DÜNYA
Rus tavasında Osmanlı sazanı
Yeni Osmanlıcı bölgesel hegemonya macerasının Amerikan ateşinin üzerindeki Rus tavasında sazan kızartması olmakla bitmesi şaşırtıcı olmamalıdır.
ABD'nin Suriye'yi vurmasının ardından, Suriye ve devamında uluslararası siyasette ipler yeniden gerildi. Vurulan havaalanının üzerindeki dumanlar daha çekilmeden ABD'nin arkasında dizilen İsrail, Türkiye, Suudi Arabistan gibi ülkeler, Trump'un bu hamlesinin üzerine mal bulmuş mağrıbi gibi atlamakta gecikmediler.
Ne var ki, emperyalistlerarası ilişkilerde yaşanan bu gerilimin muhtevası üzerine muhtelif yorumlar olsa da Suriye savaşında oluşan dengeleri bir bütün olarak geri sarabilecek bir sonuca yol açması mümkün görünmüyor.
Bu durumu anlamak için sürecin gelişimine biraz yakından bakmakta yarar var.
Yaşanan gerilimi ABD'nin iç ve dış siyasetindeki açmazların Trump'la birlikte krizsel bir boyuta ulaşmasının dışavurumu olarak özetlemek mümkün.
Trump'ın Suriye politikasında Rusya'yla ortak bir zemin yakalama yönelimi, içte ve dışta bir dizi kesimde ciddi bir direnç ve açmazla karşı karşıya kaldı. Trump'ın 'Esad'ın akıbetine Suriyelilerin karar vereceği' çıkışı, İsrail, Türkiye, Suudi Arabistan gibi ABD'nin yerel dayanaklarında rahatsızlığa yol açmakla kalmadı. Bunun yanı sıra, ABD'deki geleneksel askeri-siyasi elitler ve tekellerde de huzursuzluğa yol açtı. Neoconlar ve İsrail lobisi gibi ABD politikalarına etki eden bir çok kesim Ortadoğu'da ve özellikle de Suriye'de Rusların ve İran'ın inisiyatif almasından rahatsızlıklarını çeşitli biçimlerde dışa vurdular. ABD seçimlerden sonra geleneksel iktidar elitleri arasında bir türlü kabul görmeyen ve bir dizi girişimi fiilen engellenerek iktidar kapasitesi zayıflayan Trump yönetiminin Rus diplomatları ile ilişkileri, bu tablo içinde en fazla vurgulanan konulardan biri. Deyim yerindeyse, Trump, hem egemen elitler hem de toplumda meşruiyeti en fazla tartışılan başkanlardan biri haline gelmiş durumda. Pentagon ve CIA dahil bir dizi kurumda hareket edemez hale gelen, istifalarla hareket alanı iyice daralan Trump giriştiği bu saldırı ve kontrollü gerginlik-güç siyasetiyle içte ve dışta zayıflayan konumunu tekrar kazanmayı amaçlamaktadır.
Bu gerilime dayanarak içteki ve dıştaki basıncı ötelemeyi ve ipleri tekrar eline almak için daha uygun bir manevra sahası yaratmayı hesap ediyor.
Suriye'ye saldırıyı ve kontrollü gerginlik politikasına geçişi tetikleyen temel neden Trump'ın içte ve dışta zayıflayan pozisyonunu sağlamlaştırmak isteği olsa da yine de bu politika değişikliğinin Suriye ve Ortadoğu başta gelmek üzere uluslararası siyaset üzerinde kimi etkilerinin olabileceğini gözardı etmek doğru olmaz. ABD bu yolla, aynı zamanda Rusya ve müttefikleri üzerinde basınç kurmaya ve savaş sonrası Suriye'de Batılı emperyalistlerin ve yerel uzantılarının siyasi, askeri ve ekonomik çıkarlarını da gözeten bir sonuç çıkarmak istemektedir. Kore ile yaşanan gerginliği de bu çerçeveye bağlamak yanlış olmayacaktır. Çin'in Suriye'de gittikçe artan oranda ve ABD planlarına karşı bir duruş sergilemesi nedeniyle ABD gerilimi Asya açıklarına yayarak Çin'in dikkatini buraya çekmeyi ve Rusya arkasında oluşan cephenin tahkimatını zayıflatmaya çalışmaktadır.
Ve bunu sağlamak için ipleri koparmayacak düzeyde yeni saldırılara girişmesi ya da İdlip, Halep ve Şam bölgesindeki çeteleri yeniden organize etmek ve basınç kurmak gibi yönelimlerini derinleştirmesi olasıdır. Bu durum, karşı cephenin konumlanışına bağlı olarak artık belli olan sonucu değiştirmese de savaşı uzatıcı ve Türkiye gibi yerel güçlere manevra alanı sağlayan boşluklar yaratabilir. Ancak son tahlilde köklü bir değişikliğe yol açması beklenmemelidir. Suriye savaşında dengeler aşağı yukarı belirginleşmiş durumdadır. Türkiye, İsrail ve Suudi Arabistan gibi ülkelerin ateşi harlama isteği pratikte ve son tahlilde DAİŞ, El Kaide, Nusra vb. çetelerin ya da tersinden Rojava devrimi gibi güçlerin inisiyatif alanını genişletecek ve hiçbir emperyalist ya da yerel işbirlikçisinin istemeyeceği, çıkarlarını daha da çıkmaza sokan bir 'istikrarsızlık' yaratacaktır. Böylesi bir tabloyu ve yaratacağı sonuçları, ABD dahil hiçbir emperyalist güç göğüsleyemez ve savunamaz.
Sonuç olarak, tırmanan gerilimin toplam tabloyu kökten değiştirecek sonuçlar yaratması mümkün görünmemektedir. Suriye savaşının son düzlüğünde belirleyici olacak güçler Rojava güçlerinin omurgasını oluşturduğu Kuzey Suriye ittifakı yani DSG, Rusya-İran-rejim ittifakı ve ABD olacaktır. ABD sahadaki zayıflığının masada elini zayıflattığının farkında görünmekte ve İdlib ve Cerablus üzerinden sahada tutamak yaratmak ya da 'yeni' Suriye'de müdahil olabileceği bir denge yaratmak istemektedir. Türkiye'nin amiyane tabirle sazan balığı misali ABD saldırısının üzerine atlaması sonrasında ise toparlamak için lafı dolandırıp durması dış siyasetinde yaşadığı içler acısı durumun altını bir kez daha çizmekten başka bir sonuç yaratmayacaktır. Yani, yeni Osmanlıcı bölgesel hegemonya macerasının Amerikan ateşinin üzerindeki Rus tavasında sazan kızartması olmakla bitmesi şaşırtıcı olmamalıdır.