29 Mart 2024 Cuma

Sazlık: Faşist iktidarı yıkmak dışında alternatifimiz yok

BMG, 4 Şubat günü kuruluşunu deklare ederek başlattığı, işçiler, emekçiler, kadınlar, ezilen halklar, inançlar ve cinsiyetlere yönelik çalışmasını bir kampanya ile sürdürecek. 15 Ağustos günü startı verilecek kampanya öncesinde, faşist saray rejiminin yönelimi ve bunun karşısında verilecek mücadeleyi BMG adına Özgür Sazlık ile konuştuk.

Birleşik Mücadele Güçleri (BMG), 15 Ağustos günü "Birleşirsek Kazanırız" kampanyasının startını verecek. Faşist saray rejiminin artan iç çelişkileri, yaşadığı yönetimsel ve küresel krizden çıkış için tüm mücadele dinamiklerinin, kadınların, işçilerin, ezilen halkların birleşmesi gerektiğine işaret eden BMG, toplumsal öfkenin faşist iktidara yöneltmek için çalışmalarını sürdürüyor.

BMG adına ETHA'ya konuşan Özgür Sazlık, toplumun büyük bir kesiminin iktidar ve düzen muhalefetinden umudu kestiğine işaret etti, devrimin ihtiyaçlarına göre konumlanarak, parçalı ve dağınık olan mücadele dinamiklerini birleştirme ve öncülük etme iddiasında olduklarını söyledi. Sazlık, Türkiye ve Kürdistan halklarının tek çözümünün AKP-MHP faşizmine karşı birleşik mücadeleyi merkeze alarak güçlerini ortaklaştırmak olduğunu kaydetti, "İşçi sınıfı ve ezilen halkların iktidarının kurulması için sorumluluklarımız doğrultusunda hareket edeceğiz. Ve bu iktidarın yerine, devrimci bir halk iktidarının kurulması politik yönelimi içerisine gireceğiz" diye konuştu.

'FAŞİST İKTİDAR SONA DAYANDI'

Son birkaç yıla baktığımızda, faşist saray rejiminin kadınlar, işçiler, Kürtler, Aleviler, çiftçilere yönelik saldırılarını görüyoruz. Bu saldırılara karşı bir de direniş hattı örülüyor. Direniş kısmını konuşmak istiyoruz ama öncelikle faşist rejimin bu saldırı politikaları üzerine neler söylemek istersin?
Öncelikle faşist iktidarın herhangi bir sermaye grubuyla paylaşmadan doğrudan kendine biat eden güçleri oluşturmak gibi bir planı var. Bu planı SADAT, cihatçı örgütler, islami tarikatlar veya çeşitli mafya çeteler aracılığıyla inşa etme sürecine girdi. İkinci olarak iktidarına bağlı hızlı yollardan güçlü bir sermaye birikimi oluşturmak için yağma, talan üzerine kurulu sermaye alanı yaratmaya çalıştı. Bunu da 5'li çete diye tarif edilen yapı ve Suriye'ye dönük yayılmacı askeri politikalarıyla ekonomik sömürünün ortaya çıktığı hat üzerinden inşa etmeye çalıştı. Diğer yandan Ortadoğu ve Kuzey Afrika gibi alanlara yayılarak yönetilmesi kolay bir siyasal islam ideolojisinin hamiliğini üstlendi. Bugün itibariyle ise hem yönetimsel, hem küresel, hem de iç çelişkiler ile birlikte bu tercihler sona dayandı.

İktidarı kaybetmemek için her türlü yol ve yöntemi kullanacağını yakın dönem pratiklerinde, hem ırkçı şoven saldırılarıyla, hem ABD ile yaptığı görüşmelerle, hem de bölgesel yayılmacı politikalarla ortaya koydu. AKP-MHP faşist bloğu kendi içinde ciddi bir bölünme, ciddi bir çatlakla karşı karşıya. Bu artık onarılamaz düzeye gelince, belirli politik yönelimlere girmeye başladı. Bunlardan en belirgin olanı Kürt halkına yönelik ırkçı, faşist saldırıyı çoğaltarak, halklar arasındaki düşmanlığı arttırarak kendisine yönelen tehdidi bertaraf etmeye çalışmasıdır.

'İKTİDARIN ABC PLANI KALMADI'
Bir diğer boyutu, zaten uzunca bir süredir zor ve baskıya dayalı bir korku iklimi yaratırken, Biden ile yaptığı görüşmeyle emperyalizme hizmet edeceğine dair beyanlarda bulundu, buna uygun somut pratik politikalar oluşturmaya başladı. Afganistan'a dönük politikalarda bunu görüyoruz. ABD emperyalizmine uyumlu şekilde bölgede konum alarak, bir süredir uluslararası boyutta dile getirilen Erdoğan sonrası Türkiye algısı karşısında tutum almaya çalışıyor. Ancak gelinen noktada, bütün araç ve argümanlarıyla bütün toplumsal muhalefet güçlerine, devrimci odaklara, düzen içi muhalefete yönelik saldırgan tutum almasına rağmen, artık iktidarın elinde bir ABC planı kalmamıştır. Bundan kaynaklı, 7 Haziran-1 Kasım dinamiğini derinleştirme, bunun ön koşullarını yaratma noktasında çeşitli çalışmalarını yürütmekte. Kontrgerilla güçlerini, faşist çete yapılanmalarını tahkim etmeye çalışıyor.

'CHP İKTİDAR SORUNUNU ÇÖZME ÇABASINDA'
Bu süreçte düzen içi muhalefet emperyalizmden rol isteme pozisyonuna düşmüştür. Kapitalist restorasyonun bir parçası olarak CHP, uluslararası kamuoyuna 'izin verin biz çözelim' diyelim yönetim boşluğuna karşı harekete geçme çabasındadır. Bunların hepsinin düğümlendiği nokta iktidar sorunudur. Bugün Türkiye'de bir iktidar sorunu vardır ve sistem içi güçler bu iktidar sorununu, boşluğunu görmekte buna uygun konumlanmaktadır. AKP de bu iktidarı kaybetmemek için mevcut durumu kendi lehine çözmek için çeşitli politik açılımlar ortaya koyuyor.

'TOPLUMSAL ÖFKE AKP'NİN YÖNETİM KRİZİYLE BAĞLANTILI'
Bunun karşısında parçalı ve dağınık olmakla birlikte toplumun ciddi bir kesiminde AKP-MHP faşist bloğuyla başlayan ama onunla da sınırlanmayan ciddi bir öfke var. Gençlik, kadınlar, Kürt halkının ortaya koyduğu tutum toplumun birçok farklı kesimi işçi ve emekçilerin çeşitli bölgelerde parçalı ve dağınık olmakla beraber geliştirdiği direnişlerin hepsi doğrudan ve doğrudan AKP'nin yönetim kriziyle bağlantılı. AKP yönetemiyor, ancak bu yönetememe durumunu bir ara geçiş formu olarak kullanmaya ve bu süreçten bir şekilde başarılı çıkmaya dönük hamleler geliştiriyor.

Son dönemde HDP'ye, Kürtlere, Alevilere yönelik katliamlar, katliam tehditleri ve orman yangınlarından bile ırkçılık üreten bir sistem var. Bunun karşısında ne yapılması gerekiyor?
Şunu doğru tarif etmek gerek. Bugün AKP-MHP faşist bloğu kendi karşısında konum alan bütün güçleri bölme, çözüme ilişkin umudunu teslim alma, hareketsiz ve eylemsiz kılmaya çalışıyor. Bu saldırıları, AKP-MHP faşist bloğunun siyasal ömrünü uzatma, kitlelerde biriken hoşnutsuzluğu halklar arası bir düşmanlığa çevirme noktasında bir politik yönelim olarak okuyoruz. En son yangınlarda koymuş olduğu pratiğin kendisinde de görüyoruz ki artık bu halklar arası düşmanlaşmayı temel alan politik yönelim toplum nezdinde düşündükleri düzeyde bir karşılık bulamıyor.

'ÖFKEYİ FAŞİST İKTİDARA YÖNELTMELİYİZ'
Bu noktada BMG olarak artan saldırılar karşısında Türkiye'de yaşanan bütün sorunların AKP-MHP faşist iktidarıyla ilintili olduğu, parçalı, dağınık mücadele dinamiklerinin doğrudan AKP-MHP faşizmini yıkmaya yönelik olması gerektiğini düşünüyoruz. Son süreçte de net bir şekilde gördüğümüz şudur; bu saldırıların karşısında ancak ve ancak ortak bir mücadele dinamiğiyle durabiliriz. Eşitsizliğin, adaletsizliğin hüküm sürdüğü düzen son bulmadıkça, paranın egemenliği sürdükçe, bu ateş bir avuç azınlık dışında herkesi ve her şeyi yakmaya devam edecek. Bu biriken öfke, doğrudan faşist iktidara yönelmediği sürece saldırılar sistemli ve planlı olarak sürecektir.

Tam da burada şunu sorayım. İktidarın politikalarına karşı pek çok kesim sokağa çıkıyor. Bunların büyük bir kısmı örgütsüz, hatta bir kısmı iktidara oy veren kesimler. Bu kesimlerle buluşmak ve iktidara geri adım attırmayan protestoculuktan kurtulmak için ne yapılması gerekiyor?
Geniş kesimlerin öfkesi var. Sistemle kavgası olan, yaşamından rahatsız olan kesimlere BMG olarak net bir tutum alma, mücadele çağrısı yapıyoruz uzunca bir süredir. Bugün ekoloji hareketinden kadın hareketine, gençlik hareketinden ulusal kurtuluş mücadelesine-Kürt hareketinin vermiş olduğu mücadeleye kadar, bu mücadelelerin hepsinin temel sorun gücü iktidardır. Bu iktidara karşı mücadele etmek, bu iktidarı yıkmak dışında bir alternatif olmadığını, bu alternatifleri ortaya koyanların da halkların, işçi sınıfının, ezilenlerin, bu ülkeye dair umudunu tüketen bir pozisyonda olduğunu net şekilde tarif etmek lazım.

'İNSANLAR İKTİDAR VE DÜZEN MUHALEFETİNDEN UMUDU KESTİ'
Bununla birlikte şu gerçekliği görüyoruz, bulunduğumuz her alanda insanlar bu düzenden fazlasıyla rahatsız. Size şöyle bir örnek vereyim, bugün yapılan seçim anketleri her ne kadar burjuva medya tarafından yansıtılmasa da iktidarı ve düzen muhalefetinden umudu kalmamış yüzde 30'lara, 40'lara varan bir kesim var. Bu kesimlerin bir alternatife ihtiyacı var. BMG bu alternatifi örgütlemek, bu alternatifin siyasal iddia ve hedeflerini kitlelere taşımak için önümüzdeki süreçte sokağın sesini sokakta karşılayan, sokağın sözünü sokakta örgütleyen ve sadece bir siyasal teşhir yapmakla kalmayan bir pratik içinde olacak.

Biz BMG olarak; bu düzenle, iktidarla problem yaşayan kitlelere, siyasal iddia ve hedeflerimize uygun bir pratiği nasıl inşa edeceğimizi, nasıl örgütleyeceğimizi anlatarak, örgütleyerek, sokak sokak, mahalle mahalle kitlelere taşıyacağız.

'PROTESTOCULUK, EGEMENLERİN TAKTİK YÖNETİMİNİ KIRAMAMAKLA ALAKALI'
İkinci olarak, Türkiye devrimci hareketinde bu protestoculuk diye tarif etmiş olduğumuz şeyin kendisi aslında egemenlerin taktik yönetimini kıramamakla alakalı bir durum olarak görüyoruz. Yani egemenler belirli dönemlerde, Türkiye devrimci hareketini veya sokağın akışını yönetebileceği düzeyde bazı şeylere müsaade edebiliyor. Bunların sınırları aşıldığı takdirde en sert müdahalede bulunabiliyor. Burada birazda taktik üretkenliğe ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Bizim farklı araçlara, farklı imkanlara, farklı eylem biçimlerine bazen yerelinden doğan eylem pratiklerine, bazen daha kendinden gelişen eylem pratiklerine öncülük etmek gibi bir misyonumuz olduğunu düşünüyoruz BMG olarak. Bu taktik üretkenlik kitlelerle buluştukça, halkla birlikte daha toplumsal bir mücadele dinamiğini açığa çıkardıkça bunun gelişebileceğini düşünüyoruz. Taktik üretkenlik, egemenlerin çizmiş olduğu sınırlar dışında bir mücadele pratiğiyle inşa edilebilir. Devlet tarafından kontrol edilebilen alanların dışına çıkma ve halka buluşmanın yol ve yöntemlerini geliştireceğimiz yeni pratikleri inşa edeceğimiz bir süreç olması gerekiyor. Aksi takdirde bu durum yönetiliyor, bu durum maniple ediliyor.

BMG kuruluş deklarasyonunu açıkladığında faşizme karşı mücadelede çizilen sınırların dışına çıkma ve birleşik mücadeleyi örme fikriyatını ortaya koymuştu. Önümüzdeki günlerde bu kapsamda bir kampanya örgütleyeceksiniz. Bu fikriyatı örmek bakımından bu kampanya nerede duruyor?
BMG, 4 Şubat sürecinden bu yana çeşitli eylem ve etkinlikleriyle, ortaya koyduğu siyasal amaç ve iddialarıyla hem Türkiye sosyalist hareketi içerisinde hem de işçi sınıfı ve ezilen halklar nezdinde bir merak ve umut uyandırdı. Bu umudun kendisini daha ayakları yere basan, bahsettiğim gibi sokağın sesini sokaktan karşılayan, birçok toplumsal kesimle buluşmayı hedefleyen bir sürecin içerisine giriyor, bu kampanyayla birlikte.

BMG'nin yaşamın, mücadelenin, direnişin olduğu her alanda kendisini anlatma ve örgütleme iddiası var. Bu doğrultuda kampanya sürecinin bir boyutunu örgütlenme sürecini geliştirmek, kendi iç organizasyonumuzu daha doğru bir zeminde inşa etmek, ikinci boyutta ise kitlelerle buluştuğumuz süreci örgütlemek olarak görüyoruz. Kesintisiz bir ajitasyon ve propaganda faaliyetini sürdürdüğümüz, sadece sorunu tespit eden değil, bunun karşısında işçi sınıfı ve ezilen halkların çözüm gücü olduğunu, bunu birleşerek, mücadele ederek kazanabileceğini göstermemiz gerekiyor.

'DEVRİMİN İHTİYAÇLARINA GÖRE KONUMLANACAĞIZ'
Ve burada aslında Türkiye sosyalist hareketinin kendi ihtiyaçlarına göre değil, devrimin ihtiyaçlarına göre konum alacağı bir sürece girmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Bugün faşist iktidardan hak, adalet beklentisi içerisine giren, düzen muhalefetinden umut bekleyen tüm kesimlerin bu iktidarın değirmenine su olacağını görüyoruz. Genel siyaset yapış tarzımızda da buna dikkat etmeyi düşünüyoruz.

Çünkü bugün ülkenin gelmiş olduğu nokta ortada. Buna karşı devrimcilerin kendi sözünü pratikte buluşturmak gibi çok ciddi bir görevi var. Bu görevi karmaşıklaştıran, muğlaklaştıran, çözüm, sandık, AKP sonrası Türkiye gibi ayakları yere basmayan siyaset tarzına kilitleyen, faşizme meşruluk kazandıracak her türlü mücadele yönteminden imtina etmek gerektiğini düşünüyoruz.

'BİRLEŞİRSEK KAZANIRIZ'
Kampanyamız yakın bir süreçte başlayacak bunu kendi içinde belirli dönemsel pratiklere böldük. Bu süreçte kendimizi, kendi siyasal iddia ve amaçlarımızı, Türkiye halkları ve işçi sınıfıyla buluşturmak gibi bir iddiamız var. Bir başlangıcı 4 Şubat'ta yaptık, 1 Mayıs pratiğiyle fiili meşru mücadele dinamiklerinin nasıl kullanılması gerektiği noktasında bir örnek teşkil ettik. Bu süreçte örgütlediğimiz başka kampanyalar da oldu. Ama yakın süreçte başlayacak olan 'Birleşirsek Kazanırız' kampanyasıyla bu siyasal iddia ve amaçlarımızı kitlelere tanıtmak ve birlikte mücadele dinamiklerini daha doğru bir şekilde anlatmak gibi bir hedefimiz var.

'DEVRİMCİ HALK İKTİDARINI KURACAĞIZ'
'Birleşirsek Kazanırız' kampanyasıyla Türkiye'de parçalı ve dağınık olan mücadele dinamiklerini birleştirmek ve BMG olarak öncülük etme iddiamız var. Biz bu iddiayı hayata geçirecek bir sürecin adımlarını atıyoruz. Bizim burada yapacağımız şey şu; Türkiye ve Kürdistan halklarının AKP-MHP faşizmine karşı birleşik mücadelesini merkeze almak, bu güçleri ortaklaşmak. İşçi sınıfı ve ezilen halkların iktidarının kurulması için elimize, önümüze düşen sorumluklar var; bu sorumluluklar ışığında hareket edeceğiz. Ve bu iktidarın yerine, devrimci bir halk iktidarının kurulması politik yönelimi içerisine gireceğiz.