9 Mayıs 2024 Perşembe

PML(RC) Genel Sekreteri: Bizi bitirmeye çalıştılar, fakat hiç olmadığımız kadar güçlendik

Mahkeme süreci sonrasında gerçekleştirdiğimiz parti içi temizlikten sonra sürekli olarak büyüme kaydettik. Tüm alanlarda profesyonelleşmeye başladık. Mevcut mücadele cephelerimizi aşarak kitleler içerisindeki çalışma tarzımızı değiştirdik. Daha önce hiç düşünmediğimiz alanlarda devrimci çalışmalara başladık. Tüm bunlar, bizim politik ufkumuzun hiç olmadığı kadar genişlemesine yol açmış oldu. Bu yeni çalışma tarzı, hem tek tek mücadele cephelerinde hem de partinin bütününde meyvelerini vermeye başladı. Bunun sonucunda partimiz 24 ilde kendisini var etmeyi başardı, ki bu, önceden düşünemeyeceğimiz ölçüde bir gelişmeyi gösteriyor. Dolayısıyla hem niceliksel hem de niteliksel olarak büyüme kaydettik. Bu yeni komünist çalışma biçimi, çeşitli kitle örgütü yapıları kurma kapasitesi kazanmamıza, mücadele cephelerini büyütmemize ve tüm ülke genelinde parçalı cephelerin mücadelelerini koordineli bir biçimde birleştirmemizi sağladı.
İspanya’da 2009’dan itibaren genç bir örgüt olarak yoluna başlayan ve sonrasında partileşen PML (RC), Marxist Leninist Parti (Yeniden İnşa) Rojava'da kurulan Enternasyonal Özgürlük Taburuna katılımı ile de biliniyor. Ülke çapında geniş bir örgütlülüğe sahip olan ve giderek kitleselleşen PML (RC), Rojava devrimi savunmasında yer almasından dolayı İspanya’da devlet operasyonuna maruz kaldı. Bu süreçte yargılanan Genel sekreter Roberto Vaquero ile dava sürecini ve bu baskı sürecinin etkilerini, 15 Ekim’de görülecek karar duruşmasını konuştuk.
 
İspanya devleti 2016 yılının Ocak ayında partinize yönelik "Valle" adı altında büyük bir operasyon düzenledi. Bunun sonucunda 9 kişi gözaltına alındı, siz genel sekreter de dahil olmak üzere 3 kişi tutuklandı. Yine operasyon kapsamında partiniz bir yıllık bir süre boyunca yasadışı ilan edildi, faaliyetleriniz yasaklandı. Operasyonun gerekçesi Rojava Devrimine katılımınız olarak ileri sürüldü. Devlet bu saldırı ile neyi amaçladı? Bu, partinizde nasıl bir etki yarattı?
 
ROBERTO VAQUERO: İspanya devletinin bize dönük saldırıları ve dava süreci aslında 2013 yılında, bizim Kürt topluluklarla ilişkilerimizin araştırılmasıyla başladı. O yıllarda, birlikte çalıştığımız ve şimdi beraber yargılandığımız Kürt yoldaşların da içerisinde bulunduğu İspanya'daki Kürt topluluklara yönelik "Kapadokya" adı altında bir operasyon sürmekteydi. İspanyol devleti, bu anlamda Türkiye devleti ile kardeş ilişkiler sürdürüyor. Bizim dava sürecimizde de, daha önce çeşitli eylemler düzenlediğimiz Türk Konsolosluğu’nun talebinin etkili olduğu anlaşıldı.
Rojava’da patlak veren devrim süreciyle birlikte IŞİD'e karşı savaşmak ve Rojava'nın özgürlüğünü sağlamak amacıyla gönüllü tugayların oluşturulması için bir çağrı yapılmıştı. Parti üyelerimiz bu çağrı üzerine Rojava'ya gitti ve Enternasyonal Özgürlük Taburu’nun kuruluşunda yer aldı. Rojava’dan döndüklerinde ise tutuklandılar ve haklarında dava açılmış oldu. Tutuklananlardan birisi, Rojava’daki ismiyle Paco Arcadio, devlet baskısına karşı dik bir duruş sergileyemedi ve işbirlikçi oldu. Onun ifadeleri doğrultusunda partimize yönelik bir komplo tezgahlandı ve 27 Ocak 2016'da silahlı anti-terör birlikleri evlerimizi basarak 9 kişiyi gözaltına aldı. Gözaltına alınanlardan 8'i parti üyemiz, diğeri ise Kürt bir militandı. Böylece partimiz yasadışı ilan edildi ve faaliyetlerimiz yasaklandı. Yasaklama 1 yıl sürdü, zira devlet bu bir yıllık süreci bizi bitirmek için yeterli görüyordu. Polis operasyonu sonucu üç kişi tutuklandık; ikisi bir kaç ay sonra, beni ise daha sonra bıraktılar. Operasyonun ve davanın gerekçesi olarak Rojava devrimine olan desteğimiz ileri sürüldü. Ancak esas gerekçe, devletin kendisine karşı tehlike arz eden veya gelecekte potansiyel bir tehlike teşkil edecek bir grubu yok etmek istemesiydi. Mahkemede ana suçlama olarak MLKP'ye üye olduğumuz iddiası geçiyor, MLKP ise PKK ile aynı örgüt olarak geçiyor. Bunu ise örneğin, iki partinin de bayraklarında bulunan yıldız ile izah ediyorlar. Burada görüldüğü gibi, devlet siyasi uydurma tezgahlarla gerçeklikten kopuk suçlamalar yöneltti.
 
Açıkçası böylesi bir saldırıyı beklemiyorduk ve operasyonun etkileri partimiz açısından sarsıcı oldu. Parti içindeki birçok kişi bu saldırıyı göğüsleyemedi ve benim hapiste olmamı partiyi çözmeye dönük girişimler için fırsat belledi. Ancak parti içinde gizliden faaliyet yürüten bu tasfiyeci gruba karşı direnen yoldaşlar sayesinde çözülmenin önüne geçildi. Ve parti, bütün bu yılgın, korkak, legalist ve sosyal demokrat zihniyetten arınmış oldu. Diğer bir deyişle, devlet operasyonunun neden olduğu bu temizlenme sürecini kendi gelişimimiz ve büyümemiz açısından iyi bir şekilde gerçekleştirdik diyebiliriz. Devlet bizi bitirmeye çalıştı, ne var ki zaman içersinde hiç olmadığımız kadar güçlenmemizin koşullarını mümkün kılmış oldu.
 
Devletin size yöneliminden sonra partiniz daha fazla büyüdü ve birçok cephede gelişme kaydetti. Partiniz özellikle gençlik kitleler arasında bir çekim merkezine dönüştü. Bu anlamda partinizin gelişimi, devlet baskılarına karşı direnişin iyi bir örneğini teşkil ediyor. Operasyon sonrasındaki dönemde partiniz hangi çalışmalara yöneldi, bize aktarabilir misiniz? 
 
R.V: Mahkeme süreci sonrasında gerçekleştirdiğimiz parti içi temizlikten sonra sürekli olarak büyüme kaydettik. Tüm alanlarda profesyonelleşmeye başladık. Mevcut mücadele cephelerimizi aşarak kitleler içersindeki çalışma tarzımızı değiştirdik. Daha önce hiç düşünmediğimiz alanlarda devrimci çalışmalara başladık. Tüm bunlar, bizim politik ufkumuzun hiç olmadığı kadar genişlemesine yol açmış oldu. Bu yeni çalışma tarzı, hem tek tek mücadele cephelerinde hem de partinin bütününde meyvelerini vermeye başladı. Bunun sonucunda partimiz 24 ilde kendisini var etmeyi başardı, ki bu, önceden düşünemeyeceğimiz ölçüde bir gelişmeyi gösteriyor. Dolayısıyla hem niceliksel hem de niteliksel olarak büyüme kaydettik. Bu yeni komünist çalışma biçimi, çeşitli kitle örgütü yapıları kurma kapasitesi kazanmamıza, mücadele cephelerini büyütmemize ve tüm ülke genelinde parçalı cephelerin mücadelelerini koordineli bir biçimde birleştirmemizi sağladı. Örneğin, öncesinde tüm İspanya çapında bir işçi cephesi inşa etmek gibi bir perspektifimiz vardı. Şimdi bu perspektifimiz hayata geçti ve birçok toplumsal ve politik örgütün birleşmesiyle işçi cephesi komitesi adı altında Ekim ayında resmi olarak ilan edilmiş olacak. Bunu çok önemli bir görev olarak görüyoruz. Son 2 yılda böylesi bir büyüme gerçekleştirmeseydik, bunu hayata geçirmek ve yönetmek imkansız olurdu.
 
Bunun yanı sıra, gençlik alanında Marksist Leninist Gençlik/Yeniden İnşa (JML/RC) adlı bir gençlik örgütü kurduk. Nicel olarak ülkenin en büyük komünist gençliği olan örgütümüz aynı zamanda büyük bir etki gücüne sahiptir. Eylemlerine bakarak bu net bir şekilde görülebilir. JML (RC) tüm ülke çapında örgütlenerek bir çok genci örgüt içinde birleştirmiş oldu. Üniversitelerde "Mücadeleci Öğrenciler" diğer alanlarda ise "Mücadeleci Gençlik" ismi altında faaliyet yürütüyorlar.
15 Ekim'de karar duruşması başlıyor. Partiniz adına Rojava’da devrimin savunmasına katılan enternasyonalist savaşçılar olarak yasadışı örgüt üyeliğinden dolayı 7-9 yıl hapis cezası istemiyle yargılanıyorsunuz. Bu kapsamda partinin ve yargılanan üyelerinin özgürleşmesi için büyük bir kampanya örgütleniyor. Duruşmadan nasıl bir sonuç bekliyorsunuz ve mahkemenin sonucuna bağlı olarak ne tür planlarınız var? 
 
R.V: Komünistlerin her türlü baskıya karşı dik durmaları gerekiyor. Bu anlamda hapishane de aynı dik duruşla göğüslenmeli. Öncesinde hapishaneye girdim ve tekrar girmek beni korkutmuyor. Ben komünist olduğum için tutuklandım ve fikirlerim değişmiş değil. Eğer hapishaneye tekrar girersem, bu süreci de aynı şekilde, komünislerin dik duruşuyla göğüsleyeceğim. İhanet etmektense ölmeyi tercih ederim. Marksizm ve Leninizm benim tüm hayatımı yönlendirecek ilkelerdir. Bu anlamda, partimin bana olan güvenini asla boşa çıkarmayacağım.
 
Ancak bizim öngörümüz mahkemenin olumlu sonuçlanacağı yönünde. Zira dava, hiç bir delile dayanmayan, büyük hatalarla dolu siyasi komplodan başka bir şey değil. Ancak bu burjuva hukukudur ve hiçbir zaman nasıl sonuçlanacağı önceden kestirilemez. Dolayısyla en kötü sonuca da hazırlıklıyım. Eğer dava olumlu sonuçlanırsa, şimdiye kadar yaptığımız gibi faaliyetlerimize devam edeceğiz. Olumsuz sonuçlanırsa da değişen bir şey olmayacak, yine aynı şekilde devam edeceğiz. Ne devlet ne de başka bir güç bizim varlığımıza herhangi bir dayatmada bulunamaz. Bizler yalnızca kendi sınıfımıza, işçi sınıfına bağlıyız.
 
Türkiye ve Kürdistan devrimci güçlerine dair neler söylemek istersiniz?
 
R.V: Faşizme ve emperyalizme karşı Türkiye ve Kürdistan'da yürütülen mücadele, dünyanın bütün devrimcileri için bir örnek teşkil ediyor. Bizler Türkiye ve Kürdistan devrimcilerinin deneyimlerinden çok şey öğrendik. Dünya çapında devrimci güçlerin gerileme döneminde olduğu bu dönemde onlar, tüm dünya için bir umut niteliği taşıyorlar. Biz Rojava ve Türkiye’nin devrimci mücadelesini desteklediğimiz için bu baskı sürecini yaşadık. Eğer proleterya enternasyonalizmi kadar haklı ve onurlu bir amaç uğruna ise, bize bir değil yüz dava bile açılsa bu duruşumuzdan vazgeçmeyiz. Türkiye faşist bir devlettir ve bizler, gücümüz yettiği oranda Erdoğan rejiminin son bulmasına katkı sunmalıyız. Ayrıca bu, tüm bölgedeki devrimci sürece destek anlamı içerdiği için özellikle önem taşıyor. Avrupa’daki bazı sol yapılar Esad rejimini destekliyor. Biz bütün güçlerimizle bu yanlış düşünceyi teşhir ediyor ve buna karşı mücadele ediyoruz. Çünkü Türkiye ve Kürdistanlı devrimcileri, daha iyi bir dünya için, toplumun değişimi için mücadele eden güçler olarak görüyoruz. Bu anlamda, insanlığın kurtuluşu için mücadele eden Türkiye ve Kürdistanlı devrimci güçlerin hedeflerine ulaşacağına tüm kalbimle inanıyorum.