik gelişmelerin yaşandığı, kamuoyunda kaynama, karmaşa ve bunalım emarelerinin güçlü olduğu böylesi dönemlerde pusulayı şaşırmamak, yalnızca gerçek yaşamın sunduğu verilerden hareket edilerek mümkün hale gelir.
Türkiye ve Kürdistan'da yaşanan gelişmelerin de hayli kaotik olduğu her günkü yeni verilerle teyit ediliyor. Kendisini herhangi bir mevzuatla sınırlamaksızın ilerlemeye çalışan faşist şeflik rejiminin durumu, burjuva muhalefetin sunduğu tablo, işçi sınıfı ve ezilenler cephesindeki gelişmeler ile giderek tüm bunların merkezine oturan seçimler, bu kaotik görünen sürecin ana hatlarını oluşturuyor. Her gün egemenler ile işçi sınıfı ve ezilenler arasında olduğu kadar, egemenlerin kendi içindeki çelişki ve çatışmaları şiddetlendiren yeni gelişmeler yaşanıyor.
Son günlerin en temel politik gelişmelerinin merkezinde ise HDP durdu. Bir yanda faşist şeflik rejiminin aparatı haline gelmiş AYM'nin düşman hukuku gereği HDP'nin hesabına bloke koyarak bütçeden yararlanmasını engelleyen kararı, öte yandan Eş Genel Başkan Pervin Buldan'ın HDP'nin seçimlere kendi cumhurbaşkanı adayıyla gireceği açıklaması tabloya yeni veriler ekledi.
AYM kararının şaşırtıcı bir yanı yok. Bilakis, faşist şeflik rejimi en temel birleşik mücadele dinamiği olarak HDP'yi tasfiye etme stratejisi izliyor ve bu karar da izlediği bu yoldaki adımlardan biri. Halk iradesini dışta tutarak söyleyecek olursak eğer, faşizmin doğası, kendi karşıtına yönelik bu saldırıyı sonuna kadar vardırmayı koşulluyor. HDP'nin kapatılması bu açıdan, tıpkı Marx'ın sözündeki gibi meydana gelmesinden uzun süre önce gölgesini önüne düşüren bir olay olarak bu karar somutunda görülebilir.
Şaşırtıcı olmayan benzer bir durum ise seçimlerle coğrafyamıza demokrasi getireceğini ilan eden Millet İttifakı'nın AYM kararından bir gün sonra yaptığı açıklamada HDP hakkında verilen bloke kararına dair tek bir söz bile söylememiş olmasıdır. Faşizmin gölgesini önüne düşüren gerçeğinin bir diğer parçasıdır bu. Burjuva muhalefet, tıpkı bundan önce HDP'ye dönük devlet teröründe olduğu gibi bu ve bundan sonraki kararlarda da faşist şeflik rejiminin suç ortağıdır, işbirlikçisidir. Bu gerçeği kavramak dönemin en önemli halkalarından biridir.
AYM kararı, sürecin normal bir seçim dönemi değil, olağanüstü bir mücadele dönemi olduğunu bir kez daha teyit etmesi açısından kayda değer. Seçim sürecine hazırlığı olağan biçimde ele alan, faşist şeflik rejiminden kurtuluşun mücadelesini sandıktan çıkacak sonuca indirgeyen, adeta tek düze bir şekilde mütemadiyen seçim-sandık propagandası yapan anlayışların bu karardan çıkarması gereken çok önemli dersler olduğu da aşikar.
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan'ın cumhurbaşkanlığı seçiminde kendi adayını çıkarma açıklaması da bir başka önemli gelişme oldu. Açıklamanın görünen iki etkisinden ilki, HDP tabanının kararı coşkuyla karşılaması olurken, Erdoğan'dan kurtuluşun yegane yolunu Millet İttifakı'nda gören liberal, sol liberal, ulusalcı, sosyal-şoven çevrelerde ise gerilimle karşılandı. Bu bahiste ikinci duruma dair söze gerek yok. HDP'ye dair işletilen düşman hukukuna sesini çıkarmayanlar, her şey bir yana açık siyasal muhataplık sorununa dahi sessiz kalanlar, varsın kendi gerilimlerinde debelensin. Fakat açıklamanın gündem belirleyici niteliği ve HDP tabanında yarattığı pozitif etki, politik analizin dikkat merkezine alınacak kadar önemli.
Açıklamanın yarattığı olumlu etki, politika ve hegemonya kavramları arasındaki ilişkiyi yeniden gözler önüne serdi. Özellikle ilerici, demokratik kamuoyunda seçim sürecine dair izlenecek taktik konusunda yaşanan karmaşa ve kararsızlığa karşı HDP'ye etkin bir propaganda alanı açtı. İki burjuva ittifak gücüne karşı üçüncü bir cephe gücü olan HDP'nin bağımsız bir özne olarak siyasal arenada burjuva güçlere karşı hegemonyasını kurma yeteneğini gösterdi. HDP ve öncülüğünü yaptığı Emek ve Özgürlük İttifakı'nın (EÖİ) üçüncü bir cephesel güç olarak yürümesi gereken yola işaret etti.
Açık ki, faşist şeflik rejimine karşı Millet İttifakı adayı mı HDP/EÖİ'nın adayı mı tartışması veya ayrışması, gerçekte bir politik hegemonya meselesi olarak beliriyor. Seçimlerde diktatörlüğe karşı burjuva muhalefetin adayını desteklemek demek, bu süreçte milyonlarca emekçiye burjuvazinin bir kanadının önderlik etmesini istemektir ki, bu denli kritik bir süreçte siyasal inisiyatifi ve hegemonyayı burjuva muhalefete teslim etmek demektir. Ne var ki, politik mücadelede hegemonya kurmak, soyut söyleme dayalı değil, aksine pratik, eylemli bir süreç içinde kurulabilir. Hegemonya kurmak, somut anlamıyla milyonları kendi politikana kazanmak politik ve stratejik bir sorundur. Bu gerçek, HDP ve merkezinde durduğu EÖİ'ye bağımsız seçim taktiğinde hızla netleşmesi, kendi adayı etrafında yoğun bir siyasal mücadele inşa etmesi görevini yüklüyor. Buldan'ın açıklaması bu anlamda inisiyatifi HDP ve ittifaklarına geçirmiştir. Şimdi faşizme karşı kitlelerin mobilize edildiği bir seçim süreci örgütlemek, saflaşmayı egemenler ve ezilen halklar temelinde derinleştirmek, burjuva muhalefetin sömürü ve zulüm düzenine yeni bir rıza üretimi sağlamak için kurmaya çalıştığı hegemonyayı kırmanın başlıca yöntemidir. Öte yandan tüm bu süreç boyunca yalpalayanları, kararsızlık geçirenleri üçüncü cephenin saflarına doğru çekmenin biricik yolu, kararlılığı kendimizde örgütlemek, çizgiyi ise en net şekilde savunmaktır. Bu aynı zamanda seçimlerde açığa çıkacak yeni duruma karşı ilerici, devrimci, demokratik kamuoyunu etkin tutum almaya hazırlayacak zemindir.
HDP'nin kendi adayını çıkarmasının tabanında yarattığı coşku ve özgüven ile burjuva saflarda yarattığı gerilim bu tutumun doğruluğuna işaret eden en net veridir. Burjuva muhalefetten bağımsız bir siyasal tutum almak, bu süreçte elimizden koparılıp alınması en zor halkadır. Bütün süreci stratejik açıdan yönetmemizi ve nihayetinde kazanmamızı sağlayacak ana halka budur.
*İşçi Sınıfı ve Ezilenlerin Sesi ATILIM gazetesinin 13 Ocak tarihli 98. sayı başyazısı.